
TUNCAY ÖZKAN, KENDİNİ BÖYLE SAVUNDU: "BEN DARBE KARŞITIYIM"
Sahibi olduğu Kanaltürk’ün satışı sonrasında eleştirilere maruz kalan Özkan mahkemede, “Ticaret yapma hakkım ve gelir elde etmem, sanki bir suçmuş gibi sorulmuştur” dedi.
“İnsanlar susturulursa, Türkiye çölleşir”
Tuncay Özkan mahkemede, mesleği gereği yüzlerce kişiyle görüşmeler yaptığını ancak hayatının hiçbir döneminde terör örgütleriyle hiçbir ilişkisinin olmadığını belirterek, “Hukuksuzluğu hiçbir zaman desteklemedim. Şimdi ise böyle bir isnat altındayım. Hiçbir zaman terörü kabul etmedim, kendim tehlikelere maruz kaldım. 1996 yılında hakkımda koruma kararı alındı. Aleyhime delil olarak mahkemeye sunulan telefon görüşme tutanakları belli bir döneme ilişkindir. Benim bütün hayatım boyunca yaptığım tüm görüşmelerim kayıt edilseydi, bunlardan yüz binlerce ortaya çıkardı. Az önce anlattığım gibi, yaptığım iş nedeniyle birçok kişiyle görüşüyordum. Ben özgürce düşüncelerini ifade eden biriyim. Bunu demokratik bir hak olarak, yasalara uygun şekilde dile getiriyorum. Bu şekilde baskı ve dinlemelerle, benim gibi özgürce düşünen ve düşündüklerini dile getiren insanlar susturulursa, o takdirde Türkiye çölleşir. Ben bugüne kadar çıktığım duruşmalarda, sabıkasızım, diye övündüm, ‘gazeteci ve yazarım’, dedim. Şu anda 50 saattir ayaktayım. Önüme tabela asılarak fotoğraflarım çekildi, parmak izlerim alındı. Bugüne kadar teröre karşı olmama rağmen, bir terör örgütüyle özdeşleştirildim. Ben son 4.5 yıl içerisinde 908 konferans, 53 miting, sayısız televizyon programı düzenledim. 12 kitap yazdım. Hepsinde özgürlüğü ve demokrasiyi savundum” diye konuştu.
“Cumhuriyet mitingleri yasaldı”
Mahkeme heyetine, “Sivil toplum örgütleri içerisinde yer almasa idim de, yapılan haksızlıklar karşısında susmayı mı tercih etseydim?” diye soran Tuncay Özkan, savunmasına şöyle devam etti: “Benim bir kızım var. Ona haksızlıklar karşısında sessini çıkartmayan biri olmayı mı öğretseydim? Netice olarak benim demokratik düzen içerisinde, mevcut uygulamaları eleştirmem, bir siyasi partiye üye olmaya çalışmam, suç olarak gösterilmektedir. Bunları kabul etmiyorum, ben anayasal haklarımı kullandım. 1993 yılında yazdığım ‘Bir Gizli Servisin Tarihi’ isimli kitap nedeniyle tehditlere maruz kaldım. Hatta 1993 yılında Genelkurmay’ın ilgili birimine çağrıldım, kitabı yayınlamama konusunda uyarıldım. Buna rağmen kitabı yazdım. O zaman darbeye ve tehditlere karşı koymuş bir kişi olarak, bugün darbe yaptırmaya teşebbüs ile suçlanmaktayım. Düzenlediğimiz Cumhuriyet mitinglerinde kimsenin burnu kanamamıştır, yasal olarak yapılmıştır. Ben Çağlayan mitingindeki konuşmamda, “Ne şeriat, ne darbe. Demokratik Türkiye” diye bağırmıştım.”
“Anayasa Mahkemesi, CHP ile yapılan anlaşmayı onadı”
Tuncay Özkan’ın avukatı ise, müvekkilinin emniyette 22 saate yakın ifadesinin alındığını ancak kendilerine delil niteliğinde bir belge gösterilmediğini belirterek, “Savunmaya müdahalemiz de engellendi. Müvekkilimin demokratik mücadelesi suç olarak gösterilmektedir. Şirketlerinin vergi borçlarıyla ilgili belgeler, suç olarak gösterilmektedir. Oysa bu konuda 2. ve 5. vergi mahkemelerinde toplam 15 dava vardır. Cumhuriyet Halk Partisi ile yaptığı prodüksiyon anlaşması suç olarak gösterilmiştir. Oysa Anayasa Mahkemesi tarafından oybirliğiyle CHP’nin bu anlaşmasına dayalı harcaması ibra edilmiştir. Müvekkilim suçsuzdur” dedi.
