Gündem
  • 12.8.2004 10:28

AYŞEGÜL ALDİNÇ'İ HİÇ BÖYLE GÖRMEDİNİZ!...

İSTANBUL - Zaman zaman bir gazeteci olarak değişik yerlerde araştırmalar yaparım üzerinize afiyet. Ne ilgisi var demeyin ama geçenlerde de bir kadın kuaförüne yolum düştü. Bir bakayım dedim. 'Kadın saç modasında bir yenilik var mı?' filan diye.


İstanbul'un havalı kuaförlerinden biri olan Ulus'taki 'Hair Designer'da araştırmalarımı sürdürürken, kuaför çalışanlarından biri ilgimi çekti. 'Bunu bir yerlerden tanıyorum ama nereden?' meselesi kafamı kurcaladı.


Böyle kızıl saçlı, güzel gülen, soğuk ama sıcak bir kadın. Buna benzer biri var biliyorum ama kimdi? Bir de hayranı olduğum biriydi o. Zaten sayıları azdır beğendiğim kadınların. Bir Catherine Deneuve, bir karım, bir de Ayşegül Aldinç. Türkan Sultan ayrı, o başka. Sonuçta öğrendim durumu. O kızıl saçlı kuaför bayan meğer Ayşegül Aldinç'miş. "Herhalde" dedim içimden, "biraz paraya sıkışmış, kuaförlük yapıyor. Tanınmasın diye de saçlarını kızıla boyatmış." Lakin ilgisi yokmuş. Aldinç, yeni bir TV dizisi için hem tip değişikliği yapıyor, hem de gözlem. Gidip sordum haliyle.
Ayşegül hanım, pardon ama ne yapıyorsunuz burada?
Bu ay, altı dizi, iki tiyatro oyunu teklifi aldım. Şimdi Amasra'ya gidiyorum. Bir televizyon dizisi. Orada hoş bir tipleme var, dizinin adı 'Son Yaprak', yönetmeni Özhan Eren. Ben kuaför Müjgan diye bir tipi oynuyorum. Bu rol için hayatımda ilk defa saçımı kızıl sarı boyattım. Komedi değil ama Müjgan deli dolu bir şey. Kuaför Müjgan gözünü Paris'lere dikmiş, gözü yükseklerde bir kadın. Bu, benim için alışılmış tipimde radikal bir değişiklik olacak galiba.
Peki epeydir nerelerdeydiniz? Sizi en son 'Kahpe Bizans'ta görmüştüm...
O arada 'Güle Güle'de oynadım. Sonra. 'Hayal Kurma Dersleri'ni çekmiştik Yavuz Özkan'la ama yok ortada o film. Yani yok öyle bir şey ama var. Boş oturmadım yani. Bir de 'Aşk ve Gurur'u çektik dizi olarak, çok da beğenildi. Fakat parasal anlamda yapımcı firmayla anlaşamadılar sonradan ve zaten başına da o kanalın bir sürü şey geldi. Hâlâ bize soruyorlar 'Aşk ve Gurur'a ne oldu diye.
Hanımefendi ben sizin müzisyen yanınızı da, oyuncu bölümünüzü de beğenirim naçizane. Fakat pek böyle bir kendinizi kasar, ortalarda pek görünmezsiniz. Yanlış mıyım?
O bir tercih tabii. Nasıl söyleyeyim, bunların hepsi bir proje. Ben şimdiye kadar hiç projelendirilmedim, tamam mı. Ve ayrıca bu söylediğiniz şeyler de benim seçimim değil. Ben seçmedim bunları. Ama ben böyle iyiyim,
olay bu kadar. Yoksa bunları yapamayacağımı, sokakta dolaşan kediler bile az çok biliyordur. Ben böyle bir şeyim, ben böyle rahatım ve olay bu galiba. Yıllardır herkes 'Un var, şeker var, helva yok' diyor. Neyse o helva, onu da bilmiyorum ama benim tadım bu ağabeycim. Kendimle ilgili hissettiğim ve yıllardan beri veremediğim sorunun cevabı da, bu 'Ben böyle bir şeyim'. Önemli olan iyi olmak. İnsanlar daha farklı, daha hoş, daha iyi düşünüyorlarsa bu beni ancak mutlu eder. 'Sen daha iyilerine layıksın' diyorlarsa beni düşünüyorlar demektir, o da mutlu eder beni.
