Spor
  • 19.3.2011 13:46

SPOR YAZARLARINDAN DERBİ YORUMLARI!..

Tayfun Bayındır: Yeni nesil F.Bahçe (Vatan)

“TÜM bunlarını benzerlerini yinelemek yerine farklı bir derbi gözlemi aktarmak istiyorum sizlere. Bu tarihi derbiyi gözümde ‘James Bondvari’ kara bir gözlük, günümüzün de en modern sinemalarından birinde yeni nesil görüntü eşliğinde takip ettim. 3D teknolojisi sayesinde Alex hemen yanıbaşınızdan serbest atış kullanıyor, Kazım’ın golündeki sert şutunda top yüzünüzde patlıyor.

Adeta sizin etrafınızda oynuyorlar. Açıkçası değişik bir his. Ama ne var ki bir kötü yanı var bu işin. Gözünüzdeki gözlük ve o devasa ekran yapay bir ortamda olduğunuzu hissetiriyor size. Asla stattaki heyecanı duyamıyorsunuz.”

Güntekin Onay: Hagi hâlâ futbolcu gibi! (Vatan)

G.SARAY hırslı ve kararlı başladı.. F.Bahçe ise çekingen ve ürkek... Santos’un hatasıyla gelen Kazım golünün getirdiği moral ve coşku ile G.Saray bir süre oyunu forse etti. Az futbol, bol mücadele, çok telaş vardı. Devre sonuna doğru G.Saray sahasına çekildi; F.Bahçe ise karşı alanda oynamaya başladı. Ancak sarı-lacivertlilerin bu kadrosu ne pas yapmaya ne de tempo yapmaya uygun değildi. Emre’nin yokluğu hissedilirken orta alandan akılcı paslar çıkmadı. G.Saray ise çok kontrolsüz, gelişigüzel ve panik toplarla karşı sahaya geçmeye çalıştı.
ÜRETKEN bir oyun oynayamayan F.Bahçe’de Aykut Kocaman yolunda gitmeyen işleri değiştirmek için Selçuk’u çıkartıp Semih’i oyuna sürdü.. En azından ‘bir şey’ yaptı. 2. yarıda rakip yarı sahaya oyunu yıkmaya çalışan F.Bahçe karşısında G.Saray kararlığını ve agresifliğini sürdürdü. Daha etkili ve tehlikeli ataklar yaptı, F.Bahçe ise yine hücum zenginliği yaşamaktan uzaktı.
3 PUANIN ÖTESİNDE
HAGI, Arda ve Kewell hamleleri ile 2. golü bulup maçı kopartma düşüncesini sahaya yansıtırken F.Bahçe yolunda gitmeyen hücumlar için 2. kozu Stoch’u sahaya sürdü. Kanımca Pino ve Dia hamleleri 2 takım için de daha isabetli olabilirdi. F.Bahçe duran toptan ‘süper yedek’ Semih’le beraberliği bulurken yine sinekten yağ çıkarttı...
STANCU’NUN ofsayt golü, Özer’in kaçırdığı fırsat ‘Bu maç 1-1 bitmez’ mesajını izleyenlere veriyordu. Daha sakin ve kontrollü kalan F.Bahçe bunun ötesinde daha organize görünürken, G.Saray arzusuyla ayakta kalıyordu. Geç gelen Ayhan-Yekta değişikliği Hagi’nin oyunun heyecanına kapıldığını ve antrenörlükten çok hâlâ futbolcu duygusuyla maçı izlediğine bir işaretti adeta...
GEÇEN hafta A.Gücü karşısında, bu hafta da derbide avucundaki maçı veriyorsa G.Saray, bunda tartışmasız başrol oyuncusu Hagi’dir. Alex’in mucizevi kafa golü F.Bahçe’ye imkânsız gözüken bir maçı ve 3 puanın çok daha ötesinde bir galibiyet getirdi.

