
YORUMCULAR DERBİ İÇİN NE YAZDI?
TURGAY ŞEREN / AKŞAM
Beşiktaş hakkıyla Galatasaray dün akşam karşısında hiç beklemediği bir Beşiktaş buldu. Beşiktaş’ın orta sahasında oynayan futbolculardan özellikle defansın önünde ön libero oynayan İbrahim Toraman ve arkadaşları Galatasaray’ın orta sahasını yok ettiler. Ne zamana kadar diye sorarsanız ta ki son on dakikaya kadar. Feldkamp baktı ki maç gidiyor, Nonda’yı oyuna üçüncü santrfor olarak soktu. Ama unuttuğu bir şey vardı, Nonda üç gün önce Fenerbahçe karşısında Hakan Şükür ve Ümit Karan’ın yanında maça girdi. Ancak rakip sekiz kişiydi, ama dün akşam maç son dakikaya kadar onbire-on bir oynandı Feldkamp..! Galatasaray’da Barış bir şeyler yapmak için çok koştu, çok çırpındı. Ancak ona biri öğretmeli, uzaklardan rakip kaleye şut atarken havalara civalara vurmamasını.
DENİZ GÖKÇE / AKŞAM
Yeni lider Beşiktaş Beşiktaş ile Galatasaray arasındaki dün akşamki derbinin temel özelliği her iki takımın da ideal kadrodan uzak olmasıydı. İki takım da birbirini kilitlerken, Beşiktaş Tello’nun duran topları ve uzun paslarıyla hücum etkinliği sağladı. Lincoln’ün yokluğunda oyun kurması beklenen Arda ise, çok geride oynadığından yaratıcı pas vermekten çok, top kesti. Bir iki tesadüfi pozisyon benzeri top dışında; her iki takımın da gol pozisyonuna girdiğini ve organize hücum yapabildiğini söylemek mümkün değildi. Maçın ikinci devresinde oyunun sonucunu belirleyecek olan ise her iki takımdan hangisinin daha önce yorulacağı idi. İlk devresinde teknik direktörlerin kilitlediği maçta, ikinci devrede yorulan takım Fenerbahçe ile kupa maçında olduğu gibi; Galatasaray’dı. 55. dakikada peş peşe kornerlerde Servet ve Song oyuncuları kaçırırken, Nobre yeni lideri bir kafa vuruşuyla ilan ediyordu. 66. dakikada Servet, bir ıska daha geçti, ama Aykut kurtardı. Kalli, maçı kurtarmak için tuhaf bir değişiklik yaparak Nonda’yı orta sahaya alıp, Arda’yı sol açığa geçirirken, Beşiktaş’ta ise Ali Tandoğan sağ kanatta, Holosko da sol kanatta Galatasaray’ı zor durumda bırakan oyuncular oldu. Ancak, peş peşe gol pozisyonlarına giren Beşiktaş ve Nobre oluyordu. Galatasaray çok genç bir takım, ama bu maçta lideri de yoktu. Beşiktaş ise Cisse ile doğan boşluğu İbrahim Toraman ile doldurdu ve Nobre’nin kafasıyla da maçı kazandı.
ÖMER ÜRÜNDÜL / SABAH
İnanan kazandı Beşiktaş dün gece ikinci devredeki etkili ve mücadeleci futbolu ile çok önemli bir üç puanın sahibi olarak ligin zirvesine oturdu. Sıralamada da dört takım arasında nefes nefese, inanılmaz bir şampiyonluk yarışı şekillendi. İlk devrede günümüz futbolunun kritik derbilerdeki ilkesi olan, karşılıklı kontrol anlayışını izledik. İki takım da öncelikle birbirlerinin oyununu bozma gayreti içindeydi. Bu şekilde alanlar kapatıldı, ofansif girişimler kısır kaldı. Azami konsantre ve dikkatli bir şekilde yapılan takım savunması temel prensipler oldu. Böyle olunca da pozisyonsuz ve temposuz bir ilk yarı izledik. İkinci yarıya Galatasaray süratli başladı. Kısa bir süre de tehlikeli oldular. Beşiktaş da buna ani çıkışlarla ve tempoyu yükselterek karşılık verince, maça heyecan geldi. Sonunda da duran bir toptan Nobre Beşiktaş'ı öne geçirdi. Ardından da seyircisiyle bütünleşerek müthiş bir moralle mücadele etmeye başladılar. Beşiktaş, defansını iyi kapadı; risk alan rakibi karşısında çok etkili kontrataklar yaptı. Ancak işi garantiye alacak golleri ise kaçırdılar. Doğal olarak da son dakikalarda yoğun bir Galatasaray baskısına maruz kaldılar. Ama Beşiktaş iyi direnerek, skor avantajını korumayı başardı. Karşılaşmanın hakemi Bünyamin Gezer müthiş kondisyonu ve konsantrasyonu ile maçı çok iyi götürdü. Yalnız Beşiktaşlı İbrahim Kaş'ın Ümit Karan'a yaptığı kontrolsüz hareket, bence penaltıydı.
