
'TERÖR ÖRGÜTLERİ PREZERVATİF, ŞAMPUAN, ÇİKOLATADAN KAZANIYOR'
SAFURE CANTÜRK-MUAMMER TAN-YUSUF ZİYA ERARSLANANKARA (İHA) - Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği Sempozyumu'nda, tüm dünyada terörün nesnel bir tanımının yapılamamasından dolayı terörizmle etkin mücadele yapılamadığına dikkat çekildi.
Genelkurmay Başkanlığı'nın ev sahipliğinde ve Terörizmle Mücadele Mükemmeliyet Merkezi tarafından Bilkent Otel'de düzenlenen Küresel Terörizm ve Uluslararası İşbirliği konulu sempozyumun ilk oturumunda küreselleşmenin terörizme etkileri konuşuldu. Prof. Dr. Michella Van Cleave ve Prof. Dr. Ali Doğramacı'nın başkanlığı yaptığı oturumda Türkiye'den Prof. Dr. Serdaç Başeren, İsrail'den Dr. Boaz Ganor, İngiltere'den yazar Michael Smıth, ABD'den Dr. Kimberley Thachuk ve yine Türkiye'den Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu bildiri sundular. Kavramsal olarak terörizmi tarihi ve hukuki boyutlarında değerlendiren Prof. Dr. Serdaç Başeren, terörizmin siyasal nedenlerle işlenen bir suç olduğunu, ancak bunun asla terörizmi meşru hale getirmediğini ifade etti. Terörizm ile ilgili tüm dünyada ortak bir tanım yapılamamış olmasının terörizmle etkin mücadeleyi engellediğini belirten Başeren, "Benim teröristim kötü, seninki iyi anlayışı devam ettikçe terörizmle mücadele edilemez" dedi. Terörizmin ahlak ve hukuk dışı olduğunun altını çizen Başeren, terörizmin asıl hedefinin bir kişiyi öldürerek yüzbinleri yönetmek olduğunu kaydetti. Terörizmin çeşitlerinden söz eden Başeren şöyle konuştu:
"Devletin kendi içinde yarattığı terörde, ya iktidar sahibi mevcudiyetini korumak için teröre başvurur, ya da iktidarı ele geçirmek isteyenler teröre başvurur. SSCB, Nazi Almanya'sı, Saddam dönemi, iktidarın mevcudiyetini sürdürmeye yönelik teröre örnek iken, aşırı sağ ve sol ideolojiler ise iktidarı ele geçirmek için teröre başvuruyor."
Devletin terörizmle mücadele etmek için hukuk kuralları içerisinde güç kullanmasının terörizm olmadığını vurgulayan Başeren, etnik farklılık üzerinden yürütülen terörün en şiddetli terör çeşidi olduğunu kaydetti. Etnik kökenli terör ile mücadelenin en etkin yolunun demokrasiyi güçlendirmekten geçtiğinin altını çizen Başeren, dünyadaki devletlerin teröristlere silah, finansman, istibarat, eğitim temini ile sponsor olduklarını kaydetti. Türkiye'de görülen PKK terör örgütünün de aynı şekilde diğer devletlerden destek aldığını belirten Başeren, dünyada görülen terörizm dalgalanmasından sonra bu destekte önemli ölçüde azalma olduğunu vurguladı.
"TERÖRLE MÜCADELE İÇİN TERÖRÜN TEK BİR TANIMINI YAPMAMIZ GEREKİYOR"
İsrail'li Dr. Bozez Ganor ise soğuk savaş döneminden geçiş ve terörizm konusunda bir bildiri sundu. Uluslararası terör tehdidinin Glabol Cihad Terörü olduğunu vurgulayan Ganor, özellikle El-Kaide gibi örgütlerin Allah'ın kendilerine emir verdiği düşüncesiyle hareket ettiklerini söyledi. İsrail'li, Yahudi bir terör uzmanı olarak konuya bakışının son derece önemli olduğunun altını çizen Ganor, terörizmle savaşın İslam Dünyası ile değil İslam köktendinciliğiyle dünya arasında yaşanan bir savaş olduğunu vurguladı. Çünkü, 11 Eylül saldırılarının ardından sadece batı dünyasına değil batı ile işbirliği yapan Müslüman ülkelere de saldırı olduğunu hatırlatan Ganor, bu tip teröristlerin taktiklerinin ise genellikle intihar saldırıları şeklinde gerçekleştiğini kaydetti. İntihar bombacılarını akıllı bomba olarak adlandırmanın doğru olacağını vurgulayan Ganor, bu saldırıların etki oranının da fazla olduğunu kaydetti. Uluslararası toplumların küresel teröre karşı işbirliği içinde olmaları gerektiğinin altını çizen Ganor, "Terörle mücadele etmek istiyorsak, teröre tek bir tanım yapmalıyız. Sadece işbirliğinden söz etmek olmaz. Terörle mücadele için uluslararası istihbarat veri bankası ve uluslararası fon kurulmasına ihtiyaç var. Ayrıca uluslararası polis ve askeri birimlere de ihtiyaç var. Bunları da ancak terörün bir tane nesnel tanımı üzerinde fikirbirliği yaparak gerçekleştirebiliriz" şeklinde konuştu.
