YUNANİSTAN, BATI TRAKYA'DAKİ TÜRK VARLIĞINI 50 YILDIR İNKAR EDİYOR
İSTANBUL- Azınlıklara ve mültecilere yönelik uygulamaları ile uluslararası kamuoyunun gündeminden düşmeyen Yunanistan'ın, önümüzdeki dönemde de bu kötü alışkanlıklarını sürdüreceği gözleniyor.
İsimlerinde 'Türk' bulunan dernekleri yasaklayan Yunan yönetimi, Batı Trakya Türkleri'nin, Lozan Antlaşması uyarınca müftülerini özgür iradeleriyle seçmelerine de engel oluyor. Asırlarca Türkler'e ait bulunan en değerli arazilere, 'üniversite, hapishane, askeri tesis kurma' bahanesiyle hiçbir hak tanımadan el koyan Yunan yönetimi, vakıflara ait gayri menkulleri adeta yağmalıyor. Yunanistan toprakları içinde ezilen ve yok edilmek istenilen diğer azınlıkları da Arnavut ve Makedon kökenliler oluşturuyor.
İHA muhabirinin derlediği bilgilere göre, Avrupa Parlamentosu tarafından hazırlanan bir raporda, mültecilere ve azınlıklara yönelik işkence ve kötü muamele konusunda eleştirilen AB üyesi Yunanistan, Batı Trakya'da yaşayan Türkler'in 'Yunanlı Müslümanlar', Makedonların 'Kuzey Yunanistan'a göç etmiş Slavlar' olduklarını iddia ediyor. Yunanistan'daki bütün azınlıkların, 1920 'Yunan Sevr Anlaşması'na göre, kendi dillerinde eğitim yapma ve ibadet edebilme hakları bulunuyor. Ancak Yunan yönetimleri, azınlıklara verdikleri bütün hakları, çoğu zaman kuvvet kullanarak ellerinden aldılar.
TÜRK VARLIĞI İNKAR EDİLİYOR
Yunanistan, Batı Trakya'daki Türk varlığını, 1950'li yılların başından beri inkar ediyor. Yönetim, Türk olan bu insanları dünyaya "Yunan Müslümanları" olarak tanıtıyor. Bu politika çerçevesinde, Yunan mahkemeleri, Türk Öğretmenler Birliği, İskeçe Türk Birliği teşkilatlarının "Türk" kelimesini kullanmalarını yasakladı, 1991 Nisan ayında da Yüksek Mahkeme'nin 1729/1987 sayılı kararıyla isimlerinde "Türk" kelimesi bulunan derneklerin kapatılması onaylandı. 1999'a gelindiğinde Yunanlılar ile Batı Trakya'da yaşayan Türkler arasında mücadele ciddi boyutlara vardı. Türk olduklarını açıklayanlar hapsedilerek malları elinden alındı, işten atıldı ve çeşitli bahanelerle vatandaşlıktan çıkarıldı.
BÖLÜCÜLÜK AYBI
Vatandaşlıktan çıkarılanlar arasında, akrabalarını ziyaret etmek veya seyahat amacıyla Yunanistan dışına çıkan kişilerin çoğunluğu teşkil etmesi ise diğer bir ilgi çekici nokta. AB üyesi Yunan vatandaşı olarak çalışmak için Avrupa'ya giden Türkler de aynı uygulamaya muhatap oldu. Yunan makamlarının, 2 bin 500 Batı Trakya Türkü'nü vatandaşlıktan çıkarttığı tahmin ediliyor.
Yunan yönetiminin, Batı Trakya Türkleri'ni asimile etme politikasının başarısız olması neticesinde, azınlığı kendi içinde bölme taktiğine başvurması da dikkat çekiyor. Suni olarak bir Pomak, Çingene kültürü oluşturmaya çalışan Yunanistan, azınlığı Türk, Pomak, Çingene olarak bölme çalışmalarını aralıksız sürdürüyor.
