Spor
  • 4.2.2008 02:32

SPOR YAZARLARINDAN DERBİ YORUMLARI!..

Arda tarih olacak/ İLKER YASİN

ARDA... Kadıköy’de, hem de 9 yıldır yenemediğiniz Fener’e karşı. Dakika 74, soldan kademesi olmayan Fener kalesine geliyorsun ve mutlak pozisyonda topu dışarı vuruyorsun. Oysa, o golü atsan tarih olacaksın. 3 dakika sonra Emre Güngör, Alex’in ağlara giden topuna ayak koymasa bugün belki tek suçlu sen olacaktın Arda. İşte futbol böyle bir şey.

Önce dünya futbolunun bir numaralı ekibi Brezilya’nın efsane kaptanı ve teknik direktörü Dunga’nın, geliş sebebi ne olursa olsun, dün akşamki futboldan zevk aldığı kesin. İsterdim ki, FIFA’nın, UEFA’nın hakem komitesi başkanı da tribünde olsun. Ve oynanan futbolu, futbol yapan değerleri korumak için bu kadar başarılı bir hakemi de görsün.

Galatasaray dün gecenin iyisiydi. Fizik-taktik hesapları, mücadele gücü, kazanma isteği iki takımımızda da vasatın üstündeydi. Şükrü Saracoğlu Stadı’na gelen Fenerbahçeliler ’3’ten aşağı olmaz’ derken, son 9 yılın büyüsü içinde olanlar, yüzyıllık rekabette bu tür maçların neler doğurduğunu bilmezden gelenlerdi. Ve bu maç bir kez daha gösterdi ki, derbide Fenerbahçe-Galatasaray maçlarının favorisi yok.

Fenerbahçe’nin yedeklerİ arasında 10 milyon Euro’luk Kezman ve takımda 6 yabancı; Galatasaray’ın yedekleri arasında adını bilmediğimiz genç İlker’ler, Erhan’lar ve tamamı yerli bir onbir. Bu şartlarda başlayan karşılaşmanın tamamında gol pozisyonlarını çokça kaçıran ve galibiyete yakın olan Galatasaray’dı.

Herkese teşekkürler

R.Carlos’un yoluna Serkan’la duvar örmede, Mehmet Topal’la sosyete terzisi inceliğinde kesme, ölçü alma ve kalıbı oturtmada, Servet’le bir takım ruhu yaratmada Galatasaray, dün gecenin yıldızıydı. Genç, daha çok koşan, yardımlaşmayı seven ekibin psikolojik motivasyonu da yüksekti. Servet, Mehmet Topal, Serkan başta olmaz üzere görevini yapmayan yoktu. Hakan Şükür’ün 60 dakika oyunda kalması ’bu tür maçların babası’ mantığından kaynaklanabilir sadece. Takımın içindeki dün akşam en zayıf halkaydı.

Fenerbahçe, Semih’in sakatlanıp çıkmasıyla bu oyuncunun ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anlamış olmalı. Arkadan gelen Deivid’e, Alex’e ve tüm ekibe duvar görevi yapan Semih’in yerine giren Kezman, sadece golü kendi arayan futbolcuydu. Onun istediği alan da dün akşam zaten yoktu.

Sonuç olarak Galatasaray, sayısız pozisyon bulduğu maçta Fenerbahçe’yi elinden kaçırdı. Kadıköy’de böyle bir fırsatı bulmak kolay iş değil. Galatasaray’ın aşırı motivasyonu, bir kupa maçında hesabında Fenerbahçe’nin donuk tavrı dün geceye damgasını vurdu. Fırat Aydınus’a, Galatasaraylı ve Fenerbahçeli futbolculara teşekkürler...

Erman TOROĞLU/ Oynamadan kazanılmaz

BU maç yorumu sadece televizyon görüntülerinden seyrederek yazılmıştır. Önemle duyurulur...