Sihirbaz ALEX’E şapka çıkar

TEKNİK, taktik, fizik... Hepsini bir kenara bırakalım. Türkiye’de tartışılmaz bir gerçek var. Alex gerçeği. En kritik anlarda, en kritik maçlarda sahneye çıkıp maç kazandırıyor Brezilyalı. Aykut Kocaman’a ve diğer sarı-lacivertli oyunculara haksızlık yapmayalım ama hem atan hem de attıran ve F.Bahçe’nin sürekli kazanmasını sağlayan bu sihirbaza şapka çıkartalım.

Rıdvan Dilmen: Özgüveni olan kazandı (Sabah)

Fenerbahçe’nin başarıya olan inancıyla sahadan galibiyetle ayrıldığını belirten Dilmen, “Maçın gerçeği şuydu: İyi futbol yoktu. İyi futbol olmaması için nedenler de vardı. Bir tarafta kazanmak zorunda olan Fenerbahçe, diğer tarafta kötü geçen sezonun özürünü dilemek isteyen Galatasaray... Her iki takımın da golleri bireysel hatalardan yedi. Ama dağ fare doğurdu. Kötü futbol ve psikolojik savaş vardı. Bu psikolojiyi müthiş özgüvenli Fenerbahçe kazandı. Üst üste galibiyetler t a k ı - ma güven verdi. Önceki maçlarda her türlü skora karşı oynadı Fenerbahçe ve çok sakindi. Çünkü mağlup duruma düştüğü maçları kazanarak özgüvenini tazelemişti. Bir tarafta skoru korumak için şuursuzlaşan bir takım diğer tarafta geride olmasına rağmen sakinliğini koruyan bir takım. Bu iki farkı güven açıklıyor. Futbolda herşeydir güven. Fenerbahçe bugün iyi oynamasa da özgüvenle kazandı.”

Haftalardır beklenen derbi, dün sonuçlandı. Şampiyonluğa emin adımlarla ilerleyen Fenerbahçe, Türk Telekom Arena'daki ilk Galatasaray derbisinden 2-1'lik galibiyetle ayrıldı. Spor yazarları derbiyi böyle değerlendirdi...

Mehmet Demirkol: Alex de Souza Ligi (Milliyet)

Fenerbahçe’nin ilk yarıdaki orta saha hamlığı sadece Emre’nin yokluğu ile açıklanabilir mi? Ya da ikinci yarıda sadece Semih-Alex-Niang (Stoch) üçlüsünün arasındaki pas trafiğinin rakibe üstünlük sağlanmasında yeterli olması enteresan değil mi?
Baştan başlayalım. Kendi standardının da ötesinde bir top kaybıyla oynayan Selçuk’un topun dağıtımından birinci derecede sorumlu oluşu ilginçti. Bu görevi üstlenmesi beklenen Baroni ise hiç sorumluluk almıyordu. Alex ‘Ben forvetim karışmam’ halindeydi doğal olarak.
Diğer önemli aday Özer’in ne yaptığına dair bizzat kendisinin dahi herhangi bir fikri olduğunu zannetmiyorum. Hani modern zaman futbolcusu bir iki hamle sonrasını hesap etmeli diyoruz ya. Özer bir adım öncesini bile hatırlamıyor sanki. Ligin ikinci yarısının en parlak oyuncusu Topuz için de benzer şeyleri söyleyebiliriz. İleri koşarken bir bakıyorsunuz kendi kalelerine doğru dönmüşler. Ya da iki çalım atmışken kaleciye pas veriyorlar. Kafalarında hiçbir şablon yok gibi.
Dolayısıyla her şey Gökhan Gönül’e kaldı. O da eksik kaldı tabii. Bütün bu durumu Emre’nin yokluğuyla açıklayabilir miyiz? Bir anda şampiyonluk adayından amatör küme seviyesine düşüş mümkün olabilir mi böyle!
Dün Hagi’nin sahaya çıkardığı kadro sanırım Emre’nin yokluğu hesaplanarak dizilmiş bir ekip. Oldukça cüretkar. Fenerbahçe’nin kontratak yapma yeteneğinin zayıflığından ve bir maestrosu olmayışından yararlanmak isteyen bir plan. Ama tüm bunlar iyi öngörülmüş olsa da onlar da hiçbir şey yapamadı. Öne geçtiler belki, ama hayır, hiç de öyle onur mücadelesi yapıyor gibi değillerdi...
Sadece Fenerbahçe orta sahası prese bağlı olmayan top kayıplarıyla oyuna hiç hakim olamazken onlar diri kalmayı başardı. İki stoperin sarı kartı dışında hasar almadılar. Tüm başarıları bu.
Bu duruma Aykut Kocaman’ın yaptığı hamle akla yatkın. Selçuk-Semih değişikliğiyle başlaması anlaşılabilir. Selçuk sakat, oyun merkezi ileri alınacak, top tutan adam lazım yabancı kontenjanı vs. Zaten bu plan işlemeyen orta sahayı defansif anlamda boşaltmak anlamına gelse de Fenerbahçe ileride top tutmaya başladı. Gökhan-Servet ikilisinin kartlı oluşuyla rahatça baskı kurmaya gittiler. Topu ilerideki üçlüye taşıyıp Gökhan’ı da buna ekleyince bunu yaptılar da... Ancak her kaptırdıkları top da kendi kalelerine kadar büyük koridorların açılmasına neden oldu. Orta sahaları boşaldı.
Oyun böylece Rus Ruletine döndü. Böyle olunca da ligin en bildik kuralı böylece sahnelendi: Bu tip oyunları Alex kazanır. Hele de yanında Semih varsa...

