
YAZARLARIN GÖZÜYLE KILIÇDAROĞLU...
Gazete HABERTÜRK yazarları, Kemal Kılıçdaroğlu'nun CHP'nin 33. Olağan Genel Kurultayı'nda partinin 7. Genel Başkanı seçilmesini yazdı.
FATİH ALTAYLI
Denge herkes için iyidir
CHP’nin lider değişiminin bazı gazetelerde neden bu kadar “kaygıyla” karşılandığını anlayamıyordum.
Bazı yazarların, Deniz Baykal’la geçmişten gelen dostluklarının veya “abilerinin” dostluklarının onlar üzerinde etkili olduğunu, AK Parti muhalifi gibi görünen bu yazarların Kılıçdaroğlu’na “Hain” demeye getiren yazılarının arkasındaki geçmişi, suç ortaklıklarının veya derin bağlantıların etkili olduğunu bilmekle birlikte, bazı gazeteler, özellikle de düne kadar ağır bir CHP karşıtlığı içindeki gazeteler birdenbire Baykalcı kesilmişlerdi.
Bunu anlamak benim için mümkün değildi.
Ta ki, dün CHP Kurultay Salonu’nu görünceye kadar.
Bir partinin bu kadar hızlı bir biçimde farklılaştığını hiç görmemiştim.
Kısa süre öncesine kadar “anamuhalefete razı” CHP gitmiş, yerine “iktidara talip”
CHP gelmiş.
13 günde inanılmaz bir değişim.
Baykal’ın gidişinin verdiği umuda, Kılıçdaroğlu’nun gelişinin yaşattığı coşku eklenince, 1980’den bu yana gördüğüm en coşkulu CHP Kurultayı’na tanık oldum.
Baykal’ın Ricky Martin gibi salona girdiği kongre bile bunun yanında sönük kalırdı.
CHP’lilerin bu kadar umutlu ve keyifli olduğu başka bir kongreye ben tanık
olmadım.
Kılıçdaroğlu bu coşkuyu canlı tutmayı başarır ve parti içi demokrasiyi geri getirebilirse Türk siyaseti Önümüzdeki dönemde “neşeli günlere” gebe demektir.
CHP “kürsü muhalefetinden” “sokak muhalefetine” geçecek demektir.
Bunun Adalet ve Kalkınma Partisi’ni ilk seçimdeyen ilgiye uğratmaya yetip yetmeyeceğini bugünden bilmek elbette imkânsız.
Çünkü AK Parti hâlâ çok güçlü ve çok etkin. Ancak CHP’nin bundan sonraki dönemde AK Parti’nin “sevdiği” muhalif parti olacağını, Başbakan’ın bundan böyle “Böyle muhalefete can kurban” demeyeceğini zannediyorum
Bunun Türkiye açısından yararlı olacağına kuşku yok.
Çünkü iktidarları hatadan alıkoyan, güçlü bir muhalefetin varlığıdır.
Dünkü kurultay gösterdi ki, iktidarın bundan böyle hata yapma lüksü yoktur.
Çünkü muhalefet, ilk kez iktidara talip, dahası yakındır.
Kılıçdaroğlu yerel seçimlerde İstanbul’da siyasete denge getirmişti.
Belli ki, şimdi de Türkiye’de siyasete denge getirecek.
Denge her zaman iyidir.
Tehlikeli olan dengesizliktir
--------------------------------------------------------------
UMUR TALU
Koalisyon ve karakter sınavı MİLLETİN ciddi bir kısmı kaset bekliyormuş! Şaka!
Bir lider daha bekliyormuş! Olur olmaz, ama bekliyormuş.
ÖNCEKİLER
Ülkede iktidara adaylık “koalisyon” işi.
Ya parti parti yapacak ya tek partide, tek isimde buluşturacaksın.
Menderes ve DP “tek parti”den bıkmışların koalisyonuydu. En sağdan sola.
Demirel esasta en baştan “hazır milliyetçi cephe” koalisyonuydu.
70’lerin Ecevit’i ilk ve son kez, muğlak da olsa, kitlelerin “sosyal demokrat” koalisyonu oldu. Erbakan ortaklığıyla daha da fazlası. “Ulusal ve küresel rejim”e öyle böyle isyan edebilen ilk demokratik koalisyon!