Futbolda maç, oynanmadan kazanılmıyor. Dün gece galibiyeti kaçıran taraf Galatasaray oldu. Öncelikle akıllı oynadılar. Ne yaptılar; Fenerbahçe’nin klasik işleyen makina düzeninin çarklarına demirler sokup onu bozdular. Sonra da oynamaya başladılar. Başarılı da oldular. Nereye kadar; önce Kalli’ye kadar. Neden; ticarette bir laf vardır; "Eğer kazanıyorsan, işler iyi gidiyorsa sistemi bozmayacaksın."

Hakan Şükür
bir gol kaçırdı. Kaçırabilir ama pozisyona girmesi önemli. Kalli herhalde kaçan gole sinirlendi ki, Hakan Şükür’ü oyundan aldı. Bence yanlış yaptı. Çünkü Hakan Şükür, Fenerbahçe defansı için özellikle havadan tehlikeliydi. O tehlike olunca Ümit Karan daha rahat oynuyordu. Ayhan’ı alabilirsin. Kimin yerine; orta sahada çok koşan gençlerden birinin yerine...

Eğer bu maçta gol olmadıysa bunun sorumlusu Fırat Aydınus’tur. Dört tane net pozisyonda hiç alakası yok iken, belki de finalleri gol olacak iken, avantaj kurallarını kesti. Neden; maçtan korktu ondan. Sen oynat, o gitsin gol olsun, sana ne. Sonra da dön, kartını mı göstereceksin veya futbolcuyu ikaz mı edeceksin, ne yaparsan yap.

Lugano iki sarıdan bir kırmızı gördü. İkisi de doğru. Sert futbol oynayan bir defans adamı hakeme itirazdan sarı görmemeli. Oyundan, pozisyondan dolayı görmeli. Ama Lugano, saçma sapan itirazlar yaparak ve uzatarak birinci sarıyı gördü, elinde bombayla oynamaya başladı.

Alex’i kilitlersen...

Alex
’i iyi kontrol edersen, oynatmazsan Fenerbahçe’nin yüzde 50’si gidiyor. Özellikle Deivid’in, Alex’in kilitlendiği anlarda sahneye çıkıp, idareyi ve dikkatleri üzerine alması lazım. Sonlara doğru bunu yaptı ama geç kaldı.

"Brezilya Milli Takımı Teknik Direktörü Dunga’nın gelişi Fenerbahçe’yi ateşler"
denildi ama bence tersi oldu. Fenerbahçe közleme oldu.

Mehmet Aurelio’da büyük düşüş var. Zaten ileriye fazlaca oynayan bir oyuncu değil, top çalan bir oyuncu. Ama karşısında kendinden daha genç ve çabuk futbolcuları görünce o da rahat oynayamadı.

Fenerbahçe Kezman’ı sokmadan önce altı yabancı ile oynadı. Galatasaray yüzde 100 yerli idi. Peki seyrettiniz, yabancılar ile yerlilerin farkı neydi? Onu başta söyledik; maç oynanmadan kazanılmıyor. Bu mücadele işidir, yürek işidir. Galatasaray dün gece yüreğini ortaya koydu ama Fenerbahçe için aynı şeyleri söylemek mümkün değil.

İLHAN SÖYLER/Cesur oyun


GALATASARAY’da yılların verdiği Fenerbahçe maçlarında kazanamama duygusu vardı... Yeni oluşum içindeki bir takımı bu duygudan uzaklaştırmak zordur. Bu da ister istemez futbolcuyu tedirgin eder... Gereken çözümleri çabuk uygulama telaşına düşersin ve yarışma periyodunda bir acelecilik başlar. Bir takım bunları yaşarsa neler ortaya çıkar...

Yüksek tansiyon 

Sürekli baskı 

Başarısızlık duygusu


Ancak dün akşama baktığımda, Galatasaraylı futbolcuların birçoğunun o sindirici duygu girdabından uzaklaştığını gördüm. Serkan Çalık gibi bir gencin, durgun Roberto Carlos karşısında güvenli oluşunu, hiç de acemilik çekmediğini gördüm. Üstelik hünerlerini kullanıp, Hakan ağabeyini gol pozisyonuna soktu. Servet, Emre ve Barış hırslıydı. Mehmet Topal sigorta görevini yaptı, topu kazanmadan önce başını kaldırıp, etrafını taradı.

