Yaşam
  • 3.7.2006 09:14

BURCU : BİZİM RAHİP MODERN ÇIKTI, DİNİMİ DEĞİŞTİRMEYECEĞİM

Formula 1 yarışında tanıştığı Ferrari’nin reklam müdürü Massimo Cusimano ile evlenerek İtalya’ya yerleşen spor spikeri Burcu Esmersoy, geçtiğimiz kış mesleğine geri dönmüştü. 28 Ekim’de Bologna’da kilise nikáhı yapacağını açıklayan Esmersoy, "Çok modern bir rahibe denk geldik. Benden din değiştirmemi falan istemedi" dedi.

- Yaptığınız iş, çok erkek egemen bir iş. Ayakta kalma mücadelenizden biraz söz eder misiniz?

İlk başta bana karşı çok ön yargılı davrandılar. Çünkü elinizin hamuruyla erkek işine karışmış oluyorsunuz. Ancak güzelliğinizin yanında bir de akıllıysanız, bir yere gelmeniz çok daha kolay oluyor. Çünkü seyirci, ekranda gülen, güzel bakan kadın spor spikeri görmekten hoşlanıyor. Dolayısıyla erkek spor spikerleri ya da yorumcular, bir süre sonra sizi fena halde rakip görüyorlar. O yüzden de bizlerin iyi niyetli olduğunu anlamaları biraz zaman alıyor. Bu tip problemleri ben de yaşadım.

- Sizi çok ağlattılar mı peki?

Çok ağladım. CNN Türk’te sunduğum ilk programın arkasından çok ağladım. Konulara hakim olamadığım için "Ben bu işi beceremiyorum" diye ağladım. Sonra ağlamakla olmayacağını görüp, kendimi eğitmeye, geliştirmeye başladım. Çünkü, sporun bütün dallarında önemli bilgilere sahip olmam gerektiğini anladım.

- Şimdi durumunuz nedir, ağlamıyor musunuz artık?

Yok, ağlamıyorum. Oldum yani. Ama durmuyorum, öğrenmeye devam ediyorum. Bütün spor dallarını, olimpiyatları, dünya kupalarını, Avrupa maçlarını her şeyi izliyorum.

- Futbolu seven bir kadın spor spikeri misiniz?

Maç izlerdim. Ama benim futbola ilgim daha çok Ümit’le (Karan) beraber başladı. Ben işin arkasındaki dertleri, problemleri bu kadar bilmiyordum. Futbolu 1970’li yıllardan itibaren bilmem gerek. Bütün dünya kupalarını bilmeliyim mesela. Öyle insanlarla çalışıyorum, öyle insanları ağırlıyorum ki inanılır gibi değil. 1974 dünya kupasında hangi futbolcunun, kaçıncı dakikada golü attığını, kırmızı kartları dahi biliyorlar. İşte ben, böyle konukların karşısında bu işi yapmaya çalışıyorum. İşim zor ama bir o kadar da keyifli ve heyecanlı.

- Hiç maç sunmayı denediniz mi?

Bir deneme yaptım. Bayern München maçıydı. Kendi kendime anlatmaya çalıştım ama çok zorlandım. Neden zorlandım? Çünkü duyduğunuz heyecanı seyirciye aktarmanız gerek. En küçük ayrıntıyı bile görmeniz gerek. Boşlukları mantıklı bir şekilde doldurmanız gerek. Ben çok zorlandım ve hata yaptım.

- Hatalar yapıyorsunuz. En son, "Aziz Yıldırım başkanlığa dönmeli. Aksi halde bu durum istikrarsızlığa yol açar" sözünü "iktidarsızlığa yol açar" diye söylediniz...

Benim yaptığım hatada Aziz Yıldırım’ın A’sı bile geçmiyor. Ne dilim sürçtü ne de bugüne kadar böyle bir hata yaptım. Metin hálá gözümün önünde ve şöyle yazıyor; Şenes Erzik, Türkiye Futbol Federasyonu’nun erken genel seçimine gitmesinin, yönetimde istikrarsızlığa yol açacağını söyledi." Şimdi bu metinde Aziz Yıldırım var mı, yok. Ben bu metinde istikrarsızlığı, iktidarsızlık olarak söyledim. Söylediğimi de farkettim. Fakat saniyeler o kadar çabuk geçiyor ki geri dönemedim. Yani geri dönüp özür dilemeye gerek duymadım. Ama bu durum birilerinin hoşuna gitmiştir ve "Ekranı güzelleştiriyor işte" demiştir. Güzel olmak benim suçum mu? Ayrıca güzel olmak, aptal olduğum anlamına da gelmez!

- Bu tepkileri kim gösteriyor, kim mutlu oluyor?

Seyirci. Camiadan kimse bir şey söylemedi. Maalesef insanlar artık güzel şeyleri sevmiyorlar.

- "Asla pes etmeyeceğim" der gibisiniz...

Hayatımın hiçbir evresinde hırslı olmadım. Ama işimi çok seviyorum. Çok sevdiğimi de şöyle anladım, ben işime aşığım. Dünya Kupası’nda bana "Eşin mi, işin mi" denildi, ben de işimi tercih ettim. Bu kadar basit. Bu da demek oluyor ki, benim bu işte bir savaşım var.

