Gündem
  • 28.2.2011 16:32

'KIBRIS DİYE BİR ÜLKE YOK Kİ...'

Erdoğan: Yarın Brüksel'e ziyaretlerde de bulanacaktık fakat 54. Hükümet'in Başbakanı Sayın Erbakan'ın cenaze merasimi dolayısı ile bu akşam Almanya ziyaretimizi sonlandıracağız.

ALMANYA İLE İLİŞKİLERİMİZ DERİNDİR

Artık sadece, burada Almanya'nın daveti üzere başlayan süreçeten 50 yıllık bir süreci yaşamış oluyoruz, şuanda 50'nci yıldayız bu 50'nci yılı artılarıyla, eskileriyle yaşıyoruz. CeBİT 11'i de bir yerde kutlama olarak kabul edebiliriz fakat bizim dayanışmamız yeni değil bizi birbirimize yakınlaştıran faktör 60'lardan sonra buraya gelen işçilerimiz değil burada ki işadamlarımız, çocuklarımız bunlar tabi ki ilişkiler noktasında kilit rol oynuyorlar. Türkiye ile Almanya'nın yolları tarihte bir çok kez kesişti, Türkiye ile Almanya'nın ilişkileri sadece burada ki vatandaşlarımız boyutu ile ele alınamaz böyle bir değerlendirme eksik olur hepsinden öte haksızlık olur. Aynı şekilde Türkiye, Almanya ilişkilerinin gündelik politikalarla ele alınması da doğru değil, biz herzaman ülkelkerin ve liderlerin daha geniş bir bakış açışı ile bakmaları konusunda samimi olduk.

LİDERLER KALICI DEĞİLDİR

Liderler hiç bir zaman kalıcı değildir hepsi gelip geçicidir, bende kalıcı değilim Almanya'da ki liderlerde kalıcı değil ama halklar arasında ki dayanışma, bütünleşme o asırlara devam edecek kalıcılığa sahiptir. 50 Yıl içerisinde sadece bizim burada ki yaşayan vatandaşlarımızın gördükleri nice liderler oldu onlara oy verdiler ama oy verme hakkını elde edemeyenlerde var ayrı mesele, durum böyle olduğuna göre öyle ise liderlerin birbirleriyle sürtüşmesi asla olamaz olmamalı. Bazı Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yoğun halk hareketlerine şahit oluyoruz meydanı dolduran yüzbinler demokrasi diye haykırıyor, kendini yakan gençleri görüyorsunuz adeta intihar komandoları, Türkiye'nin bu bölgelerle tarihi ve kültürel bağları var bu ülkelerin halklarının taleplerini çok iyi anlıyoruz. Türkiye son derece ilkeli, tutarlı şekilde insan haklarından yana tavır alırken üzülerek söylemem gerekirki Avrupa'dan bu konuda güçlü ve tek denebilecek bir ses duyulmadı.

NATO'NUN NE İŞİ VAR LİBYA'DA?..

Libya'da ki olaylar esnasında yaptırımlar uygulanmasını kaygı verici buluyoruz yönetimlerin yanlışları halklara ödetilmemeli. Libya halkını cezalandıracak her türlü yaptırım kabul edilemez ve kalıcı sıkıntılara yol olur. NATO'nun ne işi var Libya'da NATO mensubu olduğu ülkelerden birine müdahale yapılması halinde böyle bir şeyi gündeme getirebilir. Biz Türkiye olarak bunun karşısındayız dedik biz Tunus'u görüyoruz, Mısır Mısırlılarındır diyoruz, Yemen Yemenlilerindir, Libya Libyalılarındır, Fas Faslılarındır, kendi mütekkaretlarını o ülkenin halkları belirlemeli kimse değil. Kimse kalkıpta o ülkelerde ki petrol kuyularının hesaplarını yapmasın. Bunun bedeli çok ağır olur bu nokta da çok dikkatli hareket edilmesi gerekir, bizim 30 bin vatandaşımız oradaydı bize bazıları akıl veriyor niçin siz Kaddafi'ye yönelik birşey söylemiyorsunuz diye. Biz kabile idare etmiyoruz biz 74 milyonluk Türkiye'yi idare ediyoruz dolayısı ile benim orada ki 30 bin vatandaşımdan birtanesinin ölümünün faturasını bedelini ben nasıl ödeyeceğim nitekim Trabzon'lu Yunus Emre orada öldürüldü o geri gelebilecek mi ağlayan annesinin babasının gözyaşlarını kim dindirecek bu Yunus Emre'lerin sayısı artabilirdi ama biz Kaddafi ile de görüştük muhalefet ile de görüştük.

