Eğitim
  • 10.7.2009 15:36

YÖK'TEN DİYANET'E KUR'AN KURSU ELEŞTİRİSİ...

YÖK Başkanvekili Prof. Dr. İzzet Özgenç, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaz kurslarının kötü bir uygulama olduğunu belirterek, "Bu aslında doğru bir uygulama değildir. Bu kötü bir öğretim uygulamasıdır. Bunun kurumsallaştırılması gerekir. Bu din öğretimi devletin denetimi altında yapılması lazım ama devlet eliyle yapılmaması lazım. Din adına öğretilen bilginin bilimsel olması lazım. Din öğretimi verilirken Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen amaçların dışına çıkılmaması lazım" dedi.

DUYGU BEKTAŞ/ANKARA

Özgenç, YÖK'te düzenlediği basın toplantısında basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Türkiye'deki ÖSS'nin başarıyı ölçen bir sınav olmadığını belirterek, "Türkiye'de kimler yükseköğrenim görme hakkına sahiptir konusunu açıklığa kavuşturan bir sınav değil. Teorik olarak bakıldığında Türkiye'de ortaöğrenimi başarıyla bitirmiş olan herkes statü itibariyle yükseköğrenim görme hakkına sahiptir.

Bizim ÖSS sınavımız bir eleme sınavıdır. Başarılılar arasından bir kısmını seçip yükseköğrenimine yerleştirmedir. Bu sınavla ilgili olarak bir baraj puanının belirlenmesine gerek yoktur" diye konuştu.

YÖK'ün ÖSS'de yaptığı düzenlemeyi hatırlatan Özgenç, geçen yıl yüzde 15 soruyu cevaplandıran kişinin 18 net soru yapması gerektiğini, yüzde 10'a indirildiğinde 12 net yapması gerektiğini söyledi. Bir öğrencinin ön lisans programına yerleştirilebilmesi için 145 soruda 12 net soru yapması gerektiğini belirten Özgenç, lisansta 180 soruda 36 net soru doğru cevaplandıran kişinin lisans programlarından birisine yerleştirilmek üzere tercihte bulunabileceğini söyledi. Özgenç, önümüzdeki yıl ÖSS sisteminin
tamamen değişeceği için yapılan değişikliğin sadece bu yıl geçerli olacağını kaydetti.
Yapılan değişiklik ile üniversitelerdeki öğrenci kalitesinin düşüp düşmeyeceğini sorulması üzerine Özgenç, her durumda Türkiye'de ortaöğrenimin kalitesinin arttığını söyledi.

RUHBAN OKULU TARTIŞMALARI

Ruhban okulunun açılması konusunun Yükseköğretim Kurulunun gündeminde olan bir konu olmadığını belirten Özgenç, "Bu konuda herhangi bir resmi görüş talebinde bulunulmuş değil. Heybeliada'daki Ruhban Okulu bir yükseköğretim faaliyeti icra etmek üzere kurulmuş veya faaliyet göstermesi arzulanan bir eğitim kurumu değil. Orası belirli bir dini inanışın, belirli bir mezhebine yönelik olarak günlük hayatta ihtiyaç duyulan bilgileri karşılamak üzere kurulmuş bir eğitim kurumu. Ortodoks mezhebine bağlı Hristiyanların din adamı ihtiyacını karşılamak üzere kurulmuş bir okuldur. Burada bir ilahiyat fakültesi temelinde bir eğitim verilmeyecek. Bir üniversiter eğitimin verileceği bir kurum olarak burası düşünülmüyor. Burası belki bizden ortaöğrenim düzeyinde bir ortaöğrenimle bağlantılı bir eğitimin verileceği yer olarak düşünülüyor" dedi.

