TÜRK EĞİTİM-SEN, HEYBELİADA RUHBAN OKULUNUN YENİDEN AÇILMASINI KINADI: ''BUNA KARŞILIK BİZ YUNANİSTAN'DA İMAM HATİP LİSESİ VEYA İLAHİYAT FAKÜLTESİ AÇABİLECEK MİYİZ?''
ANKARA - Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan, Heybeliada'daki Ruhban Okulunun faaliyete girmesi ile ilgili olarak, siyasi iktidarın tarihte olanları günümüz politikalarından bağımsız düşünmemesi gerektiğini belirtti.
Şuayip Özcan, Heybeliada'daki Ruhban Okulu'nun faaliyete girmesi yönünde yapılan girişimleri kınayan bir basın açıklaması yaptı. Özcan, Heybeliada Ruhban Okulu'nun 1971 yılından itibaren Heybeliada Rum Erkek Lisesi olarak öğretimine devam ettiğini ve okula öğrenci bulmakta güçlük çeken fakat hukuken açık olan okulun açılması için yeşil ışık yakan AK Parti hükümetinin okulu geçmişten ve günümüz koşullarından bağımsız düşünüp basiretsiz bir karar vermekten kaçınması gerektiğini kaydetti. Özcan, açıklamasında, ''1971 Yılında anayasa Mahkemesi'nin yüksek okullarla ilgili kararında okulun teoloji bölümü kapatılmıştır. Buna rağmen üniversitelerin ilahiyat fakültelerine bağlı bir bölüm halinde varlığını idame edebileceği teklifini patrikhane daha o günlerde geri çevirmiştir. Çünkü amacı din adamı yetiştirmek değildir. Öğrencisi ve öğretmeni olmayan bir okulun okul olamayacağı gerçeği dünyanın her yerinde kabul edilir. Ruhban okulu ise amacından sapıyor ve megalo idea devreye giriyor'' ifadesini kullandı.
Özcan, ruhban okulunu uluslararası hale getirmenin patrikhanenin de uluslararası konuma gelmesi ile eş anlamlı olduğunu belirterek, ''Patrikhanenin çizdiği gelecek tasvirinde şimdilik hasır altı edilen bir takım talepleri buna bağlı olarak gelecektir. Fakat ruhban okulunun yeniden gündeme getirilme nedenleri farklı nedenler ve ilişkiler çerçevesinde ele alınması gereken bir konudur'' dedi.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Şuayip Özcan yaptığı açıklamada şu sözlere yer verdi: '' 'AB 'nin yolu vatikan'dan geçer' deyişi ruhban okulu tartışmalarında manidar bir hava yaratırken okulun açılması için AB ve ABD'nin adeta seferber olması konuyu çok boyutlu düşünmeye bir kez daha itiyor. Türk Hükümeti okulun faaliyet gerekçesini ülkemizin laik devlet yapısı gereği herkesin inançlarını özgürce yaşaması ifadesiyle açıklamıştır. Oysa hiçbir kültürü ve dini baskı altına almamayı gelenek haline getirmiş, tüm kavimler ve toplumlar için tam bir huzur ve özgürlük ortamı yaratmış Osmanlı Devleti'nin doğal ve hukuki varisi olan Türkiye Cumhuriyeti de, bu geleneği devam ettirerek bu özgürlükleri elbette anayasal hak olarak kabul etmiştir.Fakat ruhban okulu özel amaçlarının yanısıra din eğitimi veren bir okuldur ve bu özelliği ile laikliğe zıt bir durum teşkil etmiyor mu? Bu okul mezunu öğrencilerin diğer din eğitimi veren okul öğrencilerine örnek olabileceği durumlarda tavır ne olacaktır?Türkiye'de bu okulun yeniden hayata geçmesi durumunda Yunanistan'da yaşayan Türkler için gayet tabii din eğitimi veren İmam Hatip Lisesi veya İlahiyat Fakültesi açabilecek miyiz? Ruhban okuluyla eşit statülü bir İmam Hatip Lisesi veya İlahiyat Fakültesinin açılması durumunda AB ve ABD'nin tepkisi ne olacaktır? Batının geçmişten gelen tutumunu göz önünde bulundurursak takınacağı tavrı da şimdiden görebiliriz. Günümüz devletlerinin İslam dini temelli her tür topluma, öğretiye veya uygulamaya tavrı gayet nettir. Bunun adı ister medeniyetler çatışması ister büyük balık küçük balığı yutar ifadesi olsun batı, davranış modelini bu konuda çoktan belirlemiştir.Laisizmi temel alan bu devletler aynı zamanda inançlara ve ırklara en çok ayrımı yapan devletlerin başında gelmiştir. Ayasofya gibi cami haline getirilmiş kiliselerin tekrar eski işlevlerine dönüştürülmesi çabalarını da masumane bir girişim olarak değerlendirmemiz mümkün değildir''.
Şuayip Özcan, son olarak ''Yunan Heybeliada ruhban okulu tartışmalarının yeniden yapıldığı bu günlerde sorulması gereken çok soru var. Siyasi iktidarın tarihi günümüz politikalarından bağımsız düşünmeyerek hareket etmesi gereken seçilmiş kişilerden oluştuğunu tekrar hatırlatmak istiyoruz'' dedi.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:58