ÖMER ÜRÜNDÜL: İntihar ve şans
Derbide Fenerbahçe, uzun süre yenik götürdüğü maçta son 15 dakikadaki iki kafa golü ile çok önemli bir 3 puan kazandı.
Galatasaraylı futbolcuların bu derbiye şartlar gereği üst düzey motive olacağı beklenen bir durumdu. Bunun bilincindeki Fenerbahçe maça kontrollü ve topa rakibine göre daha fazla sahip olarak başladı. Santos'un büyük hatasıyla oluşan sürpriz pozisyonda Galatasaray skor avantajını yakaladı ve seyircisiyle birlikte morallenerek daha mücadeleci bir kimliğe büründü. Fenerbahçe iki ön liberosunun ofansif yetersizliği, Alex'in markajda sıkışması ve Galatasaray'ın iyi presi karşılığında ilk 45 dakikada hücumda neredeyse görünmedi. Sarıkırmızılılar ise aşırı stresten, çok koşmasına ve yenik durumdaki rakibinin risk almasına rağmen etkili hücum aksiyonları sergileyemedi.
Aykut Kocaman, ikinci yarıya Semih'i oyuna alarak başladı. Bu doğru bir düşünceydi ancak çıkan isim yanlıştı. İleride Alex-Niang-Semih bir aradaydı ve üstelik Niang son derce düşük bir performanstaydı. Arkalarında da Mehmet Topuz, Cristian ve Özer üçlüsü ile Fenerbahçe defansif zaaf içindeydi. Bu durumda Galatasaray mutlaka hücumda daha aktif olacaktı, öyle de oldu. Ama bulduğu pozisyonları değerlendiremedi.
HAGİ YANLIŞ HAMLE YAPTI
Fenerbahçe ise sonucu değiştirecek hiçbir aksiyonda bulunamıyordu. Bu arada sahneye Hagi'nin harakirisi çıktı. Koşan iki oyuncuyu dışarı aldı. Kazım-Arda değişikliğine söylenecek fazla bir şey yok ama zihinsel ve fiziksel olarak hazır olmayan Kewell'ı, çok koşup görevini yapan bir Stancu'ya tercih etmeye ne gerek vardı.
Bu yanlışın üstüne Kocaman'ın da, çok önce yapması gereken Niang-Stoch değişikliği, Senegalli futbolcu sakatlanmasıyla kendiliğinden gerçekleşince, her şey Fenerbahçe lehine döndü. Önce bir duran topta Semih golcülüğünü konuşturdu. Ardından da Alex gerçekten mükemmel bir kafa golü attı.
Ve de Fenerbahçe bence bu galibiyetle ve bugüne kadar gelen 10 maçlık serinin özgüveni ile artık şampiyonluk hedefine çok yaklaştı.
LEVENT TÜZEMEN: Teknik adam farkı!
Bir lider başkalarının gördüğünden daha fazlasını, daha uzağını, başkalarından daha önce gören kişidir. Arena'daki derbiye teknik adam farkı damgasını vurdu. Kulübeden takımına mükemmel koçluk yapan Aykut Kocaman'ın sakinliği, aklı ve doğru hamleleri Fenerbahçe'nin maçı çevirmesini sağladı. Aklını iyi kullananlara şans yardım edermiş. Hagi aklını doğru kullanmadığı için futbol şansı yanına bile uğramadı. Başkan Adnan Polat derbiye Hagi ile çıkmama fikrine karşı çıkınca bedeli ağır oldu ve Galatasaray kazanabileceği derbiyi kaybetti. Bu sezon Hagi'nin yaptığı değişiklikler sonrası Galatasaray'ın maçları nasıl kaybettiğini Polat görmüş ve en son Ankara'da isyan bayrağını açmıştı.
Hagi yine akıl tutulması içinde iyi oynamayan, topu kullanmayan ama yüreğiyle mücadele eden ve takır takır işleyen takımın tekerine hatalı değişiklerle yine çomak soktu. Stancu çok koşuyor, iyi mücadele ediyor ve savunmaya yardıma geliyordu. Pino girseydi rakibin savunma dengesi bozulurdu. Aykut Kocaman, takımı mağlup durumdayken sakinliğini yitirmedi ve takıma hiç müdahale etmedi. Hagi ise 'dırdırcı kadınlar' gibi hiç susmadan konuştu ve oyuncuların pamuk ipliğine bağlı aklını karıştırdı.
MECİDİYEKÖY'DE FARK OLURDU
Maç boyu sakinliğini koruyan ve ayağa bilerek, görerek oynayan Fenerbahçe, bu derbiyi Mecidiyeköy'de oynasaydı farklı kazanırdı. Seyirci, Galatasaraylı futbolcuları TT Arena'da müthiş desteğiyle ayakta tuttu. Çünkü Galatasaraylı futbolcular maç boyu panik ve telaş içindeydi.
İlk yarı zor pozisyonda golü atan Kazım daha kolay durumda ikinci golü atamadı. Culio göğsüyle indirmesi gereken topu kafayla ve aceleyle kaleye vurdu. Galatasaray öyle telaşlıydı ki, gol sonrası oyuncular çoğu topu kullanmak yerine gelişi güzel vuruşlarla uzaklaştırdılar. Aykut Hoca'nın sakinliği takımına da yansımıştı. Alex başta hiçbir oyuncu kafaca dağılmadı ve oyundan kopmadı. Zeki ve yaratıcı oyuncuları fazla olan Fenerbahçe bu kalitesiyle Galatasaray'ı yendi.
Maçta hayranlıkla izlediğim Alex'i kutluyorum. Tribünlere kulak kabartmadı, tahrik etmedi. Oyunda yok gibiydi ama ihtiyaç anında sahne aldı. Bir asist bir golle Arena'da da işi bitiren adam oldu.
HAŞMET BABAOĞLU: Fener 10 kişi kazandı
İki teknik adamın ilk 11'lerini ve oyun içinde yaptıkları değişiklikleri nasıl buluyorsunuz?
