SOHBET –32... MEKTUBAT VE İLMİHAL FARKI
SOHBET –32
MEKTUBAT VE İLMİHAL FARKI
İmamı Rabbani hazretleri günde 2 saat uyurdu. Öyle bir aşkla bağlıydı ki uyku sırasında “bağım kopmasın” diye fazla uyumazdı. Vücudu uyusa bile beyni uyumazdı.
İmamı Rabbani hazretleri Mektubat’ı nasıl yazdı?
İmamı Rabbani Hazretleri’nin kalbi söyler eli yazardı. Onun için Mektubat kalpten okursanız anlaşılır. O da maharettir.
İmamı Rabbani Hazretleri’nin Mektubat’ta olmayan daha çok mektupları vardı. Mektubat’taki mektuplar, İmamı Rabbani hazretlerinden sonrakileri ilgilendirdiği için Mektubat’a konuldu.
Seyyid Abdülhakîm Arvasi Hazretleri (Rahmetullahi Aleyh) Mektubat’la ilgili şöyle buyurdu; - “Kur’ân-ı kerimden ve hadîs kitâblarından sonra, İslam kitâblarının en üstünü imâm-ı Rabbânî’nin mektûbâtıdır ve İslâm âleminde, imâm-ı Rabbânînin mektûbâtı kadar kıymetli bir kitâb dahâ yazılmamıştır”
Seyyid Abdülhakîm Arvasi hazretleri,. “Mektubat’ı anlamak için değil bereketlenmek için okumalıdır” buyuruyor.
“Kitap okumak, sohbetin yarısıdır” buyuruluyor. Yani, bir büyük zatın kitabını muhabbetle okuyan, sohbet etmiş gibi O’ndan istifade eder.
Mektubat’ı severek okuyan da, İmam-ı Rabbani hazretlerini sever, tanır, nasibi ve muhabbeti miktarınca O’ndan feyz almaya başlar.
Okudukça anlamaya, kalbi de nurlanmaya, ibadetlerin tadını duymaya, haramlardan günahlardan nefret etmeye başlar.
İki cihan saadetine kavuşur ve başkalarının da kavuşmasına vesile olur.
Abdülhakîm Efendi Bir mektubunda diyor ki, (Hilmi! (Hüseyin Hilmi Işık Rahmetullahi Aleyh) Mektûbunuza müteşekkir oldum. Sıhhatinize şükr etdim. Din ve dünyânıza en ziyâde yarayan ve dîn-i islâmda misli te’lîf olmıyan (mektûbât) kitâbını okuyup, ba’zısını anlamak, pek ziyâde bir fadl ve ihsân-ı ilâhîdir. Hilminin bu ihsâna kavuşduğunu öğrenince, Rabbime çok şükr eyledim.)
İmam-ı Rabbani hazretlerinin vefatından sonra 1630 senesinde Mektupları, talebelerinden Muhammed Haşim-i Keşmi tarafından toplandı.
İlk ciltte de Kur'an-ı kerimdeki surelerin sayısınca yüz on dört (114) mektup vardı.
Her üç ciltte toplam beş yüz yirmi altı (526) mektup vardı. İmam-ı Rabbani hazretlerinin vefatından sonra on mektubu daha üçüncü cilde ilave edilmiştir.
Böylece toplam mektup adedi (536) olmuştur.
Biraz zihninizi açayım..
İmam-ı Rabbani hazretlerinin bilinen ve kitaba koyduğu 536 mektubu var.
Demek ki kuzeyden güneye, doğudan batıya bilinen 536 kişiye mektuplar yazıp yollamış ve onların cevaplarını beklemiş.
Kitaba girmeyen mektup sayısını Allah’tan başkası bilmez.
Yıl 1600’ler.. O tarihlerde at ve deveden başka bir ulaşım aracı yok.
Peki, Bu mektuplar aylarca uzaklıktaki memleketlerde yaşayan kimselere nasıl gitti ve onlardan cevaplar tekrar kendisine nasıl ulaştı.
Emin olun araba ile yollasanız bile bu kadar mektubun Bu kadarlık bir ömürde gidip geri gelmesi mümkün değil.
Belli ki mektuplar kerametle gitmiş selametle dönmüş…
İLMİHAL İLE MEKTUBATIN FARKI…
İlmihal anlaşılacak bir kitap olduğundan, İlmihale konulan mektuplar umumun anlayabileceği mektuplardır.
Mübarek Hocamız kalbine bildirilen hususları âlimin de cahilin de anlayacağı bir lisana indirerek İlmihali kaleme aldı.
Bu bakımdan İlmihali aklıyla okuyan da anlar, kalbiyle okuyan da anlar.
Kısaca İlmihal hem akılla hem kalbe hitap eder.
Kişinin meşrebi hangisine uygun ise o şekilde okuyup öğrenir.