Demirel ve MC “yoldan çıkmış Ecevit ve sola karşı; darbeye hazırlık” koalisyonuydu.
Özal, 12 Eylül’ün asli parçası olduğu halde, stratejik dehası darbeden, zincirli Anayasa ve kendine koltuk ile korumadan ötesine gitmeyen konseyin antitezi, “dört eğilim koalisyonu” göründü; “Neo liberalizm”le bütünleşmeye koşan küresel koalisyondu hem.
İnönü başarısız “sosyal (ve) demokrat koalisyon” arayışı temsil etti. Çiller, “çorbacılar ile İstanbul koalisyonu”yla partide iktidar oldu; “derin devlet”e yapıştırıp hükümet etti. Yılmaz, Baykal tarihte hiçbir anlamlı, geniş koalisyon temsil etmediler. Fazla fazla, “kurulu düzen” ile ANAP veya CHP miraslarını yanaşık tuttular!
Ecevit, Bahçeli, Yılmaz koalisyonu adı üstünde, tadı altındaydı: AB ve dünyaya yanaşmanın siyaset ve piyasa şartlarını, “milliyetçi, ulusalcı” kılıkla icra koalisyonuydu; dürüstlük iddiası da, en süfli medya, sermaye kanalizasyonları ile askeri cüret koalisyonuna yataklık etti.
Erdoğan “köklü” denen yaralı çizgiyi terkle; deprem, 28 Şubat, ekonomik kriz, medya rezaletleri, hortumlama zincirinden tükenmiş “popüler isyan ve tasfiye koalisyonu” çıkardı. En çok Ecevit‘in 12 Mart sonrası koalisyonuna benziyordu... Sonra nereye giderse gitsin!
ŞİMDİKİ
Kılıçdaroğlu ile yeni “koalisyon” oluşmakta:
Kabaca, “AK Parti’den hiç hazzetmeyenler ile AK Parti’den bıkmışlar”. Derin devletten de geçiyor; madenlerin ceset dolu derinliğine de iniyor. Büyük İstanbul sermayesi, büyük medya, TSK büyükleri, büyük yargı orada.
Devletle barışık denen Kürtler ile Aleviler de herhalde. Darbe isteyen veya organizatörü de; belki AK Parti’den “seçimle kurtulma” umudu ve zaten “imkânsız darbe hüsranı”yla da orada. Çok varlıklılar gibi çok yoksullar da. Atanmayan öğretmen, Tekel işçisi, banka çalışanı, işsizler, haksızlığa uğramışlar, aşından olmuşlar, Trakya ve Batı Anadolu, Karadeniz köylüleri. Tabii ki daimi “laiklik” endişelisi de; ama o derdi olmamış nicesi de.
2002 AK Parti’si gibi, bu kez şu taraftan, “başı açık ile başörtülü” muhtemelen bir arada olacak. Bunlar elbet “demokrasi” açısından çok renkli hareketler, hareketlenmeler. Dışarıdan ABD’de ve İsrail’de belirli odaklar da orada. Avrupa’da AK Parti’den sıkılmış nicesi de. O ayrı!
HALİHAZIRDAKİ
Ama parti büyük ölçüde aynı parti!
Biat ettiğiniz lidere anında tekme atıp sırt dönmekle, umut arayan kitlelere yüzünüzü ve kalbinizi dönmüş olmuyorsunuz.
Muhtemel ki, Kılıçdaroğlu, köken ve kişilik itibarıyla oraya dönmek ister ama, derin devlet, büyük sermaye, büyük medya müptelalarıyla ne zor iş usta! Belki ona kalsa, “açılım, Anayasa” gibi hususlarda, parti iç (ve dış) yönetimindeki kimi “heykel”den farklı çizgi arayacak; kalsa, kalırsa!
BİR SONRAKİ
“CHP karakter sınavı”nda. Liderin tasfiye türü faciaydı; bakalım paçaya yapışmış onca farklı arzuyla yeninin yolu açık mı? Aslında yol onun... Paçayı babalara kaptırmazsa!
