Gündem
  • 10.9.2003 11:40

28 ŞUBAT DÖNEMİNİN KİLİT İSİMLERİNDEN BÜLENT ORAKOĞLU ÇOK ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR YAPTI...

Orakoğlu, Deniz Kuvvetleri İstihbarat'ında görevli Onbaşı Kadir Sarmusak'ı bilgi ve belge çalmaya azmettirmekten dolayı yargılanmış ve beraat etmişti. Türkiye'de gizli bir darbe hazırlığı olduğu iddiası da, Bülent Orakoğlu'nun Batı Çalışma Grubu bünyesinde hazırlanan bir taslağı İçişleri Bakanı Meral Akşener'e intikal ettirmesiyle ortaya çıkmıştı. ''Kişiye özel ve gizli'' ibaresini taşıyan Batı Çalışma Grubu belgesinin altında bir imza yoktu. İmzalı belge 10 Temmuz 1997'de Sabah gazetesinde yayınlandı. Komutan Güven Erkaya yerine ve onun emriyle belgeyi Kurmay Başkanı Koramiral Aydan Erol imzalamıştı. -Sayın Orakoğlu, siz Refahyol döneminde İstihbarat Daire Başkanlığı'na atandınız. Ama, bu görevde fazla kalamadınız ne oldu? Bülent Orakoğlu: O tarihte Teoman Ünüsan müsteşardı. Alaaddin Yüksel de Emniyet Genel Müdürü'ydü. Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir, Teoman Ünüsan ile ilişki içindeydi. Ve benim İstihbarat Daire Başkanlığı'nda kalmamı istemiyordu. -Neden? B.O: Öyle bir düzenleme yapılmış ki, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı ile Emniyet İstihbarat Dairesi sürekli bilgi akışı içindeydi. Daha doğrusu, Emniyet bünyesinde toplanan her bilgi, Daire Başkanı bile görmeden, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'na gönderiliyordu. Gönderilen bilgilerin doğrudan Çevik Bir'e mi ulaştığı, normal akışı içinde Genelkurmay Başkanlığı'na iletilip iletilmediği dahi bilinmiyordu. Bu, tek taraflı bir bilgi akışıydı. Genelkurmay İstihbaratı'ndan biz, bir kitap bile istesek alamazdık. Ben, bu tek taraflı bilgi akışını durdurdum. -Bu yüzden mi, Çevik Bir veya Batı Çalışma Grubu size muğber oldu? B.O: Aslında ben PKK meselelerinin, Nesim Malki cinayetinin, Alaaddin Çakıcı konularının da üzerine gidiyordum. -Bunların Çevik Bir ile ne ilgisi var? B.O: Doğrudan Çevik Bir olmasa bile, ilişkiler ağını hatırlayınız. Güven Erkaya, Korkmaz Yiğit'in yakını değil miydi? Korkmaz Yiğit, Nesim Malki'ye yönelik tehditleri İstanbul Valiliği'ne intikal ettirmedi mi? Korkmaz Yiğit ile Çakıcı'nın irtibatını da hatırlayınız. Nesim Malki cinayeti tam olarak aydınlanmadı. Yarım kaldı... Ayrıca, PKK'nın Bursa Hapishanesi'ndeki bir sorumlusu ile (Sabri Ok), Abdullah Öcalan'ın avukatı Selim Okçuoğlu'nun görüşmelerini tesbit etmiştik. Buna dair bilgiler, Öcalan yakalandıktan sonra, Star gazetesinde Saygı Öztürk tarafından yayınlandı. Saygı Öztürk, Okçuoğlu'nun bazı askerlerle görüştüğünü ve uzlaşma yolunda adımlar atıldığını düşünüyordu. -Ben de hatırlıyorum. Apo'nun, askeri kesimi temsilen bir aracıyla görüştüğü, İmralı'daki mahkemeye sunduğu bir tutanakla belli olmuştu. Apo ile aracının ateşkes ilânı için anlaşma zemini aradığı, siyasi çözüm için çaba sarfettiği ortaya çıkmıştı. Bu aracının, asker olduğu, 2 Haziran 1999'da