Gündem
  • 2.11.2008 01:40

ÜNLÜ OYUNCUDAN ASEKSÜELLİK AÇIKLAMASI!..

Dizilerde genelde başrol olarak yer almayan Türk Sineması’nın aranan yüzü Fadik Sevin Atasoy yönetmenlere fena çattı. Başarılı oyuncu, “Bazı yönetmenler kukla oyuncu istiyor. Kukla olmadığım için beni çoğu tercih etmiyor. Zaten öyle olanların teklifini ben kabul etmiyorum” dedi.
Senin yürüyen bir sözlük olduğunu yeni öğrendim. Kaç dil biliyorsun?
Eros Ramazotti için İtalyanca öğrendim. Ona bayılırdım. Teyzem İngiltere’de yaşıyordu, İngilizce’yi öğrenmem çok kolay oldu. Almanca’yı da yazları para kazanmak için gittiğim otellerde animasyon yaparken öğrendim. Bulgaristan’a devlet tiyatrosu kurmak için gittik, öyle öğrendim.
En zoru hangisiydi?
Bulgarca en zorudur. Daha Fransızca’yı öğrenmek istiyorum. Arapçayı da çok seviyorum. Bir proje için Iraklı biriyle 15 gün Arapça çalıştım. Sesimi kaydetti. Iraklı arkadaşlarına dinletmiş, beni Iraklı zannetmişler. En güzel, en etkili Arapça, Irak Arapçasıdır. Yürek sesi vardır Arapça’da.
‘YAPIMCININ GÖZÜNE BATTIM’
Neden seni dizilerde başrolde değil de, yardımcı rollerde görüyoruz?
Bir başrol alırsam bütün mesaimi ona harcamalıyım. Halbuki tiyatro ve sinema benim anavatanım, dizilerse sadece ekmek kapım. Sinema filmlerinde zaten başrol oynuyorum. Dizilerde öyle tuhaf şeyler oluyor ki bir bilsen! En son dizimde, ekonomik kriz yüzünden işten çıkmak zorunda kaldım. Senaristler canlandırdığım karakteri bir türlü açamadılar. Haftada bir gün yerine iki gün çalışmaya başladım. İyi de bir ücret alıyordum. Şirketin gözüne battım.
Sizin meslekte her an her şey olabiliyor!
Geleceğe yönelik bir plan yapamıyorsunuz... İstikrarlı bir belirsizlik var hayatımda. Bununla yaşamayı öğrendim. Ne sakinleştirici aldım alkolle avundum. Bir film izliyorum unutuyorum.
Bazı yönetmenler, işinde çok bilgili oyuncularla çalışmaktan imtina eder sence neden?
Yönetmenine göre değişiyor. Kimi yönetmen kukla oyuncu istiyor. Ben kukla oyuncu değilim. Bu yüzden benimle çalışmak istemeyen çok yönetmen olabilir. Çünkü, “Kafayı eğ. Şimdi sağa bak. Şimdi de sola bak!”ı kabul eden bir oyuncu değilim. Rolüme kendimden bir şeyler katarım, tartışırım, konuşurum. İkna olursam yönetmenin istediğinin beş mislini ona veririm.
Emre itaatin gereksizliğine inanan yönetmenler de var mıdır dersin?
Var, Cemal Şan’la tartışa tartışa çalıştım.
Burnundan kıl aldırmayanlara nasıl tahammül edebiliyorsun?
Onlarla çalışamıyorum zaten. Yönetmene, “Ben sana göre değilim!” deyip setten çekip gittiğim çok olmuştur. Yönetmenin her dediğine “Evet, doğru” dersen bir oyuncu olarak gelişim gösteremezsin ki?
‘PARİS’E KAÇAK GİRDİM’
Bugüne kadar oyunculuk uğruna kim bilir başına neler geldi, neler yaşadın?
Arkadaşlarımdan borç alarak Londra’ya gittim. 16 oyun izledim. Türkiye’ye döndüm ve 2 yıl borç ödedim. Bir kere de İngiltere’de olduğum bir dönem, Fransa’ya geçip opera izlemek istiyordum. Vize vermediler. Şansımı denemek istedim ve Manş Tüneli’nden Fransa’ya geçtim. Gümrükte Fransız vatandaşlarının bölümüne giderek Fransız kadın taklidi yaptım. Memur şüphelenmedi ve beni ülkeye aldı. Dört gün boyunca Paris’te dolaştım. Çıkışta vizem olmadığını anladılar. Ben de, “Benden vize istemediler!” deyince saldılar. Oyunculuk sevdasına çok şey yaşadım yani.
KUSURLU SURAT EN GÜZEL SURAT
Yüz hatların her role çok yatkın. Senden köylü güzeli de çıkar; modern bir iş kadını da. Bu oyuncu için büyük bir ödül değil mi?
Yanılıyorsun, televizyonda ben bunun dezavantajlarını yaşıyorum. Dizilerde beni bir türlü şekillendiremiyorlar. Belirli bir güzellik anlayışları var, ben buna uymuyorum. Hokka gibi burunlu, bal dudaklı bir kadın değilim ben
İstedikleri nedir?
Boş bakmamı istiyorlar herhalde. Standart bir güzelliğim yok. Bence kusurlu bir surat en güzel surattır. Yüzde, yara izi kadar güzel bir şey yok. O iz, kadının suratını hikayeleştirir. Ama sinemada yüzümün avantajını yaşıyorum. Ermeniymiş, Almancıymış, hep farklı karakterler gelir.
ARTIK AŞK ‘CEP’TEN GEÇiYOR
Bu hayatta, gönlünce nasıl bir aşk yaşamak istersin?
Aşk üzerine analizler yapıyorum. Eskiden mendil düşürme varmış, köpüklü kahve yapmak varmış, mektup yazma varmış. Artık ulaşılmaz aşklar yok!
Neden?
Artık aşk ‘cep’ten geçiyor. Çok basit; her cep telefonunda bir tane aşk var değil mi? Her aşkta da iki tane cep var. Birinin cebine girdin girdin; hayatına girersin. Cebine giremezsen onun hayatına da giremezsin. Aşklar cep telefonu üzerinden yaşanıyor.
Bana, “Benim için aşk, kadına ya da erkeğe duyulan aşk değil” demiştin. İnsanın kendi yaradılışına da aşık olabileceğine inanıyorsun. Aseksüel misin?
Hayır, aseksüel değilim. Erkekleri çok seviyorum bunu bilen biliyor. Ben de bir insanın cebine girdim ama o benim henüz cebime giremedi. Aşkın kölesi değilim. Sen aşksan zaten varsındır. Aşık olmak sadece birbirinin cebine girmektir, o kadar. Aşk çok acı, böyle bir şey. (BUGÜN)

Güncellenme Tarihi : 15.5.2016 04:44

İLGİLİ HABERLER