
“İNTERNET HABERCİLİĞİ VAR MI?” TARTIŞMASI BÜYÜYOR…
EMRE AKÖZ- SABAH
HANİ SİZİN MUHABİRLERİNİZ?
Bugün Türkiye'de internet üzerinden yayın yapan haber sitelerine baktığımızda ne görüyoruz? Yani o sitelerde yer alan haberlerin niteliği nedir? Hemen söyleyelim: Büyük çoğunluğu zaten gazetelerde, TV'lerde, ajanslarda yer alan haberlerdir. Yani 'derleme'dir. Nadiren 'özel haber' verirler. Niye? Çünkü mali yapıları özel haber yapacak elemanları istihdam etmeye yetmez.
Bu siteler herkese açıktır. Yani oralarda yer alan haberler parayla okunmaz. Dolayısıyla sitenin belki de tek kazancı reklamlardır. Ancak internet reklamcılığı Türkiye'de henüz yeterli seviyede değildir. Bu yüzden sitelerde ' muhabirler' çalışmaz.
Okumak için gazeteyi al!
Bu noktada hemen taze bir örnek vereyim. Milliyet'ten Mehmet Gündem, ABD'de yaşayan Fethullah Gülen ile röportaj yaptı. Bildiğiniz gibi Gülen'in neler yaptığını ve düşündüğünü merak eden birçok insan var. Milliyet bu röportajı internet sitesine koymadı. Yani: "Madem okumak istiyorsunuz, buyurun gazetemizi satın alın" dedi.
Ve bunun üzerine ne oldu biliyor musunuz? Gülen röportajının önemini bilen bazı haber siteleri, "Milliyet bu röportajı niye sitesine koymuyor" diye yakındı. Niye? Çünkü öyle bir durumda tek yapacakları, Milliyet'in ve Mehmet Gündem'in emek, zaman ve elbette para harcayarak ortaya çıkardığı haberi şıp siye kendi sitelerine aktarmak olacaktı.
Haber üretemiyorlar
Hadi bunu yapamadılar. Sadece 25-30 kuruş vererek gazeteyi satın alıp, röportajı bilgisayarda dizmediler dahi. Çünkü zahmetli işti! Çünkü bunu yapacak elemanları (mesela stajyerleri) yoktu.
İddiam şu: Ben "internet medyası yok" demiyorum. "İnternet siteleri haber vermiyor" da demiyorum. Ya ne diyorum? Şöyle: "Bu siteler habercilik yapmıyor." 'Haber' siteleri başkaları tarafından üretilmiş haberleri tekrar yayınlıyor. Dolayısıyla Türkiye'de henüz bir 'internet haberciliği' yok! "Henüz yok" çünkü reklam pastasından 'muhabirler' istihdam edecek kadar yararlanamıyorlar.
Bugün haber siteleri büyük rağbet görüyor. Çünkü internete bağlanan bilgisayarların çoğu şirketlerde. Sabah işine giden bir kişi beğendiği haber sitesini açıyor. Gazetelerden, TV'den derlenmiş haberleri okuyor.
Tüketicinin işine geliyor
Onun açısından internetin birkaç avantajı var:
1) ' Hiçbir' gazeteye para vermeden ' tüm' gazetelere göz atmış oluyor.
2) Haberi TV'den izlemeye ya da gazeteden okumaya kalkışsa müdüründen, şefinden "Oğlum işine baksana" diye fırça yiyecek. Halbuki bilgisayarın başında bir yandan çalışırmış gibi görünerek, haberleri okuyabiliyor.
Bazı internet siteleri bu durumu fark ettikleri için, ekranın kenarına, üstünde "Patron geliyor " diye yazan bir "alarm" tuşu koyuyor. Patronun geldiğini gören eleman hemen bunu tıklayarak 'işinin başına' dönüyor! Şimdi geleceğe ilişkin bir tahminde bulunmak istiyorum. İnternetteki haber siteleri reklam gelirlerini artırdığında muhabir istihdam edecek mi?