Arda’nın, Gökhan Gönül’ü önünde yapıcı hareketlerini, agresiflikten kendisini uzaklaştırdığını gördüm.

Hiç ürkmedi

Hakem Fırat Aydunus’un zaman zaman, oyunun akışını frenlediğini, oyunun içinde olup da Fenerbahçe ile verkaçlarını gördüm.

Ümit Karan’ın futbol dışında hakemin isyanını gördüm... Kaleci Orkun’un maça ne kadar iyi konsantre olduğunu gördüm.

Ve maçın üçte ikisinin Galatasaray’ın lehine geçtiğini gördüm... Fenerbahçeli futbolcuların son 20 dakika içindeki rakibinin yorulmasını faydalanmasını, oyuna hakimiyet kurmasını ve canlanmasını gördüm.

Benim gördüklerim bunlardı... Galatasaray’ın oynadığı cesaretli oyun ve çok fazla pozisyon yaratması, bugüne kadarki Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında görmediğim sahnelerdi. Kalli, inandı. Disiplin içinde olan genç bir kadroyu, sahaya sürerken hiç ürkmedi. Bana göre de oyunun büyük bir hakimi ve yönetmeni o oldu.

BEZDİRDİLER / CAN BARTU

KADIKÖY’deki kupa sınavının ilk ayağında büyük bir mücadele vardı ama maç kötüydü. Fenerbahçe, kendisinden beklenen oyununu oynayamadı. Gaziantepspor ve Sivasspor deplasmanlarındaki hallerinden eser yoktu.

Sarı lacivertli oyuncular beklenen hünerlerini gösteremedi. Bunda da en büyük sebep, Galatasaray’ın iyi mücadele edip, futbolcularının enerjilerini sahaya yansıtmasıydı. Her oyuncuya, iki kişiyle bastılar. Topu kovaladılar, rakibin yüzünü kalelerine döndürmediler. Fenerbahçeli futbolcuları tek kelimeyle bezdirdiler.

Galatasaray, dün gece net gol pozisyonlarını bulan taraf oldu. Özellikle, Hakan Şükür, Volkan ile karşı karşıya kaldığında gecenin en başarılı ismi olan genç file bekçisini geçemedi. Serkan, Arda ve Ümit ile golü bulup, skor avantajı yakalayabilirlerdi. Derbilerde pozisyona girince, atacaksın.

Alex etkisiz olunca...

Fenerbahçe, klasik oyununu oynuyor. Biraz sertlik yapılınca da rahatsız oluyor ve siniyorlar. İstedikleri paslaşmaları yapamadılar. Çünkü, devamlı ikili mücadelelerde yerde kaldılar. Galatasaray, rakibinin top yapmasına müsaade etmedi.

Alex etkisiz kaldı. O etkisiz kalınca, Fenerbahçe orta sahası da ayakta kalamıyor. Çin ordusu gibi çarpışan Galatasaray, işi burada çözdü. Barış, Serkan, Arda ve özellikle Mehmet Topal, mücadelenin hakkını verdiler. Fenerbahçe’nin silahlarını, bitirdiler. Aurelio, takımı ileriye götüremiyor. Devamlı olarak pas vermek için yavaş hareket ediyor. Selçuk, rakiple boğuştu. Topu aldığında o da hücumda yoktu. Kanatlar da dün çalışmadı ve Fenerbahçe rakibine mahkum oynadı. Sarı lacivertli takımda gecenin adamı önemli kurtarışlar yapan Volkan’dı. Bu tip maçlarda kaleci çok önemlidir. Volkan da skoru belirleyen isim oldu. Galatasaray dün maçı kazanmaya çok yaklaştı ama istediğini elde edemedi. Düğüm rövanşta çözülecek ve o gece iki takım da gerek anlamda bir savaş verecek.

