Gündem
  • 14.12.2005 10:05

SERDAR TURGUT'TAN İLGİNÇ İDDİA: "AMERİKA’DA YAŞAR BÜYÜKANIT’A VERİLEN MESAJ: ERDOĞAN GİTMELİ..."

SERDAR TURGUT'UN AKŞAM'A MANŞET OLAN YAZISI:

Ana mesajların verilme yeri olarak AKP hükümetine ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’a karşı görüşleri ile bilinen ve aynı zamanda Beyaz Saray’a yakın olan bir kurumun seçilmesi çok manidardır.

Washington’da akredite muhabirlik yapmış ve yıllardır Amerikan başkentindeki gelişmeleri incelemiş bir insan olarak bilirim ki Washington’da tesadüflere yer yoktur. Bunu bildiğim için Yaşar Büyükanıt’ın ziyaretinin tam başladığı gün, Kara Kuvvetleri Komutanı’nın konuşma yapacağı enstitünün önde gelen yetkilisi Michael Rubin’in yayınladığı makale hem dikkatimi çekti hem de beni şaşırttı. Bu makalede Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın attığı adımların Türk-Amerikan ilişkilerini nasıl da bozduğuna dikkat çekiliyor. Ayrıca Başbakan’ın bazı politikalarının demokrasi için nasıl tehdit oluşturduğu da vurgulanıyor. Başka bir deyişle Türk-Amerikan ilişkilerinin düzelmesi Recep Tayyip Erdoğan’ın gitmesine bağlanıyor bu yazıda.

Erdoğan gitmeli tavrının yaratacağı sarsıntılar

Bu konuda konuştuğum Başbakan’ın yakın çevresinden dış politika konusunda uzman olan kişi, bu tür bir görüşün tam Yaşar Büyükanıt’ın gezisinin başladığı gün ortaya atılmasını ‘nazik olmayan bir davranış’ olarak nitelendirdi. Aynı kaynak Amerika ile ilişkilerin düzelmeye başladığı bir dönemde bu görüşün ortaya çıkmasının hayret verici olduğunu da söyledi.

Yazının girişinde söylediğim gibi Washington’da herhangi bir gelişmenin tesadüfi olamayacağı hatırlanırsa Genelkurmay Başkanı olmak için sırasını bekleyen Yaşar Büyükanıt’ın ziyaretinin başladığı gün bu mesajın ortaya çıkmasının sembolik değeri hayli yüksek. Daha da önemlisi; tezkere oylaması nedeniyle Türk hükümetine hayli kızmış bulunan Amerikan yönetimi bugünlerde Kuzey Irak’tan Amerikan askerlerinin çekilmesi durumunda doğacak boşluğu Türk askerinin doldurmasını gündeme getirmişken, bir başka deyişle tezkere ile yapamadığını tekrar gündeme getirecekken, Beyaz Saray’a fikir babalığı yapan bir kuruluşun önde gelen yöneticisinin Türk-Amerikan ilişkilerinin iyileşmesi için ‘Erdoğan gitmelidir’ tavrı alan bir görüşle Yaşar Büyükanıt’ın karşısına çıkmasının yaratacağı sarsıntıların nasıl olacağı merakla bekleniyor.

Konuştuğumu söylediğim Başbakan’a yakın kaynak ‘Washington dediğinizde kiminle konuştuğunuz da önemlidir ve hükümetin ABD ile ilişkileri şu dönemde düzeliyorken bu gelişmelerin olması şaşırtıcıdır’ diyor. Ben de ona katılıyorum ancak tezkere oylamasından sonra Amerikan yönetimi Türkiye ile ortak iş yapılacaksa konuşacağı muhatabın hükümet değil de askerler olacağı yolunda birtakım işaretler zaten veriyordu. Yaşar Büyükanıt’ın ziyaretinde ana mesajların verilme yeri olarak AKP hükümetine ve özellikle Recep Tayyip Erdoğan’a karşı görüşleri ile bilinen ve aynı zamanda Beyaz Saray’a yakın olan bir kurumun seçilmesi çok manidardır.

Dün kiminle konuştuysam bu gelişmenin çok önemli olduğunu ve bunun Türkiye’deki gelişmelere yeni bir yön verme potansiyeli taşıdığını vurguluyor. Özellikle iç siyasette ve PKK konusunda çok önemli gelişmelerin olmasını beklemekte ve dikkatli olmayı sürdürmekte yarar var.

Yücel Aşkın davası

Michael Rubin’in yazısı Amerikan yönetiminin Yücel Aşkın davasını çok da yakından izlediğini ve rektörün düşürüldüğü durumdan Türk hükümetini sorumlu gördüğünü de ortaya koyuyor. Bugün görülecek davanın sonucu bu açıdan da önem kazanıyor.

İşte Michael Rubin’in makalesinden bazı bölümler

Türk-ABD ilişkileri şu sıralar sessiz olmasına rağmen gergin.

Uzmanlar, iki ülke arasındaki anlaşmazlıkların, TBMM’de 1 Mart 2003 tarihinde Irak’ın özgürleştirilmesine aktif olarak katılmamayı kabul eden oylamayla ve Ankara’nın Washington’ı PKK’ya karşı ısrarla müdahalede bulunmama konusundaki eleştirileriyle yükselişe geçtiğini söylese bile, ABD’nin kaygıları Irak’tan daha farklı, daha derin bir konu üzerine. Bu kaygıların merkezinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın giderek artan şekilde kanunun üstünlüğüne, şeffaflığa ve laikliğe yaptığı saldırılar yer alıyor.

Kanun üstünlüğüne saldırı

Başsavcı Nuri Ok, 20 Haziran 2005 tarihinde, Erdoğan’a seçime girecek olan adaylar üzerinde diktatörlüğe varan bir kontrol gücü veren parti tüzüklerinden dolayı AKP’ye meydan okudu.

Erdoğan ayrıca Türk eğitim sistemine de saldırı düzenledi. Kendi politik ajandasını uygulama konusunda karşısına dikilen anayasal sınırlamaların yarattığı hüsran tırmanırken, pek çok Türk kendi başbakanlarının giderek daha fazla bir şekilde iktidarı kötüye kullandığını düşünmeye başladı.

Erdoğan’ın Türkiye’nin laik geleneklerine saldırıları farklı kanallardan da devam etti. Örneğin Sağlık Bakanlığı çalışanlarına mezheplerinin sorulması gibi.

ABD, Türkiye’nin kaymasına izin verir mi?

Türkiye’nin güvenlik ve kanunun üstünlüğü konularında verdiği taahhütleri yerine getirmemesi yüzünden giderek azalan güven karşılığında, ABD’li uzmanlar giderek artan bir şekilde dikkatlerini Romanya ve Gürcistan’la ilişkilere çeviriyorlar. Bu arada Başkan Bush ile Erdoğan arasındaki ilişkilerin eksikliği, PKK ile ortak mücadeleyi zayıflatıyor.

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 10:27

İLGİLİ HABERLER