Bence hayır. Tabii ki yanılabilirim ama bence şöyle bir düzen kurulacak: Toplumun büyük çoğunluğu internete bağlandığında... "Fahri muhabirler", daha doğrusu "parça başı çalışan muhabirler" olacak. Diyelim ki önemli bir şirketin deposunda yangın çıktı. Zaten o şirkette çalışan fahri muhabir, hemen cep telefonuyla yangının fotoğrafını çekecek, birkaç kişiyle konuşup yangınla ilgili bir metin yazacak ve bunu bağlantısı olduğu haber sitesine gönderecek. Bu kişilere "parça başı" ücret ödenecek.
Başka bir düzen kurulacak
Şu anda bu mekanizma küçük çaplı olarak mevcut. İnternetteki haber sitelerinde çalışan arkadaşlarımızın çoğu gazete kökenli. Dolayısıyla medyada çok sayıda tanıdıkları var. Bir gazetede, bir TV'de olay olduğunda... Diyelim ki bir yönetici istifa ettiğinde... Bunu hemen habere dönüştürüp siteye koyabiliyorlar. Böylece arada sırada da olsa 'özel haber' yapmış oluyorlar. Ancak kapasiteleri sınırlı. Mesela adliyede, üniversitede ya da ne bileyim belediyede benzeri bağlantılara sahip değiller. Dolayısıyla istisnalar hariç oralardan 'özel haber' pek gelmiyor.
Severim ama eleştiririm de!
Bu ağlar geliştiğinde, sıklaştığında ortaya gerçek anlamda bir "internet haberciliği" çıkacaktır.
Özetle yukarıda anlattığım nedenlerden dolayı bugün Türkiye'deki internet siteleri, haber veriyor ama haber üretemiyor. Tabii şunu da belirteyim: Haberleri 'ikinci el' dahi olsa... Hem çok sayıda kaynaktan yararlandıkları için... Hem de siteleri hazırlayanların çoğu; zeki, dinamik, yaratıcı insanlar olduğu için gayet çekici siteler hazırlıyorlar. Ben de onlardan yararlanıyorum.
Olay budur; okuduğunu anlamayanlara duyurulur.
(Yarın: İstisnalar!..)
MEHMET BARLAS – SABAH
EMRE AKÖZ İYİ Kİ İNTERNET SİTELERİNİ ELEŞTİRDİ
Emre Aköz önceki gün şöyle yazdı:
Türkiye'de, 'medya dedikodusu' haricinde henüz internet gazeteciliği yok!
Bence Emre Aköz "Olay"ı ya anlamamış, ya da öyle görünmeyi seçmiş.
Birincisi "İnternet Gazeteciliği" diye bir kavram yok. "İnternet Sporculuğu", "İnternet Doktorluğu", "İnternet Belediyeciliği" olur mu? Buna karşı internet sitelerinde habercilik yapılabilir.
Tıpkı, televizyonlarda haber programları yapanların, "Televizyon Gazetecisi" değil "Televizyon Habercisi" olmaları gibi bir şey yani.
Şu anda Türkiye'deki internet haber sitelerinin bir başka işlevi daha var gazetelere dönük.. Gazetelerdeki haber ve yorumların ilgi çekiciliğinin ölçüm aracı gibi hizmet veriyor bu siteler. İnternet haber sitelerinin alıntılamadığı haber ve yorumların, okurların da ilgisini çekmediğini bir ölçüde anlıyorsunuz.
Ya da bazı haber ve yorumlar, çeşitli nedenlerle bazı gazetelerde yer alamıyor.
Mesela bir gazete bir haberi atlayınca, o haber önemli olsa da onu görmezden geliyor. Örnek verirsek, Tansu Çiller ve eşi uyurken, denizden gelen hırsızların onların yatak odalarına kadar girip, yalıyı soymaları haberini ilk Sabah verdi. Bu gerçek bir "Haber"dir.
24 saat korunan bir eski başbakan demek bu kadar güvensiz bir ortamda yaşıyor.
Dünkü Hürriyet'te bu haber 3'üncü sayfada tek sütunla geçiştirilmişti. Çünkü Hürriyet bir gün önce haberi atlamıştı.