TÜRKİYE'NİN ÖNEMİ AB İÇİN BÜYÜKTÜR

Tekrar Libya'ya dönmeyi düşünüyormusunuz? Evet düşünüyoruz Libya şuanda Kaddafi ile bölünmüş durumda ama bizim gönlümüz şundan yana Libya tekrar birlik içinde olsun iri olsun diri olsun biz meselelere çıkar odaklı bakamayız bizim bakış açımız insan odaklı olmalıdır. Yaşanan son olaylar elbette uzun süre tartışılacaktır ama en önemlisi AB yaşanan olaylar karşısında ki tavrını sorgulamak bir özeleştiri yapmak durumunda kalacaktır ve kalmalıdır. AB demokrasi, insan hakları ve özgürlükler üzerine bina edilmiştir artık AB bir Avrupa topluluğu değildir siyasi ve sosyal bir birliktir. Bundan sonra da evrensel değerleri savunmak durumundadır Türkiye'nin önemi ve AB için önemi artık daha net ortaya çıkmıştır. Bir gerçekte şudur Türkiye'nin ekonomik gücü 2008 yılında çıkan krizi en az yara ile atlatan ülkeler arasında Türkiye'de geliyor. 2009 sonundan itibaren en yüksek büyüme sürecine girdik henüz resmi rakamlar açıklanmamasına rağmen 2010 yılında Türk ekonomisinin yüzde 8 seviyesinde büyüyeceğini tahmin ediyoruz. AB tanımlı borç stoku 2002 yılında yüzde 74 seviyesindeyken biz bunu 2009 sonunda yüzde 45'lere çekmiş bulunmaktayız. 2010 sonu içinde tahminimiz yüzde 42 olduğu yönünde bu oranlar Avrupa'da ki bir çok ülkeden daha iyi olduğumuzu gösteriyor.

Hükümet olarak görevimiz özel sektörümüzün daha fazla üretmesini ve küresel rekabetini arttıracak adımların atılmasıdır. Küresel mali kriz nedeni ile bir çok ülkede yaşanan ciddi daralmaya rağmen Türkiye'ye son dönemde 57 milyar dolara yakın yatırım girmiş bulunuyor. Özellikle Alman dostlarımızı Türkiye'de daha çok yatırım yapmaya davet ediyoruz, Türkiye istikrarlı şekilde büyüyen ekonomisi ile artık çok farklı bir yerde duruyor. Şunu açık söylemek durumundayım AB içinde Türkiye'nin üyeliğini en fazla desteklemesi gereken ülke olarak biz Almanya'yı görüyoruz Almanya'dan biz böyle bir yaklaşım bekliyoruz, birliğin kilit ülkelerinden biri olan Almanya'nın bu konuda sergileyeceği tutum diğer ülkelere de örnek sergileyecektir Türkiye'nin AB'ye neler kazandırabileceğini en iyi Almanya anlatabilecektir.

