
SABAH GAZETESİ'NDE İSTİFALAR SÜRÜYOR!..
TMSF yönetimindeki Sabah gazetesinin Hürriyet gazetesinde transfer ettiği ve tanıtım reklamlarında binaya girişi sırasında Mehteran takımının marşlar çaldığı Murat Bardakçı istifasını verdi. Sabah'ın eski başyazarlarından Erdal Şafak da istifasını yönetime sundu. Bardakçı'nın Akşam gazetesine geçebileceği konuşuluyor.İŞTE SABAH'TAKİ ANONS
Sabah gazetesi, Hürriyet'in popüler tarih yazarı Murat Bardakçı'yı 5 Ocak 2007de transfer etmişti. Gazete bu transferi ilginç bir anonsla da duyurmuş yazarı gazete önünde mehter takımıyla karşılamıştı.Anons şöyleydi, ''Duyduk duymadık demeyin! Türkiye'nin en sevilen tarihçisi, meşhur araştırmacı gazeteci... yazar... müzikolog... tanburi... üstad-ı kalem Murat Bardakçı beyefendi.... Sabah gazetesi camiasına geçmiştir! Bundan böyle tarih Murat Bardakçı ile Sabah'ta okuna! Memlekete millete hayırlı ola! Murat Bardakçı, Sabah'taki ilk yazısına pazar günü başlıyor''
İLGİNÇ İSTİFA
Sabah Gazetesi başyazarı Erdal Şafak, bugün saat 11:00'de gazeteye geldi. Sekreterine 2 adet kapalı zarf bıraktı. Sekreterine saat 15:00'e kadar gazeteye gelmezsem bu zarflardan bir tanesini Ergun Babahan'a, diğerini de insan kaynaklarına vermesini söyledi. Erdal Şafak 15:00'e kadar gazeteye gelmeyince sekreteri de zarfları gereken yerlere teslim etti. Zarfların içinden de Erdal Şafak'ın istifa mektubu çıktı.
Erdal Şafak, Dinç Bilgin'in davetiyle Sabah'a gelen Yeni Asır kökenli isimlerin başında geliyordu. Yıllardır Sabah'ta çok önemli görevler yaptı. Büyük Vatan kopuşu sonrası yazı işleri müdürlüğünü bırakıp başyazar oldu. Mehmet Barlas'ın istifası sonrası yine başyazar olmuştu.
ERDAL ŞAFAK'IN BUGÜNKÜ SON YAZISI
Darbe değil devrim
Cumhurbaşkanı seçiminin ilk turundaki kriz ve Genelkurmay bildirisiyle patlak veren gerilim büyük ölçüde azaldı.
Çünkü toplumun ezici çoğunluğu iki temel noktada uzlaştı: Ne demokrasiden vazgeçeriz, ne de laiklikten. Yani, darbeye de hayır, din devletine de.
Peki bu geniş uzlaşma nasıl sağlandı?
Kitlelerin Ankara'da Tandoğan, İstanbul'da Çağlayan mitinglerinde olduğu gibi meydanlara çıkmasıyla.
İş dünyasından meslek örgütlerine, sivil toplum kuruluşlarına kadar tüm kanaat önderlerinin gerek yazılı, gerekse sözlü açıklamalarla tavır koymasıyla.
Halkın nabzını tutan medyanın "Hem demokrasi hem laiklik" büyük mutabakatı arkasında kenetlenmesiyle.
Ama hepsi bu değil. Bir de bu mecraların dışında kalan ya da kalmayı tercih eden bireyler de seslerini duyurdular. "Blog"larla, "İnternet" siteleriyle, "e-mail" lerle, "SMS"lerle Bir haftadır sadece bize değil, tüm köşe yazarlarına Edirne'den Van'a kadar yurdun her yerinden yağan mesajlar, sözünü ettiğimiz uzlaşmanın en somut kanıtlarını oluşturuyor.
Üstelik bu olağanüstü bilgi trafiği sadece bizlerle, yani Türk medya mensuplarıyla da sınırlı değil. Türkiye'deki gelişmeleri aktaran veya yorumlayan tüm dünya basınına da cevap yetiştirildi. Hem Türkiye'den, hem de Batı'nın hemen tüm ülkelerinden. İşte size sadece "La Liberation" ve "Le Monde" gazetelerine iletilen mesajlardan birkaç örnek:
Büyük değişimin işaretleri
"Türkiye laikliğin savunulmasında Fransa için ideal bir müttefik. Keşke Fransa'da da laikler Türkiye'deki gibi seferber olsalar. Türkiye bize iyi bir ders verdi."
"Bu ülkenin insanlarının laiklik için sokağa çıkmalarından mutluyum. Ancak bir noktayı gözardı etmemek gerekiyor: Meydanları dolduranlar darbeyi de reddettiler ve demokratik çözüm istediler."
"1960 darbesinden hemen sonra Türkiye'de doğdum. 1971 müdahalesinde ilkokul öğrencisiydim. 1980 darbesine götüren sağ-sol çatışmalarını yaşadım, çünkü İstanbul Üniversitesi'nde okuyordum. Yeni bir darbe istemiyorum ama dinci bir iktidar da istemiyorum. Ben bir Atatürk kızıyım. 1978'de fen fakültesine girebildiysem (elektronik mühendisiyim) laik devlet sayesinde bu imkana kavuşabildim."
"İstanbul'da meydanı dolduranlar aynı zamanda inançlı insanlardı. Dünyadaki tüm Müslümanlar laik devlet için gösteri yapsalar, gezegenimiz kimbilir ne kadar güzel olur."
"Biz tüm dünyaya hem cumhuriyetin hem de demokrasinin bekçisi olduğumuzu gösterdik. Farklılıklarımızı koruyarak özgürlük, demokrasi, cumhuriyet, laiklik ilkelerini savunmak için hepimiz mücadeleye hazırız."
"Yaşasın halkı Müslüman laik ve demokratik Türkiye!"
Tüm bu mesajların bir anlamı var: Türkiye darbeye değil, sessiz, sakin ve demokratik bir devrime doğru ilerliyor.
Bu devrimin adı "Açık toplum". Siyasal özgürlükler ve insan hakları temelleri üstünde yükselen açık toplum.
Çoğulcu, hoşgörülü ve kozmopolit bir açık toplum. Herkesin ifade özgürlüğü ilkesi sütununa sarıldığı açık toplum.
İnternetin sınırsız olanaklarıyla bilgiye ulaşan, bilgiyi ileten, bilgiyi üreten açık toplum.
Böyle bir toplumda hiçbir şey gizli kalamaz. Daha önemlisi böyle bir toplumu hiçbir otorite susturamaz. Böyle bir toplumda ne darbe olur, ne de şeriatçı sapmalar hedefine ulaşabilir.
İddia ediyoruz; internet ve onun sağladığı katılımcı demokrasi veya gerçek halk demokrasisi 1979-80'de olsaydı, Humeyni asla İran'ı din devletine dönüştüremezdi. Asla.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 19:34