KAZIM KANAT / SABAH
Şampiyon adaylarının, şampiyonluk maçının heyecanı çok yüksek ama futbol kalitesi skandal! Derbiyi ikiye ayıralım. Nobre'nin kafa golünden önceki 60 dakikalık futbol; 1-Yenilme korkusu ile kalelerini savundular. 2-Yakaladıkları her topu ileri şişirdiler. 3-Orta sahada kaybettikleri toplar yüzünden, futbolu tenis maçına çevirdiler. 4-Organize ve çalışılmış gol pozisyonu yaratamadılar. 5-Sağlam ve Feldkamp ise maçın kalitesini ve skorunu değiştirmek için risk almadılar. Nobre'nin kafa golünden sonraki 30 dakikalık futbolda çok şey vardı; A-Galatasaray tüm riskleri alarak hücuma döndü. B-Beşiktaş nihayet büyük takım olduğunu anladı ve şampiyon olacaklarına inandılar. Kalesini savunmayı değil, hücum oynayarak ikinci gol atmayı ilke edindi. Son 30 dakikalık futbolu bakarak ve inanarak şunu yazıyorum; Bu Beşiktaş bu sezon şampiyon olur! Kim iyi oynadı derseniz elbette Holosko derim. Önüne atılan her topu ceza alanına kadar taşıdı. Topu ayağında tutarak Nobre'nin gelmesini bekledi. Song-Çetin ikilisinin arasında dans etti. Beşiktaş'ta maçın kaderini değiştiren oyuncu kim derseniz elbette Rüştü Reçber derim. Savunmayı mükemmel yöneterek Şükür-Karan ikilisinin yüksek toplarda etkili olmasını önledi . İbrahim Toraman oyun disiplinine bağlı kaldı. Galatasaray'ın en güçlü olduğu bölgede, yani orta sahada hem adama hem topa bastı. Kazanılan topları servis yaptı.
AZİZ ÜSTEL / STAR
Bu takımdan git artık Kalli! Bir teknik direktör düşünün ki, Fenerbahçe maçı öncesi yapılan son antrenmanda saat 11:45’i gösterirken, ‘Benim özel bir işim var, siz kendi aranızda çalışmaya devam edin’ diyerek Florya’yı terk ediyor. Bir teknik direktör düşünün ki, Ümit Karan’ı sağ açık oynatıyor, Nonda’yı da orta sahanın göbeğine yerleştiriyor. Bir teknik direktör düşünün ki, şunun şurasında daha 3 hafta önce bırakın takımdan, kulüpten gönderilmesini istediği Sabri’yi umut olarak sahaya sürüyor. Bir teknik direktör düşünün ki, takımının Beşiktaş ile oynadığı derbi maçının ilk yarısında sahadaki en iyi oyuncuları Mehmet Topal ve Servet... Forveti yok; doğru dürüst oynayabilen... Savunması ikinci yarıyla birlikte kevgire dönüyor. Ve Abdülhamit Han’ın sınıf arkadaşı Feldkamp, dalgın dalgın sahayı seyrediyor!.. Nonda’yı sahaya sürerken, Hakan Balta’yı çıkardığı an, Galatasaray’ın sol kanadını Holosko’ya teslim etti. Bari Nonda’yı santrfora al, üç santrfor oynamayı dene... Hayır, bunu da yapmıyor, Nonda’yı orta sahaya çekiyor. Sezon başından beri hep aynı şeyi söylüyorum. Bu Galatasaray Futbol Takımı iyi çalıştırılmıyor. Dikkat edin bakın; hangi maçta olursa olsun, takımda 60. dakikadan sonra bir düşme başlıyor. Hele bu takım bir haftada iki maç yapıp başarılı olamıyor. İşte bunun nedeni de bu takımın doğru dürüst çalıştırılmaması... Dün Galatasaray, İnönü’den açık farklı bir yenilgiyle ayrılabilirdi. Bunun nedeni, Galatasaray’ın oyunu filan değil, Beşiktaş’ın olağanüstü beceriksizliği... Bu skordan sonra bana sorarsanız, şampiyonluk için vuslat bir başka bahara kaldı derim.