Star'da yayınlanan tutanaktan anlaşılıyordu. Meselâ, aracı, Apo'ya ''Siyasi sistemdeki tıkanmanın sebebi sivil siyaset ve kadrolarıdır'' diyordu. Hemen ertesi gün Hürriyet gazetesinden Enis Berberoğlu, ''Askerlerle Apo arasında bir temas bulunuyordu. Ama bu, Apo'ya karşı bir tuzaktı'' diye yazdı. Hatta, 5 Temmuz1998'de, 32'nci Gün haber programında, şu anda İstihbarat Daire Başkanı olarak atanan Hanefi Avcı, Mehmet Ali Birand'a ''Devlet içinde bir grubun PKK ile işbirliği yaptığını, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanlığı'nın söz konusu ilişkiyi tesbit ettiğini'' söylemişti. B.O: Biliyorsunuz, Hanefi Avcı sonradan yargılandı. Siz de yargılandınız. Kim Batı Çalışma Grubu belgesine ulaşırsa yargılandı. Hasan Celâl Güzel de öyle. -Siz, Deniz Kuvvetleri bünyesindeki bir gizli çalışmayı, ''Batı Çalışma Grubu Belgesini'' ortaya çıkarttınız ve vatana ihanetten yargılandınız. B.O: 2559 sayılı Polis Vazife ve Selâhiyetleri Kanunu'nun ek 7'nci maddesine göre, bizim görevimiz, devletin, anasal düzenini ve güvenliğini bozacak tehlikelere karşı her türlü istihbarat çalışmasını yapmaktır. Ben, Batı Çalışma Grubu'na ait taslak belgeyi İçişleri Bakanı Akşener'e ulaştırdım. Eğer bir darbe tehdidi varsa, bunu önlemek istihbaratçının görevidir. Akşener, Erbakan'a, Erbakan Demirel'e, Demirel Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya vermiş. Hatta, Karadayı'nın bu belgeyi görünce şaşırdığını ifade eden bir cümle sarfettiği o tarihte gazetelere yansımıştı. -Size göre Karadayı, Deniz Kuvvetleri bünyesinde yürütülen bu çalışmadan haberdar değil miydi? B.O: Bence değildi. Çevik Bir başkanlığında farklı bir çalışma yürütülüyordu. Kanaatim bu istikamette. -Geçenlerde Güneri Civaoğlu emekliye ayrılan 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan'ın Batı Çalışma Grubu'nun başkanı olduğunu yazdı. Bir yandan Çevik Bir, bir yandan Güven Erkaya, bir yandan Çetin Doğan. Kimdi Batı Çalışma Grubu'nun başkanı? B.O: Bence Batı Çalışma Grubu'nun başı, o tarihte Kolordu Komutanı olan Doğu Aktolga'ydı. Ordu içinde darbeyi hedefleyen bir yapılanma mevcuttu. Benim istihbaratıma göre Çetin Doğan, normal faaliyet gösteren Batı Çalışma Grubu'nun başındaydı. Zaten Hanefi Avcı da, 32'nci Gün programında olağanüstü, yasada dışı bir yapılanmadan söz etmişti. -Kadir Sarmusak meselesine gelelim. B.O: Batı Çalışma Grubu belgesi Demirel tarafından Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya intikal ettirilince, bunun onbaşı Kadir Sarmusak'tan sızdığı anlaşılıyor. Sarmusak, Genelkurmay İstihbaratı'nda sorgulanıyor. Hatta kendisine işkence yapılıyor. Su dolu fıçıya koyup elektrik vermişler. Bu hususlar mahkemede açıklandı ve mahkeme, askerî savcının hazırlık tahkikatını güvenilir bulmadı. Çünkü askerî savcı, bizi suçlarken, Batı Çalışma Grubu belgesine dayanıyordu. Bir de, Sarmusak'ın Genelkurmay İstihbaratı'na verdiği ifadelere. İfadeler işkence altında alınmıştı. Bizim Akşener'e