Ancak mahkeme, üzerine atılı ‘terör örgütü üyesi olmak’ ve ‘örgüt adına faaliyette bulunmak’ suçları hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle Tuncay Özkan’ın tutuklanmasına karar verdi.
Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 05:54
“İnsanlar susturulursa, Türkiye çölleşir”
Tuncay Özkan mahkemede, mesleği gereği yüzlerce kişiyle görüşmeler yaptığını ancak hayatının hiçbir döneminde terör örgütleriyle hiçbir ilişkisinin olmadığını belirterek, “Hukuksuzluğu hiçbir zaman desteklemedim. Şimdi ise böyle bir isnat altındayım. Hiçbir zaman terörü kabul etmedim, kendim tehlikelere maruz kaldım. 1996 yılında hakkımda koruma kararı alındı. Aleyhime delil olarak mahkemeye sunulan telefon görüşme tutanakları belli bir döneme ilişkindir. Benim bütün hayatım boyunca yaptığım tüm görüşmelerim kayıt edilseydi, bunlardan yüz binlerce ortaya çıkardı. Az önce anlattığım gibi, yaptığım iş nedeniyle birçok kişiyle görüşüyordum. Ben özgürce düşüncelerini ifade eden biriyim. Bunu demokratik bir hak olarak, yasalara uygun şekilde dile getiriyorum. Bu şekilde baskı ve dinlemelerle, benim gibi özgürce düşünen ve düşündüklerini dile getiren insanlar susturulursa, o takdirde Türkiye çölleşir. Ben bugüne kadar çıktığım duruşmalarda, sabıkasızım, diye övündüm, ‘gazeteci ve yazarım’, dedim. Şu anda 50 saattir ayaktayım. Önüme tabela asılarak fotoğraflarım çekildi, parmak izlerim alındı. Bugüne kadar teröre karşı olmama rağmen, bir terör örgütüyle özdeşleştirildim. Ben son 4.5 yıl içerisinde 908 konferans, 53 miting, sayısız televizyon programı düzenledim. 12 kitap yazdım. Hepsinde özgürlüğü ve demokrasiyi savundum” diye konuştu.
“Cumhuriyet mitingleri yasaldı”
Mahkeme heyetine, “Sivil toplum örgütleri içerisinde yer almasa idim de, yapılan haksızlıklar karşısında susmayı mı tercih etseydim?” diye soran Tuncay Özkan, savunmasına şöyle devam etti: “Benim bir kızım var. Ona haksızlıklar karşısında sessini çıkartmayan biri olmayı mı öğretseydim? Netice olarak benim demokratik düzen içerisinde, mevcut uygulamaları eleştirmem, bir siyasi partiye üye olmaya çalışmam, suç olarak gösterilmektedir. Bunları kabul etmiyorum, ben anayasal haklarımı kullandım. 1993 yılında yazdığım ‘Bir Gizli Servisin Tarihi’ isimli kitap nedeniyle tehditlere maruz kaldım. Hatta 1993 yılında Genelkurmay’ın ilgili birimine çağrıldım, kitabı yayınlamama konusunda uyarıldım. Buna rağmen kitabı yazdım. O zaman darbeye ve tehditlere karşı koymuş bir kişi olarak, bugün darbe yaptırmaya teşebbüs ile suçlanmaktayım. Düzenlediğimiz Cumhuriyet mitinglerinde kimsenin burnu kanamamıştır, yasal olarak yapılmıştır. Ben Çağlayan mitingindeki konuşmamda, “Ne şeriat, ne darbe. Demokratik Türkiye” diye bağırmıştım.”
“Anayasa Mahkemesi, CHP ile yapılan anlaşmayı onadı”
Tuncay Özkan’ın avukatı ise, müvekkilinin emniyette 22 saate yakın ifadesinin alındığını ancak kendilerine delil niteliğinde bir belge gösterilmediğini belirterek, “Savunmaya müdahalemiz de engellendi. Müvekkilimin demokratik mücadelesi suç olarak gösterilmektedir. Şirketlerinin vergi borçlarıyla ilgili belgeler, suç olarak gösterilmektedir. Oysa bu konuda 2. ve 5. vergi mahkemelerinde toplam 15 dava vardır. Cumhuriyet Halk Partisi ile yaptığı prodüksiyon anlaşması suç olarak gösterilmiştir. Oysa Anayasa Mahkemesi tarafından oybirliğiyle CHP’nin bu anlaşmasına dayalı harcaması ibra edilmiştir. Müvekkilim suçsuzdur” dedi.
Ancak mahkeme, üzerine atılı ‘terör örgütü üyesi olmak’ ve ‘örgüt adına faaliyette bulunmak’ suçları hakkında kuvvetli suç şüphesi bulunduğu gerekçesiyle Tuncay Özkan’ın tutuklanmasına karar verdi.