SİNAN VARDAR / TAKVİM
Sonuç süper.... Türkiye Kupası'nda Fenerbahçe'yi eleyen Galatasaray, Çaykur Rize'ye elenen Beşiktaş'a karşı İnönü'ye daha bir moralli çıkmıştı aslında... Dakikalar geçtikçe son yılların en tatsız, futbolsuz derbisi olacağı izlenimleri görünüyordu. Oyun orta sahada kilitlenmiş, top kanatlara gitmiyor, sanki iki takım da gol için birbirinin hatasını bekliyordu. Ama beklenen de oldu ve Baki, Hakan Şükür'ün önüne, 'al da at' diye yuvarladı, Rüştü zamanında çıkarak mutlak golü önledi.. İlk yarı futbolsuz, pozisyonsuz böyle sürüp gitti. Galatasaray'da Servet, Barış ve Mehmet Topal biraz daha ön plana çıkarken, Beşiktaş'ta ise vasatın üstüne çıkan futbolcular olarak Holosko ve Nobre'yi söyleyebiliriz. İki takımın da teknik direktörü taktiklerinde oynamayı değil oynatmamayı düşününce ilk yarı skoru hiç de sürpriz değildi. İkinci yarıya Galatasaray biraz daha gayretli başlarken, Hakan Şükür'ün kafa vuruşuna Rüştü iyi kapandı. Hemen sonrasında Beşiktaş'ta Delgado'nun falsolu ortasına fırsatçı Nobre durumu ile durumu 1-0 yapıyordu. Golle birlikte kıpırdayan Beşiktaş, seyircinin de desteğiyle ikinci golü arar bir görüntü çizerken Aykut iyi kapanarak Nobre'ye ikinci golün sevincini yaşatmadı. Kurt hoca Kalli, son kozunu Nonda'yı oyuna sokarak aldı. Forveti üçledi... Ama aldığı risk sonuç vermedi. Kartal 4 yıl sonra liderliği ele geçirerek zirveye kondu...
ATIF KEÇECİ
Ve Beşiktaş nihayet lider Tarihî rekabetin dün akşamki randevusunun ilk yarısında futbol adına hiçbir varlığa şahit olamadık. Beşiktaş libero eksikliğini İbrahim Toraman'la, Galatasaray ise Lincoln'ün yokluğunu Mehmet Topal ile gidermek isteğindeydi. Ancak her iki futbolcu da bu mevkilerin elemanları olmadıklarını gösterdi ve takımlarına katkı sağlayamadı. İbrahim Toraman'ın kesici özelliği defansif anlamda işe yarardı ama oyunu ofansif yönüyle domine etmede başarı getiremezdi, nitekim de öyle oldu. 40'tan sonra Delgado ile hareketlenen Kartal, son dakikalarda etkili olsa da sonuca gitmekte başarı gösteremedi. Futbol oyununun gereklerinden yoksun oluş, maçın kalitesini oldukça düşürdü. İkinci yarı başladığında Sarı-Kırmızılı takımın baskı kurma arzusu, ileride çoğalması ile kazanılan pozisyonlar vardı; ama Hakan Şükür ve Ümit Karan son vuruşlarda başarılı değildi. 55'ten sonra oyunun hakimiyetini ele alan Beşiktaş, bu dakikalarda kurduğu baskı sonucu sağlı sollu kornerler kazandı. Delgado'nun 56'da korner atışı ile arka direkte buluşan Nobre, kafa ile golü buldu. Yenilen gol bile Sarı-Kırmızılı takımı gayrete getirmeye yetmedi. Beşiktaş'ta ise durgun bir gece yaşayan Delgado, yerini Serdar Özkan'a bıraktı. Galatasaray'da Hakan Balta-Nonda değişikliği gol yollarında fazla adamla bulunma isteğinin karşılığıydı. Son dakika değişiklikleri, maçın skorunu değiştirecek bir durum oluşturmadı. Bu galibiyetle Kartal, 137 lig haftası hasretini çektiği liderlik koltuğuna oturmuş oldu. Dünkü maçın hakemi son haftaların başarılı ismi Bünyamin Gezer 'oldukça başarılı bir maç çıkarttı' diyorduk ki, Ümit Karan'a Beşiktaş ceza sahası içinde yapılan hareketi es geçti. Bu pozisyon Gezer'in puanının kırılmasına neden olabilir.
