Gündem
  • 12.12.2003 12:54

SİYASİLER KIBRIS KONUSUNDA NE DİYOR?

Türkiye'deki 4 siyasi partinin temsilcileri, Doğu Akdeniz Üniversitesi'nde düzenlenen konferansta bir araya gelerek, mensubu oldukları siyasi partilerin Kıbrıs sorunuyla ilgili görüşlerini ortaya koydu. Eski KKTC Dışişleri ve Savunma Bakanı Kenan Atakol'un başkanlığını yaptığı konferansta, ''Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki devlet politikasının açık ve net olduğunun altı çizilerek, Türkiye'nin bu konudaki baskı ve dayatmaları kabul etmeyeceği, adanın gerçekleri ışığında siyasi eşitlik, iki egemen devlet, iki kesimlilik ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin devamının kabul edilmesiyle çözüme ulaşabileceği'' vurgulandı. GÜREL Demokratik Sol Parti'den (DSP) eski Dışişleri Bakanı Şükrü Sina Gürel, Türkiye'nin Kıbrıs üzerindeki hak ve ödevlerinden vazgeçmesi durumunda başka alanlarda da inandırıcılığını yitireceğini, Kıbrıs dışındaki alanlarda da çözülmeler olacağını söyledi. Kıbrıs'ın, Türkiye'nin dış politikası açısından güvenilir olup olmayacağı yönünden de büyük önem taşıdığını ifade eden Gürel, ''Çözüm değil çözülme olursa vahim sonuçlar ortaya çıkacak'' dedi. ''Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki devlet politikasını, MGK'nın iktidarlara imzalattığı siyasi belge, TBMM kararları ve cumhurbaşkanlarının ortak açıklamalarının oluşturduğunu'' anlatan Gürel, Kıbrıs konusundaki temel politikanın, ada gerçekleri temelinde, iki egemenlik, eşitlik, Türkiye'nin etkin ve fiili garantisine dayanan bir çözüm olduğunu belirtti. ''Bugünkü AK Parti hükümetinin ilk baştaki açıklamalarına ters olarak belirlenen devlet politikasına bakma zorunluluğu hissettiğini'' belirten Gürel, AK Parti hükümetine yönelik özetle şunları söyledi: ''Kıbrıs politikasını değiştirerek, tersine sonuçlar vereceği şimdiden açık, Rumların hazırladığı, Kıbrıs Türklerini azınlık yapma amacı taşıyan birçok tuzağı ve açık hükmü içeren, iki kesimliliği bırakan 'Annan planını görüşürüz' diyorlarsa, Türkiye devletinin politikalarını değiştirmeleri, bunun için de tersyüz etmeleri gerekir. Bunu yapabileceklerini sanmıyorum.'' Kıbrıs'taki Türk solunun halkından koptuğunu savunan Gürel, ''kendini Rum tarafındaki bir partiymiş gibi benimseyen bir siyasi partinin, halkına Enosis'ten başka bir şey veremeyeceğini'' kaydetti. KKTC'de pazar günü yapılacak seçimlere de değinen Güler, bu seçimlerin olağan bir seçim olmaktan çıkıp referanduma dönüştüğünü, seçimi referanduma dönüştürmek isteyenlerin bunu başardığını belirterek, ''İktidarları her zaman değiştirebilirsiniz, ama devlet elden giderse yerine koymak mümkün olmayacaktır'' dedi. ''AB'ye girilmesi halinde gökten euronun yağmayacağını'' söyleyen Gürel, buna örnek olarak Batı Trakya Türklerini gösterdi. ÖYMEN CHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Onur Öymen de Annan planının göz ardı edilen noktalarına dikkat çekerek, Kıbrıs Türkünün özgürlüğünden vazgeçmesinin öngörüldüğü planın ''geri vitesi'' bulunmadığını, geriye dönüş yollarını kapattığını söyledi. Planın Kıbrıs Türkünün can güvenliğini sağlayan en önemli unsur olan iki kesimliliği ortadan kaldırdığına işaret eden Öymen, Kıbrıs Türkünü koruyan Güvenlik Kuvvetleri Komutanlığı'nın (GKK) lağv edileceğini, Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri'nin (KTBK) kendi karargahına hapsedileceğini, planda öngörülen ve iki kesimliliği gösteren hattın da sanal olduğunu belirtti. Türkiye'nin plan konusundaki tutumunun açık olduğunu ve Türkiye'nin Kıbrıs konusundaki en büyük karar mekanizmasının TBMM olduğunu bildiren Öymen, TBMM'nin, Kıbrıs