Gazetenin bir tam sayfasını kaplayan duyuru,''Bu gazeteciliğin imdat çığlığıdır! Özgür ve bağımsız bir ülkenin emekten yana onurlu sesi olmak istiyoruz, susturmak istiyorlar '' sözleri ile başlıyor.Yazının son bölümünde ''Haydi Dayanışmaya'' deniliyor, Birgün Dayanışma Hatları olarak telefon ve faks numaraları veriliyor.
Duyurunun metni şöyle:
''ÇIĞLIK
Bu, gazeteciliğin imdat çığlıdır.
ÖZGÜR VE BAĞIMSIZ BİR ÜLKENİN EMEKTEN YANA ONURLU SESİ OLMAK İSTİYORUZ. SUSTURMAK İSTİYORLAR !..
Tam 255 gündür patronsuz ve gerçekten bağımsız bir gazete olarak var olmaya çalışıyoruz. Zor oluyor, zorlanıyoruz. İlk günden beri, bu gazeteyi var edenler, emekleriyle hergün sizlere ulaştıranlar, kısıtlı imkanlarıyla destek verenler, olağanüstü bir fedakarlık gösteriyorlar. Bu fedakarlıkların bir tek nedeni var. Emekten, özgürlüklerden yana, bağımsız bir sesin susmasına izin vermemek. Gazetecilik yapmak. Halkın haber alma kanallarının iyiden iyiye tıkandığı, bir kaynana adayının bağırtılarının bütün haberlerin önüne geçtiği medya ortamında bir nefes borusu olmaya çalışıyoruz.Karşımıza binbir engel çıkarılıyor.
Devlete milyonlarca dolarlık borçları olanların borçları ertelenir, ödeme kolaylıkları sağlanırken biz hergün kağıt parasını peşin ödeme baskılarıyla, karşılaşıyoruz. Bilgisayalarımıza haciz konmaya kalkışılıyor. Bugüne kadarki yayın çizgimizle solun her rengini kucaklamaya çalışan, demokrasiden ve özgürlüklerden ödün vermeyen, çok renkliliği savunan, insan hakları konusunda titizlenen bir gazete olduğumuzu kantıladık sanıyoruz. Onca acemiliğimize, emekleme döneminde olmamıza karşın az önemli habere imza atmadık. Kendi kendimizle hesaplaştığımızda, Kızıltepe’de vücuduna yaşı kadar kurşun sıkılarak katledilen Küçük Uğur ve babası konusunda yaptığımız habercilik bile, çektiğimize değerdi diyoruz.
Ey bu ülkenin aydınları, demokratları! Bağımsız bir yayın organına, yediğimiz ekmek, içtiğimiz su, soluduğumuz hava kadar ihtiyacımız var. Bağımsız habercilik kanallarına sahip olamadan demokrasi ve özgürlükler mücadelesi verebilir miyiz?Ey bu ülkenin işçileri, sendikacıları! Ekranlardan, gazete sayfalarından yıllar içerisinde nasıl silindiğinizin farkında değil misiniz? Kızılay meydanında yüzbinlerle toplanıp küçücük bir haber bile olamayınca neler hissediyorsunuz? İşte kendisini sizin etkinliklerinize sonuna kadar açan, artık tarihe karıştı sayılan emek sayfalarını yeniden var eden, emekten yana bir gazete ayakta durmaya çalışıyor. Meydanlarda “Banu Alkan nerede basın orada, işte haber ilkeniz'' diye dövizler taşıyanlar, size sesleniyoruz! Birgün, o şikayet ettiğiniz haber anlayışına karşı var olmaya çalışıyor. Ey bir başka dünyanın mümkün olduğuna inananlar! Neredesiniz? Bu gazeteciliğin imdat çığlığıdır! Bizler, hep birlikte yarattığımız bu patronsuz gazetenin yaşaması için, açtığımız bu nefes borusunun tıkanmaması için gücümüzün son damlasına kadar direneceğiz. Maaşlarımızı kağıt parasına, matbaaya yatırıp “peşin para'' diye bastıranlara karşı ayakta durmaya çalışacağız. Milyonlarca dolar borcu olanlara göz yumanların, “borcunuz var'' diyerek bizim bilgisayarlarımıza el koyma girişimlerini boşa çıkarmak için herşeyi yapacağız.Bu gazeteyi birlikte yarattık, birlikte yaşatacağız diyoruz. Bu gazeteciliğin imdat çığlığıdır diyoruz. Demokrasiden, özgürlüklerden, çok renklilikten, insan haklarından, kısacası daha güzel bir dünyadan yana olan herkesi bu çığlığı duymaya çağırıyoruz.Yazılanları, “Acaba arkasında ne var?'' kuşkusuyla okumak istemiyorsanız, haydi dayanışmaya''
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:31