BÜLENT TULUN / FOTOMAÇ
Yönetim zaafı! Son iki maçta daha doğru işler yapmaya başlayan Feldkamp, bu karşılaşmaya da ideale yakın bir kadro ile çıktı. İşleri fazla karıştırmadan sahaya sürdüğü 11 gerçekten de ilk 45 dakikada epeyce doğru işler yaptı. Özellikle orta sahayı büyük ölçüde Ümit Karan ile kullanıp muhtemel Beşiktaş bindirmelerinde kalabalık bir presle rakibini önde basmayı düşündü. Savunmada Song fevkalade oynadı. Hava toplarına son derece hakim olan Servet'in, yine haddini aşan işgüzarlıklarla zaman zaman Aykut'u kontrapiyede bırakan hareketleri vardı. Ne olduysa 56. dakikadaki adam paylaşımından kaynaklanan Nobre'nin golünden sonra oldu. Galatasaray'da oyun disiplini diye bir şey kalmadı. Bunu da kenardan seyreden bir hoca vardı. Fenerbahçe ile oynanan kupa maçındaki tuhaflık; yani Serkan Çalık'ın stoperde oynaması gibi, Beşiktaş derbisinde de Nonda ön libero oynadı. Sabri'nin yerine giren Barusso'nun ise nerede oynadığı belli değildi. Son 10 dakika Servet ikili arkası görev yaptı. Hakemin yüreği yetmedi Bütün bu karmaşa Galatasaray'ın kenardan yönetilmediğinin, daha açıkçası yönetilemediğinin göstergesiydi. Oyuna alınan bir yedek futbolcunun nerede nasıl oynayacağı kendisine söylenmiyorsa, izah edilmiyorsa bir ayıp; giren oyuncu bu direktiflere uymuyorsa daha büyük bir ayıp. Beşiktaş, kısıtlı yetenekteki kadrosuna rağmen son derece disiplinli oynadı. Ertuğrul Sağlam bu maçta Holosko ve Nobre'yi çok iyi kullandı. Üst taraf iyice karıştı, biraz da heyecanlandı. Bunlar aslında Turkcell Süper Lig'in kalitesi açısından pozitif bir durum. Maçın hakemi Bünyamin Gezer, kendine göre oldukça iyi bir derbi yönetti. Sonuca tesir eden en önemli yanlış kararı 84. dakikada ceza sahası içinde Ümit Karan'a yapılan net fauldü ki bu pozisyon penaltıydı. Bulunduğu yer itibariyle bu pozisyonu görmemesi mümkün değildi. Ama kabadayı görüntüsüne rağmen yüreği bu pozisyonu değerlendirmeye elvermedi. Farklı diye baktığım bir hakem galiba başka kategoride.
