Medya
  • 12.1.2005 09:48

YENİ ŞAFAK''TAN ZAMAN''A EDELMAN ELEŞTİRİSİ: İSTERSENİZ YÜZ SORU SORUN, O SORUYU SORMAZSANIZ OLMAZ!

Amerika Birleşik Devletleri (ABD) Büyükelçisi Edelman, Asya''daki büyük felakette hayatını kaybeden ABD konsolosluğu çalışanının cenaze töreni için geldiği İstanbul''da, törene katılmadan önce Zaman gazetesine de uğramış. Gazetenin mutfağını ve ''''yorum sayfaları''''nı temsil eden bir grup gazeteciyle Edelman arasında çok verimli bir ''''beyin fırtınası'''' (Zaman genel yayın yönetmeni Ekrem Dumanlı''nın ifadesi) gerçekleştirilmiş... Laf dönmüş dolaşmış Asya felaketinde 26 üyeli ''''Pasifik uyarı merkezi''''ne üye olmadığı için Hindistan ve Sri Lanka''ya ''''tsunami uyarısı yapılmadığı'''' yönündeki iddialara gelmiş... Edelman, üç gazetenin adını anarak (Sabah, Yeni Şafak, Star), buradaki ''''iyi gazetecilik'''' diyemeyeceği kimi haber ve yorumlardan duyduğu rahatsızlığı dile getirmiş... BABAHAN''IN CEVABI Sabah gazetesi genel yayın yönetmeni Ergun Babahan, 10 Ocak''ta Edelman''a çok sert bir yanıt verdi... Babahan, Edelman''ı rahatsız eden şeyin Sabah yazarı Umur Talu''nun yorumları olduğunu belirtip şöyle dedi: ''''Büyükelçi''yi rahatsız eden yazı konusu neydi onu hatırlayalım. Umur Talu, Pasifik Okyanusu''nda tsunami ile ilgili bir merkez olduğunu ve bu merkezin Asya''daki tsunamiyi saatler önce tesbit edip Diego Garcia''daki Amerikan üssünü alarma geçirmesine rağmen, bölge ülkelerini haberdar etmemesini eleştirmişti. Talu''nun tavrı, Amerika''nın kasıtlı olarak bu bilgiyi sakladığına yönelik değildi. Ancak insani bir zaaf olduğunun altını çiziyordu. Talu''nun gündeme getirdiği bu görüş, daha sonra dünyanın önde gelen gazetelerinde de haber konusu oldu. Amerikan denetimindeki merkezin bölge ülkelerini alarma geçirmemesinin binlerce insanın hayatına mal olduğunun altı çizildi.'''' TALU TAM NE DEMİŞTİ? İsterseniz şimdi Umur Talu''nun yazdığı beş yazıda tam ne dediğini bir hatırlayalım, ardından tekrar Zaman''daki söyleşiye dönelim... Talu, bu ülkenin en çalışkan gazetecilerinden biri. Özellikle uluslararası konularda yazdığı zaman mutlaka geniş bir araştırma yürütüyor, yabancı gazeteleri, internet sitelerini tarıyor. Bu konuda da öyle yapmış, yani yazdıkları kendi kuşkuları değil, ya da komplo teorisi üretmiyor; konunun uzmanlarının söylediklerini aktarıyor. Nitekim burada da başta ''''30 küsur yıl önce Pasifik ve Kanada için geliştirilen tsunami uyarı sistemlerinin kurucularından, Kanada''da öğretim üyesi, dünyadaki önemli tsunami uzmanlarından'''' Tad Murty (ne acı ki vatanı Hindistan) olmak üzere bilim adamlarının söylediklerini aktarıyor... İşte Talu''nun yazdıklarından bir bölüm (30 Aralık tarihli ''''Bir bakıma katliam'''' başlıklı yazıdan): ''''ABD''nin yönetimindeki Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi depremle birlikte bir uyarı çıkarıyor. 15 dakikada 26 Pasifik ülkesine ulaşıyor. Bunlardan tsunami kurbanı ve deprem merkezindeki Endonezya''nın belki pek vakti yok zaten. Ancak, bülten diyor ki, ''Pasifik''te tsunami tehdidi yok; Hint Okyanusu''nda var.'' Lakin, üye olmayan ülkeler uyarılmadığı, ''kimin nasıl uyarılacağı bilinemediği için'', mesela Hindistan ve Sri Lanka''ya ''Tsunami gelebilir'' bile denmiyor. ''''Kiminin 90 dakika dediği, Murty''nin dört saate kadar uzattığı ''Uyarı, alarm, halkın uyarılması'' zamanını bir düşünün. Zaman güvercinle haberleşme devri değil ki! Telefon vesaire, ne güne. Bu kadar basit ve o denli inanılmaz, ama böyle: Üye değilsen, uyarı yok! Şimdi, başta Murty, birçok uzman, Hindistan yöneticileri, Hint Okyanusu''nu da ''Pasifik Tsunami Uyarı Merkezi''ne sokmak gerektiğini söylüyor.'''' Şu paragraf da 4 Ocak tarihli ''''Sayıyla mı verdiler?'''' başlıklı yazıdan: ''''Kimileri bunu ''büyük komplo''ya, ''bu kadar ölümün istenmiş olması''na bağlıyor. Benim takıntım o raddede değil. Ama, bu olayın, en başta ABD, genel olarak zengin devletlerin yoksullara karşı küresel sorumsuzluğunun, ilgisizliğinin en ciddi kanıtlarından biri olduğunu düşünüyorum. Aslında, çağın ''başarı, yırtma, servet