Hagi yine aynı şeyi yaptı... Rumen teknik adam Ankaragücü maçında takımının galip duruma geçmesini kendisine bağlamış ve o rahatlıkla öyle oyuncu değişiklikleri yapmıştı ki Ankaragücü 6 forvetle hücum ettiğinde çaresiz kaldı.
Bunun çok çok benzeri bir film seyrettik dün gece. İlk yarıdaki Galatasaray'ın futbolu ve galibiyetini, kendi taktik becerisi ve takımının oyunundan bildi ve yine büyük bir hata yaptı Hagi.
Oysa o skor ve o oyun Aykut Kocaman'ın yanlış tercihlerinden doğmuştu. Bu noktada Fenerbahçe'nin bana kalırsa neredeyse maç boyunca 10 kişi oynadığını da söylemem gerek. Çünkü Özer Hurmacı çok görünen, hemen hemen her pozisyona giren ama hiçbir şey yapmayan bir futbolcu.
- Arda oyuna G.Saray 1-0 öndeyken girdi. Yıldız futbolcunun oyuna girişinden sonra G.Saray'ın 2-1 geriye düşmesi hakkındaki yorumunuz nedir?
İkinci yarıda Galatasaray'ın yakaladığı iki gol pozisyonunun da Arda'yla yaratıldığını düşünürsek burada yanlış yok diyebiliriz. Ama Ankaragücü maçında da gördük ki Arda takımını ileri doğru iterken bütün savunma dengesini de bozuyor. Çünkü Galatasaray ancak çakılı savunmayla ayakta durabilen bir takım. Arda'nın getirdiği hareketlilik takım savunmasını bozarken hem gerideki adamlar ileri çıkıyor hem de rakip için tehlike yaratma fırsatı doğuyor. İşin özü şu, sorun Arda'nın oyuna girip girmemesi değil, Galatasaray'ın takım olamaması. Koşan, didişen oyuncular varken Galatasaray takım gibi gözüküyor. Yorgun bir Yekta ve Kazım bile sahada kalsaydı belki sonuç böyle olmazdı. Ama böylesine de 'takım' denmez ki.
- Alex yine maça damgasını vurdu...
Alex dün gece oynadığı futbolla uluslararası düzeyde bir başka takımda aynı işi yapabilir miydi emin değilim. Ama yürüye yürüye oynayarak bile Galatasaray'ı dize getirdiğini hep beraber izledik.
-F.Bahçe'nin bundan sonraki şampiyonluk şansını değerlendirir misiniz?
Bu Fenerbahçe şampiyonluğa yürür. Çünkü dünkü maçta da şunu gördük: Oyunu kontrol ettiğinde rakip topa sahip olamıyor. Fenerbahçe pas yaptığında belki kolay pozisyon bulamıyor ama rakibe de top göstermiyor.
GÜRCAN BİLGİÇ: Sessizlik emri
Bir maçın planı ve analizi yapılırken hem rakibi, hem de kendi kadronuzu iyi değerlendirmeniz gerekiyor. Aykut Kocaman, Galatasaray derbisi öncesinde Dia ve Emre Belözoğlu'nun yokluğunda, oyunu kendi dengesi açısından nasıl aynı seviyede tutacağının hesaplarını yaparken, kazanmaya yönelik hamleler yerine skoru tutacak bir takımı tercih etti.
Selçuk-Baroni ikilisi bu görüşün eseriydi. Emre'nin olmadığı bir orta sahanın pas yüzdesinde de, öne oynamakta da zorluklar yaşayacağı bilinmeyen bir şey değil. Alternatifsiz bir bölgede bu handikapla yaşamak zorunda olduğuna göre, farklı bir hamle yaratmak zorundaydı. "Farklılık" burada belli oluyor zaten. Kocaman statükonun kendi lehine olmasını tercih etti. Andre Santos'un "beklenen" yanlışlarından biri olmasa, skorda değişiklik de olmaz, planları istediği gibi işlerdi.
Şansı; Hagi'nin de kendisi gibi olmasıydı. Galatasaray takımı ayak tırnağına kadar müthiş bir hırs ve istekle sahadaydı. Böyle bir maç için teknik adam katkısını gerektirmeyecek bir özellikti. Hagi de sırtını buna dayadı, oyuncularının terleyen formalarının, kendisi için bir kader çizmesini bekledi.
YENE YENE, HAK EDE EDE...
Semih hamlesiyle birlikte Fenerbahçe topu rakip alanda daha kontrollü tuttu. Süreç rakibin yaratacağı bir gedikten sızmaktan ibaret oldu. Fenerbahçe ustalarının sorumluluk almasıyla birlikte, rakibiyle birlikte taraftarına da "paniği" hissettirmeye başladı. Galatasaray tüm bir sezonun yükünü kaldıracak bu galibiyet için risk almak yerine, rakibin başka bir hatasını bekledi. Yanlış da buradaydı zaten. Kaderden kaçmak için gereken özellik cesaret olmalıydı.
Dakikalar Fenerbahçe'nin rüzgarı olup, sırtına yapıştı. Dünya desibel rekorunun kırıldığı statdakilere ve alın terlerine saygı göstermeyen herkese, özel olmanın ne demek olduğunu bilen 10 kişi, Alex'in önderliğinde "sessizlik" emrediyordu. Kaptan; Semih'e attırdığı beraberlik golünün ardından, hükmünü ilan ediyordu. Büyük bir yürüyüşün en büyük adımıydı Alex. Hem yene yene, hem de hak ederek ilerliyor F.Bahçe. Taşın suyunu çıkartarak, en zoru aşarak koltuğunda oturuyor. 'İyiler daima kazanır' diyerek Aykut Hoca'nın da altını çizelim. Aklını ve gönlünü bir tutanların da başarılı olabileceğini gösteriyor.

