RÜTK ÜYESİ VE VAKİT YAZARI D.MEHMET DOĞAN:YAZIMI EVDEKİ MİNİK KUŞ GÖNDERDİ!
Bu sütunda yayınlanan son yazımız “Yurttan Yazılar”dı. Uzun zamandan beri ilk defa bir yazıyı “faks”la göndermek lüzumunu hissetmiştim. Bazan eski teknolojiye dönmek arzu edilebilir, en azından “nostaljik” takılmak için! Teknoloji istibdat aracı haline getirilirse, Avrupalı yazarlar tüy kaleme, biz kamış kaleme dönebiliriz pekâlâ!
Bizim faksla gönderdiğimiz yazı, dizgide uğradığı “ufak tefek” gibi görünen değişikliklerden ötürü, ciddi anlam kaymalarına maruz kalmıştı. Mesela, “Kendi köylerinin, şehirlerinin, öfkelerinin dışına çıkanlar çok küçük bir azınlık teşkil ediyordu” ne demektir? Elbette “öfkelerinin” yerine “ülkelerinin”i koyarsanız, ne demek istediğimiz anlaşılır!
“Kervanları, büyük ticari güzergâhlarda hareket halinde nehirler gibi tasavvur etmekten hoşlanırım.” Cümlesi elbette, anlamsız değildir, fakat metnin aslında bizim kastettiğimiz mânadan farklı bir anlam kazanmıştır. Biz “nehirler” değil, “şehirler” demişizdir. “Büyük ticari güzergahlarda hareket halinde olan şehirler...”
İrili ufaklı başka tashihler de var elbette, üzerinde durmayacağız. Asıl üzerinde duracağımız, bunca seneden sonra yazımızı neden faksla gönderdiğimiz, faksla göndermekle kalmayıp yazıişlerinin eline geçip geçmediğini sorduğumuz, hatta sormakla da kalmayıp başlığı, ilk ve son satırları, hatta muhtevası hakkında sorular sormak mecburiyetini hissedişimiz...
Bilmece gibi konuşmuyoruz. Apaçık söylüyoruz: Türkiye’de Anayasa’da teminat altına alınan fakat en çok ihlal edilen hürriyet “haberleşme hürriyeti”dir. Herkes kendisi ile ilgili olarak bu hürriyetin ihlal edildiğini öne sürüyor! Hem de suyun başında olanlardan daha fazla geliyor bu şikâyet! Kimi kime şekva etmeli?
1970’lerde tanıştığımız, o zaman genç bir bürokrat olan daha sonra siyasetle uğraşan ve son yıllarda kültürel alanda karar kılan Hasan Celâl Güzel Beyefendi (bugünlerde rahatsızmış, Allah şifa versin) telefonu her eline alışta, küfürlü bir açılış yapmayı itiyat edinmişti. Telefonunu dinleyenlere yönelik bu küfürlü açılışları sonradan değiştirmiş, “yahu dinleyenlerin ne kabahati var, onlar emir kulu, asıl dinletenlere sövmek lâzım” diyerek, hedefi değiştirmişti!
Telefon dinlemek, Türkiye’de devlet içindeki illegaliteye sapan güçlerin çok köklü bir alışkanlığı anlaşılan. Bunun son yıllarda teknolojik imkânların elverdiği ölçüde yaygınlaştırıldığını, birden fazla kuruluşun dinleme ve kayıt yaptığını, tahminden öte bir kanaat olarak söyleyebiliriz. Hatta karşılıklı dinleşmeler yapıldığını da tahmin edebiliriz!
Telefon dışında kapalı mekanlara konulan dinleme cihazları? Telekulaklar? Başka yeni teknolojiler, uzaktan dinleyecek hassasiyette cihazlar? Türkiye’nin kendisine lâzım olan ekonomik ve sosyal gelişmeye yardımcı olacak yeni teknolojiler yerine, en yeni ve en pahalı hafiyelik teknolojilerini ithal etmesi neyle açıklanabilir? “Türkiye ekonomik ve sosyal bakımdan gelişmese de olur, bizim için güvenli olsun yeter ki” diyenler ağır basıyor anlaşılan.
