Niyet neymiş anlaşıldı mı?
Neden Amerika Türkiye'nin Kuzey Irak'a girmemesi için kırk dereden su getiriyor?
Baştan beri niyet buydu. 12 yıldır 'Çekiç Güç' operasyonlarıyla bir yapı kuruldu orada. ABD eliyle Kürt Silahlı Kuvvetleri, silahlandırıldı, eğitildi, aylık 100 dolar maaşa bağlandı, Peşmergeler 'subay' oldu. ABD' nin yanında savaşa girecekler. Kerkük'e, Musul'a önce Barzani-Talabani birliklerini sokma niyetiyle, adımlar atıldı bile.
Neden AB, Türkiye'ye 'Kuzey Irak'a girme' diyor? Irak saldırısına karşı, binbir nazla Türkiye'yi korumak üzere gönderdikleri Patriyot ve Avaks'ları 'derhal' geri çekmek üzere Almanya başta NATO üyesi AB ülkeleri, NATO yönetimini toplantıya çağırıyor?
Almanya, Fransa Amerika'ya tavırlıydılar ama, hava sahalarını, üslerini de anında açtılar. ABD savaş uçakları, Almanya, Fransa, İtalya'daki üslerden de kalkmıyor mu? Amerikan birlikleri bu ülkelerde konuşlanmamış mı? Türkiye hava sahasını açınca, mülteci akını ve sınırlarını güvenceye almak için Kuzey Irak'ta önlem alınca mı 'saldırgan, savaşkan, işgalci' oluyor?
Niyet baştan belliydi, artık aşikar. Irak bölünecek, Kürt Devleti kurulacak. Amerika başta Kuzey Irak ve Irak'ın diğer bölgelerinde yeni üsler, havaalanları kurup, onbinlerce askeri daimi olarak buralara yığıp, artık istediği an, istediği ülkeye müdahale edecek.
Taliban bahanesi ve demokrasi getirmek iddiasıyla Afganistan'da da aynı şeyi yaptı. Özbekistan'a, Tacikistan'a, Afganistan'a üsler kuruldu, binlerce asker yığıldı. Hedef Orta Asya, Hazar, Kafkasya enerji kaynaklarına anında müdahale. Listedeki İran, Kuzey'den Afganistan ve şimdi de Irak üzerinden Amerikan müdahalesine hazır hale geldi.
Sırada Türkiye de var mı dersiniz?
Aylar önce, Türkiye ile Amerika'nın karşı karşıya gelmesi ihtimalinin yadsınmamasını yazdım. Hala anlamayanlar, 'parayı alsaydık, Amerikan askerine gel deseydik, global lidere, süper güce biat edip, sofradan iki kırıntı kapsaydık' diye hayıflananlar gerçek 'niyeti' anlamışlar mıdır?
* * *
Bu savaşın bir 'dolar-yuro' savaşı olduğu yönünde de mantıki yorumlar var. 2000 yılında petrol satışlarını 'yuro'ya' bağlayan Saddam Hüseyin'in yanı sıra, İran, Venezuela gibi petrol üreticisi ülkeler de benzer yola gittiler. Yuro'nun başta petrol ve uluslararası para piyasaları olmak üzere dolara karşı etkinliği artıyor. Dünya yüzünde ne kadar trilyon dolar olduğunu kendisi bile bilmeyen '24 saat matbaa çalıştırıp' piyasaya süren Amerika, bundan rahatsız. Venezuela'da tertiplenen darbe ve isyanlar, İran'a gözdağı vermeler bundan. Irak'a savaş açan Amerika ve İngiltere. Biri dolar, öbürü, AB üyesi ama, 'parasal birliğe, yuroya girmeyen' sterlin ülkesi. Karşı çıkan, Almanya - Fransa, ise yuro babaları. Dolar dünya yüzünde etkinliğini, değerini yitirirse, zaten zordaki Amerikan ekonomisi tümüyle çökebilir. Irak'a, demokrasi getirmek, Irak'ın zenginliğini Irak halkına pay etmek hikaye. Savaş petrol savaşı, savaş yuro-dolar savaşı.
Meksika krize girdiğinde, bir gecede 50 milyar dolar basıp, İmefe üzerinden Meksika'ya gönderen Federal Rezerv, yani Amerikan Merkez Bankası'ydı. Karşılığı da yok zaten bu dolarların. Bizim millet de, ceplerinde 'tanrıya güvenir - inanırız' yazan yeşil kağıtlar, iki milyon mu, üç milyon mu olacak diye, bahisçi gibi bekliyor.
* * *
ASO Başkanı Zafer Çağlayan, üç yıl vadeli 'savaş veya barış tahvili' çıkartılmasını, ayrıca iç borç stokunun 'gönüllü anlaşmayla' TEFE düzeyinde bir faizle vadeye yayılıp yeniden yapılandırılmasını öneriyor. Türkiye'nin artık bir 'Ulusal Borç Programı' yapma zamanı geldi geçiyor. 5 yıl süreli bir programla, borçların yapılandırılması, alacaklılarla masaya oturulması zorunlu hale geliyor. Yatırım, eğitim, sağlık, üretim ve istihdamdan ilanihaye kısarak borç ödemek, tüm kaynakları borç ve faize ayırmakla bu çark dönmez. Eğitimsiz, sağlıksız, işsiz, sosyal güvenliksiz, geleceğine güvensiz nesiller yetiştirmek pahasına borç ödemeye çalışmak olmaz.
Borç verenler de bunun farkında ve bir vadede, borcu yeni borçla ve yükselen bir faizle ödemenin tıkanacağını, alacakların ödenemez hale gelmesinin sürpriz olmayacağını çoğu biliyor.
O nedenle, gönüllü ve uzlaşılarak yapılacak bir 'Borcum borç arkadaş' yapılandırmasının, makul, garanti edilmiş bir faizle orta vadeye yayılması olumlu olacaktır. En az beş yıl, borç ve faize gidecek kaynakların hiç değilse yarısının bile yatırım, üretim, eğitim, kalkınmaya ayrılmasıyla yaratılacak ekonomik büyüme, borç ödeme kabiliyetini artırıp, 25 yıldır içine düşülmüş borç - faiz döngüsünü kıracak, hem de geleceğe güven ve inancı pekiştirecektir. Türkiye artık bunu düşünmeli, gündemine de almalı.
Zülfikar Doğan
akşam
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:38