Sadece Hürriyet alan okurlar, mesela bu haberi ancak internet haber sitelerine girdikleri takdirde öğrenebildiler.
Başka bir durumu da, 28 Şubat postmodern müdahale sürecinde, gazetelerin kullanamadığı bankacılığa, kamu ihalelerine, medya-siyaset ilişkilerine dönük haberlerden verebiliriz. Örneğin kapatılan "Yolsuzluk.com"da yer alan haberler, bugün, askeri savcıların iddianamelerinde yer almakta. Ya da Mehmet Eymür'ün "Atin.org"u, Türk gazetecilerin sayısız konuda gözlerini açmadı mı? Bu durumun okurlar da farkında. Bu nedenle internet haber sitelerine girenlerin sayısı, neredeyse geometrik biçimde artıyor. Hiç gazete almayan veya alamayanlar da, böylece gazetelerle tanışıyor. Gazetelerin ulaşamadığı uzak coğrafyalardaki insanlar yurt ve dünya olaylarını internet sitelerinden izliyor.
Bir de anında interaktivite var bu sitelerde. Okurlar o anda tepki veya yorum gönderebiliyor.
Eğer bilinçli, sorumlu ve tarafsız yönetebilirseniz siteyi, temcit pilavı haline gelmiş ve gazetelerde defalarca yayınlanmış haber ve yorumlar bile "Özel Haber" haline geliyor. Bunu dijital ortamda, okunma oranlarını görerek anlıyorsunuz zaten.
Bağımsız internet haber sitelerinin haber kadroları tabii ki gazeteler gibi güçlü değil.. Ama dünyada da önemli haber sitelerinin kendi haber kadroları yok. Onlar da bizdeki gazete ve televizyon siteleri gibi, dayandıkları kurumun haber kadrolarını kullanıyorlar.
Ancak internet sitelerinden konvansiyonel medyalar da doğmaya başladı. Bir örnek Ufuk Güldemir'in "Habertürk.com"unun bir televizyon kanalı üretmesi değil mi mesela? Emre Aköz'ün internet sitelerine dönük yazısı doğru değildi, hatta haksızdı. Ama tüm sitelerde bu yazı alıntılandı ve tartışıldı. Yani internet haber siteleri için yararlı oldu. Siteleri hazırlayanlar, yaptıkları işi bir kez daha değerlendirdiler.
Bu arada Sabah gazetesini okumayanlar da Emre Aköz'ün adını duydu, görüşlerini öğrendi. Yani Aköz, internet haberciliği üzerinde daha sık yazmalı.
MURAT KELKİTLİOĞLU – STAR
İNTERNET HABERCİLİĞİNİN GÜCÜ
Yazar Emre Aköz’ün ‘’Türkiye’de internet medyası yok’’ şeklindeki açıklaması ile başlayan polemik sürüyor. Bu polemiğe internet haberciliğinin öncülerinden biri olarak katılmamam mümkün değil. Önce, Türkiye’nin en etkili ve en iyi haber portalları arasında yer alan ‘’Habertürk.com’’a verdiğim emek, arkasından ‘’nethavadis.com’’ adlı internet sitesinin kurucusu ve genel müdürü olarak yürüttüğüm görev, daha sonra Türkiye’de bir ilk olan ve bilgisayar üzerinden televizyon yayını yapan ‘’ofistv.com’’un da kuruculuğu yapmış olan ben Aköz’ün açıklamasının ne kadar anlamsız olduğunu vurgulamak istedim.
Herşeyden önce rakamlar, Emre Aköz’ün açıklamalarını tekzip eder nitelikte. Türkiye’nin en çok satan gazetelerinin bile çok büyük önem verdiği internet haberciliği için belki bundan 10 yıl önce bu lafları etmek mümkündü. Teknolojinin gelişmesi ve bilgisayar kullanımının giderek yaygınlaşması ile güncel yaşantımızın vazgeçilmezi haline gelen internet haberciliği sektöründe telaffuz edilen reklam gelirlerini öğrendiğinizde dudağınız uçuklar. Bugün reklamverenlerin, gazete ve televizyon reklamlarının yanısıra internet medyasına ayırdığı rakam tahmin edilenin de üstünde.
