
"Türkiye Cumhuriyeti içinden çöküyor, çürüyor"
Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında, Filistin'in geçen hafta BM'de ''üye olmayan gözlemci devlet'' statüsü elde ettiğini anımsattı.
Filistin halkının bağımsız devlet olma yolunda verdiği mücadeleyi yılardır izlediklerini, bağımsızlıktan yana olan bütün dünyanın da yakından takip ettiğini belirten Kılıçdaroğlu, kararın kesinleşmesinden sonra Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ı telefonla arayarak kutladığını söyledi. 1970'li yıllarda Türkiye'den pek çok ''devrimcinin'' Filistin'e gittiğini, Filistin halkıyla omuz omuza mücadele ettiğini de anlatan Kılıçdaroğlu, ''Beni daha önce ziyarete gelen Filistin yetkililerine şunu söyledim; 'Bizim gibi düşünen, bizimle aynı dünya görüşünü paylaşan pek çok arkadaşımızın mezarı sizin topraklarınızdadır, onlara sahip çıkın' dedim. Evet onlar Filistin'in bağımsızlığı için mücadele ettiler'' dedi.
Bu önemli adımın barış süreci içinde geliştirilmesi gerektiğine vurgu yapan Kılıçdaroğlu, ''Bu barış süreci hem İsrail, hem Filistin için önemli. Oradaki çatışma iki ülkeyle sınırla değil, oradaki huzursuzluk bütün bölgeye sıçramaktadır. İsrail ve Filistin bu adımı iyi değerlendirmeli. Bir araya gelmeli, barışın sesini dillendirmelidirler. BM'den bu kararın çıkmasında katkı veren kurumlara, devletlere teşekkürlerimizi sunuyorum. Diliyoruz ki Filistin kısa bir süre sonra bağımsız devlet olarak yerini alır. İki halkın bir arada, barış içinde yaşamalarını istiyoruz, isteğimiz budur, aksi gözyaşı, savaş demektir. İki tarafın da ödediği ağır bedellerin sürdürülmesini doğru bulmuyoruz'' şeklinde konuştu.
-''Siyaset sorunları çözme sanatıdır''-
Einstein'ın ''Delilik aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp, farklı sonuçlar beklemektir'' dediğini ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Bu tanıma baktığımızda, zaman zaman aynı şeyleri tekrar eden bir siyaset anlayışının adeta Türkiye'de kurumsallaştığını görüyoruz. Bir şey yapıyoruz, bir sonuç elde ediyoruz, aradan bir süre geçiyor, aynı şeyleri tekrar yapıyoruz, farklı şeyler olacakmış gibi düşünüyoruz. Bu doğru değil. Bunu söylerken, Türkiye'de siyasetin zaman zaman gelip, belli algıların tutsağı olarak yanlış yollara saptığını görüyoruz'' ifadelerini kullandı.
''30-35 yıllık canımızı yakan, inciten bir süreç var, bu süreci barışa döndürmek için farklı şeyler yapmamız gerekiyor, eski alışkanlıkları tekrarlayarak sorun çözülemeyeceğini artık bilmemiz gerekiyor'' diyen Kılıçdaroğlu, şöyle konuştu:
''Siyaset sorunları çözme sanatıdır. Sorunun zor olduğunu, tarihsel arka planının da zor olduğun biliyorum, gittikçe derinleşen bir sorun olduğunu da biliyoruz. Ama siyasetçinin görevi zaten sorunu çözmektir. Vatandaştan 'sorunu çözeceğiz' diye oy istiyoruz. Sorun ne boyutta olursa olsun, tarihsel arka planı ne kadar karmaşık olursa olsun, her sorunun çözümü vardır. Biz CHP olarak her sorunu çözmede iddialıyız. Her sorunu çözmede kararlıyız, şiddete başvurmadan, baskı oluşturmadan, özgürlükleri kısıtlamadan, hukukun üstünlüğü bağlamında aklı egemen kılarak, her sorunu çözebiliriz. Tarihimize baktığınızda da en karmaşık sorunları çözen partinin CHP olduğunu herkes bilir. Siyaset kurumu 'ben çözüm üretemiyorum' diyorsa, artık o sorun üreten bir kurumdur. O nedenle sorunun karmaşıklığı bizi yıldırmamalı, sorunun üzerine cesaretle gideceğiz, sorunun üzerine aklımızı ve mantığımızı kullanarak gideceğiz. Yapılması gereken budur.''
