YENİ ŞAFAK YAZARI, ''''BAYRAK VE TÜRKLÜK'''' ADINA TERÖR ESTİRENLERİ ELEŞTİRDİ!
MUSTAFA KARAALİOĞLU-YENİ ŞAFAK
BENİM ADIMA KİMSEYİ DÖVME...
Şoven dalganın ''''milliyetçilik'''' maskesi arkasında yükselmeye başladığı dönemlerde en zor şey, olup bitenlere karşı itiraz yükseltebilmektir. Şimdilerde, ''''linç'''' yöntemiyle kendisini gösteren, geçmişte türlü tezahürleri olan bu dalga tüm karşıtlarını hedef almaya ve onlara şiddet uygulamaya da hazırdır. Çünkü, sadece şiddet meşru bir araçtır. Bugünlerde yaşananlar, bağırış çağırışlar, öfke ve nefret de aynı araca sığınmıştır.
Bir güruh, bayrak, Türklük, vatanseverlik, bölünmezlik, yıkılmazlık velhasılı bütün milli hassasiyetler adına terör estirmeye başlamıştır. Karışanları görüşenleri yoktur. Kimse ne yaptıklarını, niye yaptıklarını sormamaktadır. Nerede ellerine sopa alsalar, nerede karşısındaki gruplara tekme tokat aldırsalar bütün toplumun sempatisini de arkalarına aldıklarını zannetmektedirler. Emniyet güçleri kendilerine karışmadığı için ve hakettikleri cezayı bulacakları süreç başlatılamadığı için de arkalarında örtülü bir destek hissetmektedirler. Linçcilere, ''''biz de sizin gibi düşünüyoruz ama linçe de izin veremeyiz, idare edin'''' kabilinden bir tolerans duygusu hissettirilmelidir.
Böyle olduğu için de dün, saldırmak için gösterici arayan, direklere tırmanan, öfkeyle yumruğunu sıkanlar bugün, ''''pişman değilim, yine aynısını yaparım'''' diyebilmektedirler.
Caydırıcı tutuklamalar yapılamamaktadır. Herkes bildiri dağıtan örgütlere odaklanırken emniyet hiçbir göstericiyi derinlemesine araştırmamaktadır. Hangi örgütlere bağlı oldukları, tesbit edilip kamuoyuna açıklanmamaktadır. Saldırı organizasyonları neredeyse bir ''''sivil toplum hareketi'''' gibi gösterilmeye çalışılmakta ve arkasındaki gerçek motivasyon merak edilmemektedir. Yüzlerce, binlerce insanın birkaç dakika içinde toplanmasının planlı programlı bir hareket olduğu gerçeği ıskalanmaktadır.
Göstericilerin üzerleri bile aranmamaktadır.
İşte bu yüzden yaşananları, ''''oyuna gelmeyelim'''' klişesine sığınarak çözebilmek mümkün değildir. Zaten saldıranlar, kendi hukuklarını kendi hisleri doğrultusunda uygulamaya kalkışanların oyuna gelmemekten anladığı şey de Türkiye''ye karşı oyunlar tertiplendiğidir. Ardından da sille tokat, sopa bıçak Türklüğü korumak görevinin ifası gelmektedir.
Evet, şoven rüzgarların estiği, bayrak, vatan, millet sevgisinin pazara sürüldüğü ortamlarda hukuk savunmak zordur. Şimdi de bu zorluk yaşanmaktadır. Ancak, emniyet güçlerinin, hukuk adamlarının nabza göre şerbet vermek gibi bir kaygısı olamaz, olmamalıdır.
Linç girişimleri hukuksuzluktur, ülke adına da utanç verici bir haldir. Sadece bildiri dağıtanlar değil; onları tepelemek için farklı şehirlerde aynı hızla ve aynı ülkü etrafında organize olanlar da yasaları çiğnemektedir.
Ellerinde, bütün ülke adına tanzim edilmiş adam dövme ve ideolojileri hizaya getirme yetkisi varmış gibi, pervasızca ve keyifle sürdürdükleri bu saldırganlığa dur demenin zamanı gelmiştir. Durdurulmamaları cesaretlendirilmeleri anlamına gelecek, cesaret de bir sonraki adımda kan görme arzusunu tahrik edecektir. İzlediğimiz senaryosu öylesine bildik bir dizi film ki, sonraki bölümde neler olacağını tahmin etmek hiç de güç değildir.
Devlet otoritesi tam da bu günler, bu durumlar ve bu haller için gereklidir. Bireylerin ve grupların kendi hukuklarını kendilerinin uygulamasına mani olmak ve suçun her türlüsüne karşı aynı hassas takibi gerçekleştirmek için…
Yasa dışı basın açıklaması ve izinsiz gösteri yapmaktan daha büyük suç; birilerinin kendilerini hukuk uygulayıcılarının yerine koymasıdır. Görmezden gelinmeye devam edilirse, bu hukuksuz hukuk anlayışı sadece suç değil, endişe verici bir gidişin de alametidir.
Güncellenme Tarihi : 17.3.2016 11:53