konusunda 1997 ve 1999'da aldığı kararları, mart ayında aldığı kararla teyit ettiğini kaydetti. Bu kararların, KKTC'nin çabalarının desteklenmesini, bulunacak çözümün tarafların eşitliğine ve egemenliğine dayanmasını, Türkiye'nin garantörlük haklarının korunmasını, iki kesimliliğin muhafaza edilmesini içerdiğini belirten Öymen, ''TBMM, planı destekliyor denilebilir mi'' ifadesini kullandı. Planın, baskı, dayatma ve zorlamalarla kabul ettirilmeye çalışıldığının altını çizen Öymen, ''Türk dış siyaseti baskıyla hiçbir şeyi kabul etmez. AB'nin baskılarına şerbetliyiz. 70 sente muhtaçken boyun eğmedik, şimdi de eğmedik, bundan sonra da boyun eğmeyiz'' diye konuştu. Annan planının imzalanması ve Türkiye'nin AB'yle müzakere sürecine başlaması arasında bağ kurmanın, AB'nin bir yalanı olduğunu söyleyen Öymen, Türkiye'nin AB üyeliğini engelleyenin Kıbrıs değil, din, dil farkı, Türk ekonomisinin rekabet gücü ve Avrupa'daki Türk işçileri olduğunu ifade etti. Annan planının müzakere zemini olamayacağını vurgulayan Öymen, Kıbrıs'ta ancak ortak menfaatlere dayalı bir çözümü kabul edeceklerini belirtti ve ''Baskı zoruyla elimizdekini verecek devlet değiliz'' dedi. KANDEMİR DYP Genel Başkan Yardımcısı emekli büyükelçi Nüzhet Kandemir ise bugüne kadar Kıbrıs'ta ilgili taraflarca kabul edilebilir çözüm bulunmayışının nedeninin, sorunun kökeninde yatan gerçeklerin göz ardı edilmesinden kaynaklandığını söyledi. Kandemir, ''Rum cumhuriyetinin içinde Kıbrıs Türkünü azınlık durumuna getirmeyecek öneriler getirilseydi, belki de çoktan çözüm olurdu'' dedi. Kandemir, Türkiye ve KKTC'ye uygulanan dayatmaların Kıbrıs'ta çözümün arzulanmadığının bir göstergesi olduğunu ifade etti. Annan planının ''içi kalaylı, dışı vayvaylı bir plan'' olduğunu söyleyen Kandemir, planın, KKTC'nin güvenliğini zaafa uğratarak Kıbrıs Türklerini eriteceğini ve etkisiz kılacağını belirtti. Planın, Kıbrıs Türkleri ile Türkiye arasındaki dayanışmayı bozmayı amaçladığını ifade eden Kandemir, AB Komisyonu'nun genişlemeden sorumlu üyesi Günter Verheugen'in KKTC ve Türkiye'nin içişlerine karışır tavrı ve Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ı saf dışı bırakma gayretlerinin kabul edilemeyeceğini kaydetti. Kandemir, AB'nin Türkiye'nin tek alternatifi olmadığını belirterek, ''AB olmazsa yolun sonu olmaz'' dedi. KUMCUOĞLU MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi emekli büyükelçi Ertuğrul Kumcuoğlu da partisinin, Kıbrıs konusunu Türkiye için hayati önem taşıyan milli dava olarak gördüğünü anlattı. Kumcuoğlu, Kıbrıs sorununa siyasi eşitlik, iki egemenlik, iki kesimlilik ve Türkiye'nin etkin ve fiili garantisinin devam etmesi çerçevesinde bir çözümü istediklerini belirterek, Türkiye ve KKTC'nin Kıbrıs konusunda büyük psikolojik harp bombardımanına tutulduğunu söyledi. Türkiye'nin Kıbrıs konusunda uluslararası antlaşmalar çerçevesinde her zaman söz söyleme hakkı bulunduğunun altını çizen Kumcuoğlu, Türkiye'nin 1960 antlaşmalarıyla Kıbrıs konusunda temel hak, imtiyaz ve sorumluluk üstlendiğini, gelinen noktada bu hak ve imtiyazlardan fedakarlık etme talebiyle karşı karşıya bulunduğunu belirtti. Atatürk'ün dış siyaset çizgisinden bir örnek veren Kumcuoğlu, ''Atatürkçü çizginin, siyasetinin takipçileri olarak uluslararası antlaşmalarla elde ettiğimiz hak ve menfaatlerden vazgeçemeyiz. Bu Atatürk ve Atatürkçü çizgiye ihanet olur'' dedi. Kıbrıs Türkünün sağduyusuna güvendiğini söyleyen Kumcuoğlu, Kıbrıs Türkünün, bu sağduyunun gereğini yapacağını ve kendisi için en doğru kararı vereceğini belirtti. Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 21:14

İLGİLİ HABERLER