- Eşin, bu iş aşkını anlıyor mu?

O benim bu durumumdan çok memnun. Çünkü o da futbolu çok seviyor. Aslında bakarsanız, bütün erkeklerin isteyebileceği bir kadınım ben. Çünkü erkekler, hafta sonları evlerinde futbol izlemek isterler. Yanlarında eşleri de olsun isterler. Ama kadınlar her zaman futbol izlemekten nefret ederler. (İstisnalar var tabii) Ama ben mükemmel bir kadınım. Hem futboldan zevk alıyorum, hem onunla konuşuyorum, tartışıyorum. Bizim en büyük zevkimiz hafta sonları oturup maç izlemektir. 4-5 saat futbol konuşuyoruz. O yüzden erkeklerin hayalindeki bir kadınım ben.

- Sanki erkeksileşmiş gibisiniz?

Yok canım. Kadınlığımı unutur muyum hiç? Sadece pazar günleri öğleden sonraları erkeksileşiyorum. Zamanını ve saatini biliyorum.

- Ne kadar oldu eşinizle görüşmeyeli?

Çok olmadı. Arada gidip geliyor, ben onun yanına gidiyorum. Hem özlem iyi oluyor. Birbirimizin değerini anlıyoruz. Fakat eşim, buraya yerleşmek istiyor. Çünkü buradan çok iş teklifi alıyor. Her ay, "Geleyim mi?" diye soruyor. Ben de istemiyorum. Çünkü eşimi çok seviyorum ve onu kaybetmek istemiyorum. Buraya gelirse bizim evliliğimiz yıpranır. Şimdi bir yerlere tek başına gitse, ki benim kocam gider, bin tane laf edilecek. Kaçmayı da bilmez ki. Ben de ona git ama saklan mı diyeceğim? İstemiyorum yani. Sıkıntıya girmeye hiç gerek yok. Fakat büyük de konuşmak istemiyorum. Bakalım, 2006 yılı karar yılımız olacak.

- Siz Paris’te evlendiniz değil mi?

Evet, Türk konsolosluğunda...

- Ya İtalya’da?

İtalyan hükümetine göre de evlendik. Belediye nikáhı yaptık. Fakat onlar için belediye nikáhının hiçbir önemi yok. Hiç önemsemiyorlar. Onlar için kilise nikáhı önemli.

- Kilise nikahı yapacak mısınız peki?

28 Ekim’de yapacağız. Gelinlik giyeceğim... Ama din falan değiştirme yok..

- Nerede olacak peki nikáhınız?

Bologna’da... Eşim orada doğmuş. Doğduğu yerde yapılırmış. Böyle bir şartları var. Çok farklılar. Mesela benim eşim, benden beş yıl boşanamıyor. Boşandıktan sonra da üç yıl evlenemiyor. Daha ne isterim? Tabii aynı şey kadın için de geçerli. Ve bütün İtalyanlar buna sadık kalıyor.

Kilise nikáhı nasıl olacak

Ben onların dini nikáhlarını, bizimki gibi düşünürdüm. Yani bir Müslüman ancak bir Müslüman ile dini nikáh yapabilirzannediyordum. Eşim böyle olmadığını söylese de biz araştırmaya başladık. Roma’ya, Vatikan’a gittik. Orada bize, ’Bizim için hiçbir sakıncası yok. Sadece yaşadığınız yere gideceksiniz, oranın kilisesinin rahibi size onay verirse, evlenebilirsiniz. O zaman da din değiştirmenize gerek yok’ dediler. Onlar buna karışık nikáh diyorlar. Eşimin yaşadığı yerde bulunan kilisenin rahibinin karşısına geçtik ve bize onay verdi. Sonra, ’Ben size dininizi değiştirmenize gerek var dersem, sizin içinizde olmayan bir dini ben nasıl içinize sokabilirim’ dedi. İnanılmaz modern bir rahipti. Onları tek ilgilendiren şey, doğacak çocuğun dininin ne olacağı. Ben de o zaman, ’Benim çocuğum Türkiye’de doğarsa Müslüman olur, eğer yurt dışında doğarsa da Hıristiyan olur’ dedim. Sonuç olarak çok şanslıydık.

HİÇ DİZİ İZLEMEDİM

T
elevizyonu açtığım zaman sadece spor programlarını, futbol maçlarını, bütün spor karşılaşmalarını izliyorum. Evde sürekli spor kanalları açıktır. Hayatımda hiç dizi film izlemedim. Bir ara arkadaşlarım Haziran Gecesi’ni izliyormuş. Özcan Deniz’den dolayı. Şimdi de Hırsız-Polis diye bir dizi varmış, onu da Timuçin Esen’den dolayı izliyorlarmış. Ben bilmiyorum bile. Hatta bir ara "Aliye" vardı arkadaşlarım bana, "Bizi salı geceleri arama" diyorlardı. Arasam da gerçekten açmıyorlardı telefonlarını. Diziler ilgimi çekmiyor. Arkadaşlarım dizi izlerken ben spor programlarını izliyorum. Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 04:33

İLGİLİ HABERLER