Katılım öncesinde AB ile Gümrük Birliği ilişkisi tesis etmiş tek ülke biziz. 15 Yılı aşkın süredir biz bunu iyi şekilde götürüyoruz AB üyesi olmadan hiç bir ülke bunu yapamıyordu ama biz olduk ama halen kapıda bekletilen ülke Türkiye, AB'nin ortak ticaretini benimseyen ülke yine Türkiye'dir. AB'nin tercihlik gümrük rejimlerini süratle benimsiyoruz, zaman zaman yaşanan sıkıntılara rağmen AB'nin 3. ülkelerle tercih ettiği serbest ticaret anlaşmaları aktediyoruz. Bizim Almanya'dan beklentilerimiz varolandan daha fazladır. Alman işadamı dostlarımızın bu noktada desteklerini devam ettirmelerini özellikle rica ediyorum, Almanya'da yaşayan Türk işadamlarının Almanya ekonomisine kattıkları katkıdan dolayı gurur duyuyoruz bugün tahmini rakamlarla 77 bine yakın Türk işyeri bulunuyor Almanya'da ikili ticaret hacmimiz 29 milyar dolar olarak gerçekleşti. Bu rakam küresel ekonominin tüm dünyasını etkisi aldığı zaman yüzde 20 artışa işaret ediyor ki bunuda biz bir artı olarak görüyoruz. Türkiye'de faliyet gösteren önde gelen Alman firmaların bir yandan Türkiye'de ki çeşitli fiyat avantajlarından yararlanarak kârlarını arttırırken Türkiye bugün 74 milyona ulaşan genç ve demokrat nüfüsu ve 3 kıtanın ortasında yer alan son derece elverişli olan yatırımcılar için önemli imkanlar sunuyor.

16 Nisan 1985 tarihinde imzalanan Türkiye- Almanya çifte vergi ödenmemesi anlaşmasının 2010 yılında tekrar gözden geçirilmesinden mutluluk duyuyor ve kısa sürede imzaların atılmasını temenni ediyoruz. Karşılıklı yatırım ve ticari ilişkilerin gelişmesinin de önemi büyüktür, aynı şekilde ülkemizde ikamet eden on binlerce Alman vatandaşı bulunuyor. Küresel krize rağmen turist sayısını arttıran Türkiye daha fazla Alman vatandaşını ağırlamaktan mutluluk duyacaktır. Alman dostlarımıza bir şey söylemek istiyorum. Türkiye'de inanç hürriyetine saygı duyulmadığına yönelik bazı propagandalar yapılıyor bunlar bizim kulağımıza geliyor ve bizi üzüyor ben burada somut örnekler vereceğim, Türkiye'de Patrikhane vardı Patrik Sensinot Meclisi'nin üyeleri tarafından seçilir ve bu Meclisin üyelerinin Türkiye vatandaşı olmaları gerekmekteydi ve son seçimde üyeler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından oluşmuyordu ben bunu Karamannis'e söyledim bunu düzeltelim bu yanlış dedim sonra Papandreu döneminde yine ben kendilerine bunu anlattım dedim ki müraacat etsinler bunları vatandaş yapalm hiç olmazsa Lozan'a uysun bunun üzerine müraacat yaptılar ve Türkiye vatandaşı yaptık bunu niye söylüyorum aynı şeyin karşılığını biz Batı Trakya'da alamadık seçilmiş olan mütfüleri halen Yunanistan kabullenmiyor, Müslümanların dini liderini o ülkenin lideri memuru gibi atayabilir mi onu Müslümanlar yapabilir bunun sözünü vermelerine rağmen halen yerine getirmediler.