CHP olarak sorumluluk üstlenen bir parti olduklarını ancak iktidardaki partinin sorumluluğunun daha fazla olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, ''Ama biz doğru çözümlerimizi her ortamda anlatmaya kararlıyız. Her sorunun çözümü vardır. Siyaset akıl işidir, akıl işi olduğu içindir ki çözümün kapısıdır, insanlar siyasetten çözüm bekler, eğer siyaset kurumu çözümsüz kalmışsa, siyasi akıl eksikliği var demektir. Bizim her soruna çözümümüz var derken, şunu da söylemek istiyorum; biz insanımızı, ülkemizi seviyoruz, ülkemizin birliği ve bütünlüğü konusunda asla ve asla herhangi bir kaygımız yoktur. İmanımız var, inancımız var. Bu ülkede, bağımsız Türkiye'de, özgürce yaşama inancımız var, imanımız var'' diye konuştu.
-Konfüçyüs'den adalet alıntısı-
Konfüçyüs'ün, ''Adalet kutup yıldızı gibi yerinde durur ve geri kalan herşey onun etrafında döner'' dediğini hatırlatan Kılıçdaroğlu, bu sözün adaletin büyüklüğü ve önemini anlatmak için önemli olduğunu söyledi.
Adaletin olduğu ülkelerde özgürlük, bireysel güven, toplumsal güven olduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, ''Ama bizim ülkemizde sabit bir yerde duran bir adalet göremiyoruz, fırıl fırıl dönen bir adalet var. Öyle bir adalet olduğu için Türkiye Cumhuriyeti içinden çöküyor, çürüyor adeta. Adalet kavramını içselleştirmedik'' dedi.
Gelir dağılımı adaletsizliğinden de bahseden Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin Meksika, Şili gibi birçok ülkenin gerisinde olduğunu savundu.
''Çocukların yatağa aç girdiği bir ülkede hangi adaletten bahsedeceğiz'' ifadesini kullanan Kılıçdaroğlu, ''Nerede bir yoksulluk, açlık, işsizlik, adalet, hukuk araştırması yapılsa bir bakıyoruz Türkiye listenin en sonunda, siyaset kurumunun bunu görmesi lazım, halkımız bunu hak etmiyor. Gelirin artırılması, herkesin iş aş sahibi olması gerekir'' dedi.
ABD'de bir sivil toplum örgütünün hukuk düzeni endeksi araştırması yaptığını, temel hakların korunmasında Türkiye'nin, 97 ülke arasında 76. sırada çıktığını ifade eden Kılıçdaroğlu, 21. yüzyıl Türkiye'sinin bunu hak etmediğini kaydetti.
-''Siteler kan kaybediyor''-
Dün Ankara Siteler esnafını ziyaret ettiğini anımsatan Kılıçdaroğlu, ''Onlara da söyledim, önce yurttaş olarak kendimize soru sormamızı öğreneceğiz; 'bu ülkede adalet niye eksik, benim sorunum 10 yıldır niye çözülmüyor...' Demokrasi soru sormayla başlar. Hepsi vergi ödüyor, soruyor musunuz, benim ödediğim vergi nerelere harcanıyor- Sitelerde 10 binlerce çalışan var, biliyor musunuz sitelerde bir tuvalet bile yok. Düzene bakın, anlayışa bakın. Marka olması gereken bir yer, kan kaybediyor, sadece siteler mi, Adana, Gaziantep, Kayseri gidin bakın kan kaybediyor'' dedi.
Adaletsiz toplumun, hırsızlığa, gasba kapı açan toplum olduğunu belirten Kılıçdaroğlu, gelir adaletsizliği derken, herkesin onuruyla yaşayabileceği bir gelire sahip olmasını kastettiklerini söyledi.
Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''Çocuğuna süt içiremeyen bir annenin bulunduğu ülkede, 'yoksullara yardım edeceğim' diye parayı toplayıp, fil dişi kulelerde oturanlar var. Fitre paralarını, zekat paralarını, kurban paralarını yiyen kişilerin, elini kolunu sallayarak, serbestçe sokaklarda dolaşmasını hangi adalet kavramıyla açıklayacağız. Hırsızların kol gezdiği, soruşturanların ise yargılandığı bir düzene adalet düzeni denmez. O nedenle toplumun vicdanı kanıyor. Yolsuzluk yapanların sırtının sıvazlandığı bir düzenden bahsediyoruz. Gelmek istediğim şu; bu yolsuzluk yapanlar, bu adaletsizlik yapanlar gücünü kimden alıyor.
