Yaşam
  • 25.11.2007 15:03

ERKEKLER YANLARINDA ÖRTÜLÜ KADIN İSTEMİYOR!

Ayşe Böhürler, iktidar partisinin kurucu üyelerinden AKP’nin en üst karar organı MKYK’nın üyesi. Üniversiteyi bitirdikten sonra kapanan Böhürler ile, başörtülü kesimin başörtüsüne nasıl baktığını konuştuk

Ayşe Böhürler, AKP’nin kurucularından. 20 yaşından beri başını örtüyor. Kapanmak kendi isteği, kızlarının da kapanmasını istiyor ama kararı kendilerine bırakıyor. Çünkü türban, ya da kendi tercih ettiği tanım ile başörtüsü takarak yaşamanın hiç de kolay olmadığını söylüyor. Türbanlı kadınların hem laik hem de gelenekçi sistemin baskısı altında kaldıklarından hayatlarının zorlaştığına değiniyor. Ve erkeklerin yanlarında başörtülü kadın istemediklerine de dikkat çekiyor; nedeniyse dindarlıklarını ortaya çıkarması ve kariyerlerini olumsuz etkilemesi!


Türban sorununa nasıl bakıyorsunuz? Kadınların örtünmesine erkeklerin karar vermesine, kadınlar üzerinden siyaset yapılmasına?

Sorun, başörtüsü takmak isteyenlerin engellenmesi. Burada sorunun doğru tanımlanması çözümün de doğruluğunu sağlayacaktır. Ayrıca burada ısrarla yinelenen bir başka yanlış yaklaşım da başörtüsü takan herkesin erkeklerin baskısı ile bunu yaptığı önyargısıdır. Bu bir genelleme.


Niye kapanıyor kadınlar?

Bu meseleye bireysel tercihler ve dindarlık çerçevesinden bakılması gerekir. Hem başörtüsü üzerinden siyaseti sadece dindar erkekler yapmıyor, bu argümanı kullananlar tam tersi kesim. Dinle ilişkisi olmayan insanlar din, dindarlar ve başörtülü kadınlar adına ahkâm kesiyor. Ayrıca başörtüsü takmak, başörtülü yaşamak hiç kolay bir şey değil.


Nedir zorlukları?

İnsanın hayatını bitmeyen bir mücadele alanına çeviriyor. Sizinle ilgili bütün algı sadece başörtünüze dönüyor. Sadece başörtüsünden ibaret bir kadın kimliği ortaya çıkıyor. Önyargılarla savaşıyorsunuz. Bir sürü insan var meslek hayatına son veren, kariyerinde istediği yere gelemeyen. Diğer taraftan aşağılanma ve sürekli kendinizi yeniden anlatma durumu ile karşı karşıyasınız. Kendini kabul ettirme değil bu; sürekli ithamlar, suçlamalar karşısında olan biteni anlatma çabası. Şurası bir gerçek ki, başörtülü kadınların mücadelesi sadece laik sistemin dayatmalarına karşı değil, dindar kesime de! Çalışma hayatından eğitim hayatına kadar birçok baskıyla karşı karşıyasınız. Geleneksel dünya ile laik baskı arasında kalmak, kendinizi ifade etmek hiç kolay değil.


Bunlardan kurtulmak için başörtüsünden kurtulmak bir çözüm değil mi?

Bundan kurtulmak isteyen yok ki! Bu benim tercihim, benim inanışım. Bunun bir bedeli olduğunu bilerek örtündüm ve bu bedeli ödüyorum. Bundan da şikayetçi değilim. Çünkü dindar bir insan olarak beklentilerim bu dünyadaki kazançlarımdan ibaret değil. Ayrıca başörtülüler eziliyor diyerek, mağdur edebiyatı yapılmasına da karşıyım. Bu, tercih edilen bir şey. Ama bir yerden sonra, “Yeter artık!” diyorsunuz.


20 yıldır bir savaş var ortada ve bu savaşı kim kazandı? Çankaya’da türbanlı bir first lady’nin oturması bir zafer mi?

Ben ortada bir savaş görmüyorum. Bu coğrafyada yaşayan insanlar neredeyse 1000 yıldır Müslüman. İnsanlar din ile bağlarını kesmiş olsalar bile bu topraklardaki İslami kültürden herkes etkilenmiştir. Bu nedenle dindarlık, İslam’a uygun yaşama isteği bu toprağın insanları için yeni bir talep değil ki, bu bir savaş olsun. Çankaya’da başı açık birinin oturması da, başı örtülü birinin oturması da zafer değil. Başörtüye dindarlar ve dindar olmayanlar sembolik anlamlar yüklemezlerse eğer, başörtülü kadınlar daha çok rahat ederler.

