TÜRK SOLU İLE SAĞI BİRLEŞTİ, 'KIZIL ELMA KOALİSYONU' DOĞDU…
İSTANBUL - Kıbrıs sorunu, Irak'ta 11 Türk askerinin gözaltına alınması, AB uyum yasaları ve ABD ile yaşanan gerilim konularında ulusal soldan ve ülkücülerden aynı tepkiler yükseliyor.
Ortak ruh: Kuvayı Milliye
Türkiye, tarihinin önemli dönemlerinden birini yaşarken, ulusal sol ve sağ, her geçen gün birbirine biraz daha yaklaşıyor. Geçmişte birbirleriyle çatışan ulusal solcu ve ülkücüler, mitingde birlikte slogan atıyor. Çeşitli dergilerde solcu ve ülkücü siyasetçilerin, yazarların hemen hemen aynı içerikteki makaleleri yer alıyor.
Bu yazılarda, 'AB ve ABD'nin Türkiye'yi bölme, parçalama planları'ndan bahsediliyor. AB uyum yasalarının 'Türkiye'nin bölünme' ve 'ülkenin satılma' planının bir parçası olduğu ileri sürülerek yeni bir Kuvayı Milliye hareketinin acil gerekliliğinin altı çiziliyor.
GEÇMİŞE ÇEKİLEN ÇİZGİ
Bu görüşte olanlar geçmişin sağ-sol ayrımlarının yapay olduğunu belirtiyor. Ülkücüler, Deniz Gezmiş ve Che Guavera resimlerinin sıklıkla yer aldığı bir dergiye verdikleri yazılarında ulusal solculara birleşme çağrısı yapıyor.
Türkiye siyasetinde eski sağ-sol tanımlamalarının açıklamakta yeterli olamadığı siyasi duruşlar ortaya çıkıyor, adeta bir 'Kızıl Elma' koalisyonu yaşanıyor.
'EMPERYALİZME' KARŞI
23 Şubat 2003 günü Abide-i Hürriyet Meydanı'nda Türkiye siyaseti için farklı bir manzara vardı. Annan Planı'nın gündemde olduğu günlerde
'Denktaş'a Destek Mitingi'nde Ülkü Ocakları'ndan gençler, BBP'liler, MHP'liler, İşçi Partililer, DSP'liler hep birlikte 'emperyalizme karşı' sloganlar atıyordu. 'Kıbrıs'ın Türk kalacağı' vurgulanıyordu.
Bu eylemlerdeki birliktelik zamanla siyasi tartışma platformlarında, siyasi dergilerde ortak görüşler olarak ortaya konmaya başlandı. Son olarak 21 Temmuz 2003 tarihli 'Türk Solu' dergisinde ülkücü yazarların, sağcı siyasetçilerin ve ulusal solcuların yazıları birlikte yayımlandı.
AYNI NOKTADA BİRLEŞTİLER
İşçi Partisi'nden ayrılan bir gurubun çıkardığı derginin 'Türk'ün Ateş ile İmtihanı' başlıklı sayısında yazıların içeriklerinin aynı olması dikkat çekiyor. Ülkücü yazar Kemal Çapraz, Cumhuriyetçi Demokrasi Partisi (CDP) Genel Başkanı Yekta Güngör Özden, Şehit aileleri avukatı Zeki Hacıibrahimoğlu, ressam-yazar Bedri Baykam, Yurt Partisi (YP) Genel Başkanı Sadettin Tantan'ın makaleleri hemen hemen aynı içerikte.
Eski İçişleri Bakanı Tantan, 'Kuvayı Milliye'yi tabanda halk kuracak' başlıklı yazısında, ''Türkiye'deki ulusal altyapının altı boşaltılmak istenmekte. Örneğin Terörle Mücadele Yasası'nın 8. maddesi kaldırılıyor. PKK'lılar affediliyor, MGK'nın gücü zayıflatılıyor. İkiz yasalarla bir takım bölünme mekanizmaları kurulmaya çalışılıyor'' tespitini yapıyor.
