
TARAF YAZARINDAN DEVLETE İNANILMAZ HAKARET!
Taraf yazarı Gökhan Özgün, terör örgütüne 'terörist' diyemeyen DTP'ye destek verdi ve devleti teröristlikle suçladı. Özgün, Türkiye Cumhuriyeti'ni terör örgütü PKK ile bir tuttu.İşte şoke eden o yazı:
Teröristin yarısı
Bir zamanlar mafyayı güçlü kılanın ne olduğu takılmıştı kafama. Siyasi ve sosyolojik olarak değil. Temelinde bir mafya üyesini sıradan insandan farklı kılan neydi?
Derken, Sedat Peker’in uzun ve beni altüst eden mülakatını izledim, Kanal 6’daydı hiç unutmam. Bebek’te öldürülen, adını neydi unuttum bir mafya üyesinin karısının konuşmasını duydum televizyonda.
Mafya, şaka değil, gerçekten ölümden korkmuyordu. Zerre korkmuyordu. Ölüm gerçekten onların hayatının bir parçasıydı.
Şimdi ölümden gerçekten korkmuyorsanız, çıkın sokağa, aç kalmazsınız, öyle kolay kolay ezilmezsiniz de. Ne kadar yaşarsınız o başka, ama hiçbir iktidar size kolay kolay hükmedemez, hiçbir düzen size kolay kolay nüfuz edemez.
Ölümden korkmamak insan denen faniye bahşedilmiş büyük bir felsefi ‘güçtür’ maalesef.
Benim gibi ‘şuursuz’ addedilen yazarların da yanına yanaşılır ara sıra, korkmuyor musunuz denilir? Aslında sorulan soru şudur? Ölümden korkmuyor musunuz?
Çünkü yazdıklarınız yüzünden bu memlekette ölüm tehdidi altındasınızdır. Ben, yazdıklarım için ölümü göze alır mıyım? Hayır, almam. Zinhar, almam. Ama yine de yazarım, bu anlamda şuursuz tanımı doğrudur bizim gibiler için. Bu memlekette bırakın muhalif yazarları, devletin kalemleri bile öldürüldü. Niye? Hedef şaşırtmak için. ‘Propaganda’ için. Ortalığı karıştırmak için. Yazar olarak ne kadar ‘ehemmiyetiniz’ artarsa, o kadar hayatınız tehlikededir. Ergenekon konuşsun. Ergenekon çok önemli. Çünkü nelerin mümkün olduğunu gösterdi. Bir silahlı propaganda dilini, mecrasını, ‘belki’ de yok etti.
Bir yazar bu iklimde, bir teröristin, bir mafya üyesinin felsefi olarak yarısıdır. Şuurlu ya da şuursuz, ölümü şu veya bu şekilde göze alır. Bu, hiç ama hiç küçümsenmeyecek bir felsefi ortaklıktır.
Yani, buralarda bir yazarın vücut kimyasının uzağında yakınında ölüm vardır. Bir varlık, bir ruh olarak, maalesef bir teröristin yarısıdır.
Böyle bir memleketin başbakanı da, bir taraftan kapatılma davasıyla uğraşırken, bir taraftan bir takım ‘cinayetler’ temsil ettiği hareketin üzerine atılırken, kalkar, Ahmet Türk’e sorar. Terörist mi, değil mi? Dam üstünde saksağanım, ama beline kazma vurmaya geldim.
Çünkü Ahmet Türk’ün aslında şöyle demesi gerekir. Sen TC devletine terörist de, ben de PKK’ya terörist diyeyim.
Devletin terörü hâlâ devam etmektedir. ‘Mümkün’ olabilen mahkemeleri, soruşturmaları, hâlâ sürmektedir. Adamın biri televizyona çıkıp tek başına devlet için 1000 kişiyi öldürdüğünü söylemektedir. Eksik ya da fazla. Ama hakikat şu ki, bu ifadeye çok kimse pek şaşmamaktadır.
PKK’ya terörist, ben, diyorum. Ama ben, devletlerin de terörist olduğunu, olabileceğini biliyorum, görüyorum, hatırlıyorum.
Bu devletin terörist olduğunu anlamak için de öyle binbir kanıta ihtiyacım yok. Ben yargıç değilim. Savcı değilim. Yazı yazanların ölümü göze aldıklarının ‘varsayıldığı’ ülkenin devleti terörist değildir de nedir?
Şimdi başbakana soruyorum. Sen TC devletine terörist diyebiliyor musun?
De, Ahmet Türk hâlâ PKK’ya terörist demezse, sonuna kadar senin yanındayım.
PKK terörü hafızanın yarısıdır. Diğer yarısı devlet terörüdür. Buna, ‘ortak hafıza’ diyorlar. Ortak hafızası olmayan da, boşuna bölünmekten korkmasın. Zaten bölünmüştür. Çünkü ortak vicdanı yoktur. Olsa olsa, bölünme tam olarak idrak edilmemiştir. Bu da işin gerisi oluyor.
Bu zihniyetle sen zaten gerisine karışamazsın, seni karıştırmazlar başbakan.
Bu memlekette gerçekten birlik görmek isteyenler bir avuçsa, bu memleketin bölünmüşlüğünden beslenenler bin avuç.
Mesele, Türkiye’yi bölmemek değil. Sana yanlış anlatmışlar. Mesele, zaten bölünmüş Türkiye’yi bir araya getirmek. Bu her şeyi değiştirir.
Türkiye’yi kim böldü? PKK mı?
Sence yalnızca PKK’nın ya da ‘her şeyin faili’ dış güçlerin gücü buna yeter mi başbakan?
Eğer bunlar Türkiye’yi bölmeye yettiyse, bu devlet, dünyanın en güçsüz devleti.
Türkiye’yi yalnızca PKK bölmediyse, suç ortağı kimdi başbakan? Ama bunu sen söylemeyeceksin. Bunu bana söyletmek isteyeceksin. Çünkü ben, nasılsa yazarım. Çünkü nasılsa ben, yarı teröristim.
Ama unutma başbakan, yalnızca yazarlar değil, başbakanlar da yarı teröristtir bu ülkede. Ölüme mesafeleri, akıbetleri, ‘kefenli’ nutukları bu intibaı veriyor.
Başbakansın, başında bulunduğunu varsaydığımız devlete terörist diyemezsin, bunu anlarım en azından. Ama bir yol daha vardı. Sen onlara hiçbir şey sorma, onlar da sana hiçbir şey sormasın. Sukut ikrardan gelir.
Bu memlekette yalnızca ‘sessiz’ kalarak bir ‘ortak hafıza’ yaratmak fırsatı öyle kolay kolay yakalanmıyor başbakan. Bu fırsatı göz göre göre heba ediyorsun.
Meraklısına son bir not, terörizm kelimesinin kaynağı, etimolojisi, devlet terörüne dayanır. Terörizm tarihte ilk kez, Robespierre’in korku rejimini tanımlamak ve tasvir etmek için kullanılmıştır.