------------------------------------------------------------------
MUHARREM SARIKAYA
CHP'de öze dönüş
CHP uzun yıllardır böyle bir kurultay yaşamadı...
Hem kalabalık, hem beklenti, hem de söylem açısından dünkü kurultay diğerlerinden farklıydı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkan seçilmesiyle dün CHP’de yeni bir dönemin kapısını da araladı.
Hatta politikalarında makas, yörünge değişikliğinin ilk adımını attı.
Yeni dönemin temel taşlarını sıralamak gerekirse...
Karizmatik liderlik dönemi kapandı; güçlü genel sekreterlik sürecini bitiren tüzük değişikliğinin önüne geçildi.
Kanıksanmış bir gelenek yıkıldı; CHP kurultayı tek adaylı yapıldı. Delegeler ilk kez oybirliği ile CHP’ye lider seçti.
HALKÇI SOL
Ortanın solu söyleminden gelinen devletçi sol söylemden, 1970’li yılların sonundan bu yana anımsanmayan halkçı sol söyleme tekrar dönüldü.
Son dönemde AK Parti kadrolarının dilinden ise son dönem eksik olmayan Nâzım Hikmet, Ahmet Arif’in şiirlerine CHP yeniden sahip çıktı.
Özetle CHP dün özüne döndü...
Bu makas değişimi aslında tribünleri dolduran ve yaş ortalaması 50’ler civarında olan CHP delegesi için hiç deyadırganacak veya zorlanılacak bir durum
değil...
Önemli olan CHP’nin bu değişim sürecini 30 yıldır liberal veya merkez sağ politikaların etkisi altında büyümüş gençliğe nasıl anlatacağı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun dünkü kurultay konuşmasına da aslında bu noktadan bakmak gerekiyor.
ORTA DİREK
Şunu baştan söylemeliyim ki Kılıçdaroğlu’nun dünkü konuşması popülizm yüklüydü.
Türkiye’nin öne çıkan Kürt, laiklik, türban, terör, bölgesel çatışmalar gibi sorunlarından uzak durdu; hiç girmedi.
Çünkü hedef kitlesi, salondaki CHP delegesinden çok, onları kendisine oy vermeye zorlayan, kamuoyuna yönelikti.
Burada da CHP’nin uzun yıllar dayandığı üst gelir grubundan çok, örgütlü emeğin temsilcileri orta direğe yöneldi.
Kılıçdaroğlu geliştirdiği bu söylem ile AK Parti’nin uzun süredir dayandığı, Başbakan Erdoğan’ın da çok iyi tanıdığı ve oy topladığı zeminde mücadeleye
girecek.
Görünen o ki Kılıçdaroğlu bu zeminde hiç de sanıldığı gibi, sessiz, sakin, çelebi bir mücadele yöntemi geliştirmeyecek.
Salonda da sık sık anons edildiği gibi, bağırıp çağırmadan, haykırmadan, “sakin güç” olarak bu mücadeleye girecek.
DEĞİŞİMİN BOYUTU...
Kılıçdaroğlu’nun dün ilk temel taşlarını döşediği partinin yeni yörüngesi, bir süredir CHP’den kopup AK Parti’de kendisine zemin bulan sol kesimi tekrar
partiye döndürür.
İktidar karşısında da ciddi alternatif oluşturabilir.
Ancak bütün bunların olabilmesi için CHP’de sadece söylem değil, kadro değişiminin de yaşanması gerekir.
Baykal’a yakın birkaç ismi parti yönetimi dışına atarak bu değişimin sağlanacağı savlayanlar da yanılır.
Yeni lidere, eski Parti Meclisi yapısıyla bir adım öteye gidilmeyeceği de yakında anlaşılır.
Kılıçdaroğlu da bunun farkında ki, aday olduğu günden bu yana yeni bir Parti Meclisi listesiyle yola çıkacağını her adımda dile getirdi.
Buna karşın şu da unutulmamalı ki, desteğin bu kadar büyük olduğu yerde beklentiler de o kadar yüksek olacak ve umduğunu bulamayanlardan yükselecek tenkitler de bir o kadar sert olacaktır.