AK Parti Şanlıurfa milletvekili Abdulkerim Gök'ün 9 Ekim 2012 tarihinde kamu ihale yasasında değişiklik öngören bir kanun teklifi verdiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, ''Kabul ediliyor 10 Kasım'da Resmi Gazete'de yayımlanıyor. Özü şu; bazı firmalar kamu ihalelerine katılamıyorlar, yasaklılar. Bu yasaklı firmalar nasıl kamu ihalelerine katılırlar, bunun yolunu açmak için. Ben bu Şanlıurfa milletvekiline sormak isterim, Şanlıurfa'ya acaba hangi yüzle gideceksin'' diye konuştu.
''İki Erdoğan'a sormak isterim, bana yolsuzluğun resmini yapabilir misiniz?"
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıkların kaldırılmasını isteyerek, ''Sevgili vatandaşlarım, siz TBMM'de ihaleye fesat karıştıran, yolsuzluk yapan, halkını değil, cebini düşünen bir milletvekili ister misiniz-'' diye sordu.
Kılıçdaroğlu, partisinin TBMM Grubu'nda yaptığı konuşmada, CHP İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu'nun, TOKİ'deki yolsuzlukları gündeme getirdiğini, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar'ın, TBMM Genel Kurulu'nda buna itiraz ederken, daha sonra TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda kabul ettiğini söyledi.
Başbakan'ın, bu itirafın ardından hemen telefona sarıldığını, ''Konuşurken dikkatli olacaksın, yazılı metnin dışına çıkmayacaksın''; bakanın danışmanlarına ise, ''Aman ha bakana yanlış bir şey söyletmeyin, yazılı metni dikkatli hazırlatın, yolsuzlukları kabul etmesin'' dediğini savunan Kılıçdaroğlu, Bakan Erdoğan'ın da ''Başbakan beni fırçaladı'' ifadesini kullandığını ifade etti.
-''Virtüoz gibi''-
Bayraktar'a, ''Bu telefon görüşmesinden sonra devleti kime soydurduğunu acaba anladın mı-'' diye soran Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sana kim telefon edip, 'aman dikkatli konuş' diyorsa, bil ki devleti soyduran odur. 'Sesini kes, malı götürüyoruz, çaktırma' diyor. Başbakan, daha nedesin- 'Devleti soyan yabancı değil, biziz, niye kalkıp itiraf ediyorsun' diyor. Baltayı taşa vurduğunu gördün, paşa paşa fırçanı yedin, oturdun yerine. Şimdi devleti kimin soyduğunu, kimlerin soydurduğunu daha iyi gördün mü- Artık anlamıştır herhalde, bundan sonra Erdoğan, patronunu ispiyonlamayacaktır.
Nazım Hikmet, 'Abidin bana mutluluğun resmini yapabilir misin-' der. Ben de bu iki Erdoğan'a sormak isterim, bana yolsuzluğun resmini yapabilir misiniz- Resmini yaparlar, romanını yazarlar, filmini çekerler. Buradan yolsuzluk konusunda duyarlı olan bütün sivil toplum örgütlerine sesleniyorum; Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a yolsuzluk konusunda bir ustalık belgesi hazırlasınlar. 'Ben usta oldum' diyor ya bizim Türkiye Cumhuriyeti tarihinde yolsuzluk konusunda usta olan bir kişi var, onun adı da Recep Tayyip Erdoğan. Çalarken bir virtüoz gibi çalıyor, böyle çalmak da her babayiğidin haddi de değil, hakkı da değil. Beyefendi götürecek. 'Ben yürütme organının başıyım' diyor. Biz biliyoruz zaten yürütme organının başı. Deniz Feneri sanıkları niye ellerini kollarını sallayarak geziyor, yolsuzluk yapanlara niye hesap sorulmuyor; işte bunun için. Sırtını daya Erdoğan'a istediğin kadar çalabilir, götürebilirsin. Sırtını dayamıyorsan olmaz. Türkiye'nin ve bütün yurttaşlarımızın unutmamasını istiyorum; siz soyuluyorsunuz. Bunlar yeri gelince kul hakkından söz ederler, götürdüğün yetmedi mi senin, öbür dünyaya mı götüreceksin- Ben bunu söylerken, birileri 'Biz de gidip sırtımızı dayayalım, malı götürelim' diye düşünebilirler. Sakın öyle düşünmeyin, bunların ciğerine kadar dokunacağım, asla izin vermeyeceğim.''