HEDEF AYNI
Özden ise 'Ateş Çemberi' başlıklı yazısında şöyle diyor: ''Ülkemizi bölüp parçalamak isteyen sözde Kürt milliyetçileriyle, şeriat düzenini gerçekleştirerek toplumu karanlığa sürüklemek isteyen sözde dindar köktendinci sayrılıları besleyip barındıran Avrupa' nın sürdürdüğü kışkırtmayı destekleriyle giderek artıran ABD' nin gerçek dost olduğunu aklı başında hiç kimse savunamaz.''
SEVR VE LOZAN
Baykam da, şunları dile getiriyor: ''Ülkemizi dıştan ablukaya alanlar ise endirekt olarak, AKP ile kendilerine göre çok faydalı bir çalışma yürütmüş olmaktadır. Lozan'ı 80 yıldır hazmedemeyen Batı, şimdi yıllardır adım adım yürüttüğü sinsi siyasetlerle Sevr'i çeşitli yan tuzaklar aracılığıyla devreye sokma yoluna girmiştir.''
TEZGÂHLARDAN BİRİ!
Aydınlar Ocağı Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Erkal ise makalesinde,
''Türkiye mahalli dil tezgâhına dayalı olarak etnik gruplaştırılmaya ve azınlıklaştırılmaya sürükleniyor. Mandacılığın, teslimiyetçiliğin ideolojisi artık çokkültürlülük'' fikrini savunuyor.
Prof. Dr. Mustafa Erkal'ın yazısının başlığı, 'Kuvayı Milliye şuurundan yana olanlar birleşmelidir'. 'Türk Solu' dergisinde yayımlanan yazıların pek çoğunda ulusal sol ve sağın ortak bir platformda hareket edebileceği belirtiliyor.
'İKİ TARAF DA DEĞİŞTİ'
Arslan Bulut (Yeniçağ gazetesi yazarı ve yayın danışmanı): ''Kendilerini sağcı, solcu, ülkücü tanımlayan insanların bugünkü durum karşısındaki tespitleri örtüşüyor. Böyle bir durum kendiliğinden gelişiyor.
12 Eylül öncesi böyle ortaklıklarımızı göremeyecek noktadaydık. Ortaklıklarımızı konuşmamız mümkün olmayan bir çatışma içindeydik. Her iki tarafta yaşananlar karşısında değişti, geçmişinin özeleştirisini yapıyor.
Bu sağlıklı bir gelişim. Ulusal tavrın ortaya konulması gereği ortaya çıkıyor. Ulusal sol ile ulusal sağın birlikte hareket etmesi gündemde. Bunun için çaba harcayanlar var. Böyle bir birleşmenin olması an meselesi. Şimdi ortak yönlerimizi görüyoruz. Zaten 1980 öncesinde terörist sol grupların Sovyetler tarafından değil, İngiltere tarafından kullanıldığı ortaya çıktı. Ülkücülerin 'komando kampları'nı da devletin desteklediğini herkes biliyor.
Kimse geriye baktığında 'Ben kusursuzum' diyemez. Özeleştirileri yapıp ileri bakmalı. Bugünkü gençler yaşadıklarımızdan aldıkları dersle hareket ediyor.''
Bulut, 1959 Maçka doğumlu.
İÜ Hukuk Fakültesi mezunu. Her zaman ülkücü hareket içinde yer aldı ve ülkücü görüşteki gazete ve dergilerde yazdı. Son Havadis, Tercüman ve Kıbrıs gazetelerinde çalıştı, Ortadoğu gazetesinde genel yayın yönetmenliği yaptı. Sağduyu gazetesinin kurucu yayın yönetmeniydi.
'Türklüğün Yeni Dünya Düzeni' adlı kitabında, 'Türk Birleşik Devletleri' adıyla Türkiye merkezli bölgesel süper güç oluşturulabileceğini savundu.
MİLLİ OLANLAR, OLMAYANLAR
Kemal Çapraz (Ufuk Ötesi gazetesi sahibi): ''Sağ-sol, Alevi-Sünni, Kürt-Türk ayrımları yanlış. Artık milli düşünenlerle küresel köleliliği kabul edenler arasında mücadele var. Şimdi, geçmişte birbirine kurşun sıkanlar omuz omuza vatanlarını kurtarmak için mücadele edecek.