AHMET ÇAKAR/ Derbi işte böyle olur!

Maç belki golsüz bitti ama futbolun tekniği, taktiği ve dostluğu üzerine çok şey vardı sahada... Dün gece görüldü ki, maç sert oynansa da topa oynandığı sürece gerilim olmuyor. Futbolcular iyi niyetli ve centilmen oynadıkları sürece tribünlere gerilim yansımıyor. Ve daha da önemlisi, bir oyuncu atıldıktan sonra hakemin elini sıkabiliyorsa seyirci de inanılmaz hoşgörülü olabiliyor. İşte dün gece tüm güzellikler sahadaydı.
Derbinin bir diğer yanı ise çok kişinin beklediğinin gerçekleşmemesiydi. Futbol kamuoyunun büyük kısmı Fenerbahçe'nin evinde çok eksik bir kadroyla sahaya çıkacak Galatasaray'ı yeneceğini düşünüyordu. Ama dün gece Galatasaray, istediklerini Fenerbahçe'den çok daha fazla yansıtan taraftı. Özellikle Arda... Her maçını böyle oynasa çok değişik yerlerde olur. Hem defansif hem ofansif olarak çok iyiydi.
Emre sanki 40 yıllık Galatasaraylı... O da çok iyi oynadı, tıpkı Mehmet Topal gibi. Barış ve Serkan eksikleri olmalarına rağmen dinamizmleriyle takıma katkı sağladılar. Ama Karan'ı aylardır böyle başarılı görmedik. Özellikle Selçuk ve Aurelio'nun ofansif olarak oyuna girememeleri, F.Bahçe'nin hücum etkisini oldukça azalttı.
Alex'in kişisel kalitesi her maçta sonucu değiştiremiyor. Üstelik rakip Galatasaray gibi bir takım olunca... Maçta Servet'in hareketiyle son dönemin formda golcüsü Semih'in yaşadığı sakatlık Fenerbahçe'nin dengesini bozdu. Kezman hazır gibi görünse de, aylardır alışkanlık ve sistem Semih'i aradı. Sonuçta tur Ali Sami Yen'deki rövanşa kaldı. İkinci maçta ne olur bilinmez.

HELAL SANA FIRAT AYDINUS
Ne mutlu bana ki, dün gece Fırat Aydınus ve onun Türk hakemliğine verdiği mesajları izleyebildim. Hata yapmadı mı, tabii ki yaptı. Tavır ve davranışları kibar ama etkili otoritesi, düdük standartı çok fazla övgüye layık...
Futbolculara öylesine dostça fakat mesafeli bir hava yaratmış ki, haklı olarak oyundan attığı Lugano bile Fırat'ın elini sıktı ve çıktı. Kendini Türkiye'nin en iyi hakemi zannedenlerin, attıklarında mangalda kül bırakmayan diğer hakemlerin Fırat Aydınus'tan öğrenecekleri çok ama çok şey var.

ÖMER ÜRÜNDÜL/ Feldkamp durdurdu

Galatasaray'ın dün gece sahaya çıkan takım tertibinin kontrollü anlayış sergilemesi ve organize olması mümkün değildi. Yapacakları en doğru iş çok koşarak etkili pres uygulamak ve de rakibin can alıcı sağ kanat bindirmelerini engellemek, fırsat buldukça da uzun toplarla atak geliştirmekti. Sarı-kırmızılılar bu akılcı taktik planı yüksek motivasyon ile sahaya yansıtınca ilk devrede oyun kilitlendi. Topa daha fazla sahip olan ve hücumu düşünen Fenerbahçe pozisyon bulamadı. Ortadan geliştirdiği ataklarda genelde prese takıldılar, sağ kulvar rakibin tedbirleri ile çalışmadı. Sol kanat da Uğur Boral ile Roberto Carlos arasındaki alışılmış uyumsuzlukla işlemedi. Bu yüzden de hücum gücü kısır kaldı. Seyrek Galatasaray kontratakları daha tehlikeliydi. Semih'in sakatlanarak çıkması ilerleyen bölüm için çok ciddi handikaptı.

