Gündem
  • 5.8.2004 11:14

TÜRK REHİNELER KONUŞTU:'BİZDEN BAŞI KAPALI KIZ İSTEDİLER'


Murat Yüce'nin Irak'ta "Tevhid ve Cihad" örgütü tarafından katledilmesinin ardından, daha önce rehin alınan bir Türk vatandaşı, infaz odasında dayak yiyerek başlayan, kız arkadaş sohbetlerine kadar ilerleyen ve hediyeler verilerek son bulan 20 günlük esaret gününü anlattı. Türk makamlarının isteği ve "beni burada da bulurlar" korkusuyla isminin açıklanmasını istemeyen Türk rehine, ilk 13 günü "cehennem azabı" diğer günleri ise "traji-komik" olarak nitelendirdi. Felluce'de 8 ayrı örgüt evinde, yanında bir diğer kişi ile birlikte esir tutulduklarını anlatan rehine, "Bir Şıh geldi. Liderleriymiş. İlk 3 gün tercümanlığı bir Türk vatandaşı yaptı. Türk olduğunu gizlemedi ama yüzü hep sadece gözü görülecek şekilde kapalıydı" dedi.

'AĞLAMA NUMARASI YAPIN'
Türk tercümanın kameraya çekilen konuşmalarının metnini de hazırladığını anlatan rehine, "Aynı metni tam üç defa okuttular. Bize 'Okurken ağlayın' da dedi. Sonra da ağlayamadığımız için bize kızdı."Türk tercümanın 3 sonra bir daha kendilerinin yanına gelmediğini anlatan rehine, diğer 17 gün boyunca tercümeyi "Türkiye'de İlahiyat Fakültesi'nde eğitim almış bir Arap'ın" yaptığını söyledi. Direnişçilerin Saddam yanlısı olmadıklarını ifade eden rehine, şunları anlattı: "Bize, 'Biz İslam için savaşıyoruz. Ne ABD'yi ne Irak'ı ne de yeni hükümeti seviyoruz. Bizim amacımız Allah yolunda şehit olmak. Bu Yahudi ile Müslüman savaşı' diyorlardı. Biz de bunları duyunca belki acırlar diye, "Siz sonuna kadar haklısınız" diyorduk."

'BİZE TÜRK GELİN BULUN'
İlk günlerde, örgüt evine gelen 25'e yakın kişinin yediği yemeklerden artanların kendilerine verildiğini anlatan rehine, bir hafta sonunda örgüt ile ilişkilerinin düzeldiğini ifade ederek, şöyle devam etti: "Adeta bizi döven, üzerimize silah doğrultup tek ayak üzerinde bekleten o direnişçiler gitmiş, canımız sıkılmasın diye bize televizyon izleten kişiler gelmişti. Bize adeta dost gibi davranmaya başlamışlardı. 'Türkiye'ye dönünce bize başı kapalı kadın bulun da evlenelim' önerisini getiriyorlardı. Biz de korkumuzdan, 'Tabii, biz hele bir dönelim, size güzel kapalı kadınlar bulacağız' diyorduk" dedi.

'BİZİ ZİYARETE GELİN' DEDİLER
Rehine, serbest bırakıldıkları 20'inci günü ise "Artık kanka gibi olmuştuk" diyerek şöyle anlattı: "Bizi araba ile Bağdat Büyükelçiliği'ne getirdiler. Birer kere yanaklarımızdan, üçer kere de omuzlarımızdan öptüler. Biz de onları öptük. Sonra birbirimize sarıldık. 'ABD, Irak'tan gittikten sonra bizi ziyarete gelin' dediler. 'Elbette' dedik. Sonra bize seccade ve Kur'an-ı Kerim hediye ettiler."

Alevi misin, Sünni mi? Kürt müsün, Türk mü?

İlk bir haftanın sadece Müslüman olup olmadıklarının anlaşılmasıyla geçtiğini anlatan rehine, üç gün boyunca neredeyse gece gündüz süren ve aynı soruların yöneltildiği sorgulamayı şöyle anlattı:
Şeyh: Tercüman sor ona. Türk mü, Kürt mü?
Rehine: Ben Türk'üm. (Kürt kökenli olduğunu özellikle gizleyerek)
Şeyh: Müslüman mı?
Rehine: Elhamdülillah
Şeyh: Sünni mi Alevi mi?
Rehine: Sünni Müslümanım.
Şeyh: Bir Fatiha okusun.
Şeyh: (Fatiha suresinin okunmasının ardından) Birkaç tane de bildiği duayı okusun.

GÜNDE 10 VAKİT NAMAZ
Günler boyu dua okuduklarını anlatan rehine, "Ben Türkiye'de namaz kılmam. Zaten bilindiği üzere namaz günde 5 rekat kılınır. Ama biz ne hikmetse günde en az 10 kere namaz kıldırılıyorduk" dedi. "35 yaşlarında, esmer" diye tanımladığı Türk tercümanın zaman zaman "Ben aslında Türkleri çok severim" dediğini anlatan rehine, Türk tercümanla daha sonra Şıh'ın emriyle kesilen bir diyalogları şöyle anlattı:
Tercüman: Ananız, babanız, eşiniz, kardeşiniz var mı?
Rehine: Evet
Tercüman: Onlar da namaz kılıyorlar mı?
Rehine: Herkes Müslüman, hepsi namaz kılıyor. Lütfen söyleyin, bize ne yapacaksınız?
Tercüman: Başlarınızı keseceğiz.
Rehine: Hani bizi seviyordunuz? Madem boğazımızı keseceksiniz, bizi sevmeyin o zaman.
Tercüman: Başlarınız keseceğiz ama en azından son arzunuzu soracağız. Son arzunuz nedir?
Rehine: Cenazemi Türkiye'ye gönderin.
Tercüman: Hayır, Türkiye'ye göndermeyeceğiz. Cesetlerinizi nehir kenarına atacağız.
Rehine: Biz Irak'a ekmek parası için geldik.
Tercüman: Rızkı veren Allah'tır.

 

sabah

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:41

İLGİLİ HABERLER