ZAFER MUTLU'DAN OLAY RÖPORTAJ : DİNÇ BİLGİN BENİ SATTI DİYORSA, EVET ONU SATTIM
KAYNAK : Haber Vitrini
ANKARA/Yıllardır birlikte olduğu Sabah Gazetesi'ni ve Dinç Bilgin'i terk eden Zafer Mutlu, Hürriyet'ten Ayşe Arman'a konuştu.Arman'ın sorularına ilginç cevaplar veren Mutlu,"Siz kendinizi bu kadar yıllık dostunuz Dinç Bilgin'i satmış gibi hissediyor musunuz?" sorusuna, "Asla. Bu soruyu Dinç Bilgin'e sormak lazım aslında. Eğer Dinç Bilgin, ‘‘Zafer beni sattı’’ diyorsa sattım..." diye cevap verdi.
İŞTE ARMAN'IN RÖPORTAJI
Onlar bir efsaneydiler. Dinç Bilgin ve Zafer Mutlu. Ayrılmaz ikiliydiler. Bir zamanlar nasıl birlikte çalışmaya başladıkları anlatılırdı. Şimdi ise nasıl ayrıldıkları. Neler söylenmedi ki?
Gemiyi terk eden kaptan olmak, Brütüs'lük, ihanet, Sabah'ın içini boşaltmak, Turgay Ciner'den intikam almak, aklınıza gelecek her türlü komplo teorisini bu vakada gördük. Ortalıkta bu kadar ‘‘gıcık soru’’ birikince, en doğrusunun bunları bizzat kendisine sormak olduğunu düşündüm. Ve karşısına dikildim. Tek zorluğumuz şuydu: Karşımda kurt bir gazeteci vardı. Bir de sorulacak tonla soru... Bu yüzden iki gün sürdü. Binbir Gece Masalları gibi! Önceden uyarayım banka-manka konuşmadık, olay yeni gazete Vatan'dı. O konuda Allah ne verdiyse cevapladı. Buyrun okuyun...
Hayırlı uğurlu olsun! Yeni bir gazete yapıyormuşsunuz. Sabah'a mı benzeyecek?
- Muhakkak. Aksi mümkün mü? Sabah benim ruhumu yansıtıyordu, Vatan da öyle olacak. Dört senedir doğru dürüst gazete yapmıyordum. Artık zamanıdır...
Sorması ayıp ama son dört senedir ne yapıyordunuz?
- Şirketin yaşadığı özel sorunlarla uğraşıyordum! Arkadaşları yönlendiriyordum ama gazete yapmak demek, birinci sayfanın başına oturmaktır. Şimdi yazı işleri masasına geri dönüyorum. Kişiliğim ve ruhum yüzde 1000 yansıyacak. Sabah'ta yaptığımız hatalar burada olmayacak...
Turgay Ciner'e karşı olduğunuz için Dinç Bilgin'i terkettiğiniz söyleniyor, doğru mu?
- Ne münasebet! Turgay Ciner benim arkadaşımdır. İkili ilişkilerimizde en ufak bir hata olmamıştır. Mesele, benim ve arkadaşlarımın başka bir yol araması, çünkü mevcut yolun yürümeyeceğine inandık. Yeni bir gazete çıkarma fikri de bizi heyecanlandırıyor...
İnsanlar sizin bir lafınızla koşa koşa geliyor mu?
- Gelmeyenler oldu. Ama sağolsun çoğunluk geldi. Sabah'ın başyazarı, genel yayın müdürü, yazı işleri müdürü, haber müdürü, görsel yönetmeni, spor müdürü, Ankara temsilcisi ve pek çok yazar. İleride daha başka şeyler de olacak. Ahmet Vardar gibi bizden daha önce ayrılmış arkadaşlar da katıldı aramıza...
Güvendiğiniz insanlardan gelmeyenler oldu mu?
- Bazılarının geleceğine hala inanıyorum! Ama Salih Memecan gelmedi mesela. Çok istedim gelmesini. Her zaman başımızın üzerinde yeri var.
Siz kendinizi bu kadar yıllık dostunuz Dinç Bilgin'i satmış gibi hissediyor musunuz?
- Asla. Bu soruyu Dinç Bilgin'e sormak lazım aslında. Eğer Dinç Bilgin, ‘‘Zafer beni sattı’’ diyorsa sattım...
Siz önceden de yayın yönetmeni gibi değil patronmuş gibi algılanırdınız. Bu yeni gazete, sizin için patronluğu gerçekten deneme macerası olabilir mi?
- Bu patronluk değil, ortak girişim. Adı da öyle; bağımsız gazeteciler girişimi. Ben sadece onların sözcüsüyüm.
İyi de neden herkes oldum olası sizi ‘‘patron’’ gibi algıladı?