Geçmişte de emperyalizme karşı mücadele vardı. Bir araya gelemediğimiz için ortak noktaları ortaya çıkaramıyorduk. Ayrılmamak üzere Türkiye'yi bölmeye yönelik hareketlere karşı birlikte hareket edilmeli. Sol da kendi içinde ayrıştı. Bölücüler, ulusalcılar ayrı safa geçti. Sağ içinde de liberal düşünceyi savunan AB'ci insanlar, milli düşünen insanlar ayrıştı. Ortaya duru bir fikir çıktı. İki tarafta birbirine ne kadar yakın olduğunu anladı. Sol milli çizgiyi gördü.
Çapraz, Turan Kültür Vakfı ve Kültür Ocağı Vakfı kurucularından. 'Atatürk ve Bozkurt' konulu araştırmalar yaptı.
İDEAL AYNI: HİZMET
Sadettin Tantan (YP Genel Başkanı): ''Türkiye'de Türk halkının farklı noktalara taşınması, ayrıştırılması 1960'lı yıllara rastlıyor. Bu yapılan bilinçli bir plan. Yani sağ-sol diyerek Türk toplumu ayrı noktalara taşındı. Milletin evlatları, kendi kimliğinden uzaklaştırıldığını
gördüğü için aynı hedefte, aynı noktada uyuşuyor. Ülkesini, vatanını seven, geçmişte değişik yerlerde gözüken, halbuki hepsinin ideali milletine hizmet etmek olan duyarlı, namuslu, kimlikli insanlar aynı noktada buluşuyor. Değişik ideolojik yapılar içinde ayrıştırılmış olan insanların, artık ülkenin geleceği için bir araya gelmelerini görmeleri önemli.''
Tantan, Polis Enstitüsü mezunu. 1966'da komiser yardımcısı olarak girdiği Emniyet teşkilatından 1994'te emekli oldu ve ANAP'tan Fatih Belediye Başkanı seçildi. 57. hükümette İçişleri Bakanlığı yaptı. 2001 yılı haziran ayında İçişleri Bakanlığı görevinden alındı. Ocak 2002 tarihinde Yurttaşlık Hareketi'ni başlattı ve Yurt Partisi'ni kurdu.
'BU SAĞLIKLI BİR TAVIR'
Bedri Baykam (Yazar- ressam): ''Artık, 'Ben sağcı, sen solcusun' diye insanların her konuda karşı karşıya olmamaları sağlıklı bir yaklaşım. Her şeyden önce kendisini demokrat ya da liberal demokrat diye tanımlayıp, ancak demokrasiyi ortadan kaldırmaya yeminli şeriatçı çevrelerle el ele faaliyet gösteren şeriatçı-ikinci cumhuriyetçi flörtüne mükayese ile çok daha sağlıklı.
Bu, çok daha tutarlı konularda ne dediğini bilen bir paralellik. Alışılmış şablon yakıştırmalar ve eskiden kalma kolay sağ-sol ayrımlar içindeki kimi zaman suni karşılaşmalar yerine, bu tavrı ben sağlıklı buluyorum. Ama bu her konuda anlaşacağımız, partileşebileceğimiz anlamına gelmiyor.''
Bedri Baykam, 1957 yılında Ankara'da doğdu. Sorbonne Üniversitesi'nde işletme ve ekonomi eğitimi aldı.
Uzun süre yurtdışında yaşadıktan sonra 1987 yılında Türkiye'ye yerleşti. Aralarında '27 Mayıs İlk Aşkımızdı', 'Mustafa Kemaller Görev Başına',
'Ödünsüz Laik Türkiye', '68'li Yıllar-Tanıklar', 'Küba ve Binyılın Süvarisi Che'nin de bulunduğu 11 kitap yazdı.
Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği ve Atatürkçü Düşünce Derneği'nin aktif üyelerinden. Sosyal demokrat üç partinin birleşmesini sağlamak amacıyla kurulan 'Taban Operasyonu' hareketini örgütleyenlerdendi. 1995 yılındaki kurultayda CHP Parti Meclisi üyeliğine seçildi ve bu görevi üç yıl sürdürdü.
