Medya
  • 23.10.2007 10:32

ŞOK İDDİA... HÜKÜMET, REFERANDUM BİTENE KADAR ŞEHİT HABERLERİNİN VERİLMEMESİNİ İSTEDİ !

Oray Eğin/ AKŞAM

Başbakan’ın danışmanlarına sesleniyorum

Her iktidar kendi döneminde medya üzerinde hakimiyet kurmak, hatta kendi medya patronlarını yaratmak istemiştir. Bunda yeni olan bir şey yok. Başbakanların özel kalem müdürü gibi çalışan yazarları da, talimatla yazar atıldığı, haber konduğu, manşet değiştirildiği de bilindik durumlar. Ama hiçbir iktidar bu taleplerinde şimdiki gibi ölçüyü kaçırmamıştı herhalde. Daha da vahimi, hiçbir zaman medyada iktidarların her dediğine bu kadar çok evet diye yönetici olmamıştı medyada...

Başbakan’ın danışmanlarına seslenmek istiyorum.

Medyayı yanlış kullanıyorsunuz, büyük bir hata yapıyorsunuz.

Unutmayın ki haber almak toplumların nefes alma borularından biridir, insanların bu haklarını engellemek ileride çok yanlış sonuçlara yol açabilir. Hem toplumlar açısından, hem de hükümet açısından. Dahası, bunu yaptığınızla hem Başbakan’ı zor durumda bırakıyorsunuz, hem de kimi zaman haklı olduğunuzda da haksız duruma düşüyorsunuz.

Bırakın da gazeteciler sizin telefonlarınıza cevap vermekle harcayakları vakti habercilik yapmaya ayırsın.

Dahası, bu yapılanlar da gizli kalmıyor ki. Medyada dedikodu çok hızlı yürür ve her telefon, her talep, her konuşma bir yerlere not edilir, belleklere kazınır, ortaya çıkar. Ufacık bir hareketiniz tarihe yazılıyor, büyüyor.

Gazeteciler artık bu talepleri kamuoyunun önünde de konuşuyor.

Dün duyduğumu söyleyeyim: Pazar günü, Ankara’dan “hatırlı” bir isim kanal yöneticilerini arayarak ricada bulunmuş. Referandum bitene kadar şehit haberlerinin verilmemesini istemiş.

Bu çok tehlikeli bir oyun işte. Toplumu rahat bırakmak, haberi gizlememek, kendi kararlarını vermeleri gerekiyor.

Hükümetten daha duyarlı olmasını bekliyoruz. İnsanların bilgi alma haklarını elinden alırsanız bu iş çok büyük tepkilere, yeni Cumhuriyet mitinglerine dönüşür. Halk dezenformasyonun hesabını önce haberleri gizleyen televizyon yöneticilerinden sorar, sonra da onlara baskı uygulayan hükümetlere gösterir.

Başbakan’ın danışmanlarının ve RTÜK başkanının her canları istediğinde kanalları arayıp bir şeyler talep etme haklarından vazgeçmeleri gerekiyor. Her haberden korkmak, her şeyin üzerini kapatmak onları haklı olduklarında da haksız duruma düşürür.

Bu yüzden RTÜK başkanı spor basınının televizyondaki üslubuna haklı tepki gösterdiğinde hiç kimse ona destek olmaz, yalnız kalır.

“Bilmekten” kimseye zarar gelmez.




Ankara’dan gelen telefon etkili mi oldu?

Hayır, yaygın inanışa göre haber kanalları bu sefer de sınavı geçemediler. NTV, o düzeysiz kadın magazin programı “Geriatri Kliniği”ni, CNN Türk “Frekans”ı ve “Formula 1”i yayınlarken Sky Türk çoktan canlı yayına geçmiş, Osman Pamukoğlu’yla terörü konuşuyordu bile...

Bravo Serdar Akinan’a. Sky Türk, toplumsal bütün olaylarda kaç seferdir rakiplerini yerle bir ediyor, eziyor, çıkardığı konularla en hızlı canlı yayına geçen kanal oluyor.

Peki diğerleri bu refleksten neden yoksun?

“Yukarıdan” gelen telefonların etkisi mi oldu, merak ediyorum. Duyduklarım gerçekten doğru mu: Başbakanlık’tan gelen “Referandum bitene kadar şehit haberlerini görmeyin” talimatının etkili olduğu konuşuluyor yayına girmeye gecikmede. Bu kanallarının yöneticilerinden bir açıklama bekliyorum. Bugüne kadar gizledikleri, görmezden geldikleri haberlerin ardında ne olduğunu söylesinler, öğrenelim.

Doğrusu, kimi gazetecilerin “uyumaları” için bir talimata da gerek olduğunu zannetmiyorum. Çünkü genel yayın yönetmenleri artık sadece koltuğu ve beraberinde getirdiği kazançları düşünüyor ve haber yapmak onlar için önemli değil. Otellerde kalmak, şirket kartıyla harcama yapmak, kurumlarının tahsis ettiği lüks arabalarda gezmek, para kazanmak haberciliğin yerini aldı. Tek bir amaçları var: Servet yapmak, gazetecilikse bunun aracı. Ve maalesef konumlarının imtiyazlarından da vazgeçemeyecek kadar omurgadan yoksunlar.

Bu uğurda gazetecilik reflekslerini yitirdiler. Nasıl haber yapılacağını unuttular, bu duyularını öldürdüler. Lifestyle’a teslim oldular. Gazetecilik sınıf atlama basamağı değildir halbuki; “iyi yaşayacağız” derken onlara bu kapıları açan kimliklerinden vazgeçmeleri utanç vermeye başladı bana.

Eskiden gazetecilerin iyi şartlarda yaşaması gerektiğine inanan, yaşam tarzından dolayı gazetecileri eleştirenleri kısır tartışmalara hapsolmakla itham eden biriydim. Ama görüyorum ki bazı genel yayın yönetmenlerinin sınıf derdi o kadar içlerinde kalmış, o kadar büyümüş ki ‘lifestyle’ guruluğunu gazeteciliğe tercih eder olmuşlar. Bu da beni yeniden düşünmeye zorluyor.

Yoksa bunca yıldır ‘lifestyle’ düşmanlığı yapanları haklı mı çıkardılar?

Business class uçak biletleri, pahalı otellerde konaklama, şoförlü arabalarla dolaşma onları halktan koparmış, haberci olmalarını engellemiş. Seçim sonuçlarını öngöremeyen bu gazeteciler sokaktan soyutlanmış hayatlarıyla Yüksekova’yı da anlayamazlar.

O yüzden artık bu lifestyle düşkünlerine karşı da bir cephe açılmasını savunuyorum.

Medya tarihi kapıyı vurup çıkan, haber yapmak uğruna işinden olan gazetecileri hatırlar. Kaç kişi bunun uğruna kavga etmiş, gerektiğinde hükümet baskılarına direnmiş, hatta talimatı vereni, baskı yapanı bile ikna etmiştir. Gazeteci inandığı haber uğruna hiç kimseyi tanımaz çünkü. Tarihimize adlarını böyle yazdıran genel yayın yönetmenleri meslek onurunun böyle gerektirdiğini bilmişlerdir.

Gazeteciliğin sağladığı imtiyazlara ancak kapıyı vurup çıkabilme gücüne sahip olanlar hak eder, unutulmasın. Haber gizleyenler değil.
Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:56

İLGİLİ HABERLER