
Tayyip Erdoğan’ın kızları cuntacıların peşinde
28 Şubat döneminde yaşadıkları başörtüsü zulmü sebebiyle yurtdışında okumak zorunda kalan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar, Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nin verdiği karara 111 sayfalık istinaf dilekçesi ile itiraz ettiler.
Türkiye tarihine milyonlarca mağdur bırakan 28 Şubat dönemi cuntacılarına, yerel mahkemenin vermiş olduğu berat iyi hal ve zamanaşımı kararı, dönemin mağdurlarından Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar tarafından da İstinafa taşındı. Milyonlarca mağduriyete sebep olan 28 Şubat dönemine ilişkin davada, kendileri de başörtüsü sebebiyle mağdur edilen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın kızları Esra Albayrak ve Sümeyye Erdoğan Bayraktar davanın takipçisi olmaya devam ediyor.
Ankara 5 Ağır Ceza Mahkemesi’nin 103 sanıktan sadece 21’ine müebbet hapis cezası verdikten sonra tutuksuz yargılamaya hükmetmesine Erdoğan’ın kızları da avukatları aracılığıyla verdikleri 111 sayfalık istinaf dilekçesi ile itiraz ettiler. Dilekçede, tüm deliller, sanık ve tanık beyanları göz önünde bulundurulduğunda sanıklara verilen ceza indirimleri ve zamanaşımının kamu vicdanını yaralayacağını belirterek, “Darbenin etkileri, sonuçları ve süreç içerisinde yaşanan mağduriyetlerin kapsamı dikkate alındığında sanıklar hakkında verilen kararların kamu vicdanını tatmin etmediği aşikardır. Kanun koyucular suç kartelasını en hafiften en ağır suça doğru sıralamıştır. Darbe ve darbeye teşebbüs suçu anayasal düzenin ihlal edilmesi kapsamında en ağır cezayı gerektiren suç kartelasının başında yer almaktadır” ifadeleri kullanıldı.
Mahkemelerin doğru kararı hukuka güveni artırır
Darbe ve cuntacıların sivil mahkemelerde yargılanmasının önemine vurgu yapılan dilekçede, “Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir darbenin yargılanabilmesi, ilk kez sivil mahkemede darbecilerin hesap vermesi demokrasi ve sivil iradenin güçlenmesi ve gelişmesi açısından oldukça önemli bir adımdır. Üzerinden yirmi yıl geçmesine rağmen, 28 Şubat darbesinin faillerinin yargılanması darbeye teşebbüsün mühim bir suç olduğu ve en ağır cezayı gerektirdiğinin hatırlatılması bağlamında önem taşımaktadır. Topluma bu darbelerin tüm kesimlere ne kadar zarar verici etkilere sahip olduğu gösterilmelidir. 28 Şubat davası bu eylemleri gerçekleştiren kişilere hesap sorma zeminidir, darbeci zihniyete sahip her türlü vesayet odaklarının ders çıkarması için örnek süreci teşkil etmektedir. 1960 darbesi ve 12 Eylül 1980 darbelerini yapanların yargılanma süreçleri engellendi ise de 28 Şubat darbesinin faillerinin yargılanması cuntacı zihniyetin budanması, anayasal hakların teminatını oluşturan hukuk devletinin üstünlüğünün sağlanması ve kamu düzeni bağlamında yasalara güvenin artması açısından toplumun tüm kesimlerini ilgilendiren önemli bir hukuki adımdır” denildi.
Darbeciler pişman değillerse indirim uygulanamaz
28 Şubat darbesinin ana maddesi anayasal düzeni değiştirme tamamen veya kısmen işlemez hale getirmeye yönelik bir suç olduğu belirtilen dilekçede, “28 Şubat sürecinde ve süreç içerisinde sistem işlemedi, devlet işlemedi, yasama işlemedi, yargı işlemedi, yürütme işlemedi. Yerel mahkemenin, her bir sanık için ayrı ayrı, her iki kanuna göre de ayrı ayrı ceza tayin etmesi, sonuç ceza hangi kanunda daha az ise o kanuna göre hüküm kurması gerekirdi. Sanıklar ve sanık müdafileri, mahkeme huzurunda yapmış olduğu savunmalarında, pişman olmadıklarını, bugün olsa yine aynı eylemleri yapacaklarını beyan etmişlerdir. (Bu husus, mahkemeye sundukları dilekçelerde ve segbis kayıtlarında mevcuttur.) Hiçbir pişmanlık emaresi göstermeyen sanıklara takdiri indirim uygulanması hatalıdır. Pişmanlık hükümlerine dayanılarak indirim yapılması ve lehe kanunun uygulanması mümkün değildir” denilerek, yerel mahkemenin vermiş olduğu kararın, usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle bozulması/kaldırılması talep edildi.
Göksel Çağlav Ankara
Güncellenme Tarihi : 20.11.2018 12:44