
YILBAŞI VE NOEL Mİ; MEVLİT KANDİLİ VEYA KUTLU DOĞUM HAFTASI MI?
RIZA ZELYUT-AKŞAM
YILBAŞI VE NOEL Mİ; MEVLİT KANDİLİ VEYA KUTLU DOĞUM HAFTASI MI?
1935 yılına kadar Türkiye’de yapılmayan yılbaşı kutlamaları; çoktanrılı dinlerden Hıristiyanlığa aktarılan törenlerin devamıdır. Noel ve yılbaşına, Türk Müslümanlar Mevlit Kandili ile karşılık vermişlerdir. 1989’da başlatılan Kutlu Doğum Haftası ise Diyanet İşleri Başkanlığı’nın gündeme getirip resmileştirdiği karşı hafta olarak algılanabilir
Türkiye’de 1935 yılına kadar yılbaşı diye bir resmi gün ve kutlama yoktu. 1935’te Başbakan İsmet İnönü’nün TBMM’ye sunduğu ‘Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun Tasarısı’ kabul edilerek, 31 Aralık öğleden sonrası ile 1 Ocak günlerinin tatil kabul edilmesi kararlaştırıldı. O yılın aralık ayı sonundaki gazetelerde de yılbaşı kutlamaları ilgili haberlere rastlanmıyor. Sadece Milli Piyango’nun bilet çekilişi var. Giderek Türkiye’de yılbaşı batılı ülkelerde olduğu gibi büyük gösteriler ve tüketim hareketleri ile kutlanmaya başlandı. Şimdilerde ise yılbaşı ve Hıristiyanlık, iç içe geçmiş kavramlar olarak algılanıyor. Bu yüzden de Müslüman kesim kendi karşı günlerini yaratmış ve yaratmaya devam ediyor. Yılbaşı ile Noel bayramını eş gören anlayış, İsa Peygamber’in Hazreti Muhammet’ten daha fazla parlatıldığını düşünüyor. Bu gerekçeyle İslam Peygamberi’ni öne çıkartan Kutlu Doğum Haftası yaratıldı. 1989 yılında başlatılan Kutlu Doğum Haftası, 1995’te "Bir Dal Gül Ver" sloganı ile biraz daha sivilleştirildi. Hz. Muhammed’in 20 Nisan 570’te doğduğu kabul edildiğinden bu hafta da 20-26 Nisan tarihlerini kapsıyor. Böylece 25 Aralık’ta başlayan Noel’e; Müslümanlar Kutlu Doğum ile cevap vermiş oluyorlar.
MEVLİT OKUNMASI
İslam dünyasında, özellikle Türk dünyasında Hazreti Muhammed’in doğumu, Mevlit Kandili adı altında kutlanmaktadır. Bu kutlama, eskiden bayram havasında yapılmaktaymış. Bunu, Osmanlı ülkesini gezen yabancıların yazılarından anlıyoruz. Müslüman Türkler, Peygamberimizin doğumunu kutlamak için Mevlit okuturlar. Bu Mevlit 600 sene önce Bursa’da Süleyman Çelebi adlı bir derviş tarafından yazılmıştır. ‘Vesiletün Necat’ adlı bu şiir, Türkler arasında Kuran gibi kutsal kabul edilmiştir. Peygamberimizin yüksek hasletini anlatan bu şiir Mevlit adıyla bilinmektedir. Bu da Türk Müslümanların Hıristiyan Noel’ine karşı oluşturdukları bir kültür varlığıdır.
NOEL NEDİR?
Bu konuda ortada dolaşan bilgi kirliliğine kapılmamak için Noel ve yılbaşı ile ilgili bilgileri, Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde Doç. Dr. Bülent Şenay’ın kaleminden aktarıyoruz:
"Noel kelimesi, Latince ‘doğuş’ anlamına gelen natalis kelimesinden türeyerek Batı dillerine geçmiştir. Hıristiyan kültüründe yılbaşı kutlamalarını ifade için kullanılmaktadır. Yılbaşı kutlaması, bir Noel kutlaması olup aynı zamanda Christmas (kırismıs) kelimesi ile karşılanır. Christmas kelimesi aslen ‘Christ-Mass’ kelimesine dayanır ve ‘Mesih’in doğumunun kutlanması’ anlamında kullanılır. Christos ‘yağlanmış’ demektir. Çoktanrılı Greko-Roman pagan kültüründe tanrı heykelleri önünde tapınılırken kutsanma ve bereket ifadesi olarak yağlanan heykellere ‘yağla kutsanmış’ anlamında christos denilmiştir. Kelime zamanla İsa için kullanılır hale gelmiştir. Dolayısıyla İsa, asıl Christos yani ‘yağla kutsanmış bereket tanrısı’na dönüştürülmüştür.