Gerek medya sektöründe gerek iş dünyasında, aslına bakarsanız bilgisayarla ilgilenen bütün sektörlerde, ofislere gidilir gidilmez açılan sayfalar, Aköz’ün bahsettiği internet medyası değil mi? Aköz, bu tartışmayı açtığından itibaren, bu konuyla ilgili neler yazıldığını bu internet sitelerinden takip etmiyor mu?
Gerek Habertürk’te çalıştığım dönemlerde gerekse nethavadis ve ofistv’de yaptığım haberlere, yazdığım yazılara aldığım tepkileri anlatmam neredeyse mümkün değil. Özgürlüğün tadının çıkarıldığı internet ortamının verdiği keyif başka nerede var?
Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz’ün önceki gün kaleme aldığı “İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?” yazısına tepkiler çığ gibi büyüyor.
Sadece internet habercilerinden değil aralarında Mehmet Barlas gibi bir çok gazetenin de güçlü kalemlerinden Emre Aköz’e tepkiler geldi.
Ancak Emre Aköz bu tepkilere bugün köşesinden yanıt vermek isterken yine eleştirilerin odağı oldu.
Yeni bir yazı kaleme alan Emre Aköz, “ben özel haber yapmıyorlar diyorum” diye yazdı.
Ancak Emre Aköz’ün kendi başlattığı tartışmada görmediği bir nokta var... Biz internet habercileri hiç bir zaman “gazeteleri atlatıyoruz” diyerek ortalara çıkmıyoruz ki...
Evet bir çok gazete var biz bugün ajans bülteninde ne görüyorsak yarın o gazetelerde de aynılarını görüyoruz. Ancak o bizim değil gazetelerin hatası.
İnternet medyasının ne kadar kısıtlı şartlara sahip olduğu zaten ortada. Biz ter dökerek emek vererek dirsek çürüterek hızlı ve dürüst olmaya çalışıyoruz..
Evet özel muhabirlerimiz yok ama alın terimiz var... Önümüzde klavyemiz medyanın yazamadıklarını yazıyoruz. Ya da medyada yer alan ama şifresi çözülemeyen olayların perde arkalarını okurlarımıza sunuyoruz. Zaten internet haberciliğinin en büyük özelliği medyanın yazamadığını yazmak değil mi ?
Daha önce söylemiştik yine söylüyoruz:
<ı>Ancak önümüzde klavye, karşımızda televizyon, masamızda telefonumuz ve parasını ödeyip gururla kullandığımız Anadolu Ajansı aboneliğimiz, içimizde ise okura birşeyler vermenin derin huzuru var...
Gündemi internet medyası kadar hızlı takip eden tarafsızca yazabilen bir medya var mı ?
YOK !
Büyük gazeteler nasıl ki ellerindeki gücü televizyonlarla paylaşmayı öğrendiyse, internet haberciliği ile paylaşmayı da öğrenecek..
Bu teknolojinin dayattığı kaçınılmaz bir gelişme....ı>
Zaten Emre Aköz’de anlama sorunu olduğunu biz de zannetmiyoruz ama önceki günkü yazısının ardından kaleme aldığı bugünkü yazısı bizi şaşırttı..
Ayrıca Emre Aköz yazısının altına not düşmüş: “İstisnalar yarın”...
Bakalım Emre Aköz’e göre internet haberciliğinin istisnaları kimler...
Bekleyip göreceğiz...