yapma, kendini kurtarma, aşırı tüketme, her yol mübah'' kültürüyle, sadece devletlerin değil, bireylerin de mustarip olduğu bir ''hastalık'' bu. Sadece kendine dair yakın tehdit ve tehlikeleri abartan, başkalarını ise unutan ve umursamayan bir kültür.'''' ''... ÇÜNKÜ ÜYE DEĞİLLER'' İşte Edelman''ı çileden çıkaran satırlar bunlar... Şimdi tekrar dönüyoruz, Zaman''daki ''''beyin fırtınası''''na... Zaman ekibi, Edelman''a şu soruyu yöneltiyor: ''''Pasifik''te erken uyarı sistemi olan Amerika''nın, bölge ülkelerini tsunami tehlikesine karşı uyarmadığı yönünde haberler var. En yetkili ağızdan işin aslını öğrenebilir miyiz?'''' Edelman. Bu soruya cevap vermeden önce topu biraz dolaştırmayı tercih ediyor: ''''Büyükelçiliğimiz bu konuda bir basın bülteni yayınladı. Gazetelerin konuyla ilgili bazı haber ve yorumları meşru soruları yansıtırken, bazıları tamamen temelsiz iddialara dayanıyor. Amerika''nın jeolojik kontrolle bu tür felaketlere yol açtığı gibi iddialar var. Bunlar kötü gazetecilik örnekleri. ''Doğrulanamayan bazı haberlere göre şu oldu. Amerika, nükleer deneme yapmıştır, tektonik silah kullanmıştır'' gibi bir sürü saçma iddia. Bunlar iftira.'''' Aslında ''''iyi gazetecilik'''' tam bu noktada şöyle akıl yürütmeliydi: ''''Bizim sorumuz bu kadar netken, acaba muhatabımız neden gerçekten de ''saçma'' birtakım yayınları hatırlatıyor? Acaba kendini yeteri kadar kuvvetli hissetmediği bir soru mu sorduk ki, cevaba geçmeden önce gerçekten şikâyette haklı olduğu noktaları öne çıkarıyor...'''' Edelman, ''''bunlar iftira''''dan sonra şöyle sürdürüyor sözlerini: ''''Diğer bir mesele ise deprem sonrası oluşacak felaket konusunda bölge ülkelerinin bilgilendirilmediği, sadece Diego Garcia''daki Amerikan askeri üssünün uyarıldığı yolundaki iddialar. Gerçek şu ki, depremden 15 dakika sonra tsunami uyarıcı sistemleri alarm verince aralarında Endonezya ve Tayland''ın da bulunduğu 26 bölge ülkesi bundan haberdar edildi. Sadece Hindistan ve Sri Lanka''ya haber verilmedi. Çünkü bu iki ülke Pasifik tsunami erken uyarı sisteminin parçası değildi.'''' MEALİ AYNEN ŞÖYLE Bu kan dondurucu cevabın meali, evet, aynen Umur Talu''nun dün (11 Ocak) yazdığı gibiydi: ''''Eğer bu konuda yazdığım beş yazıyı okumuş veya NTV''de katıldığım programı izlemişseniz, ''komplo teorileri''nin değil, tam da bunun üstünde durduğumu görmüşsünüzdür. Aynen böyle: Depremden sonra, tsunami vurana kadar en az 23 saat zamanları olduğu halde, ABD yönetimindeki uyarı merkezinden Hindistan ve Sri Lanka''ya haber verilmedi... çünkü ''sisteme üye değiller''di. Bu kadar basit ve bu kadar acı, bu kadar kıyıcı.'''' Ve Edelman''ın karşısında oturan gazeteciler bu ''''kıyıcılık'''' karşısında isyan etmiyorlar, ''''Nasıl yani?'''' diye sormuyorlar, ''''yani fazladan on binlerce insan gerçekten sırf devletleri sisteme üye olmadıkları için mi öldü?'''' diye ısrar etmiyorlar? Kimbilir, sorsalardı belki de şu muhteşem rasyonel cevabı alacaklardı: ''''Ama sayın gazeteciler, düşünsenize, o sistemi yaratmak için ülkeler milyonlarca dolar ödüyor. Üye olmayanlara da haber verilseydi, bu o ülkelerde, ''nasıl olsa haber veriyorlar, ne diye üye olup boşuna paramı harcayayım'' düşüncesine yol açmaz mıydı?'''' Aslında büyükelçi bu açıklıkta ifade etmese de tam bunu savunuyor. ''''Arz-talep ahlakı'''' açısından hiçbir sorun teşkil etmeyen bu yaklaşım, ''''beyin fırtınası''''nın büyükelçi üzerinde yarattığı ''''samimiyet krizi''''iyle birleşip bu muhteşem cevaba yol açabilirdi... Açıkçası, Zaman''cıların gazetecilik açısından büyük bir fırsatı teptiklerini düşünüyoruz biz. Cidden böyle düşünüyoruz. Ama bu, asıl meseleyi örtbas etmesin. ''''Asıl mesele'''' Umur Talu''nun dünkü yazısında söylediği gibi: ''''Bu işlerden sorumlu alt komite başkanı ABD''li Senatör Snowe''un bile ''Neden haber verilmedi'' sorusunu Kongre''ye taşıdığı bir meselede, gazeteci inatla ''Neden, neden, neden?'' diye sorabilmeli. Sorabilmeli ki, elçiler de elçiliğini bilsin!'''' (A.G.) (KRONİK MEDYA- YENİ ŞAFAK) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:37

İLGİLİ HABERLER