ATİLLA GÖKÇE / MİLLİYET
Emekçilerin gecesi İnönü’deki derbiye yapılacak ilk yorum, en azından ilk yarıda “sahadakilerin” değil, yukarıda adı geçen “dışarıdakilerin” istediğine göre bir oyuna ve sonuca tanık olduğumuzdur. Kolay değil, iki takımın da önemli noksanları vardı. Galatasaray’da Lincoln, ligdeki Fenerbahçe maçında sakattı, dün de cezası nedeniyle namevcuttu. Olsaydı ne yapardı, bilemiyoruz. Yine de önemli bir noksan diyoruz ama, hiç değilse Galatasaray Lincoln’süz oynamaya alışmıştı. Arda da onun boşluğunu pekala sırıtmadan doldurabiliyordu işte. Oysa Beşiktaş, Cisse’nin yokluğuna hiç de hazır değildi. İbrahim Toraman, Del Bosque’nin bir kez Malatya’da deneyip, vazgeçtiği o korkulu ön libero görevini yeniden üstleniyordu. Maç, Beşiktaş’ın hücumda daha çok göründüğü, sık sık gol tehlikesi, az sayıda pozisyon yarattığı bir ev sahibi zenginliği ile biçimlendi. Ama Galatasaray savunmada kolayca rahatlarken, hücumda da rakibinden daha tehlikeli, daha net, daha etkin bir kimlik sergilemeye başladı. İki takımın da orta alanı savunmaya destek anlamında tedbirli, hücuma katkı, oyunun hazırlık aşamasında yaratıcılık bağlamında yetersizdi. Beşiktaş o hengamede rakibine göre daha çok duran top buldu. Bunları kullanırken rakibini de tehdit etti ama, Gökhan Zan, İbrahim Toraman, Holosko, kale ağzından kaçırdılar. Beşiktaş, ikinci yarıda zor atlattığı “ varta”larla başladı oyuna. Hakan’ın Rüştü tarafından ancak iki hamlede çelinebilen o müthiş kafa vuruşundan sonra, beş korner kazandılar. O delice saldırılar Galatasaray savunmasının kimyasını bozarken, beşincide Nobre kafayı çakıp avlayıverdi Aykut’u, böylece rakibini denklik için daha riskli oynamaya, kontralarda ayağına gelecek fırsatları, geniş alanı kollamaya başladılar. Galatasaray’da emektar Hakan, sık sık pozisyona girip hiç değilse kaçırırken, Ümit Karan’ın durgunluğu dikkati çekiyordu. Feldkamp bu verimsizliğe rağmen Ümit’i oyunda tuttu, beklenen bir hamle ile forvet arkası Arda’yı sol kanada çekip Hakan Balta-Nonda değişikliğinden üç hücumcuya döndü. Ancak bu tablo Beşiktaş’a daha çok hücum etkinliği, gol fırsatı ve güven duygusuyla ortaya konan daha yaratıcı bir oyunun başrolünü sundu. Yıllar sonra gelen lig liderliği kalıcı olur mu olmaz mı ? Bu soruya yanıt vermek için acele etmeyelim.
HALİL ÖZER / MİLLİYET
Rus gözlemci! 70 dakika Rus gibi maçı izleyip, takımın hiçbir eksiğini görmeden, golü yiyinceye kadar kulübede gözlemci rolü üstlenen Kalli niye bu kadar müdahele eksikliği gösterir kimse bilmiyor. Oyunun özellikle Nobre’nin golünden sonraki bölümüne baktığınız zaman, maçın üçlü ve dörtlü skorlara gitmemesi gerçek bir şanstı. Ancak Beşiktaş forvetleri o kadar net pozisyonları harcadılar ki, rakiplerini darmadağın etme şansını ellerinden kaçırdılar. Ama Kalli’nin çok güvendiği şans sadece buna yetebildi. Yenilgiyi kurtarmaya yetmedi. Galatasaray maça kontrollü başladı. Ancak Fenerbahçe yorgunluğu ilk yarım saatten sonra ortaya çıktı. Sadece ve sadece Mehmet Topal 90 dakika boyunca takımını ayakta tutmaya çalıştı. Örümcek ayaklı bu futbolcu tek başına yapabileceği her şeyi yaptı. Ancak yeterli olamadı. Bu şartlarda da çok zordu. Topal’ın yanında oynayan çok güvendiği Barış’ın bu kadar aksadığı bir maç yok herhalde. Tahammül sınırlarını zorlayan Barış belki de dün takımının en yumuşak karnıydı. Bir de Sabri... Onun sayesinde Holosko en rahat maçını oynadı. Beşiktaş’ın bütün tehlikeli atakları oradan geldi. Hep iki adım gerideydi. Kademe anlayışı onda hiç yoktu. Ama Kalli onu hep izledi. Sabri’yi görmedi. Kendi alanından sürekli kontrolsüz toplarla çıkan, orta alanda da Arda’nın kötü gününe mahkum olan Galatasaray’ın bu şartlarda posizyon bulması çok zordu. Ve üstelik Hakan ve Ümit Karan, Servet ve Song’dan gelen her uzun topta Baki ve Gökhan’ın üstünlüğünü kabul etti.