Medya
  • 13.1.2005 13:06

ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN 37 VE 38'İNCİ SAYFALARA DİKKAT DEDİĞİ RÜŞVET OLAYINDA HANGİ MEDYACILAR VAR?

Kitapta Emin Çölaşan Emin Hattat'la ilgili bir haber hazırlığında olduğunu yazıyor. Ancak Abdi İpekçi Çölaşan'ı arayarak hazırladığı haberde Emin Hattat'ın görüşlerine yer verilmediğnii söylüyor. Çölaşan, Hatta'la görüşmeye gidiyor ve Emin Hattat, "basınla sosyal ilişkilerimiz zayıf" diyerek sekretini çağırıyor. Sekreter içeriye elinde binlerce lira olan bir dosyayla giriyor. Çölaşan o sırada 4 bin lira maaşa çalışıyor. Ve bu paralarla ev alması mümkün. Çölaşan, "Allahı var, bu paraları bana önermedi ama bir işaretimle onların sahibi olabilirdim" diyor. Fakat olay bununla bitmiyor. Üç gün sonra Milliyet'te Hattat'ın sahibi olduğu şirketin tam sayfa reklamı yayınlanır.

(MEDYATAVA)

İŞTE ERTUĞRUL ÖZKÖK'ÜN YAZISI:

Sayfa '37' ve 38'
  
 

GALATASARAY Üniversitesi’nde üç günden bu yana, birkaç küçük gazete dışında basının ilgisini çekmeyen bir seminer yapılıyor.

Oysa seminerin konusu basın.

Adı da oldukça iddialı.

‘İkinci Türkiye Gazeteciler Konferansı.’

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ile İletişim Araştırmaları Derneği’nce ortaklaşa düzenlenmiş.

15-20 KİŞİ

Nedense 15-20 kişi dışında pek katılan olmamış.

Medya, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de en cazip mesleklerden biri.

Türkiye’de onlarca iletişim fakültesi var.

Acaba böylesine iddialı bir seminere katılım niye bu kadar düşük kalıyor?

Seminerde yapılan konuşmalara baktım.

Çok büyük çoğunluğu, bildiğimiz klasik anti medya korosu.

Geçmişte medyanın ne kadar ‘iyi’ ve ‘dürüst’, bugün ise ne kadar ‘kötü’ ve ‘yozlaşmış’ olduğunu iddia eden tanıdık kişi ve görüşler.

Konuşanların önemlice bir bölümü, bugün artık aktif gazetecilikle ilgisi olmayan kişiler.

Bence bu semineri düzenleyenler, kendi kendilerine şu soruyu sormalılar:

Acaba niye bu seminere iletişim fakültelerinin öğrencileri bile rağbet etmedi?

Sakın, iletişim fakültelerinin öğrencileri, artık bu tür menfi ve sektöre düşman fikirlerden sıkılmaya başlamış olmasınlar?

Son zamanlarda bana giderek daha sık gelen iletişim fakültesi öğrencilerinden bu duyguları almaya başladım.

En azından bir bölümü artık, bazı kişilerin kendilerinin sırtından bir anti meslek rantı yediğinin farkında.

Şimdi ben size bu tür loş mekán rantiyelerinin hoşlanmadığı bazı gerçeklerden söz edeceğim.

KUYTULUK RANTİYELERİ

Bu arkadaşların bütün itirazlarına ve karalamalarına rağmen Türk medyası bugün bir rönesans yaşıyor.

Geçmişin ve bugünün hükümetleri, dünyanın en katı ve çağdışı promosyon yasaklarını Türkiye’de uyguluyor.

Bugün artık promosyon yapmak imkánsız hale geldi.

Ama günlük gazete satışları hafta içinde 4.4 milyona ulaştı.

AGORA DEMOKRASİSİ

Cumartesi ve pazar günü buna en az 700-800 bin artı tiraj ekleniyor.

Ekonominin gelişmesine paralel olarak ilan gelirleri yükseliyor.

Gazetelerin işlediği konuların çeşitliliği artıyor.

Uzman gazeteci sayısı giderek çoğalıyor.

Halk gazeteleri, tek fikrin savunulduğu partizan tutumlardan sıyrılıp, karşıt fikirlerin yer aldığı daha demokratik platformlar haline dönüşüyor.

Medyada bir ‘agora demokrasisi’ doğuyor.

Bugün Türk basını, Avrupa’nın en ileri kurumlarından biridir.

Şu örneği sık sık veriyorum:

Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’da satılan toplam günlük gazete sayısı 550 bindir.

Diyeceksiniz ki nüfusu Türkiye’nin altı biri.

Öyleyse 550 bini altıyla çarpın.

Eder 3.3 milyon.

Yine Türkiye’nin altında.

8 milyonluk Bulgaristan’da satılan gazete sayısı 650 bindir.

Dünyanın en entelektüel ülkesi olarak bilinen Fransa’da ise ciddi dediğimiz bütün gazeteler tepetakla gidiyor.

Toplam tiraj 8.5 milyon.

Yani Türkiye’nin iki katından bile az.

Galatasaray Üniversitesi’ndeki seminerde bir konuşmacı, eskiyi övüp yeniyi yermek için şu örneği vermiş:

‘Eskiden Sabiha Sertel gibi gazeteciler vardı. Bugünse Ayşe Arman.’

Sadece bu cümle, seminere hákim olan duyguyu gösteriyor.

Eski gerçekten daha mı iyiydi?

RÜŞVET HİKÁYESİ

Bir karşılaştırma yapmak isteyenlere Emin Çölaşan’ın son kitabı ‘Şu Benim Gazetecilik’ adlı kitabının 37’nci ve 38’inci sayfalarını okumalarını tavsiye ederim.

Neden mi?

Orada ilginç bir ‘rüşvet’ hikáyesi var da ondan...

Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 23:38

İLGİLİ HABERLER