GENÇ, DİNAMİK VE HIRSLI!
İkinci yarı oyuna hükmeden taraf Galatasaray oldu. Semih'in eksikliğinden ileri giden toplar duvara çarpmış gibi dönünce Fenerbahçe dar alanda oynama şansını kaybetti . Oyun geniş alana yayılınca hem Galatasaray'ın çok tehlikeli atakları gündeme geldi hem de Fenerbahçe orta sahası ağır yük altında yıpranmaya başladı. İşler çok kötüye giderken inanılmaz bir Feldkamp hatası görüldü. Gayet iyi oynayan ve Fenerbahçe defansını tedirgin eden Hakan Şükür'ü dışarı alıp sakatlıktan yeni çıkan ve uzun süredir maç eksiği olan Ayhan'ı sahaya sürdü . Mantıkla bağdaşmayacak bir değişiklikti bu. Bu sayede Fenerbahçe oyunu biraz dengeleme şansı buldu. Ama Kezman tipi bir santrforla hücumda etkili olabilmek ve Alex'ten bir girişim beklemek hayalcilikti . Lugano da kırmızı kart gördükten sonra işler daha zorlaşmıştı. Ama Selçuk'un mükemmel performansı ve de ilk yarının silik isim Gökhan'ın son bölümdeki dinamik oyunu ile maçı gol yemeden bitirdiler . Ve de rövanş için umutlarını sürdürdüler. Bu maç net bir biçimde gösterdi ki, bu takımda Semih, golcülüğünün dışında bu sistemin işlemesi için alternatifsiz isim. Galatasaray'ın genç oyuncuları çok hırslı, dinamik ve disiplinli oynadı. Çift santrfordan Ümit Karan ve Hakan Şükür sırayla orta sahalarına destek verdiler. Fenerbahçe'yi kilitlemekte başarılı oldular. Gökhan'ın kulvarına Arda'nın yardım etmesiyle iyi tedbir getirdiler. Fenerbahçe'den daha fazla gole yakındılar. Ancak Feldkamp'ın harakirisi bunu engelledi.

KAZIM KANAT/ Şu çılgın Türkler

Kupa derbisinin üç önemli mesajı şudur;
A-Bir tarafta dünya starlarıyla sahaya çıkan (Marco ve Wederson'u da sayarsak 8 yabancılı) bir Fenerbahçe... Öteki tarafta ise 11 Türk oyunculu (7 tanesi de henüz çaylak) Galatasaray... Demek ki 11 yabancı isteyenlerin görüşü doğru değil!
B-Böyle büyük derbide futbol ortada kalırken üç oyuncu parladı: Mehmet Topal, Emre Güngör ve Arda Turan.
C-İşte Fenerbahçe bu. Daha ötesi yok. Ama Galatasaray bu değil ki. Song, Nonda ve Lincoln'ün rövanşta oynayacak olması çok şeyi değiştirir.
Şeytanın avukatlığını yaparsam, şunlar gözümden kaçmadı:
1-Brezilya Ulusal Takımı'nın patronu Dunga'nın maçı izlemesi pozitif enerji verir; Carlos ve Alex hocalarına şov yaparlar diye düşünmüştüm. Yanılmadım, yanılttılar.
2-Türk Ulusal Takımı Patronu Terim, İsveç maçı kadrosunu bu derbiden sonra açıklasa olmaz mıydı? Mesela Galatasaray'ın genç oyuncuları daha çok motive olmaz mıydı?
3-Acaba diyorum iki ön libero Mehmet Topal ile Marco Aurelio'nun futbolu kime ne mesaj verdi? Mesela Dunga, " Ah be ben nasıl da kaçırdım şu Marco'yu " diye düşündü mü?
4-Şu anlaşıldı ki Fırat Aydınus'un bu maça verilmesinin nedeni tarafsızlığı. Yani Beşiktaşlı oluşu mu? Yalnız şunu bir yere not edin. Semih Şentürk'ü arkadan tekme ile sakatlayan Servet Çetin'e niye kırmızı yok? Neden ve niçin topu yumrukla çıkaran Lugano'nun pozisyonuna (Ofsayttan önce) penaltı yok?
5-Galatasaray Başkanı Sayın Özhan Canaydın niye maça gelmedi? Yine Sayın Aziz Yıldırım'ın elini sıkarım (6-0'lık maçta yapmıştı ya) korkusuyla mı derbiye gelmedi?
6-Maçın iki teknik adamına iki eleştiri getiriyorum. Zico oynanmamış maçı, oynamış ve farklı kazanmış gibi bakmış. Bu hata. Feldkamp ise maç oynanırken cesur kararlar alır, savunmaya çakılı oynamak yerine hücuma çok oyuncu çıkarabilirdi. Korktu. Cesur olsaydı belki de maçı kazanırdı...