Ruhban okulu olarak din adamı yetiştirmeye yönelik eğitimin verileceği yer olarak algılandığını belirten Özgenç, "Bu şekilde algılanınca sorun burada başlıyor. Burada bu programı Türk Milli Eğitim sistemi ile ne kadar örtüştürebileceğiz konusunda karşımıza çıkıyor. Türkiye'de şu andaki sistem ortaöğrenimde bir din adamı yetiştirmeye müsaade eden bir sistem değil. Türkiye'deki imam din adamı değildir. İmam bir kamu görevlisidir. Türkiye'de belirli bir dini inanışı günlük hayata geçirebilecek bir eğitimin verilmesine imkan tanıyan bir ortaöğretim kuruluşuna mevzuatımız müsaade etmiyor. Problem buradan kaynaklanıyor. Bizim ilköğrenim ve ortaöğrenim sistemimizde şöyle bir sorun var. Din eğitimi ihtiyacı nasıl karşılanacaktır? Türkiye'nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalarda velayet altında bulunan çocuğun din eğitimini velisi konumunda olan kişiler belirleyecektir. Bu belirleme hangi dine yönelik bir eğitim olacaktır? O dine ilişkin olarak ne ölçüde bilgi öğrenecektir? Din öğretimi din eğitimi devlet eliyle verilemez. Anayasa bu eğitimin devlet eliyle verilmesine imkan tanımıyor. Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi din eğitiminin verildiği bir ders değildir. Herhangi bir dine yönelik eğitimin verildiği bir ders değildir" dedi.

"YAZ KURSU KÖTÜ BİR UYGULAMADIR"

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın yaz kursları uygulamasına da değinen Özgenç, "Bu aslında doğru bir uygulama değildir. Bu kötü bir öğretim uygulamasıdır. Bunun kurumsallaştırılması gerekir. Bu din öğretimi devletin denetimi altında yapılması lazım ama devlet eliyle yapılmaması lazım. Din adına öğretilen bilginin bilimsel olması lazım. Din öğretimi verilirken Milli Eğitim Temel Kanununda belirtilen amaçların dışına çıkılmaması lazım. Bu temel çerçevede devlet dışında özel hukuk kişileri ile din öğretimi verilebilmesinin yolunun açılması lazım. Sorun aslında buradadır. Bu sorunu çözemediğimiz için Ruhban Okulu sorun olarak karşımıza çıkıyor" diye konuştu.

Bir gazetecinin "Din eğitimini tarikatların mi cemaatlerin mi vermesi gerekiyor?" şeklindeki sorusu üzerine Özgenç, şunları söyledi:

"Tarikat ve cemaatler özel hukuk kişileri değil. Bugün özel hukuk kişileri eliyle özel öğretim kurumları açılıyor. Özel öğretim kurumları var. Ortaokullar var, ilkokullar var, liseler var. Belli bir takım eğitim faaliyetlerinin icra edildiği eğitim kurumları var. Bunların hepsi özel hukuk kişileri eliyle yürütülüyor. Mesela bir sürücü kursu düşünün, yabancı dil kursu düşünün, bilgisayar eğitimi kursu düşünün. Bunların hepsi özel hukuk kişileri eliyle veriliyor. Bunlar devletin gözetim ve denetimi altında eğitim veren kurumlardır. Bunlar hangi usul ve esaslara göre eğitim vereceklerdir, bunların hepsini devlet belirliyor ve bu tür eğitim kurumlarında verilen eğitim ilk ve ortaöğrenimin müfredat programını aksatmayacak bir şekilde veriliyor. Mesela bir takım üniversiteye hazırlık kurslarına gidiyor kiudnı karşılamak üzere kurşiler. Bunların hepsi özel hukuk kişileri eliyle verilen eğitimdir. Kişi lisede eğitim görürken aynı zamanda bir de kursa gidiyor.

Ama o kurs programı lisedeki programı aksatmayacak şekilde planlanıyor. O kurs programında kişiye ne öğretiliyor, nasıl öğretiliyor, bunların hepsi devletin gözetim ve denetimi altında icra ediliyor. Aynı buna benzer bir eğitim öğretim modelinin din eğitimi bakımından da yapılması şu anda ki Anayasa'nın 24. maddesinin bir emridir. Çünkü orada din eğitiminin ancak kanuni temsilcilerin istekleri doğrultusunda verileceği belirtiliyor. Ama bunun ne surette verilebileceği yönünde kanuni düzenleme eksiğimiz bulunmaktadır. Ama şunu açıkça söylüyorum, uygulaması suretiyle söylüyorum, özellikle İslam dinini benimsemiş olan vatandaşlarımız bakımından bugünkü yaz kursu uygulaması ne pedagojik bakımdan ne sosyolojik bakımdan tasvip edilebilir bir yöntemdir."

Güncellenme Tarihi : 25.3.2016 16:22

İLGİLİ HABERLER