Büyük bir gazetenin bir yazarı Pakize Suda'yı eleştirince, Suda'nın ''alaycı'' dilinden bakın nasıl nasibini(!) aldı...
Beni seven biri var
BAYRAM üstüne bayram. Boş yok. Hatta bazı güne iki tanesini sıkıştırdığımız da oluyor.
Bkz. Yarınki ‘‘Kurban Bayramı üstü Sevgililer Günü’’ne.
Aman bir yanlışlık olmasın; kurbanı kesecek, sevgilinize hediye alacaktınız.
Şimdi üşenmeyip kalksam, takvime baksam bugün de vardır bir ilave kutlama, yıldönümü falan.
Baktım. Var işte.
Kıbrıs Türk Federe Devleti'nin ilanı.
Erzincan'ın Kurtuluşu,
Fırtına.
Yok, fırtına da kutlanmaz artık. Zaten takvime bakarsanız deliye her gün fırtına şeklinde uçup gidiyoruz.
Hazır bakmışken... Bakın Atatürk ne demiş: ‘‘Bir ulus, sımsıkı birbirine bağlı olmayı bildikçe, yeryüzünde onu dağıtabilecek bir güç düşünülemez.’’
Aslında bunu 14 Şubat'a koyacaklardı. Günün mana ve ehemmiyetine daha uygun olurdu. Zira yarın ulusumuzun kadın kısmıyla erkek kısmı sımsıkı birbirine bağlanacak.
Bir dahaki senenin takvimi hazırlanırken değerli görüşlerimden istifade etmeleri menfaatleri icabıdır.
* * *
İnsanın kırmızı kalp yastık hediye edeceği bir sevgilisi olmayınca böyle zırvalıyor işte.
Gerçi beni seven biri var. Ben de yeni öğrendim. Etraftan söylediler.
Durum şu:
Bu beyefendi bir büyük gazetede... ‘‘Köşe yazarı’’ demeyeceğim, zira köşe yazarının köşesi olur, oysa bu beyefendinin sayfası var. Tam sayfa.
İşi zor anlayacağınız. Koca sayfayı doldurmak... Fikir feraset fışkırması lazım. Gerçi bu beyefendiden fışkırıyor ama bazen tazyik yetersiz olunca beni konu etmek zorunda kalıyor. Adeta günüm oldu artık. Misal, her ayın ikinci cuması bakıyorsunuz ben oradayım.
Allah'tan kalemi var yazıp tatmin oluyor; olmasa gelip iki yumruk atacak.
İşte ben olayı böyle yorumlarken arkadaşlarım ‘‘Bu adam sana áşık’’ dediler.
Düşündüm, olabilir.
Erkek çocuklar hoşlandıkları kızların sırasına oyuncak fare koyarlardı. ilkokul çağlarımızda. Bir oğlan bir kızı iter, kovalarsa anlardık ki onu seviyooo.
Hadi hayırlısı...
* * *
Hem de hoca, biliyor musunuz? Gerçi ben bir ara kendisini, kitabımın adını telaffuz etmekten utandığını duyunca, Kuran kursu hocası zannettim ama değilmiş. Baktım beni bile aşmış hatta; kitapçıda ‘‘Sevişemedik’’ diyememiş ama yazısında ‘‘d....emedik’’ diyebilmiş!
Lakin bende şans mı var... Adam evli.
Olmaz tabii bu iş.
Değerli eşinden özür diliyorum.
Hanımefendi vallahi benim bir suçum yok; hanım hanımcık köşemde çalışırken eşiniz bana bulaştı. Hem de defalarca.
Ama ‘‘Olmaz bu iş’’ dedim, görüyorsunuz.
medyatava
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:20