METİN TEKİN: Büyü bozuldu
Dün akşam Türk Telekom Arena'da ilk defa maç izledim. Gerçekten mükemmel bir futbol ortamı var. Bu ortamda oynandı dün akşamki derbi. Fenerbahçe'nin şampiyonluk yolunda önemli bir maçı, bana göre de Galatasaray'ın ligdeki son 90 dakikasıydı. Bundan sonra Galatasaray'ın maçları ne ilgi çeker ne de bu maçları izlecek seyirci bulabilirsiniz tribünlerde.
Gelelim dün akşam sahada neler olduğuna. Oyunun ilk bölümünde esasında her şey Galatasaray'ın istediği gibi gidiyordu. Hagi'nin öğrencileri yüksek tempo yapıp, oyunu tamamen mücadele maçına çevirdi, skoru da 1-0'a getirdi. Bu dönemde Fenerbahçe için işler iyi gitmiyor, Emre'nin eksikliği hissediliyordu. Özellikle geride oyun kurma ve hücuma geçişlerde yeterli pas trafiğinin olmayışı yüzünden topu yana ve geriye oynamak zorunda kalmaları, zaman zaman da uzun topları tercih etmeleri tamamen Emre'nin yokluğu ile ilgiliydi.
SEMİH DENGEYİ BOZDU
Galatasaray maçı koparabileceği ikinci pozisyonu yine Kazım ile yakaladı. Fakat fark ikiye çıkmayınca ikinci yarıda oyun Semih-Selçuk değişikliği ile birlikte Fenerbahçe'nin lehine döndü. Niang'ın yerine Stoch'un da girmesi Fenerbahçe'yi daha etkili hale getirdi. Semih'in santrfor mevkiinden orta sahaya gelip, topu alışları ve takımını öne taşıyışı ikinci devrenin oyun olarak en önemli değişikliğiydi.
Galatasaray dün akşam gerçekten mücadele etmeye çalıştı. Ama oyunu alıp, koparmaya ne fizik gücü ne de oyun gücü yetiyor sarı-kırmızılıların. Son 15 dakikalık bölümde geçen haftalarda olduğu gibi elinden kayıp gidiverdi maç Galatasaray'ın. Bu artık şansla, şanssızlıkla açıklanacak bir şey değil. Gerçekten Galatasaray'ın kazanmaya becerisi yetmiyor. Buna teknik adam yanlışlarını da eklersek, son yılların en başarısız Galatasaray'ı ortaya çıkıyor. Tıpkı dün akşamki oyunda olduğu gibi.
Fenerbahçe geriye düştüğü bir maçı çevirip, gerçekten çok önemli bir üç puan aldı dün gece. Ve dün akşam mekan oynatıyor cümlesinin de büyüsü sona ermiş oldu.