Peki, size tatsız bir soru sorayım. Biraz tembel misinizdir mesela?
Ay evet. İşte onu utandığım için söyleyemedim. Çok komik tabii. Yıllarca hırslı bir kadın gibi gösterildim. Malzeme, içerik yerinde, gözü de bir güzel enerjik bakıyor, bunun içinde hırs vardır dediler. Ama bizler her birimiz kavun gibiyiz. Yani öyle koklayarak içimize girilemiyor. Farklı görünüyorsun, sana istediklerini monte ediyorlar. Bana vakti zamanında 'Çok hırslı' filan dediler.
Ama böyle biraz hırs da varmış gibi bakıyorsunuz hayata sanki.
Bunlar bir arada olur mu hiç. Baklava ile turşu gibi, siz hiç 'tembel ama hırslı insan' gördünüz mü? Şimdi daha rahatladım çünkü dışarıdan görünen benle, kendi içimdeki benin arasında bir denge yaratmaya çalışıyordum. Ve bu içimdeki her şeye yansıdı artık. 'Ben böyleyim' dedikten sonra o tedirginlik kalmıyor, daha sakin oluyorsun. Benim yaşıma gelmiş bir insan belki çok daha önce kendini kabul edebilirdi ama benim hayatımda bir sürü şey geç gelişti. Evlenmem, bekâretim hepsi geç oldu, bunu anlayabilmem de geç oldu. Bu da normal bence.
Sizinle dört yıl önce bir söyleşi yapmıştım? "Ben ailem tarafından 'Gazozuna ilaç koyarlar dikkat et' diye büyütüldüm" demiştiniz. Acaba gazozunuza ilaç koysalardı daha farklı biri olur muydunuz?
Öyle bir yetiştirildim ki, kesinlikle ilaç da koysalar bir ara da kendime gelirdim. Türk filmlerindeki gibi olurdu, gözyaşları akabinde tekrar toparlanırdım diye düşünüyorum.
Bu deneyim ününüzü ne derece etkilerdi diye sordumdu.
Başına öyle şeyler gelenler daha yırtık oluyor galiba. Çok hırslı, o anlamda başarılı olabiliyorlar. Aslında bu çok izafi. Skandallarla ölçersek, İdil Biret'e ne diyeceğiz. Eğitimle filan da ilgili, ailen çok önemli. Varoşlarda yaşasaydım daha çok kazanır, daha yırtık bir şey mi olurdum bilemem. Çoğunluğun istediği gibi olurdum herhalde. Oysa ben azınlığın sevdiği, ama gerçekten sevdiği biriyim.
Her şeye karşın, 'Hak ettiğim yerde değilim' diye üzüldüğünüz oluyor mu?
Üzülmek değil o, kendi sınırlarımı biliyorum, içimden nasıl geliyorsa öyle davranıyorum ve bu harika bir şey. Tembellikten öte bunlar da etkiliyor insanı. İstemediğim hiçbir şeyi yapmadım hayatımda. Ne istemediğim bir adamla yattım, ne istemediğim bir işi yaptım. Tamam, zaman zaman 'Bu iş fena değil' diyerek yaptığım şeyler oldu.

'Beni gizli gizli okuyanlar var'
Bir de köşe yazarlığı durumunuz var. Söylemesi ayıp biz sizin işinize karışıp, şarkı markı söylüyor muyuz, nereden çıktı bu köşe yazarlığı işi?
Benim babam (Orhan Aldinç) gazeteciydi zaten. Küçüklüğümden bu yana bu camianın içindeyim. Bunun için bu tuhaf karşılanmamalı. Gizli gizli yazılarımı okuyan bir dolu insan var sizin çevreden. Altı senedir yazıyorum. Bazı gençler bu yazılardan âşık oluyorlar. Benim bir yerim var. Bir şeyi samimi yaparsan bunu okuyucu da alıyor.

radikal

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 22:44

İLGİLİ HABERLER