Serhan Işılay İNTERNET HABERCİLİĞİ YA DA UMUMİ TUVALETTE ŞARKI SÖYLEMEK
GENÇ'İN STARGAZETE.COM'DA YAYINLANAN YAZISI: İnternet haberciliği ya da umumi tuvalette şarkı söylemek
Tuvalette şarkı söyleyen insan tipinden hiç hoşlanmam. Evinin tuvaletinde değil tabii... İşyerinde, restoranda, barda, sokaktaki umumi tuvaletlerde şarkı söyleyenlerden bahsediyorum. Bu tip insanlarda; içinde bulunduğu alana hakim olma hırsı, ortamı diğerlerinden daha fazla sahiplenme isteği görmüşümdür hep. Tıpkı geçtiği yolun kenarında duran ağaçların, çalılıkların yapraklarını 'Buralar benden sorulur' türünden bir vurdumduymazlıkla koparan insanlar gibi... Bugünlerde internet haberciliği hakkında kopartılan tartışmaları, daha doğrusu 'polemik yarat, adın duyulsun' yaygaracılığı yapanları aynı tuvalette şarkı söyleyen bu insanlara benzetiyorum. Ortamın tek hakiminin şarkı söyleyen olmadığını göstermek için onlardan daha yüksek sesle şarkı söyleyecek değilim. Ama fazla tevazu göstermeye hiç gerek yok; yıllardan beri bu işin içinde olduğum için sadece konuyla ilgili bilgilerimi paylaşmak istiyorum. En başta şunu söyleyeyim; meseleyi Ankara ve İstanbullular'ın 'İstanbul çok pis ve karışık - Ama Ankara'da da deniziniz yok' türünden kısır tartışmalarına döndürmenin bir anlamı yok. Yani teknoloji olarak gazeteyi televizyonla, televizyonu internetle, interneti gazeteyle yarıştırmanın; biri çıkıp tezinizi çürütene kadar zafer duygusuyla ısınmanın dışında hiçbir getirisi olmaz. Önemli olan hangi teknolojinin üstün olduğu değil, o teknolojinin olanaklarını bilip bilmediğiniz ve eğer biliyorsanız kullanıp kullanmadığınız, eğer kullanıyorsanız, bununla nereye vardığınızdır. İnternetten önce günlük gazete, dergi ve haftalık gazetede çalıştığım için biraz ukalalık yapayım: Bunların hepsinin kendine göre farklı çalışma tarzları, avantajları, dezavantajları, püf noktaları var. Beş yıldan beri içinde olduğum internet haberciliği konusunda ahkam kesme hakkını kendimde gördüğümden ondan söz edeyim. Önce kavramı yerine oturtalım. İnternet haberciliği derken herkes aslında filin tuttuğu yerini tarif eden kör gibi; farklı bir şeyi kastediyor. Bence Türkiye'de internet haberciliği dediğimizde halihazırdaki duruma göre şunları anlamamız gerekiyor: Buradaki 'dedikodu' kelimesini kesinlikle bir aşağılama, ya da hakaret amacıyla kullanmıyorum. Madem ki kavramı yerine oturtuyoruz, superpoligon ve medyatava gibi siteleri diğerlerinden ayrı bir yere koymamız gerekiyor. Daha çok basınla ilgili, ya da basını ilgilendirecek konularda yayın yapan bu sitelerin hiç de azımsanmayacak hitlere sahip olduklarını tahmin ediyorum. Habertürk de televizyon olmadan bu tarz habercilik yapıyordu, internette yaptığı haklı ünle televizyona kadar sıçrayabildi. Ama televizyon olduktan sonra haberturk.com basın dedikodusu ağırlıklı haber tarzını değiştirdi. Kavramı oturttuktan sonra internetin en önemli özelliğine gelelim: İnternet gerçekten muhteşem bir özgürlük ortamı. Ve internet haberciliği gazete ve televizyonla karşılaştırıldığında; hem bizzat müessesenin, hem de iktidarın hakimlerine karşı en fazla özgürlüğe sahip. Benim de mesleki açıdan en fazla özgürlüğe sahip olduğum yayın çeşidi (bir kaç müdahaleyi saymazsak) internet haberciliği oldu. İnternette en başından beri çok büyük bir özgürlük içinde çalıştım, dolayısıyla da mesleki açıdan en fazla haz aldığım dönemleri