UMUR TALU, GERÇEK GAZETECİLERLE YAĞCILARI NASIL AYIRDI ?...
Çanak ile tokat
Aşağıda bir 'gazetecilik tavrı' örneği aktaracağım.
Şu nedenle:
Gerek bizim yerli malı, yurdum malı yetkililerle, gerek şu sıralarda ABD elçisi, ABD'deki birtakım üst düzey şahsiyetler, Beyaz Saray'a yakın kaynaklar, Türk dostları vesaireyle muhatap olan birçok meslektaşın, meslekleri üstüne biraz daha düşünmeleri umuduyla...
Ol umut ki, bu işin halk, dolayısıyla sizler adına yapıldığının, gazetecinin karşısındakinin mevkii, konumu, rütbesi karşısında ezilip büzülmesinin sizleri de büzdüğünün anlaşılabileceğine dair ümitler doğursun.
* **
Diyalogdaki kişilerden biri Başkan Bush'un basın sözcüsü Ari Fleischer... diğeri de Beyaz Saray muhabirlerinin en kıdemlilerinden sayılan Helen Thomas.
Sözcünün söylediklerine zaten pek yabancı sayılmazsınız; özellikle 'gazeteci'nin sorularına, tavrına dikkat buyurmanızı rica edeceğim.
Sözcü: Başkan, ABD'nin daha tatmin edici bir ülke olması için ekonomik büyüme üstünde duruyor. Bu, milletimizin içeride ve dışarıda daha güvenlik içinde olmasını da sağlayacak.
Gazeteci: Daha önce demiştiniz ki, 'Başkan masum hayatları düşünüyor.' Bu ilke, dünyadaki tüm masum hayatlar için geçerli mi?
Sözcü: Özellikle Tel Aviv'de birçok kişinin ölümüne yol açan korkunç saldırıyı kastetmiştim. Başkan, İsrail'deki o kayıplara ve yaralılara verdiği önemi vurguladı.
Gazeteci: Pekiyi neden masum Iraklılar'ın üstüne bombalar atmak istiyor?
Sözcü: Helen, sorun Amerikalılar'ı ve müttefiklerimiz ile dostlarımızı nasıl koruyacağımızdır.
Gazeteci: Ama onlar size saldırmadı.
Sözcü: Yani, bir ülkeden...
Gazeteci: 11 yıl boyunca size ya da ABD'ye bir zarar verdiler mi?
Sözcü: Sanıyorum, Saddam Hüseyin'in saldırganlığı yüzünden Birinci Körfez Savaşı'nda öldürülen Amerikalılar'ı unuttunuz.
Gazeteci: O zaman bu bir intikam mı? 11 yıllık bir intikam?
Sözcü: Başkan'ın bir savaşı önleme isteğini biliyorsunuz sanırım Helen.
Gazeteci: Başkan masum Iraklılar'a saldırmalı mı?
Sözcü: Başkan, ülkemizi korumak, çıkarlarımızı korumak, bölgeyi korumak ve Amerikalılar'ın hayatlarını kaybetmemesi konusunda kararlı.
Gazeteci: Ve onların bizim için tehdit olduğunu düşünüyor, öyle mi?
Sözcü: Başkan'ın Irak'ı ABD için tehdit görmesinde tartışılacak bir şey yok.
Gazeteci: Ya Irak halkı?
Sözcü: Irak halkı hükümetleri tarafından temsil ediliyor. Eğer rejim değişikliği olursa, Irak halkı...
Gazeteci: O zaman incitilebilirler yani?
Sözcü: Başkan çok açık belirtti ki, Irak halkıyla bir sorunu yok. O yüzden ABD'nin politikası rejim değişikliği noktasındadır. Irak halkıyla ilgili...
Gazeteci: Bu onlara kalmış bir karar, öyle değil midir? Orası, onların ülkesi.
Sözcü: Helen, eğer Irak halkının kimin onların diktatörü olacağını dayatma konumunda bulunduğunu sanıyorsanız, diyebilirim ki, tarihin bize gösterdiği bu değildir.
Gazeteci: Düşüncem o ki, birçok ülke, birçok halk bu seçim hakkına sahip değil. Bizimki de dahil!
* **
Gazeteciliği sadece 'objektif ayna' olmakla tanımlayıp öyle kutsayanlar, işi sonunda, aynaya kim hangi kılığıyla, hangi yüz ifadesiyle, hangi mimikleriyle bakıyorsa o kadar yansıtmak...
Canı hangi lafları ve dolduruşları çekiyor da onları saçıyorsa, onların hoparlörü, fotokopi makinesi olmakla yetinmeye vardırdılar.
Gazeteciliği, boynu bükük bir katiplik gibi kucağa oturttular.
Gazeteciliğin her türlü güç karşısında dikleşen yiğitliği, mazlumların tepesine vuranların yarenliği ile ikame edildi.
Gazeteciliğin namusu ve vicdani cesareti azınlıkta kaldı; yerini uysallıkla küstahlık arası bir karışım aldı.
Boynu ve üstünde döndürdüğü başı dik, gözleri keskin, dili haktan ve halktan yana sivri kalanlara sevgiyle.
(Umur Talu/ Star)
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:11