
TÜRKİYE’DE KADIN CİNAYETLERİ YÜZDE BİN 400 ARTTI
MERSİN (İHA) - AK Parti iktidarının, cinsler arası katliamları, bir insan hakkı sorunu olarak ele alması gerektiğini ifade eden Dündar, Kadın Bakanlığı kurulmasını istedi.
Kadına Yönelik Şiddetin Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Mücadele Günü dolayısıyla bir açıklama yapan CKD Mersin Şube Başkanı Şule Dündar, kadına yönelik şiddetin doruğa çıktığı günümüzde, Avrupa Konseyi’nin nihayet “kadına yönelik şiddetin bir insan hakkı ihlali” olduğunu kabul ettiğini, Türkiye’nin, İstanbul‘da imzalandığı için İstanbul Sözleşmesi diye anılan “Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesi”nin ilk imzacıları arasında yer aldığını bildirdi. TBMM Genel Kurulu’nda dün gece onaylanarak yasalaşan sözleşmenin, kadına yönelik şiddetin önlenmesi için verilen mücadelenin önemli bir adımı olduğunu vurgulayan Dündar, Türkiye’de kadın haklarının ve kadına yönelik şiddet düzeyinin öncelikle saptanması ve bu noktadan atılacak adımların var olan somut durumu ileriye taşıyacak bir nitelik göstermesi gerektiğinin altını çizdi.
Kadına yönelik şiddeti Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü’nün Şubat 2011’de yaptığı araştırma çerçevesinde rakamlarla ortaya koyan Dündar, Türkiye’de kadınların yüzde 41,9’unun fiziksel şiddet, yüzde 43,9’unun ise duygusal şiddet mağduru olduğunu kaydetti. Şiddet gören kadınların yüzde 49,9’unun düşük gelirli, yüzde 55,7’sinin eğitimsiz kadınlardan oluştuğuna dikkat çeken Dündar, şiddet mağdurlarının yüzde 48,5’inin gördüğü şiddeti anlatmadığını, yüzde 37,6’sının ise intiharı düşündüğünü ifade etti. Dündar, bu tablonun nedenlerini şöyle açıkladı: “4 milyon kadın okuma yazma bilmiyor. Okuma yazma bilmez kadınların 2,5 milyonunu 50 yaş üzeri kadınlar oluşturuyor. Okuryazar olmayanların yüzde 75,7’si kadın. 6-24 yaş grubu arasında okuma yazma bilmeyen 220 bin kız çocuğu ve kadın bulunuyor. 2010 yılı verilene göre, ‘Toplumsal Cinsiyet Eşitsizliği Endeksi’ sıralamasında 134 ülke arasında 126. sırada bulunuyoruz. Böyle bir tabloda şiddetin önlenmesi oldukça güç görünüyor. Eğitim ve hak arama birbirine koşut kavramlardır. Hakları öğrenmek, yorumlamak ve kullanmak eğitim işidir. Özünde kadın okuryazarlığı son 10 yılda artma da gösteriyor. Hatta daha önemli olarak kadın örgütlenmeleri önemli bir kadınlık bilinci yaratıyor. Kadınlar, hakları için sokağa çıkıyor, seslerini yükseltiyor. Bu olumluluğa karşın, yıllardır sürdürülmekte olan kadın hakları mücadelesi etkin bir sonuca ulaşamıyor. Kadınlar, ev içinde ve kamusal alanda ciddi ayrımcılığa uğruyorlar. Onların haklarını bilmesi ve bu hakların yaşama geçmesi için mücadele etmesi yetmiyor.”
“DEMOKRASİNİN OLMADIĞI YERDE EŞİTLİK OLAMAZ”
Açıklamasında demokrasi ve eşitlik kavramları üzerinde duran CKD Şube Başkanı Dündar, kadın hakları sorununun çözümünün, toplumun tüm katmanlarının ve özellikle iktidarın, fiili eşitliği sağlayıcı politikalar uygulanması ile olacağına dikkat çekti. “Kadın-erkek eşitliği ve fiili eşitlik, içinde yaşanan ülkenin demokratlığı ile doğrudan ilişkilidir” diyen Dündar, demokrasinin olmadığı bir yerde eşitliğin de olamayacağına işaret etti. Sözde demokratlığın, eşitliği yasa maddesi olmaktan ileri götüremeyeceğine vurgu yapan Dündar, “Demokrasinin salt iktidarda olanlar için uygulandığı ülkelerde erkek egemen yapı da evde ve sokakta iktidar olmaya devam eder. Nitekim bugün ülkemizde erkek egemen politikalar uygulanmaktadır. TBMM’de geçtiğimiz yıllara göre kadın sayısı artmıştır. Ancak bu sayı hala, kararlara etki edebilecek düzeyin çok altındadır. Kadınlar siyasal planda ciddi bir ayrımcılıkla karşı karşıyadır. Ayrımcılık da açık bir şiddettir” dedi.
“KADIN BAKANLIĞI KURULMALIDIR”
Türkiye’de kadın cinayetlerinin inanılmaz artışına da dikkat çeken Şule Dündar, Kadın Bakanlığı kurulmasını istedi. ‘Kadından Sorumlu Bakanlık’ ihdas edemeyen, kadın sorununu aile içi kadına indirgeyen anlayışlarla kadının şiddetten korunamayacağını savunan Dündar, “Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de kadın cinayetleri son 7 yılda yüzde bin 400 oranında artmış bulunuyor. Kadına yönelik şiddetin en ağır biçimi olan ölüm olayları, sıradan ölümler olmaktan çıkmış, kadın katliamlarına dönüşmüştür. İktidar, başka ülkelerin iç işlerine müdahale etmeyi bir yana bırakıp kendi ülkesindeki cinsler arası katliamları, bir insan hakkı sorunu olarak ele almalıdır. Bu konuda atılacak ilk adım, korunması gereken kadını salt aile içinde ve evli kadınla sınırlamadan, bütün kadınlar için eşitlik mücadelesi verecek Kadın Bakanlığı oluşturmaktır. En temel hak yaşamaktır. Kaliteli bir yaşam ise demokrasi ve özgürlüğün herkes için var olduğu, eşit kullanılabildiği ortamlarda olanaklıdır” ifadelerini kullandı.