PORNO VE UTANMANIN HAFİFLİĞİ
Reha Muhtar'ın neler pahasına memleketin en çok kazanan televizyoncusu olduğunu biliyoruz. Onun hakkında çok düşündük, çok yazdık, çok okuduk. Bayağılığıyla görkemli bir kraliyet tesis etmiş olan bu adamın kışkırtıcılığına tav olmamanın bir yolu varsa da bu toplum o yolu bilmiyor. Muhtar'ı çok cazip kılan öğe, onun programlarının bütün başarılı pornografi yaratılarında rastlanan sonuna kadar gitme, en korkulanı, en tiksinileni, hazzın en suçlu alanlarını 'serbest bırakıp' fantezi üretiminin tezgâhına sürme özelliklerine dayalı bir dramaturjisi olması. Reha Muhtar'ı bir gazeteci, bir televizyon programcısının çok ötesinde, vazgeçilmez kılan, toplumun arzu mekanizmasıyla bire bir ilişki içinde olması, bu alanın önde gelen üreticilerinden olması. Pornografi tüketicileri iyi bilir. Her milletin ürettiği pornografik materyal, önemli farklılıklar taşır. Dolayısıyla heyecanlı bir sosyal kâşif adayı, kültürlerin ürettikleri pornografiyle bire bir okunabileceğini rahatlıkla savlayabilir. Amerikan porno endüstrisinin Avrupa'nınkinden önemli farklılıkları vardır. Amerikan arzu makinesini kuranlar, 'sağlıklı' enikonu gürbüz, steril fantezi dekorlarında temiz ışıkta çekilmiş filmler üretirken, diyelim Fransa, fanteziye edebi tatlar katma gayreti içinde, görünende değil görünmeyende olanın sihriyle yoğuruyor pornosunu. Alman'da neredeyse disiplinli, kanlıbeyaz bir otomat işbaşındayken İtalyan, irkiltici bir kirlilikte arıyor tahrikin sihrini. İngiltere, bastırılmış, sansürle terbiye edilmiş aseksüel bir lehçeyi öne sürüyorsa, Rusya, görüldüğünü bir türlü unutamayan amatörlerin coşkulu sakarlığında buluyor seksi endüstrileştirmenin yolunu. Latin Amerika'nın ve özellikle son yıllarda Macar pornosunun atakları da farklı ritim ve iklimlerde arıyor tezgâha oturtulan cinselliğin resmini.
Bizim pornomuz
Türk porno üretiminin, kitlesel açılımla zenginleştiği 70'li yıllarda daha çok komedi ağırlıklı, çoğunluk fiziksel defosuyla karikatürleştirilmiş kahramanın hiç 'hak etmediği' gösterişli kadınların koynuna atlaması üstüne kurulu filmlerle karşılaşırız. Sırıtışın, kirli esprilerin, pandik atmanın, dil şaklatmanın cinselliği. Henüz hazmedilememiş, 'enfantil' bir haz alanını kahkahayla demokratikleştirmek. O güne kadar Yeşilçam'ın tüketicisinden bin bir gayretle uzak tuttuğu, imalarla geçiştirdiği cinsellik gramerinin bir anda kaba saba bir argoyla özgürlüğünü ilan edişinde şaşacak bir şey yok elbet. Yeşilçam, çoğunluk kötü niyetlinin türlü hile ve desiseyle tehditkâr bir silah olarak kullandığı cinsellik imkânlarını, iyinin, güzelin, masumun hiç dahli olmadan bulaşıvereceği bir bataklık olarak tanımlıyordu. Orada kandırılıp gayrimeşru bir hayatın çukurlarına yuvarlanıvermekten başka bir çıkar yol gösterilmiyordu.
'Bedenime sahip olabilirsin ama ruhuma asla' savsözü, bu çukurda debelenmesine rağmen yenilmeyen iffeti işaret ediyor, melekler çoğunluk sahip çıkamadıkları bedenleri ve şişip bütün dünyayı kaplayan ruhlarıyla rüyalar âlemine kanat açıyordu. Salon filmlerindeki kemiksiz kötü kadınların jönün komik arkadaşlarıyla güle oynaya 'iş tutabileceği' akla geldiğinde Türk pornosunun formülü çatılmıştı. O bir türlü sahip olunamayan ruh, çoktan uçup gitmişti.
Küf kokan, kadın ayağı değmemiş izbe sinemalarda tüketilen porno dünyasının hazmedilip hayata yedirilmesiyle televizyonun saltanatını ilan etmesi aynı döneme rastlar.
Magazinin Batılı 'hayat stili'nden ödünç aldığı gecekondu işi bir şıklıkla sınıf atlaması da elbette, bununla bağlantılıdır. Magazin, aç sınıfların mastürbasyon malzemesi olmaktan çıkıp hayali bir burjuvazinin cinsel özgürlük takvimine dönüştüğünde artık 'kendini taşıyabilecek adam' arayan şöhretli kadınlarla karapara playboy'larını 'suçüstü' yakalayan 'Türk paparazzisi' tiplemesinin elindeydi.