- Bu sadece benden kaynaklanan bir şey değildi. Dinç Bilgin içgüdüsel bir sezgi ve sıfır kompleksle zaman zaman benim onun önüne geçebileceğim hissini verdi insanlara. Sadece çalışanlara karşı değil, siyaset ve iş dünyasına da. Niye mi patron gibiydim? Çünkü 100 lira alan biri geliyordu mesela, bana 150 lira verir misin diyordu. Bakıyordum 150 lira versek şirkete yararı olur mu? İnanırsam, Dinç Bilgin'e sormadan o parayı veriyordum. O da bana neden ona 150 lira verdin diye sormuyordu. O yüzden beni patron sandılar. Oysa onun cebinden veriyordum parayı...
Allah korusun aklımıza bile getirmek istemiyoruz ama bu yeni gazete başarılı olmazsa ne yapacaksınız?
- Başaracağız, hiç şüphem yok. İnanmasam bu riski almazdım. Diyelim ki olmadı, bu neyi mi gösterir? Yanlış zamanlama yaptığımızı. Limon satmama gerek yok iş bulurum! Bence Türk medyası bana iş verir.
Sabah Gazetesi sizin için ne ifade ediyordu? Kişiliğiniz o gazeteye ne kadar yansıyordu?
- Sabah Gazetesi'nin her tarafında ben vardım. Son dört, beş seneye kadar her şeyimi koyuyordum. Şirket büyüdü başka yöneticilikler yapmam istendi...
Hayır diyemiyor mu insan?
- Çok zor. Bana yanlış yaptılar demiyorum, belki benim de hoşuma gitti. Ama bu yanlışlık zinciri bizleri bu hale getirdi...
Sabah kimin gazetesiydi? Zafer Mutlu'nun mu Dinç Bilgin'in mi?
- Sabah A.Ş. Bilgin Ailesi'nin, Sabah Gazetesi benimdi. En azından ben öyle hissediyordum. ‘‘Sabah Gazetesi'nin sahibi’’ lafını çok duydum ben. Hoşlandığımı söyleyemem. Ama Sabah benimdi. Yani ben yaptığım ana kadar...
Şimdi yeni bir gazete yapıyorsunuz ve başarılı olmak zorundasınız. Bu yüzden kendi çocuğunuzu yok etmeniz de gerekebilir. Bu sizde hiçbir duygusal sorun yaratmıyor mu?
- Yok etme arzum yok, inşallah o da yaşar. Ama ben işimi yapacağım, Sabah'tan başka gazetelerden de okur almaya çalışacağım. Hürriyet'ten de Milliyet'ten de. Ben yaşam savaşı vereceğim...
Siz bu gazeteyi hangi hedefe yönlendirdiniz? Bu gazetenin rakipleri kimler?
- Doğrudan gelmek istediği bir tek yer var: O da Hürriyet Gazetesi'nin yanı başı. Hayatta başka bir iddiam olmadı benim. Günaydın'dayken de Sabah'tayken de hedefimiz Hürriyet'i geçmekti...
Siz öyle düşünmüyor olabilirsiniz ama Hıncal Uluç sizi gemiyi terk eden kaptan konumuna düşürdü. Bu konuda ne diyorsunuz?
- Ben Hıncal Ağabey'in böyle düşündüğünü zannetmiyorum. Kendimi savunmak da istemiyorum ama o geminin kaptanı olarak o gemiyi okyanustaki en fırtınalı dönemde hayatımın en büyük başarısını göstererek, ki bu Sabah gazetesini yapmaktan daha zordu, batırmadan limana çektim...
ZAFER MUTLU SABAH'IN İÇİNİ BOŞALTTI MI
Size yöneltilen suçlamalardan biri Sabah'ın içini boşalttığınız, değersiz bir gazete haline getirmeye çalıştığınız...
- Etibank olayı, talihsizliği, yanlışı, ne derseniz deyin 23 ay önce gerçekleşti. Ve ben bu 23 ay boyunca o gazetenin başında aslanlar gibi durdum. Hem arkadaşlarımın başında hem de Dinç Bilgin'in arkasında. Maddi herhangi bir menfaat beklemeden. Son üç dört aya kadar Sabah Yayıncılık A.Ş'den maaş filan da almadım. O fırtınalı dönemde gemiyi okyanustan çıkarıp limana getirdim. Getirdim ama, bu gemi bir daha yola çıkmaz, çıkmamalı dedim. Aksini iddia edenler oldu, yollarımız ayrıldı. Şimdi beni Brütüs'lükle, ihanetle suçluyorlar. Daha önce kaçanlar, şimdi orada çalışacaklar, ben hain oldum, onlar baş tacı! Var mı böyle bir şey?
Yok da... Sabah'ın içini boşalttınız mı boşaltmadınız mı?
- Sabah'ın içini nasıl boşaltabilirim ki? Eskiden olduğu gibi insanların önüne çuvalla para koyarsın. Kaç lira alıyorsun? 10 lira. Al sana 20 lira dersin. Açıktan para verirsin. Öyle olur değil mi? Hiç kimse diyemez ki Zafer bana para vaad etti. Ben insanlara gelecek vaad ediyorum! Daha sözleşme yok ortada. Şirket yok. Kurmadık. Ama yola çıktık. İnsanların oradan buraya maaşlarını katlayarak geldikleri yalan yani...