"Yeni Dönemin Terörizme Etkileri ve Terörizmin Ulaştığı Boyutlar" konusu üzerine bir sunuş gerçekleştiren Araştırmacı-Yazar İngiliz Michael Smith ise, teröre destek sağlayan unsurların ortadan kaldırılmasının terörizmle mücadelede büyük önem taşıdığını vurguladı. Smith, son dönemlerde terör örgütlerinin teknolojik ve iletişim araçlarını sıkça kullanmaya başladığına dikkat çekerek, "İslami teröre" karşı, Müslüman dünyasının kalbini kazanmanın önemli olduğunu vurguladı. Washington Ulusal Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Kimberly Thachuk, terörizmin, "mali kaynak, cezai sorumluluk ve vatandaş desteği-pasif kabul" üçlüsüyle beslendiğini belirterek, bunu 3 ayaklı tabureye benzetti. Taburenin ilk ayağını mali kaynakların oluşturduğunu vurgulayan Thachuk, terör örgütlerinin son dönemde ciddi mali kaynaklar oluşturduğunu söyledi. Mali kaynak temininde, sahtecilik, şantaj, kredi kartı sahteciliği, silah ve uyuşturucu kaçakçılığının önemli yer tuttuğuna dikkat çeken Thachuk, ayrıca bu örgütlerin prezervatif, şampuan, çikolata, araç yedek parça ve CD sahteciliğiyle önemli mali girdiler sağladığını kaydetti. Thachuk, terörizmle mücadele de uluslararası ortaklığın önemine de işaret etti.
"EL-KAİDE HİLAFETİ KURMAYI AMAÇLIYOR"
Bilkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Ali Karaosmanoğlu ise sunumunu teorik yerine pratik örnekler vererek gerçekleştirdi. Özellikle El-Kadie ve PKK terör örgütlerinin kuruluş ve faaliyetleri hakkında bilgi veren Karaosmanoğlu, terörizmin siyasi amaçlı olduğunu belirterek, teröristlerin sıradan haydutlar olmadığına dikkat çekti. Teröristlerin amaçları, mantıkları, düşünce yapıları diğerlerine ters gelse de bu düşünce yapısının teröristler ve onu destekleyen için son derece mantıklı olabileceğini belirten Karaosmanoğlu, bu anlamda terörizmin politik ve stratejik bir husus olduğunun altını çizdi. El- Kaide hakkında bilgi veren Karaosmonoğlu, örgütün stratejisi olmayan dindar terörist bir grup olduğunu söyledi. Kutsal sebepler iddia ettiklerini, yıkıcı eylemlerini Tanrı adına yaptıklarını ve öldüklerinde cennete gideceklerine inandıklarını belirten Karaosmonoğlu, El-Kaide militanlarının faaliyetlerinin İslam öğretilerinin marjinal yorumlanmasından kaynaklandığını anlattı. Bu nedenle militanların yüksek ahlaki motivasyona sahip olduklarını belirten Karosmanoğlu, El-Kaide'nin uluslararası siyasi bir amaç gütmediğini söylemenin yanlış olacağını vurguladı. El-Kaide'nin tüm Müslüman topraklarını Müslüman olmayanların elinden kurtararak, tüm Müslüman topraklarını birleştirip hilafeti kurmayı amaçlandıklarını anlatan Karaosmanoğlu, "Bu anlamda El-Kaide İslam'ın selefi yorumundan etkilenmiştir. Müslümanlar bunu mantıksız bulabilirler ancak bu islamın temel öğretilerinin yanlış anlaşılmasından kaynaklanıyor" değerlendirmesini yaptı.
Prof. Dr. Karaosmanoğlu, Türkiye'de 80'li yıllarda Kürtler'in özgürlüğü için ortaya çıkan PKK'nın Marksist ve Leninist amaçlarla faaliyete başladığını hatılattı. PKK'nın nihai hedefinin daima ve daima siyasi olduğunun altını çizen Karaosmanoğlu, Türkiye'nin, ilk 10 yılda örgütün amaçlarını teşhis etmekte zorluk çektiği için mücadelede de yavaş kaldığını söyledi. PKK'nın Ortadoğu ve Batı ülkeleri ile bağlantısı olan bir terör örgütü olduğunu belirten Karaosmanoğlu, özellikle Batı Avrupa ülkelerinden mali destek aldıklarını, Suriye'nin ise militanları koruduğunu hatırlattı. Örgütün 80'lerin ikinci yarısından itibaren güvenlik güçleri, yöneticiler, sivil halk, fabrika, okul ve ulaşım araçlarına karşı saldırılar düzenlediğini belirten Karaosmanoğlu şöyle konuştu:
"TSK 90'ların başında örgüte karşı mücadelede strateji değiştirmiştir. Kontrol etme yoluyla bölgeyi yeniden kurmak amaçlanmıştır. TSK, savunmadan saldırıya geçerek PKK'nın kendisini yenilemesine fırsat vermemiştir. Bu süre içerisinde PKK'de siyasi değişim olduğu yönünde şüpheler oluşmuştur. Günümüzde PKK mesajlarını artık siyasi parti organları aracılığı ile vermektedir. Bu anlamda askeri güçlerin terörizmle mücadelede gerekli ve faydalı olduğu ortaya çıkmıştır. Bu anlamda TSK'nın stratejisi de son derece başarılı olmuştur. Türkiye, PKK'ya destek veren Suriye'yi askeri tehdit ile sindirerek başarı sağlamıştır. Düşmanın tanımı yapılması için sağlıklı eğitim çalışmaları yürütülmesi gerekir. Terörizmle mücadelede askeri güç faydalıdır, ancak yeterli değildir. Terörizme karşı politik ve sosyal bir takım önlemler alınması gerekiyor."
Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 09:45