Medya
  • 28.8.2004 11:24

'TÜRBAN DÜŞMANLIĞI İLE HİTLER DOSTLUĞU ARASINDA BİR YER YOK MU?'

KRONİK MEDYA/ YENİ ŞAFAK) Sabah'tan Ahmet Hakan'ın ''Bela'' başlıklı yazısının (26 Ağustos) sondan ikinci paragrafı, aynen başlığımızdaki gibiydi: ''Türban düşmanlığı ile Hitler dostluğu arasında bir yer yok mu?'' Hakan'ın ''bir yıl on aylık'' köşe yazarlığı serüvenini gözden geçirdiği yazısında, kendi ''saf''ını belirlemek için verdiği örneklerden biriydi bu. Öbür iki örnek de şöyleydi: ''Başbakan'a yalakalık yapmakla Başbakan'ın her yaptığına küfürle karşılık vermek arasında bir yer yok mu? Bu ülke 'bütün suçu makinistlere yükleyenler' ile 'bütün suçu hükümete yükleyenler'in tepişmesine mi feda edilecek?'' Hakan, bu örneklerden sonra, yazısının son cümlesinde yazının başlığına gönderme yaparak şöyle diyordu: ''Biz safımızı seçtik: Bela geldi, hoş geldi!'' Sabah okurları kuşkusuz yazarlarının derdini anlamışlardı, fakat son günlerin Vakit gazetesi kaynaklı sıkı tartışmasından haberdar olmayan okurlar, Ahmet Hakan'ın ''Türban düşmanlığı ile Hitler dostluğu arasındaki yer'' derken neye işaret ettiğini anlayamamışlardı. Tıpkı, bu tartışmadan haberdar olmayan Yeni Şafak okurlarının, Fehmi Koru'nun 24 Ağustos'taki ''Eski hastalık'' başlıklı yazısındaki şu satırlara fazla bir anlam verememeleri gibi: ''Türkiye'de ırk üstünlüğüne dayalı bir ideolojinin yaşama şansı yok; bu sebeple 'ırkı' yüzünden insanları kınama ve küçük görme hastalığı da bu topraklarda barınamıyor. Dünyanın en eski hastalıklarından 'Anti-Semitizm' daha bu adı da almadığı çağlarda Avrupa'yı kasıp kavururken, başka kültür çevresinin zulmüne uğramış Yahudileri bağrına basan bizim kültürümüzdü. 'Anti-Semitizm' tuzağına düşen tek tük insan elbette bizde de çıkabiliyor; ancak tarihin en tehlikeli hastalığı hiçbir zaman 'toplumsal' bir vahamet kazanmadı bizde, kazanamıyor... ''Konuyu şimdi gündeme taşımamızın sebebi, bir gazetede yayımlanan köşeyazısından hareketle yeni bir dalganın başlayacağı endişemiz... Hitler övgüsü, tarihte Yahudilere uygulanan mezâlimi az bulma bize sıcak gelen duygular değil; o duyguların yazıya dönüşmüş biçimine ise en ufak bir sempati duyamam. Tarihin 'zâlim' olarak kaydettiği insanların 'kahraman' olarak yansıtılması tarih bilmezlik, insanlara ırk bağları sebebiyle zulmü uygun görmek de dinimizin temel esaslarını anlamamaktır... Aşırılıklar, öyle sanıldığı gibi, kınanacak işler yapan kişi ve grupları köşeye sıkıştırmaya yaramaz; tersine, ölçüsüz çıkışların esas zararı bir-iki kişiye ait fikirlerin genellenerek kendilerine mâl edileceği kesimleredir.'' VAKİT'TEN KARAKOÇ... İsim vermiyor olsalar da, gerek Ahmet Hakan gerekse de Fehmi Koru Vakit gazetesinden Abdürrahim Karakoç'un 17 Ağustos tarihli bir yazısına gönderme yapıyorlardı. Koru'nun ''Bir köşeyazısından hareketle'' beklediği ''yeni dalga''nın şiddetini izleyip size aktarmaya çalışacağız. Ama o yazıya karşı şiddetli eleştiriler gelmeye başladı bile. Karakoç'un yazısına ilk eleştiriyi, İsmet Berkan 21 Ağustos'ta kaleme aldı. Berkan, ''Hitler'i ve Usame bin Ladin'i öven adam'' başlıklı yazısında, Radikal okurları için, Karakoç'un şu satırlarını aktardı: ''Dünya kamuoyuna 'ırkçı, sadist, canavar' olarak takdim edilen Adolf Hitler'in basiretine hayran olmamak elde değil... Hitler bugünleri görmüş ta o zaman... Dünyanın başına bela kesileceklerini bildiği içindir ki, ırkçılığı din gibi algılayan, yeryüzünü kana bulamaktan zevk alan hokkabaz Yahudileri temizlemiş.'' (....) ''Uzağı gören ikinci adam ise, atılan çığlıklara, yapılan propagandalara bakılırsa Usame bin Laden'dir... (....) Eğer doğruysa, tek başına ya da üç-beş arkadaşı ile dünyanın süper güçlerine karşı kıyama durmuş... Zulüm odaklarının sığınaklarına