Medya
  • 25.10.2003 12:28

SABAH'TAKİ ERKEKLİK ORGANI REZALETİ SENDİKA BÜLTENİNDE

Erkeklik Organı rezaleti Sendika Bültenine girdi Sabah Gazetesi’nde yaşanan “erkeklik organı” rezaleti Türkiye Gazeteciler Sendikası’nın bültenine de girdi. Sabah Gazetesi Ankara Temsilcisi Muharrem Sarıkaya, yeni sözleşmeleri ve ibra edici belgeleri imzalamayarak kendisinden yazılı teminat isteyen Parlamento Büro Şefi Şamil Tayyar’a bir kağıda çizdiği erkeklik organını göstererek, “Al sana hak” demişti. Bu olay, Sabah ve Atv’de yaşananları mercek altına alan TGS’nin Pazartesi günü yayınlanan bülteninde de yer buldu. TGS Bülteninde Sabah ve Atv’de yaşanan gelişmeler şöyle yer aldı: TÜRK BASINI BUNU DA GÖRDÜ : SÜRGÜN Etibank'ın batması üzerine Sabah grubunda söz Turgay Ciner'in oldu. TMSF'ye büyük bir kısmı geçen Sabah ve ATV aylık 10 bin Dolar'a Turgay Ciner'in Merkez Grubu'na kiralandı. Ve basın çalışanları için de kötü günler başladı. Grubun sıkıntılı döneminde her türlü fedakarlığı yapan Sabah ve ATV çalışanları bir anda yeni gelen yönetimin hedefi haline geldi. Zor günlerde Sabah'ın kapısından geçmeyen, ATV'den gidenler, Ciner'in yönetime hakim olmasıyla birlikte yönetime geldiler ve operasyon başlattılar. 400 bin Dolar transfer ücretiyle Muharrem Sarıkaya Sabah'ın Ankara Temsilcisi oldu, grup temsilcisi olarak operasyonların başına geçti. Gazetede iş verdiği insanlar, bir iki gün içinde tekrar eski görevlerine döndüler. Şaban Şevinç, Uğur Ergan ve Nihat Dağdelen ilk gelip giden isimler oldu. Sarıkaya'nın transfer tekliflerini kimse kabul etmedi çünkü piyasadaki sıfatı hiç olumlu değildi. Sarıkaya ilk iş olarak ''enkâz'' olarak adlandırdığı çalışanların geçmişe dönük haklarını ellerinden alma işine girişti. İlk sırada, geçmişte kullanılmayan ücretli izinler vardı. Sabah grubundan Fatma Can, Erhan Seven, Hüseyin Özalp geçmişe dönük izin kağıtlarını imzalamadılar. ATV'de bu işleme muhatap olan 9 kişi de imzalamadı. Daha sonra Muharrem Sarıkaya, geçmişe dönük izin formlarını imzalamayanlara baskı uygulamaya başladı. ''Turgay Ciner'in parasını kimseye yedirtmem, bu bir enkaz, bu enkazı temizleyeceğim. Maden ocağında çalışan işçinin parasını kimseye yedirmem'' gibi ilgiç tezlerle çalışanlarına baskı kurmaya çalıştı. İzin kağıtlarını imzalamayanlardan dilekçe aldı. Bundan sonra hiç kimsenin hastalık hali dahil bir saatliğine bile büro dışına çıkamayacaklarını ilan etti. Ardından şirket değişikliği nedeniyle yeni sözleşmeler gündeme geldi. Burada Sabah ile ATV biçim olarak birbirinden ayrıldı. Sabah eski şirkete yeni sözleşme getirirken, ATV'de Merkez Haber Ajansı gündeme geldi, yanında bir de geçmişe dönük tüm hakların alındığının ibra edildiği ''mutabakat protokolü''. Sabah'tan Şamil Tayyar, Hüseyin Özalp, Fatma Can, Fatih Atik, Erhan Seven ve Ekel Türkoğlu sözleşmeleri imzalamayacaklarını açıkladılar. ATV'den 9 kişi de aynı tavrı sürdürdüler. Sabah gazetesinde operasyonun başındaki isim İnsan Kaynakları Sorumlusu Şakir Gülsever ile Muharrem Sarıkaya bir gece tüm personelin katıldığı bir toplantı yaptı ve operasyonu anlattı. Sarıkaya toplantıya, ''Hürriyet dahil bugüne kadar basın piyasasında yapılan en iyi sözleşme bu'' diye söze başladı ama hiç kimseyi ikna edemedikleri gibi çalışanların yoğun soruları ve tepkileri karşısında ''mahçup'' bir biçimde toplantıdan ayrıldılar. Ardından ardı arkası kesilmeyen baskılar başladı. Muharrem Sarıkaya Sabah Ankara büroda terör estirdi. Haklarının yazılı olarak güvence altına alınmasını isteyen Şamil Tayyar'a eliyle çizdiği erkeklik organı resmini verme küstahlığını bile yaptı. Tehditlerin ardı arkası kesilmedi: ''Sizi sürerim...'' ATV'de benzer süreç biraz daha yumuşak atlatıldı. İşverenden kesin talimat alan yönetim Ankara büronun tamamı ile yollarını ayırdı. 