KAYNAK : Haber Vitrini
Türkiye, Kopenhag Zirvesi’ne 2003 içerisinde müzakerelere başlama tarihi elde etme amacıyla geldi. Kamuoyuna duyurulan hedef bu olsa da Türk diplomasisi hedefini Avrupa Birliği’nin 15’li formattan fiilen 25’li formata geçeceği 1 Mayıs 2004 tarihi öncesinde müzakerelere başlayabilmek olarak saptamıştı.
Kopenhag Zirvesi’nde bu iki beklenti de boşa çıktı. AB, iç sorunlar, genişleme sürecinde yaşanabilecek sıkıntılar ve mali endişeler gibi sorunlar nedeniyle Türkiye için 2004 Aralık tarihine yönelik bir gözden geçirme tarihi verdi. Bu tarihte yapılacak değerlendirme olumlu olursa Türkiye’yle müzakereler "gecikmeksizin" başlatılacak. Kopenhag’dan çıkan sonuç Alman - Fransız planı temel alınarak ortaya çıkarılan bir yaklaşım. Bu süreci "şartlı takvim" olarak adlandırabiliriz.
Sonuç belgesindeki "müzakerelere gecikmeksizin başlanması" ne demek?
Belgedeki "...Birlik, Türkiye’yle müzakereleri gecikmeksizin açacak" şeklindeki cümledeki "Gecikmeksizin" ifadesi, paragrafa bağlayıcı bir hava katmanın ötesinde bir etkiye sahip değil. Gecikme göreceli bir kavram olacağı için bu kelimenin etkisi siyasi anlamda Türkiye’nin eline koz verme dışında AB için bir resmi ve net bağlayıcılığa sahip değil.
AB, Türkiye’deki uygulamaları nasıl izleyecek?
Türkiye’deki uygulamaları izleme yetki ve görevi, bundan önce de olduğu gibi yine AB Komisyonu’na ait olacak. Komisyon her yıl olduğu gibi önümüzdeki yıl ve 2004’ün sonbaharında bir İlerleme Raporu hazırlayacak. İlerleme Raporu’na kadar olan sürede ise Komisyon’un Ankara’daki temsilciliğinin gelişme ve uygulamalara ilişkin iç raporları etkili olacak. AB, Avrupa Konseyi gibi kurumların birimleri tarafından hazırlanan raporlardan da yararlanacak.
İki yıllık süreçte yeni engeller çıkar mı?
Türkiye çok büyük bir hata yapmadığı sürece herhangi bir engelin gündeme gelmesi söz konusu olmaz. En önemli engel, Komisyon tarafından hazırlanacak İlerleme Raporu’nun olumsuz hava içermesi olacaktır.
25 ülkenin imza attığı ortak deklarasyon Türkiye açısından bağlayıcı mı?
Bu belgenin niyet bildirmenin ötesinde resmi bir bağlayıcılığı yok. 25’lerin 2004 Aralık ayında olumsuz karar vermeleri halinde Ankara’nın, "Ama ortak deklarasyona imza atmıştınız" demesi etkili olmayacak.
Türkiye değerlendirmesi Aralık 2004 öncesine çekilebilir mi?
AB, genelde zirve toplantılarında sonuç belgesine geçirdiği ifadelerin sonuna kadar arkasında duran bir politika izliyor. Dolayısıyla Blair’in bu yöndeki sözlerine rağmen, Türkiye için bir istisna yaratılması olasılığı oldukça düşük. Ancak büyük ülkelerin "mucizevi" bir şekilde öne çekme kararı almaları halinde bu istisna gerçekleşebilir.
ABD’nin baskısı ters mi tepti?
AB içinde ABD’ye yönelik negatif bir yaklaşım olduğu saklanamayacak bir gerçek. Ancak bunun karar üzerinde büyük bir etki yaptığını söylemek yanlış olacaktır. ABD devreye girmeseydi sonuç biraz daha negatif olabilirdi.
Helsinki Zirvesi’nde Ege sorunu için belirtilen Uluslararası Adalet Divanı’na gitme kararı, bundan sonra nasıl işleyecek?
Bu süreçte Türkiye ile Yunanistan’ın konuya yaklaşımları belirleyici olacak. Bu belirleyicilikteki en önemli unsurlardan biri de Kıbrıs olacaktır. Kıbrıs sorunu bir şekilde aşılırsa Ege sorunu konusundaki müzakereler daha kolaylaşacaktır. Bu olasılığın belirmesi ve 2004 öncesi ya da sırasında Ankara - Atina arasında ciddi bir müzakere başlatılabilmesi halinde Lahey opsiyonu müzakere bitimine kadar rafa kaldırılabilir.
Kıbrıs’ta çözüm için AB niye 28 Şubat 2003’e kadar süre tanıdı?
AB’nin tercihi birleşmiş bir Kıbrıs’ı üye yapmak. Bir ülkenin üye olabilmesi için ise AB’yle bir Katılım Antlaşması imzalaması gerekiyor. 28 Şubat 2003, bu antlaşmanın yazımının sona ereceği tarih. Dolayısıyla bu tarihe kadar Kıbrıs’ta taraflar bir çözüme ulaşabilirlerse KKTC’ye yönelik düzenlemeler de antlaşmanın içinde yer alabilecek ve AB, birleşmiş bir Kıbrıs’ı bünyesine katacak.
Kopenhag’dan sonra Rum Kesimi’nin eli daha da mı güçlendi?
Kopenhag Zirvesi, çözüm olmasa da Güney Kıbrıs’ın AB’ye alınma niyetini net bir şekilde ortaya koyması açısından önemli. Ancak 28 Şubat 2003 tarihi her iki taraf için de konulmuş bir tarih ve o tarihe kadar ilgili tüm tarafların baskı yapacağı taraflardan biri de Güney Kıbrıs olacak. 25’li formatın işlemeye başlayacağı 1 Mayıs 2004’ten sonra da sadece Güney Kıbrıs "içeride" olursa, o zaman kelimenin tam anlamıyla güç onların elinde olacak.
milliyet
Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 18:55