-''Doğru kişi değil''-
Kılıçdaroğlu, medyada ahlakı egemen kılacağı söylenen RTÜK'ün başına, ''Deniz Feneri davasında malı götüren insanların'' getirildiğini öne sürerek, pratiğin, deneyimin Deniz Feneri'nden kazanıldığını söyledi. Kılıçdaroğlu, Erdoğan'a, ''Şu anda işsiz güçsüz geziyor, önümündeki günlerde Kızılay'ın başına getir, orada malı daha iyi götürür'' diye seslendi.
Ombudsman seçimine işaret eden Kılıçdaroğlu, kamu denetçisinin; iktidara, güce karşı bireyi savunan, emin kişi anlamına geldiğini belirtti. Kılıçdaroğlu, ''Seçimini birilerine borçluysan, onun söylediklerini yapıyorsan, onun emrinden çıkmıyorsan, geçmişinde karanlık noktalar varsa kimse kusura bakmasın sen emin kişi olamazsın. Şimdi Meclis'e gelecek, yemin edecek. Doğru kişi değil. Herkesin kabul ettiği bir kişi, emin kişi olması lazım. İşi ehline verdiğiniz zaman bir anlam ifade eder'' diye konuştu.
-''Venezuela'da mı kucaklaştılar''-
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, dokunulmazlıklar konusunda en ilkeli tavrı koyan partinin CHP olduğunu ifade etti.
Kürsü dokunulmazlığı hariç dokunulmazlıkların kaldırılması çağrısını yineleyen Kılıçdaroğlu, ''Sevgili vatandaşlarım, siz TBMM'de ihaleye fesat karıştıran bir milletvekili görmek ister misiniz- TBMM'de yolsuzluk yapan bir milletvekili ister misiniz- TBMM'de halkını değil, cebini düşünen bir milletvekili ister misiniz-'' diye sordu. Salonda bulunanlardan ''Hayır'' yanıtı alan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
''Biz de istemiyoruz. Kürsü dokunulmazlığı hariç, gelin bütün dokunulmazlıkları kaldıralım. Neden korkuyoruz- Sayın Erdoğan'a seslenmek istiyorum, yargı zaten senin emrinde, yeri gelince talimat da vereceksin, belki bizi hapse de atacaklar. Ama demokrasi uğruna bedel ödemekten hiçbir CHP milletvekili kaçınmayacaktır. 'Öyle yapmayacağız efendim, ben kabak gibi milletvekili seçeceğim, senin dokunulmazlığını kaldırıyorum, canım öyle istedi. Seninki devam etsin, yolsuzluk; zaten aynı kulvardayız, devam. Olur mu böyle anlayış. Ya hep ya hiç. Dokunulmazlıkları adam gibi getir; göreceksin 135 milletvekili dokunulmazlıkların kaldırılması için ellerini kaldıracaklar.
Terör örgütü mensuplarıyla kucaklaşmayı asla kabul etmiyoruz. Halkın oyuyla seçilmiş hiçbir milletvekili, terör örgütü mensuplarıyla kucaklaşmaz, kabul etmiyoruz, doğru da bulmuyoruz. Ama bir soruyu sormaktan kendimi alıkoyamıyorum. Bunlar Venezuela'da mı kucaklaştılar acaba- O ülkede Başbakan yok muydu- Gazetelerde haber var; askerlerimizin görev süresi dolunca, kara yolu güvenli olmadığı için hava yoluyla getirecekler. Nerede oluyor bu; Türkiye Cumhuriyeti'nde. Bu ülkenin Başbakan'ı niye bunlarla ilgilenmiyor- Bu sorunu çözmenin başka yollarının olduğunu neden düşünmüyor- Ülkemizi, halkımızı seviyoruz. Ülkemizin birliğine, bütünlüğüne inanıyoruz.''
Muhabir: Meltem Yılmaz
Yayıncı: Sefa Salantur