DEMOKRATİK VE LAİKLİĞİN EN BÜYÜK TEMİNATI BİZİZ

Şuanda bir yetimhane Rum Patrikhane'sine verildi bu ikincisi üçüncüsü ise Almanların bana söylediği bir husus Tarsus'ta bizim bir kilisemiz var yılda bir kere burada gelip ayin yapmak isteriz dediler. Ben Kültür ve Turizm Bakanı'ma talimatı verdim ve orada şimdi gelip ayin yapabiliyorlar etti üç. Dördüncü ise Sümela Manastırı bu Manastır'da on yıllardır ayin yapılmazdı Patrikhane bizden talepte bulundu bir çok istihbaratımız yaptırmayalım dediler ama hayır yapacaklar dedik ve ayinlerini yaptılar. Beşincisi Van Gölü'nde Akdamar Ermeni Ortodoks Klise'si var yıkılmak üzereydi biz bunu devletin kendi kasasından restorasyon yaptık ve onlarda orada gidip belli sürelerde ayinlerini yapıyorlar normal olarak Türkiye'de ki azınlıkların bulunduğu yerlerde ibadetlerini zaten yapıyorlar çıksınlar bize desinler ki inanç hürriyetinde şurada bir sıkıntı var AK Parti hükümeti döneminde bunu diyemezler bunun en büyük garantisi biziz.


Almanya'nın vatandaşlarımıza yönelik uyguladığı vize rejimine şöyle bir dokunmak istiyorum, bu sorunlara yol açıyor bunu sadece Almanya için söylemiyorum AB geneli için söylüyorum AB'nin burada bize karşı ciddi yanlışı var. Az önce burada unutulmuş veya farkında olunmamış olması gerek, geri kabul anlaşması aslında imzalanmış değil müzarekereleri sonuçlandı fakat müzakerelerde ne oldu diyalog süreci kabul edilmesi diye bir karar çıktı biz zaten diyalog halindeyiz bizim derdimiz diyalog değil ki bizim derdimiz vize muhafiyetinin sağlanması. Brezilya'ya vize muhafiyeti vereceksiniz, Uruguay'a vereceksiniz yav bu ülkelerin AB ile neyi ortak? Müzakere süreci içerisinde mi? Aynı coğrafyada mı? Ne ortak yanı var? 50 yıldır AB'nin içinde müzakere halinde olan Türkiye'ye vermeyeceksiniz AB medeniyetler ittifakının birliği değil Hristiyan birliği'nin merkezi olmayı düşünüyor o zaman ben bunu düşünürüm. Çıksınlar desinler ki Türkiye'yi istemiyoruz başım gözüm üstüne birbirimizi oyalamayalım birbirimize çalım atmayalım yani AB'nin müttesabatı belli penaltının kuralları değişti sonradan yok arkadaş maç başlamış kural değişir mi böyle şey olurmu ahde vefa denen birşey var ki AB'nin en önemli şartı bu hani nerde ahde vefa biz burada Almanya'dan çok şey bekliyoruz geçen hafta Sarkozy'e de aynı şeyleri söyledim kalkıpta bir Güney Kıbrıs'a AB üyeliği açıyorsunuz ve bu çiğnemektir ve ne diye alıyorsunuz Kıbrıs diye bir ülke mi var? Kıbrıs diye bir ülke yok ki Kuzey Kıbrıs var Güney Kıbrıs var sen sıkılmadan oraya Kıbrıs adasının bayrağını koyuyorsun. Annan planı ne oldu referanduma götürüldü bize AB şunu söyledi gittiğinde ; Kuzey'i siz kabullendirebilirseniz bizde Güney'e çalışacağız dediler Kuzey'den yüzde 65 evet çıktı Güney hayır çıktı Güney alındı Kuzey'e halen zulüm ediyorlar böyle adalet olur mu?

Ben siyaseti birazda gerçekten dürüstlük olarak algılıyorum dürüst temellere siyaset dayanmıyorsa o ülkeler bunun bedelini er yada geç öderler ben Almanya'nın bu sorunlara yönelik adımlar atmasını ilişkilerimizin seyrine yaraşır şekilde olacağını düşünüyorum. Arada ki sorunlar aşıldıkça Türkiye ile Almanya'nın bugünkinden daha fazla işbirliği yapacağına ben inanıyorum. İnanıyorum ki iki tarafından işadamları bu gerçeklerden hareket ederek sosyal işbirliğini getirerek götürecektir' dedi..

Güncellenme Tarihi : 23.3.2016 20:49

İLGİLİ HABERLER