Gündem
  • 28.6.2009 13:19

SİYASETİMİZDE İNTİHAR GELENEĞİ...

Gürkan Hacır'ın köşe yazısı;

'Darbeci Paşa' Kenan Evren, 'Halk da yargılanmamı isterse intihar ederim' dedi. Japonya'da siyasilerin 'onurunu kurtaran' intihar geleneği, Türk politika tarihine de yabancı değil. Eski Cumhurbaşkanı Bayar dört kez, Başbakan Menderes bir kez intihara teşebbüs etti

Türkiye darbe tartışmalarına boğulmuşken akıllara 12 Eylül'ün komutanı Kenan Evren geldi. CHP, başta Evren olmak üzere 12 Eylülcüler'in yargılanmasını gündeme getirince eski Cumhurbaşkanı'ndan beklenmedik bir çıkış geldi: 'Halk da yargılanmamı isterse intihar ederim.'

Peki, 92 yaşındaki Kenan Evren böyle bir durumla karşılaşırsa gerçekten intihar eder mi?

Bir yazar intiharı, 'Cesaretle umutsuzluğun birleştiği nokta' olarak tarif ediyor. Kenan Evren bu noktaya yakın mı, uzak mı bilinmez ama yakın tarihimize baktığımızda bunun mümkün olabileceğini görüyoruz.

KÖŞK'Ü KUŞATMA PLANI

27 Mayıs 1960 sabahı Türk Silahlı Kuvvetleri'nin yönetime el koyan bildirisi Çankaya Köşkü'nde de radyodan öğrenilmişti. Hemen hemen eş zamanlı olarak zırhlı birliklere bağlı tanklar, Çankaya Köşkü'nü kuşattı. Cumhurbaşkanı Celal Bayar yatağından alelacele fırladı. Konutun içine çok sayıda subay doluşmuştu. Süvari birliğinin başında Yüzbaşı Fethi Gürcan ve Motorize birliğin başında bulunan Yüzbaşı Nusret Kocabey konutun güvenliğini alan subaylardı. Celal Bayar uzunca bir zamandır darbe ihtimalini hissediyor ve buna karşı plan yapmaya çalışıyordu. İhtilal olursa nasıl bastıracaklar ama en önemlisi eğer başarılı olurlarda kendini almaya gelirlerse ne yapacaktı? Endişesi (ihtilalci) bir subayla paylaştı. Muhafız Alayı Komutanı Albay Osman Köksal'la...

'- Eğer bir ihtilal olursa, böyle bir ihtimal dahilinde, bir plan hazırladınız mı, Köşk'ü savunmak için?

- Elbette, dedi Köksal. Köşk'ün çevresini çok güçlü bir ihtiyat kuvvetiyle muhafaza altına alacağız. Çevre müdafaasında tatbik edilen sisteme göre, büyük ölçüde ihtiyat kuvveti ayıracağız! Diyelim ki, müdafaadan ümit kesildi; bu takdirde Sayın Cumhurbaşkanı'nı bizzat bölük kumandanının idare edeceği bir tanka bindirmek gereği doğacak. Tehlike bölgesi bu tankla aşıldıktan sonra da arabayla ihtilalcilere mukavemet eden birliklerin yanına götürülecek. Tabii bütün bunlar en kötü ihtimallere göre hazırlanmış planlar!..

BAYAR İNTİHARA KALKIŞTI

Köksal, aslında böyle bir planı, ihtilal komitesinden Sezai Okan'la birlikte hazırlamıştı. Bayar'ın bineceği tankın bölük komutanını bile saptamıştı: Yüzbaşı Erek. Ne var ki, Yüzbaşı'nın görevi, Bayar'ı kaçırmak değil, ihtilal karargahına götürüp teslim etmekti.'
Kendi kendine bütün bunlarda çare olmazsa 'İntihar ederim' diye düşündü. O günü enterne eden Yüzbaşı Nusret Kocabey'den dinleyelim

Ben de devlet reisinin bulunduğu binaya girdim. O sırada Burhanettin Uluç isminde bir generalin iki Harbiyeliyle beraber bize yaklaştığını gördüm.
Biz ilerledikçe o da arkadan birkaç Harbiyeliyle beraber arkamızdan geliyordu. Birden içeri girdik. Biz içeri girince, Devlet Reisi'ni alınca o da arkamız sıra yetişti yani; yoksa Burhanettin Uluç bir takım Harbiyeliyle önden gidiyordu, biz birlik olarak arkasından gidiyorduk şeklinde değildi.