---------------------------------------------------------------
NİHAL BENGİSU KARACA
Ecevit ‘reloaded’...
CUMARTESİ günü Kemal Kılıçdaroğlu’nun kurultayda yaptığı konuşmanın bazı başlıkları: AK Parti halka hesap verecek. Dokunulmazlıkları kaldıracağız.Emekliler 2. sınıf insan olmayacak. Mayınlı araziler köylünün olacak. Yatağa aç çocuk girmeyecek. Herkesi sigortalı yapacağız.Taşeronlar bitecek.
Kılıçdaroğlu “yoksulluk” ve “yoksunluklar”ın altını çiziyor. “Rejim” ve “resmi ideoloji” aksından ziyade, “halk” diyor ve “ekonomi” ağırlıklı bir diskur üzerinden gidiyor. Yeni zenginler oluşturmayı hedefleyen politikaları eleştirerek, alt sınıfları yakan yoksulluğa çözüm üretme üzerine yoğunlaşması, AK Parti’yi tedirgin edecek unsurlar. Bunlar güzel ve CHP için yeni olabilir ama “sol” için yeni değil. Türkiye’de bir “sol”a ihtiyaç olduğu doğru. Ama inanç ve düşünce özgürlüğüne, kimlik ve kültürel haklara ilişkin taleplerin tümünü birden “yoksulluk” paydasına indirgeyen sol anlayış 70’lerde kaldı.
Kılıçdaroğlu’nun kurultaydaki konuşması CHP’nin halka rağmen devletçi anlayışını “elde bir” görüp, “klasik” CHP’nin önkabulleri ve çelişkilerinin üzerine “klasik” sol hamuru döküp bir CHP’li sol turtası yapma eğiliminde olduğunu gösterdi. Daha önce Ecevit’in denediği türden. Oysa aradan çok zaman geçti, artık 70’lerde değiliz. Demokratik sol anlayış, klasik solun bütün mevzuları altyapıya indirgeyip üstyapıyı görmezden gelmesine karşı bir tutum olarak belirmişti. Klasik solun, misal, “Kürt kimliği mi, hayır o sorun kimlik filan değil yoksulluk meselesi”, “Başörtüsü sorunu mu, hayır o inanç özgürlüğü filan değil, yoksulluk ve eğitimsizlik meselesi” gibi noktalardaki indirgemeciliğini ve kolaycılığını açmak adına. Keşke bugün makul; demokratik hak ve özgürlüklere önem vermekle beraber üretim ilişkilerini yeniden düzenlemeyi, emeğin sömürülmesinin önüne geçmeyi planlayan bir hareketin gerekliliğine ilişkin bir bilincin kalkışmasına tanıklık ediyor olsaydık. O zaman bahsettiğimiz “rüzgârı” “Eşitlik ve Demokrasi Partisi”nin etrafında görürdük ama koltukların üzerinde oturan adamları değiştirmekle “yenileşeceğini” sanan CHP’nin etrafında değil.
SİVİL SİYASET ADINA UMUT VERİCİ
Gelgelelim bu durum Kılıçdaroğlu’nun etrafındaki rüzgârın “sahici” dinamiklerden oluştuğu gerçeğini değiştirmiyor. Ama bu rüzgârın adını doğru koymak lazım. Ortada işte, nihayet, “yeni bir sola doğru” sevinci mi var, “AK Parti’yi sevmeyenlerin” oluşturduğu bir dinamizm mi?
Elbette ikincisi. Kimi laiklik, kimi ekonomik, kimi “tek partili Türkiye” korkusundan mustarip çevreler, Kılıçdaroğluetrafında kenetlenecektir. CHP özeleştiri yapar, tartışılamaz hale getirdiği düsturların bu milleti karşılamadığı gerçeğiyle yüzleşir, “ötekileştirdikleriyle” barışır, devlet için bir halk anlayışından vazgeçip halk için bir devlet yoluna girerse, resmi ideoloji partisi olmaktan çıkıp halkın partisi olur. Kuşkusuz bu da iyi bir şeydir.