Christ-mass kelimesinin ikinci kısmı olan ‘mass’ kelimesi ise Farsça kökenli ‘mazda’ kelimesinden Batı dillerine geçmiştir. ‘Mazda’ tanrı ve ‘mizd’ ise tanrı adına yenilen akşam yemeği anlamına gelir. Fars kökenli Mitraizm, Roma pagan kültüründe yaygın hale gelmiş dinlerden biriydi; Tanrı Mithra’nın yeryüzüne inerek 12 havarisiyle dünyayı dolaştığına, sonunda insanlığın günahları için kendini feda ettiğine inanılırdı. Christ-mass, Tanrı için yapılan bu Mitraist ayininin Hıristiyan şekli olarak ortaya çıkmıştır.
YILBAŞI KUTLAMASI
Yılbaşı-Noel kutlaması bunun devamıdır. Tarihi ve etnolojik kaynaklara göre, yılbaşı kutlamaları Christmas’a dayanır; Christmas ise Noel ile birleştirilir. Mitraist uygulamalardan etkilenen Christmas’ın aslı ise eski Roma’daki Hıristiyanlık öncesinde var olan ve Aralık sonunda kutlamaları başlayan Saturnali festivaline dayanır. Saturnali festivaline başka çoktanrılı inanç öğeleri de karışmaktaydı. Eski Roma’da putperest ayinlerinin en önemlilerinden birisi de ‘güneş tanrısı’ Mitra’ya tapınmaktı. Mitra’nın doğum günü olarak 25 Aralık kabul edilirdi. Hıristiyan bilginlerine göre İsa Peygamber’in doğum günü de tam olarak bilinemediği için 25 Aralık, Batı Hıristiyanlığı tarafından İsa’nın doğum günü olarak kabul edildi. Hıristiyanlık öncesine ait Saturnali festivalinin, Hıristiyanlar tarafından İsa Peygamber’in doğum günü olarak her yılın aralık ayı sonunda Christmas kutlamasına dönüştürülmesi ilk kez M.S 353 veya 354 yılında Roma’da Papa Liberius zamanında olmuştur.
Günümüzde Christmas, Batı Hıristiyanları tarafından 25 Aralık tarihinde kutlanır ve yılbaşında 1 Ocak’ta Noel eğlenceleri ile birleşir. Bu 25 Aralık-1 Ocak tarihi, eski Roma takviminde Güneş Tanrısı Mitra’nın doğum günüyle, Saturnali Festivali’ndeki ‘gündönümü’nün birleşimi olarak bir hafta süreyle kutlanırken, Batı Hıristiyanlarınca İsa Peygamber’in doğum günü kutlamasına dönüştürülmüştür. Doğu Hıristiyanları ise aynı kutlamayı 6 Ocak’ta yaparlar.
NOEL EFSANESİ
İşte bu Christmas ve yılbaşı eğlenceleri, zamanla Noel efsanesiyle birleşmiştir. Noel kelimesi Santa Claus adlı bir efsanevi Hıristiyan Azizi için ‘Noel Baba’ ifadesinde kullanılmaya başlamıştır. Bilinen kırmızı kıyafeti, büyük çorapları, uzun beyaz sakalı ve baca deliğinden girip, şömineden çıkması gibi hayali ve komik bulunan özellikleri ilk kez 1870’de Thomas Nast adlı bir ressam tarafından çizilmiş ve ayrıca Clement C. Moore’un ‘Noel Babanın Ziyareti’ adlı şiirinde anlatılmıştır. Evi de buzlar ülkesi olan Kuzey Kutbu olduğu için mecburen ren geyiği ile çekilen bir kızaklı araç kullandığı efsanesi yayılmıştır. Tarihte 4.yy.’da (352’de aralık ayında ölmüş) bugünkü Antalya’nın Demre ilçesinde Hıristiyan piskoposu olarak yaşayan Santa (aziz) Nikolas adlı Hıristiyan azizinin yardımseverliği hikayesi, zamanla Noel Baba adıyla çocuklara hediyeler getiren bir efsaneye dönüşmüştür.
CESEDİ KAÇIRILDI MI?
Batı ülkelerinin çoğunda yılbaşı kutlamalarına Christmas denilir ve insanlar birbirlerini ‘mutlu doğum kutlaması’ anlamında ‘merry Christmas’ ifadesiyle kutlarlar. Başka ülkelerde ise yılbaşına Noel denilir. Santa Claus’un yani Noel Baba’nın Demre’de yaşadığı ileri sürülmüşse de,1087 yılında İtalyan tüccarlarının onun mezarından cesedini çalarak İtalya’ya götürdüklerine inanıldığı için bugün onun adıyla bilinen Hıristiyan ziyaret yeri, İtalya’nın güneyindeki küçük bir Katolik kasabası olan Bari’dedir.
ÇAM AĞACI NEREDEN ÇIKTI?