Her dönem bir avuç sivrilmiş adam ve kadının aşk trafiği etrafında dönen bezdirici bir kovalamaca. Oysa bunun da kışkırtılmış tüketiciyi bir noktadan sonra kesmeyeceği belliydi. Nitekim, gitgide kartonlaşmış 'ünlülerin' Laila-Reina gibi ulaşılmaz hayal mekânlarında sahneye çıkması eski reytingi yapmıyor. Kaldı ki o muhabbet, klişelerle inşa edilmiş, profesyonel aktörler tarafından oynanan, uzun süre erotize edemeyecek erotik yapımlar. 'Hardcore', her zaman Reha Muhtar ve takipçileri oldu.
Muhtar MC
Reha Muhtar'ın son buluşu, 'Reha Muhtar'a İtiraf' programı. Şimdiye dek, ne kadar karmaşık ve acılı olsa da, gündemine aldığı her konuyu, mükemmel bir bayağılık düzlemine tercüme edebilen muhteremin sıradan bir magazinci olmadığını sanırım hepimiz biliyoruz. Onda Amerika'nın büyük porno patronlarının yırtıcı cüretkârlığını, gücünden başı dönmüş tiranların sınırsız yaratıcılığını görmek mümkün. O, biraz şiddetli bir muhalefetle karşılaştığında gözlerinde yaşlarla halkına sığınırken kendini açığa vuran şey de bu. Sözgelimi İngiltere'de, sonunda hizmet ağı çökertilmiş büyük randevuevi patroniçelerinde rastlanan bir kendine güven, kasasındaki sırlarla bir yığın muktediri sarsabileceğini bilen bir iş insanının arsız rahatlığı var onda. Onun tezgâhından kimler geçmedi ki? Onun programına katılarak o kıyıcı pornografiyi kimler meşrulaştırmadı ki? Reyting şampiyonluğunu ondan başkasına kaptırmayan halkı ne diyecek bakalım? O göz-yaşları, orjilerin sonu gelmesin diye. Onca insana onca orgazmı yaşatmış olan bu 'Master of Ceremonies'; gözü dönmüş sarhoşluk haliyle hiçbir erdemin barınamayacağı atmosferi yaratan gösterinin efendisine nankörlük edecek gücü var mı bu halkın? Ona kim dur diyebilir?
Onun 'İtiraf' programında 'hayattan' seçilmiş öyle öyküler sunuluyor ki.
Kimi maskeli olmak üzere karşılıklı oturtulmuş insanların arasında kurduğu ilişkide; onları konuşmaya, birbirlerini yaralamaya kışkırtışında gerçekten tüyler ürpertici bir şey var. Orta yerde birbirine giren, müthiş ayrıntılara başvurarak Muhtar'ın hakemliğine sığınanların etrafını saran seyirci kitlesi, programın en önemli unsuru.
Bir süre sonra ellerine mikrofonu geçirdiklerinde orta yerde hepimizin zevkine kurban edilmişlerden mümkünse kadın olanını parçalayacaklar. O magazin tartışma programı seyircilerinin, becerememiş, hata etmiş, kendilerince ahlâkı şaibeli bir kadını paralamaktan aldıkları zevk, televizyonunun başındakine de sirayet edecektir.
Son olarak 16 yaşında, 18 kişinin tecavüzüne uğrayan kızı, hakaretlerle, yuhlamalarla hırpalatması da birkaç yayın organında geçici bir infial uyandırdı. Küçük kızların Muhtar'ın öncülüğünde parçalanışına ilk tanık oluşumuz değil. Gecenin en çok izlenen programlarından olması, yani milyonlarca insanın bu toplu tecavüze katılmış olması toplumumuz hakkında ne anlatıyor dersiniz? Tecessüsle salyalı, bastırıldıkça irin toplamış linç cinselliği. Ahlâk bekçiliği rolünü üstlenmiş fallus ve yaşı başı, iradi bütünlüğü ne olursa olsun orta yerde, hepimizi heyecandan soluksuz bırakacak bir şekilde hayatına girilen, parçalanıp atılan kurban.
Reha Muhtar'ın 'aklıselim sahibi' çoğunluğa utanç verdiğini ileri sürerek, bu resmin karanlığına bir ışık sızdırmaya kalkışanlar çıkacaktır. Onların da unutmaması gereken, Muhtar'ın 'başarı' sırrının burada yattığıdır. Reha Muhtar, bir toplumun utanma ihtiyacının büyükçe bir kısmını karşılamayı ihaleyle üstlenmiş bir girişimci olarak hepimizin karşısında alacaklı olarak duruyor. Başkalarının hayatı karşısında utanmanın hafifliğine sığınan, kendi utanma duygusundan zarifçe istifa etmiştir.
Pornografinin kıyıcı bir dünya fantezisine saplanıp işkenceyle erotize etmeyi seçtiği nokta da budur.
(Yıldırım Türker/Radikal)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:58