Gündem
  • 4.6.2004 11:00

PKK'NIN YENİ LİDERİ:'TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİNİ OLUMSUZ ETKİLEYECEĞİZ'

PKK, henüz HPG (Halk Savunma Güçleri) olmadan, yani 2001 yılı sonlarına doğru Celal Talabani liderliğindeki Irak Kürdistan Yurtseverler Birliği güçleriyle üç ay çatıştıktan sonra Kandil'e yerleşmiş. Kongra-Gel de kuruluşunu (15 Kasım 2003) burada ilan etmiş. Ancak görüş ayrılıkların Kongra-Gel'i parçalanmanın eşiğine getirdiği söylendi. Yüksek rakımlı tepelerde dolaşırken gerçekten böyle bir şeyin yaşandığı az buçuk anlaşılıyor. Kongra-Gel 16-26 Mayıs arasında Kandil'de 2. Olağanüstü Genel Kurul Toplantısı yaptı. Muhalif isimler ve daha önce PKK kadroları arasında yer alanlar geri çekildi. Kapatılan DEP eski milletvekillerinden Zübeyir Aydar örgütün başına getirildi. Toplantının ardından, HPG'nin 30 Mayıs'taki açıklamasında, ''tek taraflı ateşkesin sona erdirildiği'' bildirildi ve ''Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması, koruculuğun kaldırılması, barış yönünde adımlar atılması'' ve benzeri maddeleri taşıyan 8 maddelik bir deklarasyon da yayınlandı. Aydar, Yeni Şafak'ın sorularını şöyle cevapladı: Verheugen'in açıklaması HPG, ateşkesi bitirdiğini açıkladı, siz de desteklediniz. AB Komisyonu'nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Günter Verheugen de, yaklaşık on gün önce, ''Türkiye'den kriterleri yüzde 100 yerine getirmesini beklememiz haksızlık olur. Tamamını yerine getirmese de müzakere tarihi verilebilir'' demişti. Sizin bu kararınız AB sürecini olumsuz etkilemeyecek mi? Türkiye'nin AB'ye girmesi Kürtlerin de lehinedir. Biz, Türkiye'nin AB'ye girmesinden yanayız. Türkiye'nin sorunlarını çözerek, demokratikleşmesini sağlayarak, Kopenhag Kriterleri'ni uygulayarak, müzakerelere hazır olarak AB'ye gitmesini istiyoruz. Eskide direterek, mevcut sistemi koruyarak, resmi devlet ideolojisiyle bir yere varamayız. Kürt'ü yok sayan, inançları alıp belli bir kalıba koyan bir sistemle olmaz bu. Bu kararın alınması, son on günde devam eden tartışmaların bir sonucu değil. Bu belli bir sürecin sonucudur. Kongremizde bunlar da geniş bir şekilde tartışıldı ve bu karar geç alınmış bir karardır. Yani, kararı almakta geç bile kaldınız, öyle mi? Evet... Çünkü 6 yıldır söylenmedik söz, yapmadık barış eylemi kalmadı. Biz ne gerekiyorsa, eleştirileri, riskleri göze alarak; içimizdeki farklı düşünenlerin reaksiyonunu da göze alarak bu süreci devam ettirdik. Fakat, Kürt sorununun çözümü için hiçbir adım atılmadı, atılmıyor. Kürt sorunu, kapısı ve pencereleri 5 santim dar gelen kurslarla çözülecek bir sorun değil. Türkiye'nin AB yoluna sabotaj Türkiye aralıkta AB'den müzakere tarihi alması durumunda, halkın bu beklentilerine daha iyi cevap verebilirdi. Ama bu açıklamalar bu sürecin altına dinamit koymuyor mu? Bu sabotaj gibi bir şey olmadı mı? Bu yeni süreç AB sürecini elbette olumsuz etkileyecek. Ama bu sorun AB'yle ilgili bir sorun değil. Benim inancım şudur: Avrupalılar hep şunu söylediler: ''Savaş dursun, biz Türkiye'ye baskı yapalım, bu işi siyasi yollardan halledelim.'' Türkiye'den de birçok çevre böyle diyordu. Biz daha Türkiye'deyken, birçok çevre, ''Türkiye bu çatışmalardan çok çekti. Eğer çatışmalar durursa Türkiye bundan ders çıkarır ve bu sorunu çözer.'' Ama kimse bundan kendisine bir ders çıkartmadı. Aksine, operasyonlarını hızlandırdı. Eğer bugün çatışma çıkmıyorsa HPG o alanlardan çekildiği için çıkmıyor. Yoksa Türkiye durmuş değil. Şunu gördük: Bu hal devam ederse HPG'nin tamamen imha olma durumu var. Peki bu süreç sorunu daha da çözümsüz bir hale getirmeyecek mi? Çatışma ortamı başladıktan sonra bu her tarafa yayılabilir; böyle bir tehlike yok mu sizce? Evet böyle bir tehlike var. Ama biz zaten böyle bir durum yaşansın istemiyoruz. Eğer barışçıl yolda adımlar atılırsa, diyalog ortamı oluşturulabilirse bunlar yaşanmaz. Açıklamada açık çelişkiler var Son bir soru: HPG'nin açıklamasında ''Tarikatçı AKP hükümeti devleti ele geçirmek peşinde'' şeklinde bir ifade vardı. Bu cümlenin doğurduğu o kadar çok soru var ki... Bir: Sorunun çözümü için hükümeti harekete geçmeye çağırırken, İşçi Partisi ve diğer klasik Türk solunun söylemi olan bu söylemle kim harekete çağırılıyor? İki: Bu açıklama, bugüne kadar demokratikleşmenin önünde engel olarak görünen ''askeri vesayetin siyasetin üstünde olmasını'' daha da güçlendirmez mi? Üç: Dış dünyada oldukça itibar gören hükümetin, tarikat olarak gösterilmesi ne kadar doğru? Bu açıklamanın içinde bir çelişki yok mu? Yani... Biz AKP'yi eleştirebiliriz... İyi icraatları da var tabii. Ama klasik devlet döngüsünden çıkmadı. AKP de Kürt sorununu Genelkurmay'a havale etti. Hükümet çok kötü demiyorum. Toplumsal önemli bir takım değişiklikler yaptı. AB reformlarını iyi bir şekilde gerçekleştirdiler. Kıbrıs konusunda önemli adımlar atıldı. Ama Kürt sorununda adım atılmadı. HPG'nin o açıklamasını da, sizin belirttiğiniz.. tam bilmiyorum. Bazı farklı yorumlar olabilir tabii. 'Amerika ile bazı temaslar var, ama ciddi değil' Toplantıyı işgal altındaki Irak'ta yaptınız. Bir yanda ABD, Barzani ve Talabani; karşı dağların ardında İran var!.. Bakın, Amerika artık geldi ve buraya yerleşti. Ama bir şeyi görmeleri gerekiyor: Ortadoğu'da Kürt siyasetini izlerken Irak'ta, Türkiye'de ayrı ayrı standartlar uygulamamaları gerekir. Yoksa onların da başarılı olması mümkün olmaz. Amerika ile temasınız var mı? Pek sayılmaz. Bazı çevrelerle var ama pek ciddi sayılmaz. Diplomatik temelde, etkili olunabilecek şekilde ABD'yle görüşme çabaları olabilir. Barzani, Talabani?.. Yani bir sorunumuz yok. Irak'ta ve İran'da Kongra-Gel'in felsefesini alan ve aynı çizgiyi takip eden partiler var. Ama biz, birlikte hareket edilmesini istiyoruz. yeni safak Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:20

İLGİLİ HABERLER