“Sivil siyaset” diyenler, “askerlerin değil sivillerin belirlediği bir siyaset ortamının gerekliliğinden” bahsedenler, Kılıçdaroğlu’nun yürüyüşüne çamur atmaktan vazgeçmeli.
Orduya meyledip, “Paşam, halk sizi istiyor” diyenlere onursuz, apoletli demek mümkündür. Askerden talimat alan HSYK üyelerinden bahisle “Kuvvetler yrılığınızı yiyelim” diye dalga geçmek caizdir. Demokrasiye kasteden illegal yapılanmalarıdeşifre eden gazetecilere “aferin” demek elzem... Ve şimdi, aynı nedenlerle, emokrasinin imkânlarıyla iktidar olmaya soyunan Kılıçdaroğlu’na “Hayırlı olsun” demek “sivil siyaset” adabının hem farzı hem sünnetidir.
“Vay efendim, insan Baykal’ı böyle safra gibi de atar mı? Baykal’a yazık değil mi” diyenler var. Doğru, insanın Baykal adına üzülesi geliyor. Ama “yeni” bir rüzgâr, halkta bir karşılık bulma olasılığı doğduğunda her zaman böyle olur. Mümkünse Necmettin Erbakan’ı arkada bırakıp coşkuyla iktidara yürüyenler demesin bunu.
Şimdi tek eksik kaldı. Kılıçdaroğlu’nun tıpkı zamanın “yenilikçileri” gibi “değiştik” demesi... Bu sihirli söz söylenmediği müddetçe, tarih Kılıçdaroğlu rüzgârı için sadece şunu yazacaktır: Rüzgar gibi geçti...
-------------------------------------------------
PAKİZE SUDA
Kılıçdaroğlu
- İLK intiba... Evkaftan Kemal Efendi.
- Beklediğim fotoğraf... Elinde fileyle pazardan geliyor. “File mi kaldı ama Kemal Bey’lerde vardır” düşüncesiyle.
- Ahmet Necdet Sezer ekolü.
- Kimse kaset maset beklemesin!
- Biraz arkadan ittirmeyle oldu gibi. Erdal İnönü misali.
- Erdal Bey zeki, akıllı, donanımlı, esprili, dürüsttü fakat eksik olan bir şey vardı; “istek”. Her dakika sıvışmak için fırsat kolluyordu.
Ya Kemal Bey’in de “gerdeğe girecek olan damat misali” durmadan sırtını yumruklamak gerekirse?
- İleride iktidar olup da canımızı sıktığında (tarihte memnun olunan iktidar yoktur) söylenip durma hakkımızı şimdiden kaybettik.
- Eşi, “Sakinliğiyle sinir eder bizi” gibi bir şey söylemiş. Tayyip Erdoğan’a teslim ediniz, gerisini merak etmeyiniz hanımefendi!
- Rüzgâr arkasında. Fakat Rahşan Ecevit de arkasında. İnsan biraz endişelenmiyor değil.
- Kaset olayı... Baykal’ın istifası... Kılıçdaroğlu’nun başkanlığı. “Oyun kuruldu” mu “oyun bozuldu” mu bir gün öğreniriz herhalde.
- “Her başarılı erkeğin arkasında bir kadın vardır.” Kılıçdaroğlu’nun arkasındaki kadın Nesrin Baytok!
- “Aşk”ın ilk günlerini bilirsiniz... Hayranızdır duruşuna, bakışına, ağzından çıkana...
- Yok, yok... O resmen 2. Kurtuluş Savaşı’nın başkahramanı!
- Bakalım onu ilk ne zaman “CHP’nin önündeki engel” olarak göreceğiz?
- Vintage modası siyasette! Tıpkı 70’lerdeki gibi bir siyasetçinin villada değil de gösterişsiz bir apartman dairesinde oturacak olması mest ediyor hepimizi. Bir de kasket uydurduk mu kafasına...
- Hepimiz CHP’liyiz!
Fakat seçim öne alınsın, bize güven olmaz.
- Nitekim Kılıçdaroğlu da bunu bildiğinden, “İktidar için yürümeyecek, koşacağız” demiş.
- İlk seçimde iktidar oldu, oldu! Olmazsa “iyi bir hatip” olur. Siyasetin, liderlerin önüne koyduğu iki yol bu.
