
"ZAMAN REKLAMI" POLEMİĞİ SÜRÜYOR!..
İşte Ekrem Dumanlı'nın Zaman'daki yazısı:
Gazeteler arası atışmalar tarih boyunca hep olmuştur, olacaktır da. Yazarlar arasında yaşanan polemikleri bir araya getirsek ciltler dolusu kitap olur. Tartışma kaçınılmaz; yeter ki iyi niyetle yapılsın... Zaman, serinkanlı bir gazete. Türk insanının takdirini de bu yüzden topluyor.
Çünkü halkımız, kavga istemiyor. Haklı! Bu milletin kargaşadan çektiğini hiçbir millet çekmedi. Sağ-sol, Alevi-Sünni, laik-anti laik çatışmalarının yarasını hâlâ sarabilmiş değil bu aziz millet.
Ne var ki, varlığını kavgaya borçlu marjinal bir zümre var Türkiye'de. Ortada kavga edecek hiçbir şey olmasa bile bir bahane uydurur bu insanlar. Bu ülke için hayırlı işler yapmışsınız, sosyal barışa katkınız varmış; umurunda değildir onların… Kin ve öfke ile kurulmuş dipsiz kuyularını aydınlatmak için gökten yıldızlar indirseniz; yine de onlar bir yolunu bulur, izbe mağaralarından yalan-yanlış bilgilerle çamur atar. Çok mudur bu tip kişiler? Hayır! Gürültülerinin oluşturduğu çekim alanı ile kamu vicdanı arasındaki uçurum zaten çok şeyi ortaya koyuyor.
Kavgacı grupların hamlelerini gördükçe Emir Kusturica'nın o meşhur filmini -Underground- hatırlarım. Bilirsiniz filmde yeraltına gizlenmek zorunda kalmış milisler vardır. Orada hem silah üretir, yerüstünde mücadele eden arkadaşlarına gönderir; hem de savaşın bitmesini beklerler. Aslında savaş çoktan bitmiştir. Silah tüccarları üretimin durmasını istemediği için barış haberini gizli tutar. Hatta savaş havası bozulmasın diye arada bir alarm verilir, siren seslerinin baskısıyla öfkeler kabartılır. Çünkü kavga, ayakta durma vesilesidir bazıları için. Komitacılığı meslek haline getirenler, taraftarlarının kalbine korkular salarak koltuklarına tutunabilir. Ne yapıp edip "savaş sürüyor" mesajını vermek zorundadırlar. Türkiye'de maalesef Kusturica'nın filminde rol almaya can atan bazı kişiler var.
Bu zümrelerden bir kısmının takıntısı, Fethullah Gülen. Ne yapıp edip Hocaefendi'yi incitecek, onu sevenleri rencide edecek bir yol bulurlar. Şuur altlarındaki öfkeyi anlamak çok zor. Bu kadar derin kini hak edecek bir davranışı yok ki Hocaefendi'nin. Halkın içinden gelen biri o. Halk onun ilmini, irfanını, hayırhahlığını iyi bilir. Kamu vicdanında küçük bir yer bile bulamayanlar ona saldırmakla halkı karşılarına aldığının farkında değildir.
Geçenlerde Yerli Pravda, Zaman'da çıkan bir yazıyı ve Zaman reklamını vesile ederek savaş tamtamları çaldı. Belirsiz bir mekan, belirsiz iki karakter üzerine kuruluydu reklamların senaryosu. Karakterlerin birine "Başkan" diye hitap ediliyordu. Adamı ABD başkanı ilan ettiler hemen. ABD başkanı, Türkçe gazete okuyabilir mi? Reklamda Başkan, bir filmde Türkçe gazete okuyor, diğer bir filmde de abone olduğunu söylüyordu. Yurtdışında bir şirketin Türk başkanı olamaz mı? Yani mesela iki karakterin arkası da dönüktü. Mizahi bir yönü vardı reklamın. "Bu müphemiyet merak uyandırıyordu." Reklamın amacı da bu zaten: Merak hasıl etme. Yerli Pravda zeka özürlü bir mektubun üzerine atladı. Bunları muhatap almaya değmez; Allah akıl, fikir, iz'an ve insaf versin...
Kıskançlığı, hırsı, hazımsızlığı anlamak mümkün. Ne var ki şeytanın bile aklından geçmeyecek yakıştırmalar hoş değil. Kavganın bile bir usulü-edebi vardır çünkü. Yüreği olan, fikirleri eleştirir. Kişiler üzerine konuşmak isteyenler önce kendi sabıkalarını masaya koyup sonra başkalarını taşlama yoluna girmeli. Kusturica'nın karakterlerinden farkınız kaldı mı?