HOŞGÖRÜ GÖSTERMEYELİM!


Toplum ve özellikle kadınlar ikiye ayrılmış durumda. Bunlar da kendi aralarında ılımlı veya radikal diye ayrılıyorlar. Yani kimileri türbana tümden karşıyken kimileri de başın açık olmasına karşı. Nasıl çıkacağız bu işin içinden?

Bu zor bir iş değil, siz benim inanma biçimime ve buna bağlı hayat tarzıma saygı göstereceksiniz. Ben de sizin inanma biçiminize ve hayat tarzınıza saygı göstereceğim. Hoşgörü kelimesini özellikle kullanmıyorum. Çünkü hoşgörü gösterme bir üstünlük duygusunu da içerir. Hoşgörü gösterip tahammül falan etmeyelim. Sadece birbirimizi olduğumuz gibi değiştirmeye çalışmadan, kendi doğrularımızı dayatmadan kabullenmeyi öğrenelim.


Benim şahsi görüşüm örtünmeye kadınların kendilerinin karar vermediği. Küçük yaşta empoze edilince, başta karşı olsalar bile zamanla bununla yaşamayı öğreniyor ve bunun doğru olduğuna inanmak zorunda kalıyorlar.

Bu sizin görüşünüz, belki de tanık olduğunuz olaylar sizi böyle düşünmeye sevk etti. Ama ne benim başörtüsü kararımda ne de yakın çevremin başörtüsü kararında böyle bir dayatmanın izi bile yok. Elbette herkes kendi özel çevresinde gördüğünü taklit eder, doğru sayar, ama yetişkin olunca tercihleri daha da netleşir. Açık olmak da, başörtüye karşı olmak da böyle bir sosyal çevre baskısının sonucu değil mi? Bu anlamda özgür bir seçim kimse ve hiçbir düşünce ve din için söz konusu değil.

DİNDAR ÇEVREYE SAHİP OLMAK SUÇ MU?


Ama baskıya daha çok dindar kesimde rastlıyoruz.

Dindar bir aileye, dindar bir çevreye sahip olmak neden suç gibi sunuluyor ben bunu anlamıyorum. Başı açık olmak tek norm değil ki? İnancınız normlarınızı ve değerler skalanızı belirler. Kimse kimseyi suçlayamaz. Ben, “bana ne bir başkasının inancından ve hayat tarzından!” diye bakarım meseleye. Eğer onaylamıyorsam bana ters geliyorsa ilişkilerimi ona göre düzenlerim. Dostlarımı onların arasından seçmem, o kadar. Çoğu zaman bu bile insanın seçimi olmayabiliyor. Zıtların bileşkesi çok güzel sentezler çıkarabiliyor. İlla da benim gibi inansın benim gibi olsun demek çok faşizan bir şey.


Küçük yaştaki çocukları kapanmaya zorlamak faşizan bir şey değil mi?

Küçük yaşta başını örtmek zorunda kalanlar da var elbette. Ama bu daha çok eğitim ve gelişmeyle değişebiliyor. Aile eğitimli ise çocuğuna zaten baskı yapamıyor. Eğitimli bir kız zaten kolay kolay baskıyı kabul edemiyor. Ama kapalı, feodal yapıların hakim olduğu küçük topluluklarda aile baskısı eğitimsizlik ile birlikte bazı zorlamalara neden olabiliyor. Bu baskı kızın tüm hayatını etkiliyor. Ama bu da yasaklarla aşılacak bir durum değil. Tam tersi yasaklar baskıyı haklı çıkarıyor. Gerçekten baskı varsa eğitimi engellenen her genç kız daha çok böyle bir ortama itiliyor. Bunun yolu yasaklar koyarak, onların görünürlüklerini azaltarak olmaz. Bunun yolu herkesin eğitim almasını sağlayarak insan olma bilicini, birey kimliğini güçlendirerek olur. Baskıcı ailenin karşıtı baskıcı devlet veya sistem olmamalı. Bir baskıdan öbürünü tercih etmek arasında kalırsam, elbette aileminkini tercih ederim.