Mübarek Hüseyin Hilmi Efendi, bir ömür göz nuru döktüğü İlmihal kitabını şöyle anlattı;
-Bu kitâb ( Tam İlmihal Saadeti Ebeddiyye) bir ilm kitâbıdır. Her ilmde olduğu gibi, din bilgisinin de kendine mahsûs kelimeleri vardır. Bu kelimelerin ma’nâları, sırası geldikçe bildirildi. Bunlar, kitâbı temâmen okuyunca, öğrenilir. Bunları öğrenmiyen, kafasını yormıyan bir câhil, kitâbdaki ilmleri anlıyamaz. (Bu kitâb anlaşılmıyor) diyerek, kendi kusûrunu kitâba yükler. (Câhil kimse, anlıyamadığı şeyi beğenmez) sözü meşhûrdur. Gülün kıymetini bülbül bilir. Altının hâlisini sarrâf seçer. Bir kayada ne cevher bulunduğunu kimyâger anlar. Bunun için, bu kitâbı, gazete okur gibi, bir göz gezdirip elinden bırakmamalı. Her kelimesini iyi düşünmelidir. Her cümlesinin ma’nâsını iyi anlamağa çalışmalı, her maddeyi bitirince tekrârlamalı, bir hülâsa hâlinde hâfızaya yerleşdirmelidir. Evlâda, ahbâba da öğretmelidir. Çalışmalı, bu yolda ilerlemelidir.
Gelelim İlmihâldeki olağanüstü hale..
İlmihalin yazılımında yararlanılan kitapları tek tek saydım.
1.500 civarında kitap okunmuş.
Bu kitapların bazıları 20 cilt.. Cilt sayılarını tam hesaplamadım. Onları da katarsak 4-5 bin kitap eder.
Bu kitapların tamamı, Arapça, Osmanlıca ve Farsça…
Emin olun bunları okuyup not çıkarmak için, değil bir Ömür bin ömür yetmez.
Peki, bu nasıl oldu?
KERAMETLE tabi.
Bunu da gözüyle görenin anlattığını bizzat dinledim.
Onu da başka zaman yazarım inşallah.
Peki, Mektubat ile İlmihal arasında ne fark var?
Mektubat ‘ta başta tasavvuf ve fıkıh olmak üzere bütün ilimler vardır.
İmamı Rabbani Hazretleri tasavvufu İslamiyet ile birleştiren kişidir. Bu işin piridir. Bu muazzam bir işti. Döneminde çok büyük âlim ve evliyalar vardı.
İmamı Rabbani Hazretleri bütün bunların en üstünü oldu. Bütün ilimlerle donandı.
İmamı Rabbani Hazretleri’nin mektup gönderdiği zatların büyük kısmı HAL SAHİBİYDİ. İlimleri yüksekti.
Mektuplar o hal sahiplerinin anlayacağı lisanla yazıldı. Mektupların her birisi o kişilerin kalbine hitap ederdi. Bu yüzden “Mektubat kalp kitabıdır” denildi.
Sonuçta ;
Mektubat hal sahiplerine, İlmihal halka yazıldı.
Mektubat kişilere, İlmihal topluma yazıldı.
Mektubat sırları, İlmihal emir ve yasakları anlatır.
Mektubat’ı hal sahipleri, İlmihâli herkes anlar.
Mektubat arınma, İlmihal anlama kitabıdır.
Sonuçta her ikisi de birbirini tamamlayan çok mübarek kitaplardır.
İkisini birbirinden ayırmak doğru değildir.
Yazılanların mektup olması, bizzat ona emek verilmiş demektir. Sözlerin mektup olması için bizzat kaleme alınmış olması gerekir.
Silsilede bulunan büyükler, birbirlerinin her şeyinden haberdarlar.
Ahiret de aynı bölgede dururlar.
Ehlisünnet yolu hepsinin yolu olduğu için bu yolda meydana gelen her gelişmeden de haberdar olurlar..
Bütün silsile büyükleri dünyadaki ehlisünneti bilirler. Onların hizmetlerini takip eder. Takip etmekle kalmaz, dua ederler.
Dua için o büyüklerin bizzat talebesi olması şart değildir. Bu yola hizmet eden her kişi, silsiledeki büyüklerin tamamının talebesi gibidir.
Vefat eden büyükler bu yolun yaşayan talebelerini merak eder. Özellikle ahir zaman Müslümanları neler yapıyorlar diye merak ederler.
Âhir zaman öyle bir zaman ki; bir şehirde bir Ehlisünnet varsa o şehrin başına bir şey gelmez.
O talebe o şehrin evliyası hükmündedir. Çünkü sayı azaldıkça kıymeti artar. Talebelerin sayısı azalınca onların değeri artar.
Bir ara Bağdat’ta 60 bin evliya vardı. Şimdi bir evliya ara ki bulasın.
Evliya kalmayınca, evliya talebelerinin dereceleri arttı.
Talebe az olunca onlara verilen özellikler artar. Dereceleri yükselir.
Aşkları ve sevgileri artar.
VESSELAM
METİN ÖZER/HABERVİTRİNİ