HINCAL ULUÇ: Futbol cinayeti
Derbinin en önemli anı bana sorarsanız Volkan'ın kafasını sıyırıp yere düşen şişe. Fenerbahçe'nin ve Milli Takım'ın kalecisini kaybedebilirdik. Bu bir cinayet; futbol cinayeti. O şişenin kafayı sıyırmış olması önemli değil. O şişeyi atan adam bir katil. Şişe bir değil, iki tane. Bir şarap şişesi, bir rakı şişesi. Bunlar Galatasaray tribünlerine giriyor. Güya güvenlik var, güya güvenlik kameraları var. 1- Güvenlik kamerası gerçekten varsa bu katiller yakalanmalı ve tutuklanmalı. 2- Arena Stadı sezon sonuna kadar kapatılmalı. Daha 15. dakikada G.Saray galipken ellerine geçen her şeyi atan seyirci, sonunda işi cinayet teşebbüsüne kadar götürdü. Volkan kanlar içinde yere düşseydi o statta daha kaç kişi kanlar içinde kalırdı, bilemiyorum. Bu olay gerek savcılık, yani adli yargı tarafından izlenip en ağır şekilde cezalandırılmalı gerek federasyon ve kurulları yıllar geçse de unutulmayacak ağır bir cezaya hükmetmeli.
Maç tam düşündüğüm oldu. Galatasaray kazanacak durumdaydı. Golü de atacaktı. Ama ondan sonra Hagi bugüne kadar olduğu gibi korkacak, takımı geriye çekecek miydi, çekmeyecek miydi? Bütün mantığımla "Çekmez" diyordum. Çünkü beraberliğin, alınan 1 puanın, hatta 5 puanın Hagi için de, Galatasaray için de bir önemi yoktu. Her şeyini kaybetmiş Galatasaray için tek önemli şey, Arena'da ilk Fenerbahçe derbisini kazanmaktı. Buna rağmen Hagi önce 1-0'ı, ardından 1-1'i korumaya kalkıştı. Ve intihar etti. Fenerbahçe'yi alenen, resmen Hagi oyuna soktu.

