Spor
  • 4.5.2010 08:28

'TAKIMI ÇOCUĞA BIRAKIRSAN ÜSTÜNE BAŞINA SI..AR!..'

Futbolda "papaz" diye tabir edilen oyuncular vardır. Belki anlam olarak çok güzel bir kelime değil... Ama futbolda "papaz" kelimesi, takımda sözü geçen, ağırlığı olan, abi olarak görülen futbolcular için kullanılır. Takımın içinde böyle oyuncu kalmadığı zaman sorun yaşanıyor. Böyle futbolcular gerektiğinde takımı ateşler, gerektiğinde hata yapanları uyarır. Birlik ve beraberliği sağlar.

Takım olma olgusunu besler
Mesela Sabri bir şımarıklık yaptı. Hemen Hasan Şaş'a bir bakardım. Bana gözleriyle "Merak etme abi" derdi. Sonra da gerekli uyarıları güzel bir dille yapardı. Çünkü yönetici olarak ben diyaloğa girersem, güzel sonuçlar çıkmayabilir. Takımda her zaman böyle göz temasıyla bile iş yapabilecek futbolculara ihtiyaç vardır. Fatih hoca zamanından beri Galatasaray'da böyle bir kültür vardı. Ama artık bu kültür kalmadı. Fatih hoca döneminde küçük bir ceza kasası vardı. Kasa, takım kaptanına emanetti. Bir futbolcu idmana geç mi kaldı veya yemeğe terlikle mi geldi. Hemen ceza kesilir, para kasaya konurdu. Sonra o para birikince teknik heyet, futbolcular ve eşleri hep beraber yemeğe çıkardı. Böyle olaylar arkadaşlığı, takım olma olgusunu beslerdi. Mesela Hakan Şükür... Çoğu insan onu golleriyle ' hatırlar. Fakat saha dışında da en az saha içindeki kadar takıma katkısı vardır. Hakan'ın kramponlarını bile koy takımın içine, mutlaka etkisi olur. İddia ediyorum, Hakan Şükür son iki sezonda takımda olsaydı, hiç oynamasa bile Galatasaray mutlaka ilk ikiye girerdi. Takım içinde Hakan Şükür'ün sözüne karşı çıkacak bir isim olabilir mi! 2008'de şampiyonluk nasıl geldi? Hakan Şükür ve Hasan Şaş sayesinde. Çok önemli isimler bunlar.
Başarı mümkün değil!
Sen yönetici olarak bu isimleri kullanmak zorundasın. Barcelona'da bir futbolcu çıkacak da, Puyol ve Xavi'nin dediğini yapmayacak. Mümkün değil... Galatasaray'da 3-4 sezondur Florya'da bir olay oluyor. Ki olmaması mümkün değil. 3 kişilik ailelerde problem yaşanıyor. Biz burada 100 kişinin yaşadığı bir yerden bahsediyoruz. Ama sorun şu. Yaşanan olayı 5 dakika sonra televizyonlardan izliyoruz. Bu nasıl bir şeydir! Arkadaşlığın, birlik ve beraberliğin, olmadığı bir takımda, başarıdan da söz etmek mümkün değildir.

'Sami Yen takımı' oldular!
Sadece evinde kazanarak başarılı olmak mümkün değil. Galatasaray son iki sezonda deplasmandaki 33 maçın 18. kazanamadı. Bu tablo çok düşündürücü
Galatasaray'ın kadrosunda iki yıldır dünya yıldızları var. Fakat bu yıldızlar sadece Ali Sami Yen'de oynayıp deplasmanda susunca büyük bir hüsran yaşandı. Bir düşünün, Galatasaray son iki yılda deplasmanda 33 maça çıkmış. Ve bu maçların sadece 15'inden 3 puan çıkmış. Geride kalan 18 maç ise hayal kırıklığı olarak geçmiş. Bir takımın sadece evinde maç kazanarak başarıya ulaşması mümkün değil. Galatasaray bir an önce 'Sami Yen' takımı olma özelliğinden kurtulmalı.

Milan Baros'un sakatlanması
Çek yıldızın yaşadığı sakatlık, Galatasaray'da tüm sezon çözülemeyen sorun yarattı
Geçen sezon gol kralı olmuş, yürekli futboluyla taraftarların gönlünde taht kurmuştu. Baros buna rağmen, "İleride top tutamıyor, pas veremiyor" diye de hep eleştirilmişti. Fakat 10. haftada oynanan Fenerbahçe maçından sonra Baros'un Galatasaray için önemi öyle bir anlaşıldı ki, bu tüm sezona maloldu. Derbide tarak kemiği kırılan Çek yıldız uzun süre formasından uzak kaldı. Onun yokluğu, Galatasaray için adeta kabus oldu.

Antrenör niyeispiyon yapar!
Lincoln ve Hakan Şükür uyarılmıyor. Feldkamp'a ispiyonlanıyor. Zararı kime? Takıma! İşte problemler de buradan başlıyor
Feldkamp dönemi... Lincoln'ün yeğeni gelmiş Brezilya'dan. Ertesi gün Beşiktaş maçı var. Çamların altında oturmuş çay içiyorlar. Yardımcı antrenör, Lincoln ve yeğenini görüyor, bir şey demiyor. Sonra kendi evinde kalan Feldkamp'ı arayıp, "Gece 01.30'a kadar oturdular" diye haber veriyor. Sen git antrenör olarak yanlarına, adama "Hoşgeldiniz. Yarın akşam çok önemli bir maç var. Size bir araç ayarlayalım. Otelinize gönderelim. Yarın da sizi arabayla aldıralım kahvaltıya getirelim" diye konuş. Bunlar gayet insani şeyler. Fakat Galatasaray'da ne oldu? İspiyon ve kadro dışı... Peki zararı kime? Tabii ki takıma. Ve bu olay pazar sabahı televizyonlarda alt yazı geçiyor. Hakan'a da aynı şey, hasta kızını tesislere getirdiği için yapılıyor... Sen evde çay bardağını deviren küçük çocuğunu bütün sokağa anlatıyorsun. Farklı bir tarafı yok. İşte buradan başlıyor problemler.

Ergün Penbe: Hakan ve Hasan'la çok farklı olurdu
Galatasaray'da bu sezon futbolculara ağabeylik yapacak, onlara gerektiği zaman sözünü dinletebilecek bir ismin ihtiyacı vardı. Bu sezon kadroda bir Hakan Şükür, bir Hasan Şaş, bir Bülent Korkmaz olsaydı çok daha farklı sonuçlar alınabilirdi. Geçmişe de baktığımızda Galatasaray şampiyonluk mücadelesi verdiği son haftalarda arkadaşlıkla, birlik ve beraberlikle her zaman başarıya ulaştı. Krizi yönetecek insanlarla engelleri aşmayı başardılar.

Gökmen Özdenak: Takım çocuğa emanet edersen!..
Hakan Şükür, Hasan Şaş, Ergün Penbe gibi isimler Galatasaray'ın tarihine geçen başarıları kazandırdılar. İki sene önce Kalli kovulduktan sonra çok zor şartlarda şampiyon olundu. Galatasaray'ı kim şampiyon yaptı sanıyorsunuz? Hakan Şükür ve Hasan yaptı. Bu takıma böyle ağabeyler gerekli. Ya içeride ya dışarıda. 23 yaşında kaptana bir takımı bırakırsanız, başınıza babamın söylediği bir deyim gelir. "Çocukla çocuk olmayın şapkanı alır kaçar. Ya da üstüne başına sıçar!"

(takvim)

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 08:08

İLGİLİ HABERLER