İKTİDARA KARŞI ORTAK SES
Yekta Güngör Özden (CDP Genel Başkanı): ''Bu, ulusal solun ve sağın doğruda buluşması. Özel bir kurumlaşmayı gündeme getiren bir birlikteliğimiz söz konusu değil. Bunların kimisiyle de bulundukları kuruluşların amaçları nedeniyle bir araya gelme olanağımız zaten yok. Somut, organik bir birliktelik bence mümkün değil. Eylemsel bir işbirliği yok. Birlikte anlaştığımız konuları iktidara karşı seslendirmeye varım.
Atatürkçü olan kesimi birleştirmek benim amacım. Herkesle birleşilmez. Şimdilik dayanışma içinde olmalı.''
Özden, 1979'da Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi, 1991'de ilk defa, 1995'te ikinci defa başkanlığa getirildi. 1998'de emekli olunca Atatürkçü Düşünce Derneği Genel Başkanlığı'na seçildi.
Anayasa Mahkemesi başkanlığında 28 Şubat dönemi de dahil DEHAP ve Refah Partisi'ne ilişkin önemli kararlarda rolü oldu. Parti kapatmadı ancak türban konusunda uzlaşmaz bir tavır sergiledi.
SAĞ VE SOL AYNI TEMELDE
Erkin Yurdakul (Türk Solu Dergisi Genel Yayın Yönetmeni): ''Türk milliyetçiliği ile solun aslında aynı temelde olduğunu, bunun da Türkiye'nin milli mücadelesinden kaynaklandığını düşünüyoruz. Türkiye'nin parçalanması konusunda ciddi gelişmeler yaşanıyor. AB uyum paketi ve ABD'nin bu konuda planları var. Türkiye bölünüyor. Türkiye sömürgeleştiriliyor. Türkiye'de bir milli mücadele geleneği var. Bu zeminde kimileri kendini sağ olarak ifade etmiş olabilir.
Biz milli mücadelenin sol bir çizgi olduğunu düşünüyoruz. Farklı siyasi düşüncelerden gelmiş insanlar, ama özünde aynı milli mücadele perspektifi içinde yazılar yazdılar. Milli mücadele doğrultusunda herkesin bu mücadele içinde yer alması gerektiğini düşünüyoruz. Yazılarda Kuvayı Milliyecilik çağrısı var. Bir partiye çağrı yok.''
YÜZYILLARIN EFSANESİ 'KIZIL ELMA'
'Kızıl Elma', özellikle Oğuz Türkleri arasında dünya hâkimiyetinin sembolü olarak ifade edilen bir kavram. Türklerin yaşadıkları bölgeye göre batı yönünde ulaşılması gereken bazen bir belde, bazen de bir ülkedeki taht veya mabet üzerinde parıldayan som altından yapılmış kızıl renkli altın bir top olarak şekillendirilen bir hayal ürünü.
Oğuzlar'da başlayan buradan İran'da hüküm süren Türk boylarına, oradan da Osmanlılara geçen bir sembol haline gelmiş zaman içinde. Oğuz Han'ın elde etmek istediği Pekin, Türklerin ilk 'Kızıl Elma'sı oldu. Osmanlı'nın ilk 'Kızıl Elma'sı ise Anadolu'da beylikler dönemine son verip Türk birliğini sağlamaktı. Daha sonra Osmanlı'nın büyük 'Kızıl Elma'sı olarak İstanbul görüldü. İstanbul'un fethinden sonra Türk milleti için 'Kızıl Elma' Roma'ya, St. Pierre'nin kubbesine taşındı.
Türkçülük fikrinin doğması 1908'de Türk Derneği'nin kurulmasıyla başladı. Bunu 1911'de kurulan Türk Yurdu izledi. Türkçülük akımı 1900'lü yılların başından itibaren siyasi ve askeri kesimlerin desteğiyle olgunluk kazandı. 'Kızıl Elma'nın Turan olarak şekillendiği dönem Cumhuriyet'in kurulma dönemiydi. 1960'dan sonra 'Kızıl Elma', Turan fikrini Alparslan Türkeş geliştirdi.
(RADİKAL)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:26