BİR SÖZÜM DE HAKEME!..
1-1'den sonra durumun değişebileceğini düşündüm. Kenarda hala kullanılmayan müthiş bir silah, Pino varken, Hagi 1-1'i korumak için Ayhan'ı oyuna sokmak aczini de gösterdi. F.Bahçe gibi bir takımın böyle bir ikramı reddetmesi mümkün değildi. G.Saray, her zamanki aptalca duran top gollerinden birini yedi. Sonra da Alex'e bomboş o kafayı vurdurdu. Ve çok rahat kazanabileceği bir maçı antrenörünün korkaklığı ve beceriksizliği yüzünden kaybetti. Bir sözüm de hakeme. Ben Aziz Yıldırım'ın bu maçı daha tarafsız yöneteceğini düşünüyorum. Bütün şüpheli pozisyonlarda G.Saray aleyhine faul çaldı ve kart çıkardı. Daha maçın başında Gökhan ve Servet'e arka arkaya çıkardığı yanlış kartlarla amacının G.Saray'ı bitirmek olduğunu ortaya koydu. Bütün şüpheli pozisyonlarda F.Bahçe lehine olduğu zaman düdük çalmadı ve kart çıkarmadı. Yorumlarını % 100 Fenerbahçe lehine kullandı. Ama bu hakeme rağmen yürekli bir teknik direktörle Galatasaray bu maçı gene de kazanırdı.

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 19:55

İLGİLİ HABERLER