ARTIK SABAH'A RAKİP OLACAĞIM
Uzun yıllar pek çok arkadaşımızla birlikte yaptık Sabah'ı. Yok mudur o gazetede hakları? Vardır, ama yine de oradaki ruh benimdir. Ama geçen hafta itibariyle Sabah benim hayatımda geri kaldı. 15 gün sonra Sabah'a rakip olacağım. Ondan daha çok satmak zorundayım. Belki onu aşağıya götürmek zorundayım. Benim doğamda bazı şeyler siyah beyazdır, o dönem bitti benim için. Biz ne zaman çıkacaksak Sabah bize rakiptir. Kıyasıya bir rakiptir üstelik. Buna Hürriyet de dahildir, Milliyet de...
VATAN GAZETESİ'NİN SAHİBİ AYDIN DOĞAN OLMAYACAK
Siz bu gazeteyi nasıl çıkartıyorsunuz? Finansmanı nasıl oluyor? Independent modeli nasıl işleyecek? Buraya ‘sıkı para’ yatıran yok mu? Destekler ve destekçiler kimler?
- Sıkı para, baskıyı kendiniz yapacaksanız gerekiyor! Ama bir matbaayla anlaşacaksanız, sadece kağıt parası yeterli. Ben ve arkadaşlarım baskı öncesi bilgisayar ve renk ayrımı makinalarını, bir leasing firmasından lease ettik. Şimdi de Türkiye'nin en büyük baskı kuruluşuna sahip grupla baskı anlaşması yaptık...
Aydın Doğan'ın destek olduğunu biliyoruz ama bu destek hangi seviyede? Yeni gazetenin sahibi o mu olacak?
- Vatan Gazetesi'nin sahibi Aydın Doğan olmayacak. Aydın Doğan'ın desteği şu, bizi parası karşılığında basıyor. Bugün Yeni Şafak'ı, Cumhuriyet'i hangi şartlarda dağıtıyorsa, o şartlarda dağıtıyor. Sabah Gazetesi Cumhuriyet'i hangi şartlarda basıyorsa, o da o şartlarla bizi basıyor. Ama şu sözü aldık: Paraya ihtiyacımız olursa Yaysat bize avans verecek...
Peki Aydın Doğan'ı bu maceraya nasıl ikna ettiniz? Netice olarak ona da rakip olacak bir ürün çıkarıyorsunuz?
- Aydın Bey, Türkiye'nin en büyük basın grubuna sahip. Bir numaralı gazete Aydın Bey'in, üç numaralı gazete de. İki numaralı gazete ise Sabah. Bir, iki ve üç numaralı gazeteler Aydın Bey'in olamaz. Sistem izin vermez. Sistemden kasıt, derin devlet filan değil, okur buna izin vermez. Aydın Bey'e bunu anlattık. Zaten bütün bunları bizden iyi görecek kadar tecrübeli bir iş adamı. Dedik ki, endişeniz nedir? Haksız rekabet mi? Para kazanmadığı halde bu işi ‘‘power’’ aracı olarak gören şirketlerin gazete çıkartıp piyasayı bozacağı mı? Siz 100 liraya gazete satması gerekirken 60 liraya satanlardan, 100 liraya ilan satması gerekirken 10 liraya satanlardan, 1 liralık promosyon yapması gerekirken 50 liralık promosyon yapanlardan şikayetçisiniz. Ama bizim böyle bir imkanımız yok. Bizde sadece ‘‘knowhow’’ var. Sizin piyasanızı da bozamayız. Dolayısıyla bizim önümüzü tıkamayın. Başarılı olursak sizi zorlayabiliriz ama en azından haksız rekabet yapmayacağımız için, siz de biz de kendi işimizde para kazanırız. Aydın Bey kabul etmese biz başka bir gruba giderdik. Ve gazeteyi çok ciddi paralar alarak yapabilirdik. Başarısını kanıtlamış bir grubuz çünkü, riski de biz alıyoruz. Aydın Bey'in riski yok ki. Ne var? En fazla bir aylık baskı parasını ödeyemeyiz...
ÇAY VE KURU PASTA DÖNEMİ
Bundan sonra ne yapmayacağımı iyi biliyorum... Çok tartışılan, eleştirilen Türk basınının bugünkü konumuda Zafer Mutlu'nun sorumluluğu var mıdır? Mutlaka vardır. İsteyerek, istemeyerek, bilerek, bilmeyerek... Bizi zorladılar veya zorlamadılar, şartlar öyle getirdi veya getirmedi... Bunları geçiyorum çünkü kimseyi suçlamak istemiyorum ama siyasi odaklarla, iktidarla, genel başkanlarla, siyasetçilerle içli dışlı, fazla ‘‘mıç mıç’’ bir halimiz vardı. Öyle bir dönem geçirdik. Bu ‘‘power game’’ oyununun içine girdik, yapmamalıydık. Yeni gazetede artık bu dönem bitti. Gece içki içilen masalardan eski günlerde olduğu gibi ‘‘çay ve kuru pastalı sohbetler’’e geri döneceğiz. Yeniden Haldun Simavi dönemini başlatmak istiyoruz...
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 17:46