9 kişinden Tuba Atav, Mehmet Tezkan'ın vaadleri sonucunda, büyük tepki gösterdiği ve karşı çıktığı sözleşmeyi imzaladı. Ankara Temsilcisi Erhan Karadağ ve Haber Müdürü Sedat Bozkurt ile Parlamento Muhabiri İbrahim Gündüz ve Kemal Aktaş, kameramanlar Enver Erdem, Serdar Ekeyılmaz, Halim Abanoz ve Nejat Sunal hiçbir belgeyi imzalamayacaklarını dile getirdiler. İstanbul'a çağrılan Sedat Bozkurt'a Ankara Temsilciliği ile yüklü ve bol sıfırlı maaşlar teklif edildi. Ama Sedat Bozkurt, sorunun meslek ilke ve etiği ile ilgili olduğunu söyleyerek bu teklifleri geri çevirdi. Bu tavrın ardından işveren, doğru bildiklerini yapan ve haklarını savunan çalışanları yıldırma operasyonuna girişti. İlk sırada kullanılmayan izinlerin kullandırılması vardı. 2 aylık izinler kullandırıldı ve ardından Türk basın tarihine bir kara leke olarak yazılacak sürgünler gündeme geldi. İlk sürgün yeri Van'dı; Fatma Can, milli eğitim muhabiri olması nedeniyle yeni öğretim yılında taşra üniversitelerinin sorunlarını yerinde incelemek üzere 6 ili kapsayan 60 günlük bir Güneydoğu ve Doğu Anadolu turuna çıktı. Ardından sırada parlamento muhabiri Fatih Atik vardı. Onun yeri Silopi'ydi. Ancak ayağındaki rahatsızlık nedeniyle rapor aldı. Rapor veren SSK Dışkapı Hastanesi Başhekimi de Muharrem Sarıkaya tarafından SSK'ya şikayet edildi. Rapor sonunda Atik Silopi'ye gitti. ATV'den Kemal Aktaş ile Serdar Ekeyılmaz da 60 günlüğüne Diyarbakır'a sürüldü. Görevleri, oradaki büro çalışanlarını eğitmekti ama eğitecekleri bir büro yoktu. Sabah'taki görevlendirmelerinin altında Ergun Babahan, ATV'dekilerde ise Mehmet Tezkan imzası vardı. Bunlar birer tarihi belgeydi. Bu sırada sözleşme imzalamayanların yerine yeni insanlar da istihdam etilmeye başlandı. Bu, Türk basınının en büyük hastalığıydı. Bir ilke mücadelesi verilirken diğerleri onu seyretmek zahmetine bile katlanmayıp hemen boşalan yerlere çöreklenmişlerdi. Ve yavaş yavaş final gözükmeye başladı. İlk işine son verilen isim Erhan Seven oldu. Muharrem Sarıkaya, bir biçimde Erhan Seven'i büro içinde tahrik etti, sesinin yükselmesini sağladı. Ardından yanında bulunan yardakçılarına imzalattığı tutanak ile büronun huzurunu bozduğu gerekçesiyle işine son verdi. Bu tutanağı imzalayan 5 kişiden maalesef 4'ü gazeteci ve Sarıkaya'nın haksız olduğunu söylüyorlar. Ardından ATV'den Nejat Sunal geldi. Nejat Sunal'a sözleşmeyi imzalamamalarından dolayı, 212 sayılı Basın İş Yasası'na göre kadrolarının, Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nden gelen bir yazı uyarınca yapılamayacağı ve ''212'si, yani basın kartı olmadığı için'' de işlerine yaramayacağı ve istifa etmiş sayılacakları belirtilen bir yazı verildi. Sunal'ın basın kartı yoktu ve yeni sözleşme de Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü tarafından 212 sayılı Basın İş Yasası'na uygun kabul edilmiyordu. Daha vahimi ise Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü'nün, ATV'ye yazdığı yazının, basın kartları daha doğrusu çalışanlar ile hiçbir ilgisi yoktu. Çalışanların tamamının avukatlığını üstlenen Meral Özalp'in eşi Hüseyin Özalp ise 1 yıllığına Adana büroya tayin edildi. Özalp, bunu kabul etmedi ve bunun cezalandırma olduğunu söyledi. Nejat Sunal ile Hüseyin Özalp'e büroyu terk etmeleri uyarısında bulunuldu yoksa zorla atılacakları bildirildi. İşlerinin sona erdirildiğine ilişkin yazılı metin istekleri ise kabul edilmedi. Çalışanların, çalışırken açtıkları davanın ilk duruşması 11 Kasım'da. Direnişleri ise sürüyor... Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:55

İLGİLİ HABERLER