Geldik işin özüne!
Telefonlarımızın dinlendiğini tahminden öte biliyorduk. Bu yüzden de rahat konuşuyorduk. Çünkü gizli bir iş çevirmiyorduk.
Telefon üzerinden yapılan internet haberleşmesinin de bir şekilde iyi saatte olsunlar tarafından gayri kanunî (illegal) olarak takib edilebileceği de tahminimizin dışında değildi.
Legal dinlemenin, takibin şartları var, hukuku var. İllegal işlerde her zaman çarpıtma, yanıltma, kaydırma mümkündür! Sizi suçlu konuma düşürmek isteyenler, her türlü hileye başvurabilirler!
Nitekim öyle olmuştur!
İnternet haberleşmemiz illegal olarak izlenmekle kalınmamış, haberleşmemize müdahale edilmiştir! Böylece suç katmerlenmiştir. Bu müdahale sonucu düzmece isimle, düzmece ihbar yapılmış, işin yürütücüsü kuruluş baskı ile yanıltılarak aleyhimizde yorumlanan bir yazı ortaya çıkarılmıştır! (Saat tutmadığı için yazı iki defa yazdırılmış, gizli olmasına rağmen, basına sızdırılmıştır).
Bu birbirini besleyen düzmece işler, bazı illegal unsurlara servis yapmakla müştehir bir gazeteciye malzeme olarak verilmiştir. O da bildik vazifesini yapmıştır!
Doğrusu, bizim bugüne kadar internetin teknolojisi, işleyişi konusunda fazla bilgiye ihtiyacımız olmamıştır. Bu yaştan sonra internet kurdu olacak, korsanlıkla uğraşacak, sitelere girip onları çökertecek, “hak”layacak halimiz yoktur.
Fakat böyleleri, internet kurtları, işin hem ilmini hem filmini bilen çok sayıda kişi çevremizde vardır. Son günlerde onlarla sık sık sohbet ediyorum. Bize yapılan “numara”nın ne menem bir şey olduğunu iyice anlamak için.
Onlar için mesele gayet basit!
İnternette olmaz olmaz!
Sizin adınıza itinayla mesaj yazılır!
Sizin yazdığınız mesaj istenildiği gibi çarpıtılır veya değiştirilir!
Sizin IP’niz kullanılarak mesaj gönderilir!!!
Şifreleriniz kırılarak yapmadığınız işlemler size yaptırılır! Girmediğiniz sitelere giriş yapılır!
Bunları söyleyenler çoluk çocuk değil. İşin ilmini ve filmini çok iyi bilenler. İnternette onlar için yok yoktur! Müdahale edilmeyecek site, kırılmayacak şifre, yapılmayacak işlem yoktur. Dünyanın güvenliğini denetleyen ABD istihbaratının siteleri bile kaç kere çökertilmiştir! Değil ki bizim internet hesaplarımıza müdahale edilmesin!
Genç fakat bilgili, zeki, cinfikirli internetçi dostlarım, hemen şuracıkta bizimle uğraşanlarla ilgili sayısız ilginç iş yapabileceklerini, bunu hem de benim gözlerimin önünde gerçekleştirebileceklerini söylediler.
Ben rıza göstermedim. Onların derekesine düşmek istemedim çünkü. Haberleşme hürriyetine yalandan değil, gerçekten değer veriyorum da ondan!
İlgilisine not:
Bizim bilgisayardan kimin mesaj gönderdiği bazılarının merak konusu olmuş. Olmayan hizmetçilerimiz, uşaklarımız bile akla getirilmiş. Asıl hemen hatırlanması gereken ise unutulmuş, her nedense. Biz hatırlatalım bari: Bizim evden o mesajı gönderen minik bir kuştu!
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:47