KAYNAK : Haber Kaynağı
TUTAMAYACAĞIN İLKEYİ İLAN ETME!
3 Kasım'da Türkiye'nin çok önemli bir değişim geçirdiğini görmeyenlere en çarpıcı örnek Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in Hürriyet gazetesine gönderdiği yalanlama oldu.
Türkiye'de, gücünü hâlâ kendilerinin medya olanaklarından alan bir parti iktidarının olduğunu zannedenler inanılmaz ders aldı.
Öncelikle, Başbakan Yardımcısı Şener'i kutlamak gerekir. Kendisine atfen yapılan bir haberden dolayı elinde 7-8 gazete, 2 TV kanalı ve radyolar bulunan bir grubun manşetini yalanlama cesaretini gösterdiği için.
Zaten, o manşeti atanlar da Şener'in bunu yalanlayacağına ihtimal vermedikleri için bu cesareti göstermişlerdi.
Kendilerine minnet borcu olmayan bir siyasi partinin büyük bir çoğunlukla iktidarda olduğunu unutmuşlardı. Hâlâ bir telefonla RTÜK Yasası çıkarttıkları, parti liderlerini saatlerce Meclis'te diktikleri dönemde yaşadıkları için böyle davranmaları da normaldi.
Abdüllatif Şener'in açıklaması Türkiye'de siyaset-medya ilişkilerinin köklü biçimde değişeceğinin ilk örneği oldu.
Haber neydi?
Şener'e atfen Hürriyet'in sürmanşetinden verilen ''20 milyar dolarla borcunu ödesin'' çağrısıydı.
AKP İstanbul Milletvekili Emin Şirin, BDDK'ya Çukurova Grubu ile ilgili yazılı bir soru önergesi vermiş, yanıtın da ilgili bakan aracılığıyla verilmesini istemişti.
BDDK da 6 soru ve şıklarından oluşan önergeye yanıtı, ilgili bakan Abdüllatif Şener aracılığıyla yollamıştı.
Yani, sorunun muhatabı iddia edildiği gibi, Başbakan Abdullah Gül veya Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener değil, BDDK idi.
Gazetecilik okulları bu noktayı hemen göreceklerdir sanırım!
İkincisi, yanıtı veren de BDDK, ilgili bakan değildi.
Buna rağmen Hürriyet Gazetesi, bunu Bakan Şener'in ağzından vermekte hiç sakınca görmemişti.
Üstelik haberin çıktığı gün AKP Milletvekili Emin Şirin, gazeteye yazılı bir açıklama göndererek şu hususun altını çizmişti
''Bana cevapları veren Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Abdüllatif Şener değil, BDDK. Sayın Abdüllatif Şener bana sadece BDDK'nın cevaplarını ekte göndermişlerdir.''
Yani, Şirin doğruyu izah etmiş, ancak bu açıklama gazetede yer almamış.
Bunun üzerine haber kendi ağzından verilen Abdüllatif Şener de, manşeti yalanlayan bir açıklama yapmıştı.
Bu önemli bir olay.
Çünkü sayfa sayfa ''ahlak ilkeleri'' ilan edenlerin rakiplerini karalamak için gerçekleri nasıl çarpıtabileceğini gösteren çarpıcı bir örnek.
İnsanların ''Bu manşetin arkasında ne var?'' sorusunu sormalarının haklılığını gösteren bir örnek.
Bu, Türkiye'de gazeteciliğin artık nasıl yapılmaması gerektiğini de gösteren bir örnek.
Bunun yanında, hem banka sahibi, hem medya patronu olmanın insana nasıl yanlışlar yaptırdığını da gösteren bir örnek.
Bu bize, doğru yolda olduğumuzu da gösteren bir örnek.
Bir de BDDK'nın metnini aynen yayınladıklarını iddia edenlere bir sorum var. Ben tekrar tekrar okudum ama sürmanşette yer alan ''Çukurova Grubu'nun elindeki gazete ve televizyon kanallarını kullanarak gerçeği çarptırdığı'' açıklamasına ilişkin bir satır göremedim.
Kısacası, bunun gazetecilik okullarıyla falan ilgisi yok. Bunun doğru habercilikle, gerçeği kendi amacına uygun olarak çarpıtmamakla, yaşamın ilkeleriyle ilgisi var. Gerisi hikaye...
(ERGUN BABAHAN/ SABAH)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:09