NİCK LUDİNGTON'UN TÜRK BASINIYLA İLGİLİ GÖRÜŞLERİ...
Mehmet Ali Kışlalı'nın köşesine taşıdığı Nick Ludington Türk Basını'yla ilgili görüşleri şöyle:
''Türkiye'de birinci sınıf çok gazeteci var. Basım ve dağıtım sistemi dünyanın herhangi yerindeki kadar modern. Büyük gazeteler geniş okur kitlesine ulaşmak için ustalıkla hazırlanıyor. Fakat hiçbir yayımcı Türkiye'de The New York Times, Le Monde, The Daily Telegraph, Zeit veya Stampa gibi bir gazete üretemedi. Aksine basın, yasalarla başı hoş olmayan, karakterleri tartışmalı kimi gazete sahibini kendine çekti.
Türkiye'de ciddiyet sergileyen üç gazete var. Cumhuriyet, Doğan Grubu'nun Radikal'i ve İslamcı Zaman. Bunlar sırasıyla milliyetçi Kemalistleri, Batı yanlısı özel sektör liberalleri ve siyasi İslam'ı temsil ediyorlar. Cumhuriyet gerçekten ciddi gazete. Türkiye'nin önde gelen aydınlarına yer veriyor. Ama Türkiye'nin rekabet halindeki siyasi hareketler karşısında tarafsız olmaya çalışmıyor. Sütunlarında ve haber takdimlerinde AKP'ye açıkça muhalif. Devlet ve askeri bürokrasiye egemen milliyetçi Kemalistleri destekliyor. Atatürk'ün reformist günlerinden kalma pederşahi yaklaşımını muhafaza ediyor.
En ciddi görünüşlü gazete Zaman. Sayfa düzeni temiz ve modern. Cumhuriyet ve Radikal'in 40'ar binlik tirajlarına karşın, 300 bin tiraja sahip olduğu öne sürülüyor. Zaman, ABD'de sürgünde yaşayan İslami filozof din görevlisi Fethullah Gülen'in liderliğinde tartışmalı bir İslami tarikata ait. Gazete, bununla beraber AKP hükümetinin laik hasımlarına yer veriyor ve objektif olmak için inandırıcı gayret sarf ediyor. Ege Ordu Komutanı'nın AKP'nin öne sürdüğü kimi değişikliklerin Türk Silahlı Kuvvetleri'nin etkisini azaltmaya yönelik olduğunu ima eden demecine de yer verdi. Zaman'ın dini eğilimi Kuran ve İslami konulardaki geniş reklamlarında ve önem verdiği haberlerinde fark ediliyor. Bu haberlerden birinde tanınmış bir şarkıcının Allah'ın ve duanın gücüyle nasıl kanserden kurtulduğu anlatılıyor. Başka bir hikâye, Balkanlar iç savaşında kör olan Bosnalı bir göçmenin görmeyenler için yazılmış özel Kuran'ı okuyarak 'dünyayı öğrenmesi' hakkında.
Zaman'ın adli takipten korunmak için, bir yandan İslam'ın gelecekteki zaferi için çaba gösterirken, diğer yandan da takiye yapmakta olduğunu düşünenlere yönelik sloganı oldukça meşum; 'Gerçekler Zamanla Anlaşılır'.
Radikal, genel basın gelirinin yüzde 64'üne sahip olduğu öne sürülen Aydın Doğan'ın çok geniş medya imparatorluğunda en ciddi gazete. Radikal'in Yayın Yönetmeni İsmet Berkan ile Ankara Temsilcisi Murat Yetkin şüphesiz Türkiye'de çalışan en iyi gazetecilerden ikisi. Eğer sadece bir Türk gazetesi okuma durumunda olsaydım bu gazeteyi okurdum. Ama Radikal, Türkiye'nin en zengin işadamlarından, eli, sanayi, bankalarla medya içinde olan birinin. Gazete genelde Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmek isteyen, bu yoldan askeri bürokrasi ile Kemalizm'in Türkiye'de halen etkili olan, liberalizasyonun çabuk gelmesinin Türkiye'yi anarşi veya İslami rejime yönlendireceği yaklaşımını ortadan kaldırılacağını düşünen, büyük işadamlarının görüşlerini yansıtıyor. Bu açıdan bakıldığında Radikal'in yöneticilerinin patronlarından tamamıyla bağımsız olmadıkları görülüyor.
Yukarıda işaret ettiğim Ege Ordu Komutanı'nın demeci Zaman gibi Cumhuriyet'te de yayımlandı.
Ama Radikal dahil tüm Doğan Grubu gazeteleri haberi görmezden geldiler. Oysa bu anlamlı olan bir haberdi. Buna gazetede yer vermemeyi yeğlemek dünya düzeyinde bir intibaı verme durumunda olan gazeteye uyan bir şey değildi.
Bütün bu gözlemlerden sonra ortaya bir soru çıkmakta; eğer Türkiye tek kaliteli gazete dahi üretebilecek durumda değilse, acaba Avrupa Birliği'ne girmeye hazır mı?''
İSMET BERKAN'IN DEĞERLENDİRMESİ...
Yazıda sözü edilen gazetelerden biri olan Radikal'in yayın yönetmeni İsmet Berkan başında bulunduğu gazete hakkındaki değerlendirmeye sert bir yanıt verdi.
''Demek Radikal Aydın Doğan ve diğer bütün patronların sözcüsü. Dolayısıyla Radikal'in yöneticileri patronlarından bağımsız değil. Bu kadar basit, bu kadar sığ... Kanıtlamaya bak kanıtlamaya... Engizisyon mahkemelerinin savcıları bile birinin cadı olduğunu kanıtlamak için daha ikna edici deliller ararlardı. Bir Amerikalı emekli gazeteci işi şıp diye çözmüş, Kışlalı da bir an tereddüt etmeden bu fikirleri köşesine koyuvermiş.''
ZEYNEP ATİKKAN'IN YAZISI...
Zeynep Atikkan Türk Basını'yla ilgili daha genel bir değerlendirme yapmış... Atikkan konuyla ilgili daha derleyici ve toparlayıcı bir yazı kaleme almış... Atikkan şöyle diyor...
''Aynı gün, Hakkı Devrim'in köşe komşusu Mehmet Ali Kışlalı, 'Yabancı gözle gazeteler' başlıklı yazısında Türkiye uzmanı sayılabilecek Nick Ludington'un Türkiye'deki günlük gazetelere ilişkin gözlemlerini aktarıyor. Bu gözlemleri okuyan gazete yöneticileri ne kadar hop oturup hop kalksalar da mal meydanda. Ludington özetle diyor ki 'Türkiye'de kaliteli basın yok'. Kışlalı da bu gözlemden hareketle şu soruyu soruyor: 'Eğer Türkiye tek kaliteli gazete dahi üretebilecek durumda değilse, acaba Avrupa Birliği'ne girmeye hazır mı'?
Bu soru 'kaliteli gazete' nedir sorusunu akla getiriyor. Bu da, yüksek egoların megalomani düzeyine ulaştığı bir meslekte tartışılması mümkün olmayan bir konu. Herkes kendi yaptığı işten memnun olduğu gibi bazı gazeteciler, başbakanların danışmanı, akıl hocası rolüne bürünmekten de hoşnutlar. Müthiş bir sarmal, iktidarla medya sermayesinin sarmaş dolaşlığı yaşanıyor.''
(www.dorduncukuvvetmedya.com)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:21