O sonradan geldi. Zaten girmiştik içeriye, ilerliyorduk. O da arkadan geldi, Eee, baktık, bir paşa. Elbette bizden yaşlı, daha tecrübeli, saygımız var. O da bizden yana olduğuna göre tanımadığım halde ona söz hakkını bırakmıştım. Kendisi benden yüksek rütbeli olduğu için söz hakkını ona verdim. O da Devlet Reisi'nin bulunduğu odaya girdi konuşmaları o yaptı.

'Devlet Reisi çıktı. Evlatlığı sandığım bir hanım kız vardı yanında. Yanında emir subayı vardı. Bir iki nefer vardı orada. Ben makineli tabancamı belime dayadım. Burhanettin Uluç'a, işte bir konuşmayla kendisini teslim almasını talep ettim.

Burhanettin Paşa da, işte artık milli iradeyi kendilerinin temsil ettiğini artık askeri yönetimin idareye el koyacağını ifade ediyordu. Devlet Reisi olan Celal Bayar: 'Ben milli iradeyle geldim gene milli iradeyle buradan çıkışımı sağlayabilirsiniz' şeklinde devamlı olarak direniyordu. Güçlü bir insandı. Yani burada telaş yüklü olmak yerine mücadelenin ilk adımını atarcasına bir direnişi vardı.

Konuşma uzayınca ben makineli tabancamla belinden itmek zorunda kaldım. Darp yapmak zorunda kaldım. O da, birden bire çok küçük bir tabancayı kolunun yeninden çıkardı. Alnına doğru götürdü, Celal Bayar. Demek ki herhalde kaba kuvvet kullanacak bana, daha da kötü durum olacak düşüncesiyle tabancasını çekip intihara o zaman teşebbüs etti. Ben elinden bir yere sarıldım. Yere beraber yuvarlandık. Yere düştük. Tabancasını aldım elinden. Sonra mukavemeti kırıldı devlet reisinin.' (Ben İhtilalciyim - Fethi Gürcan)

SUBAYLARA DİRENDİ

27 Mayıs'ın belki de en trajikomik olayı Çankaya Köşkü'nde yaşanmıştı. Celal Bayar intihara kalkışınca buna engel olmaya çalışan bir ihtilalci elinden silahını almaya çalışmış ve boğuşma sırasında yere yuvarlanmışlardı. Celal Bayar bir yandan genç ve kuvvetli subayla boğuşuyor bir yandan da 'Beni buradan ancak millet çıkarır' diye bağırıyordu. (Millet iradesine teslim olmak bugün Kenan Evren'in de başvurduğu bir argüman oldu. 'Millet yargılansın desin intihar edeyim...')

Celal Bayar bir yandan tabancasının kabzasını bırakmıyor bir yandan da üzerine abanan genç ve kuvvetli subayı üzerinden atmaya uğraşıyordu. Boğuşmadan kıpkırmızı olmuştu. Gözlüğü yere düşmüş, üstü başı dağılmıştı. Fazla direnemedi. Yüzbaşı Nusret Kocabey Cumhurbaşkanı'nın kolunu sıkıca kavramış ve geriye doğru kıvırmıştı. Bayar daha fazla direnemedi. Hemen kelepçe takılarak götürüldü.

YASSIADA'DA İNTİHAR GİRİŞİMLERİ

Ama Bayar'ın intihar girişimleri bununla da sınırlı kalmadı. Yassıada duruşmaları sırasında da intihara teşebbüs etti. 'Düşükler Yassıada'da' adlı belgesel film çekimi için gece uyandırıldı. Mizansen gereği iskelede ve sahilde askerlerle yürümesi istendi.

Yürüyüş sırasında subayların gülüşleri ve alaycı sözlerine çok bozuldu. 26 Eylül 1960 gecesi kaldığı hücresinde kement şekline getirdiği kemerini tam boynuna geçirmişken, nöbetçi teğmen müdahale etti.

Kulağından kan boşaldı. Baygın haldeydi. Hırıltılar yükseliyordu.(Rivayet odur ki sanıkların gözaltındayken kemerlerinin alınması uygulaması bu olaydan sonra başlamıştır.) Bayar boğazını sıkarak intihar etmeyi planlamıştı. Ama pek bilinen yöntem değildi. Yine kurtarıldı.

MENDERES İLAÇLARI NEDEN İÇTİ?

Ama çabası bitmiyordu. Yaş haddinden cezası ömür boyu hapse çevrilen sabık Cumhurbaşkanı bu kez hapsini çekmek üzere gönderildiği Kayseri Cezaevi'nde intiharı denedi. (Burada küçük bir parantez açalım. Başbakan Adnan Menderes de intihara başvurdu. Yassıada yargılamalarının son günü idam cezasını bekleyen Menderes ölümü erkene almaya çalıştı. Çok sayıda ilaç aldı. Ama o da kurtarıldı. Tedavi edildikten sonra cezası infaz edildi.

