
Şevval Sam evliliğe tövbe etti
Şevval Sam: 'Benim için aşk bir yaban hayvanı gibi'
Müzikte farklı tarzları cesurca denemeye çekinmiyor. Kendini “İçimde açığa çıkmak isteyen bir enerji var” diye özetliyor. Televizyona iş yapsa da “Yıllardır televizyon izlemiyorum” diyecek kadar şaşırtıcı konuşuyor. Sekiz yıl aradan sonra ekrana dönmeye hazırlanan Şevval Sam ile perşembelerin yeni dizisi ‘Bodrum Masalı’ için buluştuk.
Oyunculuk, şarkıcılık, televizyon programı... ‘Her şeyi yaparım’ı kanıtlama çabasında mısınız?
- Hayatla olan ilişkime bu şekilde bir kibir katmamaya özen gösteriyorum. Meslek hayatım boyunca kariyer planlaması yapmadım. Yaşamla ilgili bir açlığım var. Dans edeyim, dünyayı gezeyim, bir sürü farklı tarzda ve dilde şarkılar söyleyeyim, karavanda da yaşayayım... Hayatı bir oyun alanı olarak görüp deneyimlemeyi seviyorum. Hayatın benim için yazdığı hikâyeye, akışa güveniyorum.
Müzik tarzınızı da çözemiyorum... Kâh arabesk, kâh türkü ya da caz albümü... Kafanız mı karışık?
- Hakikaten de ilk zamanlar öyle zannediliyordu. Aslında hayatı bir yandan da müzik kanalıyla keşfetme halinde ve sürecindeyim, içimde açığa çıkmak isteyen yaratıcı bir enerji de var. İçsel yolculuğumun hedefine para ya da şöhret kavramlarını koymadım. Bunlar benim için hedef değil sonuç oldu. Müzikteki çeşitlilikse, hayatın çeşitliliğinin de bir tezahürü. Deneyimle öğrenmeyi seviyorum. Ve galiba bu öğrencilik ömür boyu sürecek.
Peki bir kartvizit hazırlasam sizin mesleğinize ne yazmak gerekir?
- Sadece ‘insan’. Etiketlerin ötesine geçmek gerekiyor artık.
Bir Sam’azon’ olarak eşinizden ayrılıp çocuğunuzu kendi başınıza büyüttünüz...
- Evet ama tek başıma büyüttüm diyemem. Metin çocuklarına çok düşkün bir baba. Hep Tarık Emir’in başındaydı. Odak noktamı hep insan olmak üzerine kurduğum için oğluma da cinsiyet ayrımı üzerinden değil, insan olmak üzerinden hayatı anlatmaya çalıştım. Kadın olmaya gelirsek öğrenilen bir şey. 40’lara geldiğimde dişi enerjiyle anca barıştım. Birçok kadın için bunu keşfetmek çok zor Türkiye koşullarında.
Son dönemde röportaj yaptığım kadın oyuncuların çoğu sokakta mini etekle dolaşmaktan bile sıkıntı duyduklarını söylüyor...
- Mesele sadece mini etek giymekten ibaret değil. Türkiye kadına bakış açısıyla ilgili problemli bir ülke. Bu bakış açısı topluma yayılınca mahalle baskısı dediğimiz durumla birlikte bir baskı da başlıyor.
EVLENMEM ÇÜNKÜ DUYGULARIN KURUMSALLAŞMASINI SEVMİYORUM
Bir röportajınızda aşkı “tamamlanmamışlıktır” diye özetlemişsiniz... Peki hangi noktada tamamlanırız?
- 0 eski bilgi...
Yenisi nedir?
- Benim için aşk bir yaban hayvanı gibi. Mesela vahşi bir at düşün. Onu sevdikçe, ona emek verdikçe, sabır gösterdikçe onu evcilleştiriyorsunuz. Aşkların sevgiye dönüşmesi de aşkın evcilleşmiş hali gibi. Yoksa aşka dair değişen hiçbir şey yok. Ama emek vermezseniz aşk ölür.
Şimdi var mı evcilleşmiş bir aşkınız?
- Var. Aşkın kendisi aynı görkemiyle orada duruyor. Ama şimdi evcilleşme döneminde. Emek verdiğimiz müddetçe de yaşamaya devam edecek.
Peki bir daha evlenir misiniz?
- Çok net: Evlenmem. Duyguların kurumsallaşmasını sevmiyorum.