internette yaşadım. Tabii bunda internette haber takibinin çok hızlı olması yüzünden kontrolünün güçleşmesinin ve internetin medya sahip ve yöneticileri tarafından henüz gazete ve televizyon kadar ciddiye alınmamasının da payı çok çok büyük. Hele ki bir holdinge bağlı olarak çalışmıyorsanız özgürlük alanınız, biri sizi yetkili makamlara ihbar edene kadar 'sonsuzdur' diyebiliriz. Peki bu özgürlüğü biz internet habercileri nasıl kullanıyoruz? İmkanlarımız ölçüsünde kullanıyoruz. Bu noktada Emre Aköz'e hak vermek durumundayız. İnternet'in yükselen medya sayıldığı bu yüzden gerek teknolojiye, gerek insana oluk oluk para akıtıldığı dönemler Türkiye'de yaşanan ekonomik krizle birlikte geride kaldı. Ekonomik kriz tam da dünyada internetin hiç de beklendiği kadar fazla getirisi olmayan bir medya olduğunun anlaşılması ve çöküşe geçmesiyle aynı döneme rastgeldi. İnternette dünya çapında birkaç markanın sivrilmesinin dışında bütün şirketler büzülme aşamasına girildi. Eh biz Türkiye'de bir de ekonomik darbe yiyince hem büzüldük, hem süzüldük, hem de çok üzüldük. Bir zamanlar neredeyse gazetenin kadro sayısına ulaşabilecek kapasitedeyken şimdi minimumda ölüm kalım mücadelesi veren bir viraneye döndük. Bence asıl büyük hata internetteki bu manasız büyümeydi. Bilemiyorum işverenler ne tür beklentilerle bu kadar şişkinliğe ikna edildiler ama internetin para getirmeyen yapısının foyası çok çabuk ortaya çıktı ve şişkinliğini alıverdiler. Hiç konunun etrafından dönmeye gerek yok, dosdoğru konuşalım... Şu anda internet haber siteleri; televizyon ve gazetelere tutunarak, adam çıkarmalarda kadrosu en önce göze batarak, bir-iki eski gazetecinin iyi niyetli hayatta kalma mücadelesine bağlı olarak yayına devam edebilme mücadelesi veriyor. Adam haklı! Dedikodu sitelerindekilerin ve bağlı bulunduğu gazete ya da televizyonun internet sitelerine koklattıklarının dışında internet haber sitelerinde özel haber yok. Son söz: Tuvalette şarkı söyleyenlere katılmak istemezdim. Sonuçta kim tuvaletin sahibi olmak ister?
EMRE AKÖZ’DE ALGILAMA SORUNU MU VAR ?
Önceki gün “İnternet gazeteciliği diye bir şey var mı?" diye yazan gelen tepkiler üzerine de bugün de "ben habercilik yapmıyorlar demiyorum, özel haber yapmıyorlar diyorum" diyen Sabah gazetesi yazarı Emre Aköz'e bir yanıt daha...
Önceki gün internet gazeteciliğini eleştiren ve habercilik yapmıyorlar diyen Sabah gazetesi Emre Aköz’e öncelikle internet habercileri olarak birçok kesimden eleştiri geldi..
Haber3 Yayın Grubu
Genel Yayın Yönetmeni
<ı>12.01.2005 10:19ı>
Stargazete.com yazarı Aysıt Genç, internet haberciliği hakkında polemik yaratanları tuvalette şarkı söyleyen insanlara benzetti. Hemen ekleyelim; Genç, tuvalette şarkı söyleyenlerden hoşlanmazmış.
• İnternet üzerinden haber yayını yapan gazete ve televizyonların sitelerini (Örneğin: www.stargazete.com, www.hurriyetim.com.tr, www.milliyet.com.tr, www.ntvmsnbc,com, www.haberturk.com gibi)
• medya ile ilgili olmayan bir kuruluşa bağlı olarak haber yayını yapan siteleri (www.celik.net.tr)
• resmi olarak bir kuruluşa bağlı olmadan haber yayını yapan siteleri (www.sansursuz.com)
• Artık herkes tarafından öyle kabul gördüğü için (Hani derbi adının Türk spor basınının yanlış kullanımı sonucunda Türkçeye yanlış anlamda yerleşmesi gibi) son olarak bunlara dedikodu yayını yapan siteleri (www.superpoligon.com, www.medyatava.net).