Ben dahil pek çok kadın, kapanmanın nedeni erkekler olduğu için karşılar. Yani erkek iradesine hakim olamadığı ve kadın görünce aklına başka şeyler geldiği için. Bu düşünce sizi rahatsız etmiyor mu? Örneğin geçtiğimiz günlerde Malezya ruhani liderinin bir açıklaması vardı; dekolte giyinen kadınlar yüzünden erkeklerin ibadetlerini yerine getiremediğini söylüyordu. Neden erkekler kadın görünce namazını kılmayı unutacak kadar dinden çıkacakları için kadın kapanmak zorunda?

Bence de kadınlar davranışlarını erkeklere göre belirlemek zorunda değil. Malezya’nın ruhani liderine Malezyalı Müslüman kadınlar eminim gereken cevabı vermişlerdir. Erkeklerin böyle düşünmek hoşuna gidiyor olabilir. Ama bu, bizim onların düşüncesini onayladığımız anlamına gelmez. Erkeklerin gözünü muhafaza etmek için değil, dini bir emir olduğu için örtünüyoruz. Üstelik Müslüman kadınların örtüsü erkekleri için değil kendileri için, bunu onların da anlamış olması gerekir.


Erkekler yanlarında örtülü kadın istemiyor


Örtünme dini bir emir mi?

Dini bir emir ama Müslümanlığın olmazsa olmazı değil. Allah’a inanmaz, Peygamber’i kabul etmezseniz Müslüman değilsinizdir ama başörtü takmadınız ya da içki içtiniz diye Müslüman değilsiniz diye bir ayet yok. Her yerde olduğu gibi daha dindar insanlar var, bütün söylenenlere uymaya çalışır, kimileri de hayatın pratikleri içersine sokmazlar. İyi Müslüman, kötü Müslüman ayrımını sevmiyorum. Uymadığım bir sürü emri var İslam’ın. Bu, dünya görüşünüzle ilgili. Sosyal, siyasal bir mesele haline dönüştürmenin gereği yok. Aşk gibi bir şey. Aşkı sorgulayamazsınız! Ben böyle daha mutlu ve huzurlu hissediyorum kendimi.


Erkeklerin de payı yok mu bunda? Hiçbir kadın sorununu önemsemezken türbanı bayrak yapıp sokaklara dökülmelerinin…

Erkeklerin savunma biçimi beni de rahatsız ediyor. Ayrıca muhafazakâr erkeklerin başörtülü kadınlarla birlikte olmaktan, onların görünür olmasından hoşlandıklarını da düşünmüyorum. Dindarlıklarını ortaya çıkaran bir şey. Kamusal alan söz konusu ise handikap oluyor.


Tam tersi değil mi yani?

Değil. Bir araştırma yapılsa, birlikte görünmek istenip istenmediklerine dair, tam tersi çıkabilir. Özellikle kariyer yapmak isteyen gençler başörtülü bir eşi seçmeme eğiliminde.



Eşimle evlenirken pazarlık yaptık


Nasıl karar verdiniz kapanmaya?

20’li yaşlardaydım. Annem kapalıydı ama kimsenin baskısıyla karşılaşmadım. Hatta yakın çevrem, annem de dahil hayatımı zorlaştıracağı için kapanmamı istemediler.


Eşiniz?

Açıkken tanıştım, pazarlık yaparak örtündüm.


Nasıl yani?

O da sol kesimden gelen biriydi ve kendimize İslami bir hayat kuruyorduk. Ben örtünmeye, o bazı alışkanlıklarından vazgeçmeye karar verdi. Dindar diyeceğim bir insan değil ama başörtülü olmamdan memnuniyet duyuyor.


Çocuklar…

İkisi kız 3 çocuğum var. Kızlar 15 ve 17 yaşında. Örtülü değiller. Okuyorlar şu anda. Başörtülü arkadaşları var ama örtünmek istemediler.


İsterlerse veya istemezlerse?

Bu çok kişisel bir mesele. Bütün başörtülerinin aynı sayılması gibi bir durum var, hep genellemelerin, önyargıların kurbanı oluyorsunuz. Örtünmeyi, imani ve kalbi olarak hazırsanız göğüsleyebilirsiniz. Bu yüzden çok küçük yaşta örtünmek ne kadar doğru bilmiyorum.

(AKŞAM)

Güncellenme Tarihi : 24.3.2016 15:31

İLGİLİ HABERLER