Yaşam
  • 26.2.2003 13:19

KUŞLAR DONUP KEDİLERİN AĞZINA DÜŞTÜ

Yoğun kar yağışı nedeniyle İstanbul son 15 yılın en yoğun kış günlerini yaşıyor. Oysa 'İstanbul' ve 'yoğun kar yağışı' deyince özellikle yaşlı İstanbul hanımefendileri ve beylerinin akıllarına 1929 yılının unutulmaz kış günleri geliyor. İşte o unutulmaz İstanbul kışından kalan anılar: 1929 yılının ilk haftasında başlayan büyük fırtına, limandaki gemilerin sabaha kadar çaldıkları düdükle halka duyurulur. Birkaç gün süren şiddetli fırtınanın ardından bir gece sabaha kadar yağan kar ile İstanbullular bembeyaz bir şehre uyanır ve gazetelerde, ''Kışın en güzel günlerini yaşıyoruz'' başlıklı haberler okunur. Beyoğlu'nda hanımların düşmemek için ucuna çivi çaktıkları bastonlarıyla nasıl akrobatik hareketlerle yürüdükleri haberleri nükteli bir dille kaleme alınır. Ama o yılın en şiddetli soğukları Şubat ayının sonuna doğru yüzünü göstermeye başlar. Haliç donar. Ardından 1 Mart'ta Karadeniz'den Boğaz'a giren büyük buz kütleleri limanın ağzına yığılır ve Şehir Hattı vapurları çalışamaz. Sadece Galata Köprüsü-Harem seferleri yapılabilir. Çocukların hokkalarındaki mürekkeplerin bile donduğu, kümeslerde yaşayan tavukların kaskatı kesilerek buzdan heykele döndüğü o günleri yaşayanlar, ağaçlarda donarak dallardan düşecek kuşları kapmak için ağızları açık, ağacın altında bekleyen uyanık sokak kedilerinden bahsederler. Yani Evliya Çelebi'nin Erzurum'daki soğuğu anlatırken 'damdan dama atlarken donan kedi'lerine inat, İstanbul kedileri, soğukta ağaçtan düşecek nasipleri afiyetle yemektedirler. Deniz üzerinde yürümüşler Yine anlatılan kış anılarından birisi de bundan 49 yıl öncesine ait. 24 Şubat 1954'te İstanbul Boğazı'nın sularına bakanlar buz parçaları ve minyatür buzdağları görmüş. Çünkü Tuna'dan Karadeniz'e akan büyük buz blokları Boğaz'a kadar gelmiş. Büyükdere, Çengelköy ve Kanlıca kıyıları koyları buzla dolmuş. Ortaköy önleri de öyle. Poyrazköy ve Rumeli Kavağı arasında yürüyerek karşıdan karşıya geçenler olduğu ve vapur seferlerinin iptal edildiği bile söyleniyor. 1755'te Haliç donmuş Daha eskilera taa Osmanlı dönemine gidince, İstanbul kışlarıyla ilgili tarih kitaplarını karıştırmak gerekiyor. Mesela tarih kitaplarına düşen İstanbul soğuklarından biri 1755 yılında yaşanmış. Öyle ki soğukta Haliç'in bütün, Boğaz'ın da önemli bir bölümünün donduğu söyleniyor. Halkın, Defterdar ile Sütlüce iskeleleri arasında denizi yürüyerek geçtikleri anlatılıyor. 1621'de yaşanan şiddetli kışı ise şairler unutulmasın diye şiirle not düşerler. Çünkü Haliç'in peşinden Boğaziçi de donar. Karadeniz'den kopan buz yığınları İstanbul önlerine kadar gelir. HEVAİ İSTANBUL'DAKİ KIŞI ŞU DİZELERLE ANLATIYOR Bin yüz altmış sekizin evvel-i hamsîninde Dondu derya-yi Sitanbul hele bu hikmete bak İki karışa yakın oldu kalınlığı buzun Yürüdü karadan işler gibi halk Hasköy'e çâk Buzdan küprü Balat'dan kurulub Hasköy'e dek Karşu geçmeğe yahud olmadı muhtac-ı burak Kaldı farkolmadan âkil ile divane bu kış Halk dizildi suyun üstüne misâl-i bardak Ölüsü dirisine hâste asâsına binip Ne topal kaldı ne a'mâ ne alîl ü aksak Ne cesaretdir o buz üstünde mu'allak yürüye Çenesi levh-i havâle-veş öterken tak tak Uçdu Per açdı Hevâyi gibi Leylek Dede de Tarihin ëkesuret ecmedu' deyu ötdü lak lak ÜSKÜDAR'DAN GALATA'YA YÜRÜYEREK GEÇTİLER Tarihçiler, İstanbul'un bu tip kışları zaman zaman yaşadığını söylüyorlar ve işte şu bilgileri aktarıyorlar: l 763 kışında Haliç'in çevresindeki kıyılar 100 adım mesafeye kadar donmuş. Hem de yer yer 30 metre derinliğe kadar. Karadeniz'deki buzlar çözülürken, kütleler kenetlenince Boğaziçi ve Haliç tıkanmış. Dönemin metinlerinde, insanların ve hayvanların Üsküdar'dan Galata'ya yürüdükleri yazıyor. l Yine 928'de şiddetli bir kış yaşanmış. Üstelik buzların erimesi dört ay sürmüş. l 1823'te, II. Mahmud padişahken yaşanan dondurucu soğuklarda sadece Haliç değil, şehrin çeşmeleri de donunca halk susuz kalmış. l 1878 yılında aynı olay yaşandığında, Osmanlılar, Plevne'de Ruslar'la savaş halindeymiş. Rumeli'yi kırıp geçiren soğuklar nedeniyle Sultan II. Abdülhamid orduya yardım gönderememiş. Bir haftadır devam eden yoğun kar yağışının ardından insanlar bembeyaz örtüye bürünmüş bir şehre uyanıyor artık. Yoğun kar yağışı nedeniyle okullar tatil ama çocukları evde tutana aşkolsun.. Hâlâ daha yağan taze kardan tabağına doldurup sıcak odasında afiyetle kar helvasını yemeyen var mı acaba? Ömründe bir kez olsun kardan adam yapmayan, kar topu oynamayan? Kara, boylu boyunca yatıp kar yağışı dindikten sonra açan masmavi gökyüzünü seyretmemiş olan? (Yeni Şafak) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 19:26

İLGİLİ HABERLER