kadar korku salmış...'' Berkan şöyle eleştiriyordu Abdürrahim Karakoç'u: ''Burada tipik bir ırkçılık örneğiyle karşı karşıyayız. Antisemitizm, İslam'ın değil Hıristiyanlığın icat ettiği bir şey. Maalesef şimdi Müslümanların aynı kolaycılığa kapıldıklarını, 'Yahudiler' diyerek genellemeler yaptıklarını ve BÜTÜN Yahudileri topyekun yargılayıp mahkûm ettiklerini görüyoruz. Ancak Vakit gazetesi yazarı öyle şeyler yazıyor ki, ondaki antisemitizmin hiç de tesadüf eseri olmadığı anlaşılıyor. Hitler'i övmek, onun soykırımını göklere çıkarmak akılla değil ancak nefretle izah edilebilir bir şey. O soykırımda 6 milyon kişinin bir suç ya da kusur işledikleri için değil sadece Yahudi oldukları için toplama kamplarında öldürüldüklerini, ölenlerin 1.5 milyonunun çocuk olduğunu bilerek söylüyor olmalı bütün bunları Karakoç. Onun Hitler hayranlığı boşuna değil yani'' Berkan'dan bir gün sonra bir başka Radikal yazarı Türker Alkan'ın ''Heil Hitler!'' başlıklı yazısı geldi; onu da sonraki üç günde başka yazılar takip etti. Alkan'ınkinin ve öbür yazıların eleştiri noktaları Berkan'ın vurguladığı noktalarla aynı; dolayısıyla onları ''by-pass'' edip dün manşetten ve iki köşeden eleştirileri göğüsleyen Vakit'e bir göz atalım... HAHAMBAŞI'NIN MEKTUBU... Vakit (26 Ağustos) manşetini, Abdürrahim Karakoç'un yazısıyla ilgili olarak köşe yazarlarına bir mektup gönderen Hahambaşılığı'nın tutumuna ayırmıştı. Manşetin özü, spotta şöyle ifade ediliyordu: ''Gazetelerin köşe yazarlarına mektup gönderip, yazarımız Abdurrahim Karakoç'un yazısını kınayan Türkiye Hahambaşılığı; İsrail'in 'soykırım'a dönüşen katliamlarına, bugüne kadar hiç ses çıkarmadı...'' Manşette Karakoç'un yazısıyla ilgili bir şey yoktu, bu konudaki savunmayı da iki Vakit yazarı üstlenmişti. Çünkü, ikisinin de vurguladığı gibi yazının sahibi tatildeydi ve ''saldırılar''a cevap verebilecek durumda değildi. Bu yazarlardan biri, Ali Karahasanoğlu, bugün Karakoç'u eleştirenlerin ABD'nin Irak'a saldırısını desteklediğini söyleyerek, ''bunlar o zaman yaşasaydı gene 'güçlü'den yani Hitler'den yana olacaklardı'' diyor... Ali Karahasanoğlu, Karakoç'un satırlarını yorumlarken de şöyle diyor: ''Karakoç abinin 'İsrail'de Şaron'un Filistinlilere yaptığı zulüm ile, Almanya'da Hitler'in, bir dine mensup insanlara yaptığı zulüm eşdeğerdir' temalı yazısına cevap yetiştirmeye çalışıyorlar...'' Vakit okurları bu ''meal''i uygun buldular mı, bilemeyiz ama ''Hitler bugünleri görmüş ta o zaman... Dünyanın başına bela kesileceklerini bildiği içindir ki, ırkçılığı din gibi algılayan, yeryüzünü kana bulamaktan zevk alan hokkabaz Yahudileri temizlemiş'' cümlesi ortada dururken hiç ihtimal vermiyoruz buna. Gene de, Ali Karahasanoğlu'nun ''Hitler'in Yahudilere zulmü''nü onaylamadığını anlıyoruz ki, bir başka Vakit yazarı olan Hasan Karakaya'nın ''savunma''sında bunu dahi göremiyoruz... Daha doğrusu onun ''meal''inde ''Hitler'in Yahudilere zulmü'', bir nevi ''zalimin zalime zulmü'' olarak sunuluyor. Şöyle: ''Abdurrahim ağabey, 'zulmün hiçbir türlüsünü tasvip etmediğini' açıkça yazıyor!.. Yani Hitler'in yaptığına da, İsrail'in yaptığına da 'zulüm' diyor!.. Üstelik; 'Allah, bazı zalimleri, bazı zalimlere musallat edip, cezalandırıyor' diyerek de; hem Hitler'in, hem Şaron'un 'zalim' olduğunu vurguluyor!.. Yani; alıyor birini, vuruyor ötekine!..'' Karakaya'nın bu cümlesinden şu çıkar aslında: Zalim Hitler zalim Yahudilere zulüm uyguladı, bugün de zalim Şaron zalim Filistinlilere zulüm uyguluyor. Bu cümleden ancak bu çıkar ama biz biliyoruz ki Karakaya ''Allah bazı zalimleri bazı zalimlere musallat eder'' derken sadece Hitler-Yahudiler ilişkisine gönderme yapıyor... (A.G.) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:49

İLGİLİ HABERLER