Aydın Menderes babasının ölmek için değil idam cezasını geciktirmek için ilaç aldığını söylüyor. Aydın Bey'e göre babası siyanür bulamayacağına göre aldığı ilaç ne olursa olsun kurtarılacağını biliyordu. Amacı idamını
geciktirmekti.)

ECELİYLE ÖLDÜ

22 Mart 1963'te adli tıptan gelen raporla Kayseri Cezaevi'nden tahliye edilen Bayar, gelen tepkiler üzerine 28 Mart'ta tekrar gözaltına alındı. Kayseri Cezaevi'ne yeniden kondu. Burada bu haksızlığı protesto etmek üzere 3 günlük açlık grevine başladı. Ve 1 Nisan 1963 günü bir mektupla cezaevinde intihar edeceğini açıkladı. Ama etmedi. Bayar, intihar için yeteri kadar cesur davranamadı. Cezaevindeki cezasını tamamlamadan Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'ın affıyla serbest kaldı ve 102 yaşında eceliyle öldü.

Kamer Genç biraz da mizahi bir göndermeyle 'Kenan Evren bugünden tezi yok intihar etmelidir' diyor ama yakın tarihimizdeki intihar vakalarını görünce bu pek ihtimal dışı gibi gözükmüyor. Politik sıkışmışlık, baskı psikolojisi ve kendini suçlu hissetme duyguları birleşince insanlar intihara çok yakın olurlar. Kenan Evren'in bu çıkışı da onurlu bir restleşmeden çok 90 yaşından sonra cezaevini göze alamamaktan dolayı söylenmiş bir sözdür.

Uzun lafın kısası Kenan Evren gerçekten intihar edebilir! Ama bilinen bir gerçek daha var ki intihara kararlı olanlar asla intihar edeceklerini söylemezler...

İntihar İttihatçılarda gelenekti

İttİhat Terakkiciler iktidardan uzaklaştıkları günlerde, intihara yakın durdular. Ünlü İttihatçı Kara Kemal tutuklanacağını anladığı anda kaçtığı tavuk kümesinde, Dr. Reşit Şahingiray ise üzerine doğru gelen polis ekiplerini görünce bir ağacın dibinde mermileri kafalarına boşalttı.

27 Mayıs müdahalesinde ise İçişleri eski Bakanı Namık Gedik, Harp okulunun penceresini kırarak kendini boşluğa bıraktı. Demokrat Parti Fatih İlçe Başkanı Dr. Faruk Sargut da Yassıada'da intiharı deneyenlerdendi.

Ancak başarılı olamadı ve kurtarıldı. Teşkilat-ı Mahsusa'nın kurucusu Süleyman Askeri ise Basra'da bir sahra çadırının içinde kafasına tek el ateş
ederek hayata veda etti.

İkisi de üzüntüden ölümü seçti

1946 seçimlerine hile bulaştırıldığını iddia eden Demokrat İzmir gazetesinin sahibi ve başyazarı Bülent Üstündağ (Eski Sağlık Bakanı Ekrem Hayri Üstündağ'ın oğlu - Mim Kemal Öke'nin dedesi) köşesinde 'Neseb-i Gayri Sahih' başlıklı bir yazı yazdı. 46 seçimlerinden sonra oluşan Meclis'e doğrudan hakaret eden bu yazı, büyük tepki topladı. CHP hemen tahkikat açtırdı.

Bülent Üstündağ bu denli sert bir yazıyı kaleme alırken, küçük bir detayı atlamıştı. Gazetenin sorumlu müdürü eşi Mücteba Hanım'dı. Üstelik Mücteba Hanım hamileydi. Hapse atıldı. Bülent Bey bu durumu hazmedemedi. 10 Kasım 1947 günü kendi yüzünden eşinin hapse atılmasına dayanamayarak intihar etti. Durun bitmedi. Eşi Mücteba Hanım da bu acıyı uzun yıllar içinde taşıdıktan sonra (eşinin ölümünden tam 25 yıl sonra) yine bir 10 Kasım (1972) günü intiharı seçti.

Bir ailenin dramı

Menderes ailesinin tek intihar dramı bununla da sınırlı kalmadı. Oğlu Yüksel Menderes Ankara'daki ünlü Şili Meydanı'ndaki Güney Apartmanı'nda babasından 11 yıl sonra ölümü seçti. Kafasını fırının içine soktu ve boğularak yaşama veda etti. (AKŞAM)

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:37

İLGİLİ HABERLER