MESAJ: Feldkamp beraberliği garantilemek için maçın en kritik anında radikal karar aldı. Hakan ŞükürAyhan Akman değişikliği ile iki ön liberolu, tek santrforlu oyuna döndü. Sözüm Şükür'e; Futbolunun sonuna geldin, hala oyundan alınmayı içine sindiremiyorsun. Kafa sallıyor, yerine giren oyuncunun boynuna sarılmıyorsun. Bu hırs ve " Ben yoksam hiçbir şey yok " demek kişiliğin olmuş. Yazık!

LEVENT TÜZEMEN / Cesaret ve korku

Cesaret bütün zorluklar ile her durumda savaşmaktır. Hatta olmayanı oldurmaya çalışmaktır. Kalli oynatacak yabancısı olmadan, Alex'li, Carlos'lu, Deivid'li, Edu'lu, Lugano'lu yani tam kadrolu Fenerbahçe önüne zorunluluktan çoğu tecrübesiz yerli oyunculardan kurulu bir kadro sürdü . Ancak Kalli'nin iki forvetle Galatasaray'ı oynatması büyük cesaretti. 4-4-2 düzenindeki Galatasaray özellikle ilk yarıda üç net pozisyon bulurken, Fenerbahçe'yi gol yollarına sokmadı. Yıllardır Kadıköy'de hep kaybeden Galatasaray bu kez akıllı ve cesaretli oyunla kaybetmediği gibi galibiyeti de kaçırdı. Futbolda bir kural şöyle der: "Yıldızlarla maç kazanırsınız, takım olursanız şampiyonluğu alırsınız." Galatasaray, Fenerbahçe önünde başarıyı takım oyunuyla elde etti. Mehmet Topal, Alex'e hem fazla top aldırmadı, hem de Alex'e ayağındaki topları gol pozisyonuna dönüştürecek alanı bırakmadı. Galatasaray sahayı daraltıp her yerde basarak Fenerbahçe'nin öldürücü ayağa pas oyununa izin vermedi. " Koşmuyor " denilen Arda önündeki Gökhan Gönül'ü hep takip etti, kovaladı ve kenardan hücuma katılıp orta yapmasına izin vermedi. ServetEmre ikilisi savunmada dikkatli oynarken yüksek toplarda geçit vermedi. Uğur ve Volkan ikilisi de kanatlardan sık sık hücuma çıktı.