- Ben de umutluyum...
Ben de sevinçli, coşkuluyum...
İnanmasanız da yukarıdakiler bu halimin tezahürüdür. Kiminin sevinince tabancayı kapıp havaya ateş etmesini anlıyorsunuz da...
MIŞ/MUŞ
- Bulgaristan sigara yasağından vazgeçmiş... Şarap içenler daha sağlıklıymış.
Ne bu böyle, “İçicilere özel 1 Nisan” gibi!
- Erdoğan, Baykal’a “Brutus’u içinde ara” diye seslenmiş.
Brutus atı aldı, Üsküdar’ı geçti.
-Yapay insana ramak kalmış.
Bilim adamları laboratuvardan başlarını çıkartmadıklarından, dünyadan habersizler; ayol
burası kaynıyo!
VATAN YAZARLARI NE DEDİ?
CHP 33. Olağan Kurultayı'nda İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu, CHP Genel Başkanlığı'na seçildi. VATAN yazarları Kurultay'da geçerli oyların tamamını alarak 1189 oyla seçilen Kılıçdaroğlu'nu değerlendirdi
GÜNGÖR MENGİ: Halkçı Kemal Recep beye karşı
Kılıçdaroğlu’nun 1970’lerdeki Ecevit efsanesini hayata döndürme niyeti doğru seçilmiş bir hedeftir bizce.
Çünkü benzer şartlar mevcut..
Ezilen emekçi kitleler, memurlar, emekliler, çiftçiler ve esnaf, kirlenmiş siyasetçilerin elinden kendilerini kurtaracak bir umut, dürüst ve cesur bir lider arıyor.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
ZÜLFÜ LİVANELİ:Kılıçdaroğlu dönemi
Bugün de ufukların iyice karardığı ve insanların umutsuzluk uçurumlarına yuvarlandığı anda yani gecenin en karanlık anında, şafağı müjdeleyen bir ışık beliriverdi.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
REHA MUHTAR:'Size Bülent Ecevit'i getirdim...'
Gandhi Kemal’in yanında gördüğümde gözlerim buğulandı...
İki damla yaş süzüldü gözlerimden aniden...
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
RUHAT MENGİ:Utandıran coşku!
Ben konuşmanın bir yerinde gerçekten ağladım. Gözümden süzülme filan değil, hıçkırıklarla... Nerede mi?
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
OKAY GÖNENSİN:Sola dönüş vaadi
CHP’nin yeni genel başkanının konuşmasının ana hatlarını, “sola dönüş vaadi” olarak yetersiz bulanlar olabilir. Ama bu konuşmayı yapanın...
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
RUŞEN ÇAKIR: “Genel başkan” oldu, şimdi “lider” oluyor
Dünkü kurultay itibariyle, Kılıçdaroğlu’ndan “lider” çıkmayacağı şeklindeki yaygın kanının da isabetsiz olduğunu söyleyebiliriz
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
MUSTAFA MUTLU:Alır, götürür!
Dün kurultay salonundan yansıyan görüntüler gösteriyor ki; Kılıçdaroğlu, CHP’yi de Türkiye’yi de alır, götürür!
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
BİLAL ÇETİN:Kılıçdaroğlu’nun iktidar koşusu...
CHP’liler Kılıçdaroğlu ile iktidara yürüyeceklerine inanmışlar. O yüzden içten ve inanarak “Başbakan Kemal” sloganını yürekten haykırıyorlar.
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
CAN ATAKLI: O artık Kemal
bu Kurultay kadar heyacan veren bir Kurultay yanılmıyorsam hiç olmadı
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
AYDIN AYAYDIN:Gandi Kemal’in iktidar koşusu
Gandi Kemal, sadece CHP lilere değil, Tüm Türkiye’ye değişim mesajı verdi
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN
HİKMET BİLA: “Gandi” değil “Kemal”miş
Dün Kılıçdaroğlu’yla başlayan “yürüyüş”ün hedefine ulaşması için bugün atılacak adım da çok önemli...
TAMAMINI OKUMAK İÇİN TIKLAYIN