MÜFTÜ SEÇİMİNE İPTAL
Lozan Antlaşması çerçevesinde, Batı Trakya Türkleri'ne müftülerini özgür iradeleriyle seçme hakkı da tanınmış olmasına ve 1990 yılı sonuna kadar müftüler cemaat tarafından seçilmesine rağmen, bu uygulama keyfi bir kararla iptal edildi. Gümülcine ve İskeçe müftülüklerinin başına, Yunanlı yöneticilerin tayin ettiği ve Türkler tarafından onaylanmayan müftüler getirildi.
TOPRAK GASPI
Batı Trakya'daki Türkler'in ellerindeki topraklara da çeşitli bahanelerle el konuluyor. Resmi kayıtlara göre, Lozan Antlaşması imzalandığında, Batı Trakya'daki toprakların yüzde 84'ü Türkler'e aitti. Yunanistan'ın sürdürdüğü politika sonunda şimdi Türkler'in elinde kalan toprak oranı yüzde 25'e düştü. Yönetim, asırlarca Türkler'e ait bulunan en değerli arazilere üniversite, hapishane, askeri tesis kurma bahanesiyle hiçbir hak tanımadan el koydu.
Vakıfların, yönetim ve denetim hakkını azınlığın elinden almakla yetinmeyen Yunan yönetimi, vakıflara ait gayri menkulleri adeta yağmaladı. Mesela, Gümülcine'de bir zamanlar mezarlık olan 21 dönümlük alan, şimdi 'savaş müzesi' haline getirildi. Camilerin onarılmasına izin vermeyen Yunanlılar, Türkler'e ait mezarlıklara da saygısızca davranıyor.
YUNANİSTAN, LOZAN'I ÇİĞNİYOR
Yunanistan'ın Batı Trakya Türkleri'ni asimile politikasının diğer bir hedefini de "eğitim" konusu oluşturuyor. Lozan Antlaşması'nın 40. Maddesi, Müslüman Türk azınlığa, masrafları kendilerine ait olmak üzere, ana dilinde eğitim yapacak öğretim kurumları kurmak hakkını tanıyor. 41. maddesi ise Yunan hükümetine, Müslümanların çoğunlukta bulundukları bölgelerde ilkokul eğitimi yapacak Türk çocukları için okullar açılmasını öngörüyor. Oysa Yunanistan, 1976 ve 1977'de çıkardığı iki kanunla Türk okullarını kendi gözetimine almış, okullara kendi politikası doğrultusunda yetiştirdiği Selanik Pedagoji Akademisi mezunu öğretmenleri atamış, azınlık mensubu formasyonlu öğretmenlere görev vermemiştir.
MAKEDONCA ŞARKIYA YASAK
Bunun dışında Yunanistan, yasama tedbirleri ve mahkeme kararları yoluyla, Makedon etnik azınlığın acımasızca asimile edilmesi politikası da güdüyor. Yunan Devleti, Makedon dilinin ve alfabesinin kullanımını yasaklarken, Makedon kökenlilerin ad ve soyadlarını, Yunan ad ve soyadlarıyla değiştirdi.
Nitekim, 2002 Kasım ayı ikinci haftası itibariyle Yunanistan'ın Selanik şehrinde faaliyete geçen ve "Avrupa azınlık dillerinin kısıtlı kullanımı" konusunda çalışmalar yürüten EBLUL'un Başkanı Bojan Brezigar, Yunanistan'ı, dil konusundaki çeşitliliklerin tanınması konusunda Avrupalı ortaklarının seviyesine ulaşamamakla eleştirerek, "Makedon azınlık konusundaki durum çok vahimdir. Çünkü bu dilin konuşulduğu bazı bölgelerde, bu dilin bütünüyle konuşulmasına izin verilmemektedir. Ziyaret ettiğim bir bölgede Makedon şarkılarının söylenmesi bile yasaktı" dedi.
Yunanistan toprakları içinde ezilen ve yok edilmek istenilen bir diğer azınlık da Arnavut kökenlilerdir. Yunanistan, Batı Trakya Türkleri'ni, Makedonlar'ı ve Ulahlar'ı olduğu gibi Arnavutları da asimile etmek için üzerlerinde akıl almaz baskılar uyguluyor.
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:02