KADIKÖY KABUSU BİTTİ
Top Fenerbahçe savunmasının göbeğindeyken, Şükür ve Karan ikilisinden biri sürekli EduLugano üzerine baskı yaptı. Top Fenerbahçe orta alanına gelince ŞükürKaran ikilisinden yine biri orta alana gelip SelçukAurelio ikilisinin rahat pas kullanmasına izin vermedi. İkinci yarının başında da Galatasaray üstündü. Hakan karşı karşıya yüzde yüz golü kaçırdı. Galatasaray disiplinli oynuyor, top rakibe geçtiğinde herkes takım halinde alanları daraltıyordu. Serkan Çalık etkisizdi. İki forvetle oynama cesaretini gösteren Kalli'nin "Bu skor bana yeter" düşüncesine kapılıp, Hakan'ı çıkarması ve hazır olmayan Ayhan'ı alması yanlıştı. Hakan belki gol kaçırıyordu ama iyi çalışıyor, hava toplarını alıyor ve EduLugano ikilisini çakılı tutuyordu. Hakan çıktıktan sonra Galatasaray sadece Arda ile pozisyon yakalayabildi. Bu yanlış değişim, Fenerbahçe'nin oyunu dengelemesini ve cesaretle hücuma çıkmasını sağladı. Kaleci Orkun, Servet, Emre ve Topal etkili savunma yapıp Fenerbahçe'nin gol yollarını tıkadı. Kalli korkmayıp cesaretini sürdürseydi Galatasaray kazanabilirdi. Sonuçta Kadıköy büyüsü ve kâbusu bitti.

GÜRCAN BİLGİÇ/ Hangisi eksik?

F.Bahçe'nin etkisiz oynaması, çok top kaybı yapıp, zorlanması maçın sürprizi değildi. Asıl sürpriz G.Saray'ın bunca eksiğine, sıkıntısına karşın böylesine dik durması, rakibinin üstüne korkmadan gitmesi, hatta galibiyeti kaçıran taraf olmasıdır.
Alex'e endeksli bir takım olduğunun farkına vararak, Aurelio ve Deivid'i bu futbolcuya yakın oynatıp, boşta tutarak Zico'nun bir B planı oluşturduğunu ilk yarıda gözlemledik. Ayağına top yaklaşırken, iki rakip oyuncunun bir metre yakınına gelmesi ile birlikte Alex bitti. Ama ortaya çıkması gerekenler de iyi olmaktan uzak, vurdumduymazlık tuzağının içindeydi.
Semih'in sakatlanıp çıkmasıyla birlikte F.Bahçe yavaşlamaya, rakip kaleden uzaklaşmaya başladı. Aynısını Milli Takımımız da yaşamıştı. Norveç ve Bosna maçlarında Semih'in çıkmasıyla, maçı sahalarında tamamladılar. F.Bahçe'de de farklı olamadı.
Bu arada G.Saray birlikte oynuyor, yakınlaşıyor ve yardımlaşıyordu. Ne bir daha G.Saray bu kadar eksik, ne de bir daha F.Bahçe bu kadar kötü olabilirdi?
Ama eski hastalık yine bünyeye bulaşmıştı bir kere. Sorumluluk almak yerine, risk üstlenmeden Alex'e odaklandılar.

BAKALIM ZİCO NE YAPACAK?
Zico'nun tek hamlesi, Uğur-Vederson değişikliği idi. Yine aynı ezberi tercih etti. Oyunun tıkanması, kontrolün rakibe geçmesinin tek nedeni sanki Uğur'du. Kalli'nin Hakan Şükür/Ayhan değişikliği ile orta sahaya tamamen hükmeden kararı bile bir ışık yakamadı Zico'da. Forveti ikileyemezdi, çünkü İlhan Parlak kadroda bile yoktu. 'Özgür' Deivid'in varlığını tartıştırmasında, Gökhan'ın bindirmelerinde yardım alamamasında, neredeyse tek kanat akını yapmadan oyunu sürdürmesinde problem bulmamıştı. Tribünlerdeki 50 bin kişi gibi o da gözlerini Alex'e dikmişti çünkü.
Sahaya çıkan G.Saray takımının 'alternatifsiz' olduğunu düşünürken, bu bolluk içinde seçeneksiz ve beceriksiz kalanın F.Bahçe olmasını, hepsi iyi düşünmeli. Arda veya Hakan'ın biraz dikkatli oynamaları, sonucu da düşünülür hale getirebilirdi.
Ama hepsi bir yana Semih'in sakatlığı, F.Bahçe'nin en önemli kaybıdır. 7 sakatı varken Kalli'nin takımını gördük. Eğer santrfor gibi tek oyuncusu olmazsa, bakalım Zico neler yapabilecek...

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 14:01

İLGİLİ HABERLER