Gündem
  • 7.1.2015 11:45

CHP Mafyasına çok ağır yazı

Belki tam anlayamadık, bir daha okuyalım.

“Sarıgül 'Bana çok pahalıya mal oldunuz. 750 bin dolara New York'ta kiralık mafya tuttum. Senin, eşinin, çocuklarının ve yakınlarının kemiklerini kimse bulamayacak' dedikten sonra çocuklarımın Detroit'teki iş yerlerinin adreslerini gösterdi. Beni ve ailemizi takip ettirdiğini anladım. Çok korktum. Sarıgül, eline kâğıt kalem aldı. 'Şişli Kaymakamlığı'na hitaben rahatsızlığım sebebiyle yarın itibariyle istifa ediyorum, diye yazıp imzalayacaksın' dedi. Ben de '27 Aralık'ta oğlum evleniyor. Hiç olmazsa nikâhını kıydıktan sonra istifa etmiş olayım' dedim. Kabul etti. Söylediklerini yazıp 5 Ocak itibariyle istifa ettiğimi yazıp imzaladım. Evde 20-25 dakika kadar kaldıktan sonra İstanbul'a döndüm...”

2014 yılında İstanbul'un iş dünyasının kalbi olan Şişli ilçesinin belediye başkanının savcılığa verdiği ifadelerden bunlar.

Belediye Başkanı da öyle yalnız, çaresiz, sahipsiz biri değil, Millî Şef İsmet İnönü'nün torunu.

Dedesinin de aralarında olduğu Cumhuriyeti kuran kadronun saltanatın kaldırılmasından 93 yıl sonra oldu bunlar.

Oğullarından birini veliaht yapmak, benzer şeyler yapmış olan Hürrem Sultan'ın ölümünden ise 550 yıl sonra.

Uğruna, Gezi'nin kahramanı Sırrı Süreyya'nın bile bir çırpıda harcanıp, hatta AKP'ye yarıyor ilan edilip, gazetecisinden, solcusuna, iş adamından sanatçısına “Tatava yapma bas geç” diye kampanya yapılmasının üzerinden ise bir yıldan az geçti.
“Adam mahkeme-i kübradan mı gidip temiz kâğıdı getirsin… Dindar ve kindar neslini inandırırsın da bu ülkenin kindar olmayan insanını ikna edemezsin” diye Hürriyet'in eski genel yayın yönetmeninin sonsuz kefaletinden, gardırobu önünde “ok gibi fırlamaya hazır gibiyim” PR röportajlarından, her akşam tv'lerde parlatma programlarından, köşe yazarlarının cafelerde karşılıklı kadeh tokuşturmalarının üzerinden de o kadar ancak geçmiştir.

HDP danışma kurulu üyesi Boğaziçili akademisyenin bile “Peki, kabul, bıçak kemiğe dayandı: HDP Genel Merkez, İstanbul seçimlerinden çekilsin, oyların CHP'ye gitmesi çağrısında bulunsun!” diye tweet atmasından, Türkiye derecesi yapıp Boğaziçi'ne siyaset okumaya gelen öğrencilerin diğer hocalarını da otobüsler üzerinde Sarıgül için çığırtkanlık yaparken görerek düştükleri büyük hayal kırıklığının üzerinden de…
Öcalan'ı bile eleştirecek kadar kendini Kürt davasına adamış duayen gazetecinin, büyük kahramanı cemaatçi polislerin intikamını alma yeminleri eden meczup yazarların, Sarıgül'ün meziyetlerini sıralamak ya da Erdoğan'a karşı neden Sarıgül'e mecbur olunduğunu anlatmak için latent Kemalistlerin, Erdoğan Mağdurları Cemiyeti üyelerinin, Erdoğan Obsessive-compulsive disorder hastalarının türlü takla atışlarının üzerinden de az zaman geçti…

Cemaatin abilerini, ablalarını Sarıgül'e oy toplamak için seferber etmesi üzerinden…

Solcu demokrat ünlü profesör gibi daha çekingenleri, açıkça Sarıgül demeye utananları “yerel seçimde oylarımızı iki turluymuş gibi vermemiz gerektiğini” bile söyledi.
Memleketin okumuş yazmış, solcu, gazeteci Gezici, sanatçı kaymak tabakası, iş dünyası medyası az kalsın başarıyordu da...