sunduğumuz belge ise, taslak metindi, altında imza yoktu. Dolayısıyla resmi bir belge hüvviyeti kazanmamıştı. Sıradan bir bilgisayar çıktısıydı. Kadir Sarmusak'a, sadece 35 günlük oda hapsi cezası verdiler ilk başta. Yani, disiplin cezasına çarptırdılar. Sarmusak, bir yandan, sadece disiplin cezası alacağı vaadiyle, bir yandan da işkencenin tesiriyle, beni suçlayan ''itiraflarda'' bulundu. Ama, Genelkurmay, bana dava açmak yerine, müsteşar Teoman Ünüsan vasıtasıyla Meral Akşener'e baskı yaptı. Hayatımın tehdit altında olduğunu söyleyerek, görevle Amerika'ya gönderilmemi temin ettiler. Bu konuda kitabım yayınlanınca, Teoman Ünüsan, hayatı tehlikede olanın Meral Akşener olduğunu açıkladı. Ama Akşener, bana, Çevik Bir'den tehdit geldiğini, Türkiye'de kalamayacağımı söylüyordu. Bu yüzden, İstihbarat Daire Başkanlığı'ndan alınarak Amerika'ya gönderildim. -Demek fincancı katırlarını ürküttünüz. B.O: Öyle oldu. Hükûmet değiştikten sonra, 3 Temmuz 1997 tarihli Hürriyet'i hatırlayınız. Başlık, ''Müthiş İtiraf'' şeklindeydi. Onbaşı Sarmusak, ''Beni Orakoğlu tehdit etti ve Deniz Kuvvetleri'nden bilgi sızdırmam için azmettirdi'' diyordu. O haber, aslında üzerimize gelineceğinin bir işaretiydi. Amerika'dan döndüm ve yargılandım. Askerî savcı, suç unsurları arasına, Batı Çalışma Grubu'nun taslak belgesini koymuştu. Sonradan o belgenin savcı tarafından bizzat hazırlandığı ortaya çıktı. Çünkü biz, mahkeme kanalıyla, Meral Akşener'e verdiğim, onun da Erbakan'a intikal ettirdiği belgeyi talep ettik. Belge Genelkurmay Başkanı Karadayı'da olmalıydı. Mahkemeye gelen yazıda, ''Çevik Bir'de olduğu'' belirtiliyordu. Belge, Çevik Bir'deyken nasıl oluyor da, hazırlık dosyasında aynısı bulunuyordu? İşte gerçek böylece anlaşıldı: O belgeyi savcı hazırlamıştı. Biz yargılanırken, Sabah gazetesi, Koramiral Aydan Erol imzalı belgenin aslını neşretmez mi! ''Bizi, gizli belgeleri sızdırmaktan dolayı yargılıyorsunuz. Bizimki taslaktı, halbuki Sabah'ta çıkan, üstelik imzalı'' dedik. Bunun üzerine mahkeme, Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı'ndan, imzalı olan belgenin kimde olduğunu öğrenmek istedi. İstihbarat Başkanlığı'ndan gelen yazıda, ''Bir tanesinin kendilerinde, bir tanesinin Çevik Bir'de, bir tanesinin de Güven Erkaya'da olduğu'' belirtiliyordu. İstihbarat Başkanı, basına, bu belgeyi kendisinin sızdırmadığını açıkladı. Bunu şunun için anlatıyorum. 28 Şubat'ın en civcivli dönemlerinde, 28 Şubatçı generallerle medya iç içeydi. İmzalı belgeyi de büyük ihtimalle ya Çevik Bir, ya da Güven Erkaya sızdırmıştı. -Demek bir taslak belge var, imzasız. Bu sizin kanalınızla Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya kadar ulaşıyor. Bir de belgenin aslı var imzalı. O da, üç yerde bulunuyor. B.O: Evet... Sonra dava askerî mahkemeden DGM'ye intikal etti ve DGM'de beni kanunun ek 7'nci maddesine de istinad ederek beraat ettirdi. (D.B. TERCÜMAN) Güncellenme Tarihi : 16.3.2016 20:39

İLGİLİ HABERLER