Yılbaşı eğlencelerinde Hıristiyanlar tarafından kullanılan süslü çam ağacı, bazı kaynaklara göre Yunan ve Roma çok tanrılı kültürlerindeki Attis tanrısına ibadet ayininden kaynaklanır. Attis’in bereket tanrısı olduğuna ve sonradan bunu görmek için çam ağacında vücut bulduğuna inanılırdı.
Noel’deki çam ağacının İskandinav dini inançları ve efsanelerindeki kutsal olduğuna inanılan bir çam ağacı inanışına dayandığı da anlatılır. Efsaneye göre İskandinav tanrılarından Odin dünyayı yarattıktan sonra kendisini ‘evrenin ağacı’ denilen hiç solmayan bir çam ağacına asar. Böylece hikmet ve bilgiye dönüştüğüne inanılır. Bu çam ağacı efsanesinde Odin’in kendisini feda edişi, Hıristiyanlarca İsa’nın çarmıha gerilişine benzetilir.
Bir başka genel kabul gören anlayışa göre çam ağacı ve mumlar antik Aryan inanç geleneğinde Yule festivalinden kaynaklanmaktadır. Çam ağacı ölümsüzlüğü temsil eder, mumların ise kötü ruhları ve cadıları kovmak için yakıldığına inanılırdı. Ağaca asılan küçük ay, güneş ve yıldız süsleri de Babil tanrılarının simgeleridir. Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa eski Mezopotamya, Yunan ve Roma inançlarından geçmiş ve günümüze kadar gelmiştir."
TÜKETİM ARACI
Kökleri nereye uzanırsa uzansın; günümüzde yılbaşı, kapitalizmin tüketim çılgınlığını simgeleyen bir araç haline gelmiştir. Şimdiki yılbaşı ve Noel kutlamaları, fabrikaların daha çok çalışarak daha fazla mal üretmesine yol açan tüketim günleri olarak belirginleşiyor. Türkiye gibi ülkelerde yılbaşının çok fazla öne çıkartılması da tüketim çılgınlığına bu ülkedeki kitlelerin de katılmasını sağlıyor. Kazanan Batı kapitalizmi oluyor ama dünya daha çok kirlenerek, kaynaklar daha hızlı azalarak ve doğa daha çok ısınarak insanlığın sonunun gelmesi için her yılbaşında uzun bir adım atılmış oluyor.
Hicri takvimde yılbaşı
Hicri takvim, Müslüman dünyasında kullanılmıştır. Başlangıç tarihi de Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçtüğü yıldır. Yani İsevi (Miladi) takvimdeki 622 yılı, Muhammedi tarihte ilk yıldır. Hicri takvim, ay yılına dayanır ve toplam 355 gün kadardır. Böyle olunca da güneş yılına dayalı Miladi takvime göre her yıl 10 gün erken gelir. İslam takviminde yılbaşı olan ilk ay Muharrem’dir. 10 Muharrem 680 yılında Kerbela katliamı yapılmış; Peygamber ailesinden gelenler, Emevi padişahı Yezit tarafından katlettirilmiştir. 10 Muharrem bu yüzden İslam dünyasında yas günü kabul ediliyordu.
Faruk Nafiz Çamlıbel bunu şöyle anlatır: "Hicrî yıla girdiğimizi biz esaslı olarak, Muharremin onuncu gününde anlardık. Aşure günü dediğimiz Muharremin onunda, bir hayli asır evvel Kerbelâ vakası olmuş ve son peygamberin torunu Hüseyin şehit edilmişti. Böyle yürekler acısı bir vakanın yıldönümüne tesadüf eden bir günde, ağzımızın tadını yerine getirmek için, kazanlarda pişirilen ve kaselerle dağıtılan aşureler kâfi gelmezdi. Bu yüzden biz, Hicri yılın ilk ayına matem hazırlığı ve gözyaşlarıyla adım atardık."
Böyle bir ortamda bugünkü anlamda bir yılbaşı kutlamasının yapılamayacağı da anlaşılır.
Osmanlı’nın kullandığı ikinci takvim ise "Rumî", ya da bir başka deyişle "Malî" takvimdi. Bu takvim, Hicrî tarihin kullanılmasından ortaya çıkan 10 günlük farkı yok etmek amacını taşıyordu. Rumî takvimin başlangıç ayı marttı. Maaş ve ücretler Rumi ay hesabıyla ödendiği için çalışanlar açısından bu takvimin büyük önemi vardı. Bu ‘yılbaşı’nda yapılan tek tören ise Balıkhane’de kurban kesilip, dualar okunmasından ibaretti. Dönemin bir tanığı olarak Ercüment Ekrem Talû da şöyle yazıyor: "Mali yılın başı olan martta Düyunu Umumiye’ye bağlı birtakım müesseselerde kutlama törenleri yapılır. Ezcümle o gün, balıkhanede mezada çıkan nadide balıklar maliyece satın alınarak saraya takdim edilirdi."