Az kalsın yolsuzluklar, ayakkabı kutuları falan deyip, İstanbul'un başına New York mafyasından adam tutup, belediye başkanını çoluk çocuğunu ortadan kaldırmakla tehdit ettiği iddia edilen birini geçireceklerdi…

Diktatör, Putin, tek adam rejimi, Bilal falan derken, az kalsın oğlunu yerine belediye başkanı yapmak için tavşan belediye başkanıyla anlaşmış, anlaşma bozulunca da mafyayla tehdit etmiş birini seçeceklerdi.

Nereden bilelim de diyemezler. Ortada bütün bunları yapma potansiyeli olduğu apaçık ortada bir siyasi kariyer varken, oğlunu Belediye Meclis üyesi listesinde ilk sıradan aday yapmışken, avukatını başka bir ilçeden aday göstermişken kefil olup, tatava yapmadan herkesi basıp geçmeye çağırdılar.

Anti-AKP, anti-Erdoğan siyaseti insana neler yaptırıyor! Yaşasa doğrudan Al Capone'la bile çalışırlardır herhalde, vuruyor ama çalışıyor…

Neredeyse laik meşru terör örgütü kabul edilecek DHKP-C'nin Dolmabahçe saldırısı için adaletin tecellisi, öfkenin patlaması, “Gazap ekersen Azap biçersin” diye yazıları yazılmadı mı?

Allah'tan demokrasilerde hâlâ çoğunluğun dediği oluyor, sandık da hâlâ mühim bir şey, halkımız da basiret sahibi…

Her ne kadar tatava yapmayıp basıp geçişleri üzerinden bir yıldan az geçmiş olmasına rağmen, ortaya çıkan pislik karşısında hiçbir şey olmamış gibi davransalar da bu mesele öyle kolay kapanmayacak.

Yerel seçimlerde Sarıgül'ün karşısına çıkmış öfkeli bir rakibi olsa da herhalde CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin'in bu iddiasının arkası gelecektir:
“Bütün ortaklıklar bozulur, suç ortaklığını bozmak çok zordur. Medya ve iş dünyası da dahil oldu sürece. Suç ortaklığı bu işte. Dün de böyleydi, bugün de, yarın da öyle olacak. Baskı, korku bugün var ama dün de vardı. Kılıçdaroğlu'na baskı uygulandı. Aynı gün müthiş bir kampanya vardı. Medyada da 'Sarıgül son çare' durumu.. 'Aman bu Sarıgül olmaz' diyecek siyasetçi bulmak çok zor oldu. 'Çare Sarıgül' deyince... Başkan ne yapsın? Bu kadar baskıya...”

Galiba suç ortaklığının da bozulduğu bir noktadayız. Bu ortaklık belki haziran seçimine kadar ayakta tutulur. Ama sonra şu sorular muhataplarına sorulur:
Kimdir Kılıçdaroğlu'na Sarıgül baskısı yapan medya ve iş dünyası? Bu insanlar hâlâ CHP üzerinde etkili midir? Sarıgül neden bir yıl önce gardırobunda bile boncuk bulan Hürriyet gazetesi tarafından bitiriliyor?

Peki ya Sarıgül de konuşup kendisini bir yıl önce destekleyip şimdi harcayan medya ve iş dünyası hakkında bildiklerini anlatırsa?

Ne bileyim mesela büyük holdinglerin merkezlerinin bulunduğu Şişli ilçesinde imar izinleri defterlerini açarsa? Cemaatle görüşmelerinden bahsederse? Baykal'ın kasedi ile ilgili gerçekler ortaya dökülürse?

Yani bu ilişki ağını Meclis komisyonu, Yüce Divan değil, New York mafyası bile temizleyemez...

YILDIRAY OĞUR-TÜRKİYE GAZETESİ

Güncellenme Tarihi : 18.3.2016 23:03

İLGİLİ HABERLER